850 Bin Euro’ya Malta AB Vatandaşlığı Satacak
Ekonomik açıdan sıkıntı çeken Avrupa ülkeleri AB vatandaşlığı satışı yapmaya başladı. Malta AB vatandaşlığı satışına başlayabilir. Gerekli yasal düzenlemeler ve izinler alındıktan sonra 650 bin euro ya Malta pasaportu ve 200 bin euroyada güvenlik araştırması ücretleri ile AB vatandaşı olabileceksiniz.
İNCELEME FASLI ÇOK SIKI
Fakat AB vatandaşı olmak öyle kolay bir iş değil. Hem maliyeti yüksek hem bürokrasisi uzun ve zahmetli. Malta pasaportu almak isteyen bir yabancı, her şeyden önce bir başvuru formu doldurmak ve 850 bin euro (1 milyon 200 bin dolar) teminat yatırmak zorunda. Bundan sonra başvuru sahibi dört aşamalı bir güvenlik testinden geçecek. Önce bilgisayarlardan online olarak hakkında bilgi toplanacak. Veri tabanlarında yazılanlar, ilk değerlendirme için referans sayılacak. Sonra geçmişi araştırılacak. Kişilerin geçmişi, sanayileşmiş ülkelerde oldukça önemli. Çok eski tarihlere uzanan küçük bir suçunuz varsa eğer, bazı ülkelerde banka hesabı bile açamıyorsunuz. Üçüncü olarak kişinin milliyeti, çalıştığı sektör, iş dünyasındaki statüsü, şirketindeki konumu vs dikkate alınacak. Son olarak da başvuru sahibi için ABD Merkezi Haber Alma Teşkilatı CIA ABD Federal Soruşturma Bürosu FBI ve Uluslararası Polis Teşkilatı In-terpol başta olmak üzere pek çok istihbarat örgütünden “temiz” raporu istenecek.
OTURMA İZNİ VERİLMİYOR AMA…
Bütün bu sınavlardan geçen başvuru sahibi, 4-6 ay arası gibi bir sürede pasaportunu alacak. Pasaport, oturma izni vermiyor. Ancak teorik olarak Malta pasaportu sahibi bir kişi, hem Malta’da hem de AB’nin diğer 27 üye ülkesinde yaşayabilecek. Malta vatandaşları 163 ülkeyi de vizesiz dolaşabiliyor.
Başvurusu kabul edilmeyen yabancılara ise paraları iade edilecek. Ancak 200 bin euro’yu bulan araştırma masrafları geri verilmeyecek.
Maltalılar, uluslararası teröristlerin bu yolla ülkelerine sızabileceği endişesiyle hükümetin planına karşı çıkıyor. Fakat muhalefet partisinin, Meclis?te alınacak bir kararı etkileyecek oy potansiyeli bulunmuyor.
Avrupa Birliği ise Malta’ya tepki göstermekten başka bir şey yapamıyor. Çünkü AB hukukunda böyle bir uygulamayı yasaklayan bir hüküm yok. Ancak AB yönetmeliğindeki boşluğu görmüş olmalılar ki yeni yılda ilk işleri, konuyu Avrupa Parlamentosu’na getirip tartışmak olacak. Parlamento’nun ilk oturumu 15 Ocak’ta.
Malta’nın geçen mart ayında iktidara gelen başbakanı Joscph Muscat, bu yöntemle yılda 200-300 başvuru alacaklarını, elde edecekleri gelirle bütçe açıklarını az da olsa kapatabileceklerini söylüyor. Muscat, vatandaşlık satışından yılda 30 milyon euro (41 milyon dolar) gelmesini bekliyor. Malta’nm bütçe açığı yaklaşık 290 milyon euro düzeyinde.
Aynı zamanda İşçi partisi lideri olan Muscat, seçimleri 35 bin oy farkla kazanmıştı. Bu, nüfusu sadece 465 bin olan Malta için “ezici bir çoğunluk” anlamına geliyor.
BU İŞİ ÇOK CİDDİYE ALIYORLAR
Malta hükümeti, işi ne kadar ciddiye aldıklarını göstermek için uluslararası göç ve vatandaşlık konusunda uzman olan Henley&Partners danışmanlık şirketiyle çalışacak. Şirket 15 yıldır dünyanın dört bir köşesinde faaliyet gösteriyor. Globalleşmenin hız kazanmaya başladığı bir dönemde kurulan şirket, zengin ailelere, daha çok para kazanacakları veya vergi kolaylığı sağlayacakları ülkeler buluyor.
Malta, dünyanın en küçük fakat nüfus yoğunluğu en yüksek ülkelerinden. 1964’te İngiltere’den bağımsızlıklarım kazandı ve hemen Birleşmiş Milletler üyesi oldu. 2004’te Avrupa Birli-ği’ne katıldı, 2008’de ise Euro Bölgesi’nin bir parçası haline geldi.
