5 adımda güvenli sosyal medya
Dünyanın önde gelen siber güvenlik firmalarından Kaspersky Lab, bu konuda önemli raporlar hazırladığı gibi kullanıcıları da uyarmaya devam ediyor. Şirket, bu son yaşananlardan da yola çıkarak, sosyal medya kullanıcıları için beş altın kural hazırladı. İşte bu kurallar…
- İnternet trolleri son derece provokatif özellikle haber sitelerinin yorum kısımları onlarla dolu. Bir troll ile nasıl iletişim kurmalısınız? Basit, kurmayın!
- Görmezden gelin. Şanssız biriyseniz, intikam almaya çalışan trollerle karşılaşabilirsiniz. Yasal olmayan şeyleri paylaştığınız, tekrar paylaştığınız ya da başka aksiyonlarda bulunmanız sonucunda ciddi yaptırımlar ile yüzleşebilirsiniz. Bu konuda yasaları bilip, paylaşım yapmadan önce düşünmenizde yarar var.
- Sahtekarlar genellik ölmek üzere olan bebekler, boğulan köpek yavruları ya da acı çeken gaziler hakkında acıklı hikayeler ile insanları kandırırlar. Bu tarz gönderiler interneti boydan boya dolaşarak yardım ararlar. Asıl amaçları hırsızlık, oltalama saldırısı ve zararlı yazılım dağıtımıdır. Bu yüzden uyanık olup “beğen” ya da “paylaş” yapmadan önce dikkatlice göz atmak daha doğrudur. Bütün bu tarz gönderileri kontrol etmek istemiyor musunuz? 0 zaman tıklamayın. Böylelikle kendinizi de arkadaşlarınızı da korumuş olursunuz.
- Facebook ve Instagram hesaplarınızda büyük ihtimalle iş arkadaşlarınız, üstleriniz ve müşterileriniz vardır. Yeni bir iş için başvuru yaptığınızda, insan kaynakları birimi büyük ihtimalle sosyal medya profillerinize göz atacaktır. Ne göstermek istediğinizi iyi düşünün ya da daha önemlisi görmelerini istemediğiniz şeyleri iyi düşünün.
- Birçok sosyal mecra artık çektiğiniz fotoğraf ile ya da yazacağınız bir yazı ile “cheek in” özelliği sunuyor. Genel ayarlar olarak, bu verilere herkes erişebilir ve suçluların bunları kullanmak için geliştirdiği evinize girmekten, sizin dijital kimliğinizi çalmaya kadar binlerce yöntemi var. Bu yüzden size bu ayarlan yabancıların göremeyeceği şekilde yapmanızı şiddetle öneririz.
Felaket durumlarında sosyal medyada yaygın bir bilgi kirliliği ortaya çıkıyor. Ne yazık ki, bu durumu doğru kullanmayı beceremiyoruz…
SON iki yıldır üst üste yaşanan saldırılarla yıpratılmaya çalışılan Türkiye, en zorlu sınavını 15 Temmuz gecesi verdi. Milletçe şaşkınlık, korku ve üzüntü içindeyiz. Umutlarımızı sağlam tutmaya çalışsak da, gözlerimizi gazete sayfaları, televizyon ekranları ve sosyal medyadan alamaz olduk.
ilk ikisinde de durumun her zaman çok parlak olduğunu söyleyemeyeceğim; ama özellikle söz konusu sosyal medya olduğunda bilgi kirliliğinin maksimuma dönüştüğünü söylemek hiç de abartı olmaz. Öyle ki yaşanan bu felaket sonrası yayınlanan her haber okuyanların kafasını daha da karıştırdı; korkuları daha da büyüttü, umutsuzluk tohumlarını ekmeye çalıştı. Amaç zaten buydu ve amaçlanan noktaya varmak için yalan yanlış ne varsa kullanıldı.
