Club işletmeciliğinden köyde üretime geçti
Tüm dünyada ekolojik ve organik gıda sektörüne ilgi hızla artarken, Türkiye’de de farklı sektörlerdeki girişimciler ekolojik üretime yöneliyor. Bu isimlerden biri olan işletmeci Dilek Birgen, Manisa’nın dağ köylerinde başta kuru baklagil, tarhana ve badem olmak üzere çok çeşitli ürün üretimine başladı. Pek çok ünlü restoran ve gurme marketlerden talep aldıklarını anlatan Birgen, “Bölgede yetişen tarım ürünlerini rekabet edilebilir seviyeyi getirmek istiyoruz” diyor.
Son yıllarda gıda alanında organik, doğal ve ekolojik kavramı kısa sürede sağlıklı yaşam ve beslenmenin olmazsa olmazları arasına girdi. Üretimden tüketime kadar her aşamasında insanın olduğu ekolojik gıdaya olan talep her geçen gün artıyor. Bu alandaki girişimcilerin sayısı da aynı oranda yükseliyor. Organik gıda sektörüne yönelen girişimcilerden biri de cemiyet hayatının tanınmış isimlerinden Dilek Birgen oldu. Bodrum’daki Club Cata-maran’ın işletmecisi olarak tanınan Birgen, Manisa’da ekolojik gıda üretimine başlıyor.
Manisa’nın bin 500 rakım yüksekliğinde Osmaniye ve Dağhacıyusuf dağ köylerinde üretime başladıklarını anlatan Dilek Birgen, bu girişimle hem yöre halkının ekonomisine katkı sağlayacaklarını hem de ürettikleri ve yöreye ait ürünleri eylül ayında “DB” markası altında raflara sunacaklarını söylüyor. Ayrıca başta kuru baklagil, kuru yemiş olmak üzere tarhana, kestane, ceviz, badem, Manisa yaprağı gibi yerel ürünler internet üzerinden satışa sunulacak. Bu ürünlerin yanında Trabzon hurmasının da bölgede üretileceğini dile getiren Birgen, şimdiden pek çok ünlü restoran ve gurme marketlerden isteklerin gelmeye başladığını ifade ediyor. Dilek Birgen, organik gıda sektörüne giriş kararını ve hedeflerini KOBİ Girişim’e anlattı.
“Ekolojik üretim” tam olarak ne anlama geliyor?
Bizim ekolojik ve doğal tarım anlayışımızda en önemli kriterimiz arazinin rakımı. Biz bin 300 ve bin 600 rakım aralığında ve yaklaşık arazilerin 7-10 km çevresinde hiçbir şekilde zirai ilaç ve kimyasal kullanmadan, ürünün doğal yapısını bozmadan, insanlara ve çevreye zarar vermeden, doğal gübreler kullanarak bakir olarak seçtiğimiz arazilerde doğal ve ekolojik tarım yapmayı planlıyoruz. Ürünün ekolojik ve organik tarım yöntemleriyle yetiştirilmesi o ürünün lezzetli ve doğal olması anlamına gelmiyor. Piyasada o kadar çok ki organik ürün diye satılan ürün; bunların ne kadarı organik tartışılır.
Organik gıda üretimi yapmaya nasıl karar verdiniz?
ManisalI bankacı bir arkadaşımız, Masanobu Fukuoka’nın ‘Doğal Tarımın Yolu’ adlı kitabından bahsetti. O kitabı okuduktan sonra Manisa’da kendi arazilerinde bin 550 rakımda doğal yöntemlerle, araziyi atlarla sürerek, hiç bir kimyasal gübre, hatta doğal gübre dahil kullanmadan ve sulamadan yetiştirdiklerinden bahsetti. Kuru fasulyenin ıslatılmadan piştiğini, aromasının çok lezzetli olduğunu ve yoğun bir talep aldığını belirtti. Arkadaşla bir araya gelerek bakir arazilerde bin 300 ve bin 600 rakımlar arasında ne ürünleri yetiştirebiliriz konusunda fikir alışverişimiz oldu ve ürün çeşidini artırmaya karar verdik.
