Perakende sektöründe sıra dışı bir yenilik
‘Geniş Bant Teknolojisi’ performans yönetiminde devrim yaratacak. En ilginç buluşsal uygulamalar ise perakende sektöründe görülecek…
Perakende sektöründe sıra dışı bir yenilik
HATIRLAYACAKSINIZ, fütüristik gözlemleriyle ünlenen ve Obama’nın çevre ve kentsel yaşam politikalarına yön veren yazar Joel Kotkin zamanında ilginç bir iddiayı gündeme taşıyıp şöyle demişti: “Avrupa son 40 yılda sade tüketiciyi hedefleyen doğru dürüst yenilik üretemedi. ABD ekonomisi bu süreçte yılda 83 yeniliğe imza atıp 65 milyon yeni iş yaratmışken Avrupa sadece 22 yeni işle 5 milyonda kaldı.” Ve arkasından devam etmişti: “Bunun sorumlusu Avrupalı şirketlerin her şeyi tozpembe gören liderleridir.” Gerçekten de İngiltere başta olmak üzere Alman, Fransız ve İtalyan şirketlerinin çoğu bu sorunu devamlı yaşadı.
Peki, bu kadar yenilik yaratıldı da bugünkü olayların sinyalini veren 2008 krizi neden Amerika’nın başında patladı? Bunu da sağlığının bozulmaya başladığı o kritik günlerde Apple’m CEO’su Steve Jobs yanıtlamıştı: “Görünürde olmasa da pratikte ABD Merkez Bankası bağımsızlığım bir ölçüde yitirdi. Makroekonomik süreçler duygusallığın etkisi altında kaldı. Daha da önemlisi Amerikalı şirketlerin çoğu ‘Performans Yönetimi’nin toplum yararına yenilik algısı ürettiğini algılayamadı. Kriz aslında klasik düşüncelere takılan CEO’larm kendi ceplerini doldurma telaşından çıktı. Toplum yararına yenilik üretimi yavaşladı.”
HER ALANDA PERFORMANS YÖNETİMİ
Önemli tespit galiba şu cümlede şekilleniyordu: ‘Performans Yönetimi’ndeki toplum yararına yeniliği algılayamamak.’ Bize göre bu süreç Çin ve Japonya hariç tüm dünyada yaşandı. Bilgi teknolojisinin getirdiği baş döndürücü hava performans yönetiminin, dolaysıyla ‘popüler inovasyon’ ikliminin üzerini örttü.
Şimdi gelişmekte olan ülkelerde krizden çıkış yolu olarak bu hassas ayrıntının tekrar öncelikler arasına alınmasını savunanlar var. Ben de aynı görüşteyim. Bırakın dünyayı, Amerika’da bile ‘Performans Yönetimi’ küreselliğin demode olmaya başlayan kimi uygulamalarına kurban edildi. Ve şimdi tek kelime edilmiyor. Oysa ‘Performans Yönetimi’ dünyada uzun yıllardır bilinen bir şeydi. Üstelik olgunlaşmaya başlaması da iki binli yıllara dayanıyordu.
Peki, ‘Performans Yönetimi’ bugünün dünyasında nasıl bir önceliği ifade ediyor? Bence jeopolitik, ekonomik ve sosyal darboğazların aşılmasında ilk adım performans yönetiminin esasını teşkil ediyor. Dahası bu süreç yeniliğe dayalı sonuç odaklılıktan geçiyor.
‘Performans Yönetimini tam anlamadan değişen trendleri algılamak mümkün değil. Küresel krizlerde ‘Performans Yönetimi’nin tezgâhından geçmemiş hiçbir fikrin değeri yok. Ve performans yönetimi dediğimiz şey her alana uygulanabilecek geniş bir dinamiğe sahip.
HER ŞEY İNOVASYONLA BAŞLIYOR
Bu sistematiği iş dünyasına uyarlarsak şunu görüyoruz: ‘Performans Yönetimi’ özellikle iş dünyası için şimdi bir tek tanımı değil, oldukça karmaşık bir yapıyı temsil ediyor. En basit bileşeni olan maliyet sisteminde bile yenilik adına inanılmaz evrimleşme var. Parazit ürünler ayıklanıyor, klasik fiyatlandırma modeli terk ediliyor, CRM anlayışı yeniden biçimleniyor, verimlilik çizgisinin altında kalan departmanlar yok ediliyor!
Kurum içi organizasyonlar kârlılık üzerinde odaklanmış durumda. Fiziki dağıtımda en kısa yol tercih edilirken piyasa yapısı değişiyor.
Bugüne kadar yeterince ölçülemeyen reklam etkinliği milimetrik usullerle analiz ediliyor. Sosyal algıda yenilik duygusu uyandırmayan mesajlar kabul görmüyor.
