2050 Yılında Dünya
Geleceğe ilişkin tahminler yapmadan yaşayamıyoruz. 35 yıl sonra dünyada kaç kişi yaşayacak? Tıpta ilerlemeler neler getirecek? Sıcak gündem maddesi göçler sonucu dünyanın demografisi nasıl değişecek?
GELECEKLE ilgili tahminler yapmayı hep sevmişizdir. 1960’lı yıllarda, 2000’lerin tahminini yapmak çok modaydı. Uçan otomobiller, günlük hayatımıza giren robotlar, tablo televizyonlar, kökü kazınan hastalıklar vs bizi heyecanlandırır, hayaller kurmamıza neden olurdu. Duvara tablo gibi asılacak televizyonlar dışında bu tahminlerin neredeyse tamamı boş çıktı. Artık bilim adamları, daha gerçekçi tahminler yapıyor ve hiç de toz pembe bir tablo çizmiyor. 35 yıl sonra olacaklar arasında sevindirici tahminler de var, üzücü istatistikler de.
ABD’nin ünlü Smithsonian Enstitüsü’nün yayın organı Smithsonian Magazine, okuyucularına ve müzeleri gezen ziyaretçilere, 2050’den beklentilerini sormuş. Cevapların yüzde 81’i, bilimin, günümüze oranla çok daha fazla gelişeceği yönünde. Bilgisayarlar insanların yerini alacak, kanser ve diğer tedavisi zor hastalıklar insan sağlığına tehdit olmaktan çıkacak, insan vücudunun her organının yapay yedeği olacak, uzayda gezmek sıkışık bir trafikte yol almaya çalışmaktan daha kolay olacak, başka gezegenlerde hayat olduğuna dair ipuçları bulunacak.
Ankete katılanlarm yüzde 48’i, insanların klonlanarak kopyalarının çıkarılabileceğine inanıyor.
Yüzde 40’ı insan zekasını okuyacak yöntemlerin geliştirileceğini ileri sürüyor. Yüzde 65’i gelecekte enerjimizin kömür, petrol ve doğal gazdan gelmeyeceğini düşünüyor. Yüzde 72’i daha büyük enerji krizi beklerken, yüzde 66’ı dünyamızın daha çok ısınacağı tahmininde bulunuyor. Savaşlar nedeniyle dünyanın coğrafi sınırlarının değişeceği, nükleer bir savaşla dünyanın yaşanmaz hale geleceği, gezegenimizin doğa ya da insan eliyle mahvolmadan önce başka gezegenlere kaçmamız gerekeceği gibi cevaplar da var. Ekonomi konusunda iyimser tahminler yapanların oranı yok denecek kadar az. Fakat yüzde 66, iyimser. Her ne kadar, 1990’da yapılan ankette iyimserlerin oranı yüzde 80’lerde gezinse de kötümserler hala azınlıkta.
Pekiyi bilim adamları ne düşünüyor? Tek tek inceleyelim:
NÜFUS
2050 yılında dünya nüfusunun ne olacağı, aslında en çok merak edilen konu. Çünkü nüfus hızla artıyor. Bu, kilometrekare başına daha çok insan sayısı demek. Ne de olsa yaşam alanları üretemiyoruz. 1800 yılında dünya nüfusu bir milyarın altodaydı. O yıllarda bilimsel bir nüfus sayımı yapılamadığından kesin bir rakam söylemek zor. 1900’de nüfus bir milyar 650 milyona çıktı. 1950’de ise 2.5 milyara. Günümüzde her 12 yılda bir, dünya nüfusuna bir milyar kişi ekleniyor. Birleşmiş Milletler’in tahminlerine göre 2050’de dünya nüfusu 9 milyar 100 milyonu aşacak. Yüz yıl sonra ise 27 milyara çıkacak. 1950’lerde kilometrekare başına 12 kişi düşüyordu. 2050’de bu rakam 48 olacak. İnsanlar eskisinden dört kat daha sıkışık yaşayacaklar. Bu arada dünyada milyonlarca kilometrekarelik alanın, üzerinde yaşamaya uygun olmadığını da unutmamak gerek. Elbette ki nüfus artışı her yerde aynı olmayacak. Avrupa’da nüfus gerilerken, 1950’de 227 milyon olan Afrika’nın nüfusu, 2050’de iki milyarı geçecek.
DEMOGRAFİ
Dünyanın önde gelen haber ajanslarından Associated Press, göçlerin giderek artması nedeniyle ülkelerin demografik yapılarının dramatik bir biçimde değişeceğini kaydediyor. ABD’yi örnek veren ajans, şu gözlemini aktarıyor: “Ülkede doğan bebeklerin tam yarısı, azınlıklara ait. Bu azınlıklar, 40 yıl sonra ABD’de çoğunluğu ele geçirecekler.”