Üretim için Manisa’nın dağ köylerini neden seçtiniz?
ManisalI arkadaşımızın daveti üzerine gittiğim Manisa’nın Alaşehir ilçesindeki dağ köylerini ve onun arazilerinin olduğu yöreyi gezdik. Gerçekten çok bakir ve doğal tarıma çok uygun yerler olduğu için seçim yaptık. Manisa topraklarının yüzde 91.7’si tarıma elverişli. Arazisi ve mevsim koşulları nedeniyle tarım ürünleri çeşit ve miktar bakımından oldukça zengin bir bölge.
Üretimde yerli halkla mı çalışıyorsunuz?
Tabii ki yöre halkıyla çalışmalarımız olacak. Hedeflerimiz arasında, bakir arazileri ekonomiye kazandırmak, bölgede yetişen tarım ürünlerini rekabet edilebilir seviyeyi getirmek ve kırsal olan bu yerlerde yöre halkının ekonomisine katkı sağlamak.
Ekolojik üretimde en dikkat edilmesi gereken husus nedir?
Doğal tarımda ve yetiştireceğimiz ürünlerde iddiamız bahsettiğim gibi, arazilerin yüksekliği, gece – gündüz arasındaki sıcaklık farkı ne kadar fazlaysa yetişen tarımsal ürünün lezzeti aroması o kadar artıyor. Bu sıcaklık farkından dolayı ekilen veya dikilen ürünlere bakteri, zararlı canlılar vs gelmesi azalıyor, insanlar için gıda vazgeçilmez ve dünyada artan nüfus, ülkemizde azalan ekilebilir tarım arazilerinin azlığından dolayı tarımsal gıdalar stratejik bir ürün haline gelmiştir ve bu gibi birçok sebep bu alanda üretim yapma fikrimizi ortaya çıkardı.
Ekolojik üretimin avantajları ve dezavantajları nelerdir?
Doğal tarımın ve ekolojik üretimin avantajlarından bahsedecek olursak, ülkemizde gelir seviyesi yüksek ve bilinçli tüketiciler ekolojik ve doğal tarımla yetiştirilen ürünlere ciddi anlamda yönelmeye başladı. Ülkemiz coğrafi yapısı sebebiyle dört mevsimi yaşadığımız önemli bir konuma sahiptir ve her türlü tarımsal üretime uygun bir konumda. Bana göre doğal ve ekolojik tarım gelişmeye çok açık ve geleceği parlak olan bir sektör. Bizim için ekolojik ve doğal tarımda dezavantaj sadece arazilerin çok yüksek rakımda ve engebeli olması. Onun haricinde sektörde dezavantaj görmüyorum.
Şu an hangi ürünleri üretiyorsunuz?
Mart ayında köy mercimeği dediğimiz GDO’su bozulmamış siyah mercimek ekimi yapıldı. Haziran ayının ilk haftasında kuru fasulye, barbunya, börülce ve susam ekimi yaptık. Nisan ayı gibi nohut ekimi yaptırdık. Ekim ayında köylüden yağ oranı çok yüksek ve 50 yıllık ağaçlarda genetiği bozulmamış yerli ceviz, şekerci cinsi kestane ve badem almayı planlıyoruz. Yöresel kırmızı biberlerden ve kendi yetiştirdiğimiz nohutlardan ve soğanlardan tarhana, biberlerden turşu yapmayı, Manisa’nın belirli bir bölgesinde çok kaliteli yetişen Trabzon hurmasını alıp kurutmayı düşünüyoruz.
Önümüzdeki beş yılda yeni ürünlere yönelmeyi planlıyor musunuz?
Özellikle kestaneye yatırım yapmayı düşünüyorum çünkü Türkiye’deki kestane ağaçlarının yüzde 60’ı dal kanseri ve ağaçlar hızlı bir şekilde kuruyor. Üretim de her yıl azalıyor. Ceviz ve zeytin de yönelebileceğimiz diğer ürünler.