ZAYTUNG MİSALİ BİR SOSYAL MEDYA
Sosyal medyanın sağladığı özgürlük ve bilgiye erişim kolaylığına hiçbir diyeceğim yok. Bir İletişimci olarak yarattığı harikulade dönüşümün, gündelik hayatımızdan pazarlama stratejilerine, iletişim dünyasından teknolojiye tüm alanları büyük bir etki altında bıraktığını görmemek sadece körlük olur. Ancak tamamen bireysel kullanıcılar yani bizler tarafından, üstelik hiçbir denetime tabi tutulmadan içeriği oluşturulan sosyal medyanın, türlü provokasyon ve her türden fikir için eşsiz bir “algı operasyon merkezi” olabileceğini de kabul etmek gerekiyor. Türk sosyal medya kullanıcılarının ise felaket durumlarında bilgi kirliliği yaratmakla kalmadığına, sosyal medyayı ötekileştir-me ve nefret söylemiyle doldurduklarına da sık sık şahit oluyoruz. 15 Temmuz sabahının hemen ertesi günü ve onu takip eden günler de bunun en açık örneklerini yaşadık. Amaçları farklı kullanıcılar tarafından saptırılan yorumlar ve analizleri saymıyorum bile…
En vahimi, olayla alakası bile bulunmayan eski fotoğraf ve videoların kullanılarak, sosyal medya takipçilerinin farklı tepkilerine yol açan, kafa karışıklıkları yaratan, altına yazılan yorumlarla durumu saptıran iletilerin çığ gibi büyümesiydi. Buna bir de bazı ulusal gazetelerin bu yayınlananları kendi web sitelerinde kullanmaları eklenince, ortaya adeta bir de sosyal medya “kalkışma”sı eklendi. Öyle ki okuduklarımız, gördüklerimiz sık sık “Bu haber Zaytung mu” acaba sorusunu akıllara getirdi.
ZUCKERBERG’DEN MEDET UMANLAR
Hepsi trajik de değildi üstelik; mesela “Durum çok ciddi” ibaresiyle başlayan ve “Jandarma Genel Komutanlığı Bilişim Suçları Sosyal Ağ Bildirgesi” olarak devam eden bir mesaj, Facebook’ta yayınladığımız tüm mesajların sorumluluğunu sitenin kurucusu Mark Zuckerberg’e yüklememizi öğütlüyordu. “Kim inanır canım buna?” derken, Facebook bu mesajla doldu taştı. Cem Yılmaz esprisi tadındaki bu trend neyse ki içişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamayla son buldu.
Tam bu noktada, bilgilerim çok engin olmasa da, şunu söyleyebilirim ki bu tip mesajlar sizi kurtarmaz. Zaten bangır bangır yapılan açıklamalar da sosyal medya profilinin herhangi suça karışması durumunda suçu gerçekleştirenlerin kullandığı IP adresinin tespit edildiğini ortaya koyuyor. Kısacası, böyle bir durumda Zuckerberg’in sizi kurtarmasına imkan bulunmuyor.
RESMİ WEB SİTESİNİ KONTROL EDİN
Bu son yaşadıklarımız bu konuda alınacak çok ders olduğunu da gösterdi. Elbette yayın yasağı ve sosyal medyaya erişiminin yavaşlatılmasının çözüm olmayacağı ortada. Aksine bireylerin sosyal medyayı bilinçli bir şekilde kullanmaları ve provokasyonlara kapılmaması için çok ciddi eğitimlerin oluşturulması, hatta bunların müfredata eklenmesi gerektiği kanısındayım.
Yakın gelecekte sosyal medyanın tüm dünyada mutlaka “denetleneceği” konuşuluyor. Öyle ki çok yakın zamanda sadece “onaylanmış” hesaplar sosyal medyada varlığım sürdürebilecek. Ancak o gün gelene kadar en azından bizlerin önce kendi güvenliğimiz ve ayrıca bu devasa bilgi kirliliğinin altında ezilmemek için çok basit bazı kurallara dikkat etmemiz gerekiyor.
Bunun başında yukarıda örnekte de göreceğiniz üzere doğru olmayan resmi açıklamalar var. Hükümet veya kamusal bir kuruma ilişkinmiş gibi gösterilen ve sosyal medyada çığ gibi kısa sürede büyüyen bu açıklamaların onlarca farklı sebebi olabilir. Dikkat dağıtmak, yanlış yönlendirmek, algı operasyonu yapmaktan tutun da veri hırsızlığı üzerine tasarlanmış bir casus yazılımla birlikte paylaşılıyor olması bile mümkün. Bu tür mesajların doğruluğundan emin olmak için adı geçen kurumun resmi web sitesi ve/veya resmi Tvvitter adresinden kontrol etmeniz yeterli olacaktır.
Bir diğer sıkıntı da görseller… Haberin ve yorumun inandırıcılığını artırmak için kullanılan her fotoğraf gerçeği yansıtmıyor olabilir. Bunu keşfetmenin yolu ise oldukça basit; fotoğrafı Google görsellerde aratmak yeterli. İlk yayınlanma tarihini gördüğünüzde fotoğrafın gerçek olup olmadığına da kolayca karar verebilirsiniz.