New Hampshire Üniversitesi Sosyoloji Profesörü Kenneth Johnson, bu görüşü destekliyor: “ABD, 21’inci yüzyılın ortasında tam bir demografik değişiklik yaşayacak.”
Avrupa da aynı sorunla karşı karşıya. İngiliz gazetesi The Telegraph, “Kıtayı tamamen değiştirecek bir saatli bombanın tıkırtıları duyulmaya başlandı” görüşünü ileri sürerken, bu değişim karşısında siyasetçilerin sessiz kalmayı tercih ettiğini vurguluyor. Rakamlar ürkütücü. Yabancılar, 1998’de Ispanya nüfusunun yüzde 3.2’sini oluştururken bu oran şimdi yüzde 13.4. Belçika’da doğan bebeklerin yüzde 17’sine Fransız olmayan isimler verilmiş. Bu durum, yabancı aleyhtarı politikacıları ön plana çıkarıyor. Hollanda’da Gert Wil-ders’ın 2010’da kurduğu yabancı aleyhtarı Özgürlük Partisi, o yıllarda hiçbir varlık gösteremezken bugün 150 üyeli parlamentoda 24 sandalyeye sahip.
GÜNLÜK YAŞAM
Teknolojinin günlük yaşamımızı kolaylaştıracağı bir gerçek. Tüketen değil üreten evlerde yaşayacağız. Elektriğimiz güneş, rüzgar ya da hidrojen gibi temiz kaynaklarla evlerde üretilecek. Hatta evde olmadığımız zaman üretilen elektriği, devlete satacağız. Suyu, geri dönüşümle sürekli kullanacağız. Yine de azalacak depomuzu yağmur suyu dolduracak. Evlerimizi bedavaya ısıtacağız veya serinleteceğiz. Gelecek kuşaklar, sürekli artan elektrik, su, ısınma faturalarından kurtulacak. Hatta evlerimizin duvarlarmda kendi organik sebze ve meyvelerimizi bile yetiştireceğiz. Bunun için toprağa ihtiyacımız yok. Söz konusu teknoloji, bugün bile var. Sadece yaygınlaşması için zaman gerek.
Çalışan kesimin çoğunluğu, iş yerine gitme gereği duymayacak. İşini evinde, bilgisayarında yapacak. Ulaşım sıkışıklığı azalacak. Ama birileri erken kalkıp işyerine gitmek ve günlük ekmeğimizi hazırlamak zorunda. Her iş bilgisayarla halledilmiyor.
Bugün yüzde 1-2 gibi çok düşük oranlarda seyreden elektrikli otomobil satışı, 35 yıl sonra petrolün pabucunu dama atacak seviyede olacak. Bunun sinyallerini şimdiden görüyoruz. ABD’de altı eyalet, günümüzde petrol ihtiyacını sıfırlamaya çok yaklaştı. Bütün dünyada 80 kadar ülke, petrol ithal ediyor. BM’ye kayıtlı 192 ülke var. Diğerleri ya petrol ithal etmiyor ya da yok denecek kadar az satın alıyor. Birkaçı da kendi ürettiğini kullanıyor. ABD, günde 8 milyon 600 bin varil petrole ihtiyaç duyarken eski bir Hollanda sömürgesi olan Güney Amerika ülkesi Surinam, günde bir varil petrolle yetiniyor.
BESLENME
Geldik en önemli konuya. Dokuz milyardan fazla insanı nasıl besleyeceksiniz? Gelecekte iki milyar daha fazla insana yiyecek yetiştirebilmek için bugünkü üretimi en az yüzde 70 artırmamız gerekiyor. Dünya Gıda Programı WFP’ye göre bugün bile her altı insandan biri açlık çekiyor. Bu, utanç verici bir rakam. 40 yıl öncesine oranla, gece yatağma aç gidenlerin sayısı, 100 milyonluk bir artış gösterdi.
Herkes açlığın sadece Afrika’da olduğunu düşünüyor. Oysa Asya’da 642 milyon kişi açlık sınırında. Afrika’da bu rakam 265 milyon. Kuzey Amerika ve Avrupa’nın gelişmiş sanayi ülkelerinde bile toplam 15 milyon aç var. Çocuklar, bu felakete daha duyarlı. Her altı saniyede bir çocuk açlıktan ölüyor. Birleşmiş Milletler, 1980’lerde açlığa karşı kazandığı zaferini kutlayamadı. 1990’larda açlık, daha şiddetli bir şekilde yeniden ortaya çıktı. Açlık, yine de önü alınamayacak bir sorun değil. Tahminlere göre aç bireylerin yeterli beslenebilmesi için sadece 82 milyar dolara ihtiyaç var. Trilyonlarca dolarlık silahlanma harcamalarına bakılacak olursa bu miktar hiç de yüksek görülmemeli.