En önemlisi, kâr getirme işlevini yitirmiş klasik işler kurumsal duygusallık bir kenara itilerek anında tasfiye ediliyor. Bunun daha ileri aşamaları da yaşanıyor: İnovasyon ve yine inovasyon! Hemen hemen akla gelen her alanda…
Tam burada ‘performans yönetimi’ bir evrim daha geçiriyor ‘Yenilik Odaklı Performans Yönetimi’ haline dönüşüyor. En karmaşığından en basitine kadar…
PERAKENDE ALIŞVERİŞİN YENİ YÜZÜ
Güncel bir örnek verelim hemen: Belki yapıldı ya da yapılma aşamasında fütüristik bir proje… Herkesin gözü önünde olan perakende sektöründe ortaya çıkması beklenen alışılmadık sıra dışı bir uygulama.
Biliyorsunuz, perakende sektörünün kanlı canlı örneğini başta süpermarketler olmak üzere teknoloji marketleri, çok katmanlı mağazalar ve benzerleri teşkil ediyor. Bizde perakende deyince akla hızlı tüketim ürünlerinin simgesi olan ‘BlM’, ‘Migros’, ‘CarrefourSa’, ‘A101’, ‘Kipa’, ‘Real’ vb. ulusal ve uluslar arası zincirler ve tüm indirim marketleri geliyor. Hatta bu kervana toptancı market ‘METRO’ da dâhil…
Şimdi performans yönetimine dayalı inovasyon düşüncesinin hayalen de olsa bu sisteme uyarlama aşamasına geldiğini varsayabiliyoruz.
Peki, sistem nasıl işleyecek? Basit bir anlatımla açıklayalım:
Önce mağazaya giriyor raflarda dilediğiniz gibi geziniyorsunuz. Elinizdeki ihtiyaç listesine ya da doğaçlama tercihinize göre beğendiğiniz ürünleri birer birer seçip sepetinize koyuyorsunuz. Bunlar arasında taze ürünler de var.
Ve sonra elektronik bip sesleriyle yankılanan kasa önlerine geliyorsunuz. Yan yana dizilmiş kasalara ve yorucu işten bunalmış personele şöyle bir bakıyorsunuz. Sıraya girmeniz kaçınılmaz. Barkod okuma, okutma, kart veya nakit ödeme işlemleri… Hele sıra uzunsa iyice can sıkıcı bir durum…
HAYALİN İÇİNDEKİ GERÇEKLER
Ve beklerken düşünüyorsunuz: Aldıklarınızın içeriği konusunda bile çoğu zaman bir şeylerin farkında değilsiniz. Ürün paketleri üzerindeki -sanki özellikle küçük yazılmış- içerik yazılarının neyi izah ettiğini merak ediyorsunuz. Kimyasallarla şişirilmiş zararlı bir ürünü mü tercih ettiniz acaba? İncelemek imkânsız… Market yönetimi raflara içerik yazmaya kalkışsa her yer açık hava gazetesine dönecek. Hızlı ödeme limitinin üzerinde alışveriş yapmanız halinde kimi zaman kasada banka provizyonu bekleme merasimi de var üstelik.
Ve aniden ‘performans arttırıcı’ buluşsal bir çözüm giriyor hayal dünyanıza: Her ürüne ‘barkod’, ‘karekod’ benzeri bir simge ekleseler, tüketici raf önündeyken bunu okutsa, işi bitince akıllı telefonundaki ‘tek tuşa’ basarak ödemeyi anında tamamlasa…
Düşünüyorsunuz; evet neden olmasın! Meyve sebze alımları bile kapatılmış torbaların boğazlarına yapıştırılan barkodlarla pekâlâ çözümlenebilir. Ne kasa olacak ortalıkta ne de kontrol. Elektronik devreyle anında tespit edilebilen, parası ödenmemiş ürünü saptayan -üstelik hurda haline gelmemiş- bir sepet olacak elinizde sadece. Sepetini ya da market arabanı yükle ve çık!..
GENİŞ BANT TEKNOLOJİSİNİN KOLAYLIĞI
Tam burada yeniliğin can alıcı bölümüne geliyoruz: Tüketicinin hayal dünyasında beliren bu kurmaca öykü ‘4,5G ve 5G’nin inovatif nimetlerinden biri haline geliyor. Hayatı kolaylaştıran, işleri mekanize hale getiren, eleman tasarrufu sağlayan çağdaş bir çözüm.
Ufak ayrıntı daha var unutulmaması gereken: Özel barkod sayesinde ürün içeriğini, o minicik puntolarla yazılmış kimyasalların yan etkilerini, ürünlerin gerçek menşei ile kaç günlük olduğunu da tek tıkla telefon ekranından öğrenmeniz mümkün. Taze bölümünde ürünün nereden geldiği hangi tarlada ya da serada yetiştiği bilgisi de var.
Sözün özü şu: ‘4,5G ya da 5G Geniş Bant Teknolojisi’ ‘Yenilik Odaklı Performans Yönetimi’nin spesifik bir alanda küçük ama yararlı bir örneği. Çevreci ve sürdürülebilir… Sistem inovasyon anlayışına sahip şirketlere çok şeyler ilham edecek. Bu neden bir Türk şirketi olmasın? Malum, buluşsal performans yönetimi biraz da inovasyon ikliminin yeşermeye başladığı ülkelerde filizleniyor. Sadece taklitlerle hazıra konan ülkelerde değil.
Nur Demirok / Para