Adı, Antik Yunancada “çok tatlı”, “bal gibi” anlamına gelen Malta, Uluslararası Para Fonu ‘nun (IMF) gelişmiş ekonomiden saydığı 32 ülkeden biri. İlginç gelir kaynaklarına sahip. İngilizlerin döneminden kalan tersaneler, kireçtaşı, film yapımcılığı, bankalar ve finans kurumlan, turizm, dil kursları, bu gelir kalemlerinden bazıları. Malta, tam 88 yıldır film yapımcıları için doğal bir platform sunuyor. Bütün dünyada, çok iyi gişe hasılatı yapmış yüzden fazla film Malta’da çekildi. 1925’te çekilen “Denizin Çocukları” ilk filmdi. Bundan sonra prodüktörler, ışık, coğrafi yapı, doğal güzellik ve düşük maliyet gibi sebeplerle film çekmek için Malta’yı seçtiler. Son zamanlarda denizde petrol aramak için Tunus ile kıta sahanlığı sınırlarını belirlemeye çalışıyorlar. Malta’nm, Avrupa Uzay Ajansı ESA (European Space Agency) ile de işbirliği anlaşması var.
Kişi başına düşen 21 bin euro’luk (28 bin 500 dolarlık) gelir, AB ortalamasının yüzde 86’sına denk geliyor. Her yıl ülkeye gelen turist sayısı ise bir milyon 200 binden fazla. Bu sayı nüfusun neredeyse üç katı. Turizm içindeki en büyük gelir ise sağlık turizmi faaliyetlerinden geliyor. Her yıl binlerce yabancı, düşük maliyetlerde tedavi olmak amacıyla bu adalara akm ediyor.
“Malta’ya adını veren bal, gelir kalemleri arasında neden görünmüyor?” diye sorabilirsiniz. O, eskidendi. Arıcılık hala var. Sadece Malta’ya özgü türde arılar da. Ama istatistiklerde yer alacak kadar ciddi bir gelir kalemi değil.
Avrupa’ya göç, Tunç Devri’nde ortaya çıkmış olmakla birlikte, Alman, Macar, Slav ve Moğol istilaları sayılmazsa, asıl olarak 1970’lerden itibaren sorun olarak kabul edilmeye başladı. Yunanistan, İtalya, Norveç, İrlanda, Portekiz, İspanya ve İngiltere dönemin en popüler ülkeleriydi. Fakat göçmenlerin ABD’ye geçmek için bu ülkeleri birer sıçrama tahtası gibi kullandığı kısa bir süre sonra anlaşıldı. 1980’lerde ise doğrudan Eski Kıta’ya yönelik göç hareketleri yoğunlaştı.
Avrupa Birliği, Schengen Anlaşması’nı kabul etmişti. Buna göre AB üyesi ülkelerin vatandaşları, Birlik içinde istedikleri ülkeye gidebilir, çalışabilir ve kalabilirdi. Ne var ki, Schengen vizesi almış yabancılar da aynı haklara sahip olduğundan göç hareketleri kontrol edilemez hale geldi. Göçün başlıca sebepleri, savaşlar, yoksulluk, baskı ve doğal felaketler olarak sıralanabilir. Göçmenler, AB tarafından, yabancı işçiler ve mülteciler olarak gruplandırılıyor. Afrika, Asya ve eski Doğu Bloku göçmenleri, daha çok mülteci olarak ülke değiştiriyor. Çalışmak için göç edenlerin büyük çoğunluğunu da PolonyalIlar, Romenler ve eski Doğu Almanya vatandaşları oluşturuyor. İngiltere ve İrlanda’ya göç etmiş çok sayıda PolonyalI var. Romenler ise İtalya’yı tercih ediyor. O kadar çok göçmen İtalya’ya gitti ki, bu yüzden iki ülke arasında kriz bile yaşandı. Bir başka trend ise Kuzey AvrupalIların Güney Avrupa’ya göç etmesi.
Özellikle ingilizler ispanya’yı tercih ediyor, ispanya’da halen bir milyondan fazla İngiliz’in yaşadığı tahmin ediliyor. Financial Times gazetesine göre bunun sebebi, iş aramak, sıcak ülkede yaşamak istemek ve diğer ülkelere geçmek için İspanya’da nabız yoklamak olarak sayılıyor. Avrupa Komisyonu, 2009’un mayıs ayında, “AB Mavi Kartı” uygulamasını kabul etti. Bu karta sahip yabancı işçiler, AB içinde istedikleri yerde iş bulabiliyor ve oturma hakkına sahip oluyor (Danimarka, İngiltere, İrlanda hariç). ABD’nin Yeşil Kartı’na benzer bir uygulama ama alması çok zor. Bunun için çalıştığınız alanda çok kaliteli bir işçi olmanız ve bunu da ispatlamanız gerek. Bu karta sahipseniz, AB vatandaşı işçilerin bir buçuk katı ücret bile alabiliyorsunuz.