Melek Yatırımcı Devlet Ortak Yatırım Programları
Türkiye’de girişimcilere sorduğunuzda melek yatırımcılardan şikayet ederler. Melek yatırımcılara sorduğunuzda girişimcilerden şikayet ederler. Hem girişimciler hem de melek yatırımcılar devletten şikayet ederler. Özetle, herkes başka birini suçlar ve tartışmalar sonsuza kadar uzar gider.
İlginçtir ki, çözüm önerisi sunmaya gelince kimseden ses çıkmaz… Bu ayki yazımda bu geleneğin aksine, bir çözüm önerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu aynı zamanda bir hayalim: Melek yatırımcının ve devletin beraber yatırım yaptığı bir model. Yurtdışında benzer uygulamalara bakıldığında bu modeli tarif eden İngilizce terim ‘co-investment’. Neden vakit kaybetmeden bu modele geçmemiz gerektiğini sırayla açıklayayım:
Melek yatırımcılar, yapacakları yatırımın bir kısmı kadar gelir vergisinden indirim yapılmasını sağlayan ‘BKS’ mevzuatına ilgi göstermiyorlar. Yürürlükte olduğu 5 yıl boyunca toplamda yaklaşık 8 milyon TL’lik 26 adet yatırım dosyası vergi desteği kapsamında değerlendirildi. Rakam olarak ele aldığınızda, 8 milyon TL’ye bugün İstanbul’da Boğaz hattında bir daire alabiliyorsunuz. Eğer vergi desteği gerçekten etkili bir teşvik mekanizması olsaydı 5 yılda çok daha iyi bir sonuç elde edilebilirdi. Dolayısıyla, yürürlükteki mevzuatın melek yatırımcılığı yeterli ölçüde teşvik etmediğini, yatırımcılar için itekleyici bir güç olmadığını kabul etmemiz lazım.
Melek yatırımcı ağları, devletten maddi destek almıyor. Yüzde 100 özel sermayeye bağımlı oldukları için birçok ağın faaliyetlerinde yavaşlama başladı. Günümüz itibariyle Türkiye’de 13 melek yatırımcı ağı faaliyet gösteriyor. Melek yatırımcılık ülkemizde yeni bir konsept olduğu için yüksek hacimli işlerin döndüğü bir piyasa ortamından bahsedemeyiz. Durum böyle olunca, emekleme safhasındaki bir piyasanın ilk oyuncularına faaliyetlerini finanse etmeleri için maddi destek sağlanması gerekirdi. Aksi takdirde, şu anda piyasada gözlemlendiği gibi, kaynakları daralan ağların faaliyetlerinde ciddi yavaşlamalar olması kaçınılmaz. Melek yatırımcı ağları büyük bir özveri ile çalışarak bu konsepti insanlara anlattılar, insanları eğittiler. “Her şey hazır, artık yola çıkıyoruz” derken bu defa depodaki yakıtın azaldığını gördüler ve ağ faaliyetlerinin finanse edilmesindeki sıkıntıyı hissetmeye başladılar.
Dolayısıyla, geçmişten bu yana ağların yaptıkları yatırımların heba olmaması için, sürdürülebilirlik yönünde adımlar atılması şart.
Yüksek riskli yatırım araçları arasında yer alan melek yatırımlar, Türkiye’de düşük riskli ve yüksek getiri sağlayan diğer yatırım araçlarının gölgesinde kalıyor. Özellikle büyük şehirlerde gayrimenkul yatırımlarının getirilerini hepimiz görüyoruz. Doğru bölgelere yapılan yatırımlar yıllık bazda (ve Amerikan doları bazında) yüzde 10-15-20 bandında garanti getiri sağlayabiliyor. Melek yatırımları teşvik politikasında cömert davranmadığımız taktirde kimse 1 milyon TL’ye arazi alma fikrinden vazgeçip aynı parayı bir start-up’a sermaye olarak yatırmayacaktır.
NASIL OLMALI?
Neden yeni bir model geliştirmemiz gerektiğini kısaca yukarıda paylaştım. Peki melek yatırım ortamını iyileştirmek için nasıl bir melek yatırımcı – devlet ortak yatırım (co-investment) programı uygulanabilir?
Avrupa’daki uygulamaları incelediğimizde birçok ülkede bu programların başarılı çıktıları olduğunu görebiliriz. Uygulanan modellerin kurguları çok basit. Melek yatırımcı, kriterlere uyan bir girişime X miktar yatırım yapıyorsa, devlet de melek yatırımcı ile birlikte X miktar yatırım yapıyor. Dolayısıyla girişim 2X kadar yatırım almış oluyor. Bu yatırımlar bazı ülkelerde devletin kontrolündeki girişim sermayesi şirketine hisse verilmesi karşılığında yapılırken, bazı ülkelerde ise tamamen hibe niteliğinde, herhangi bir hisse beklentisi olmadan yapılıyor. Burada devletin melek yatırımcıyı cesaretlendiren tutumu şu:
“Sen bireysel yatırımcı olarak bu işe inanıyorsan ve yatırım yapıyorsan, ben de devlet olarak senin kadar inanıyorum ve girişimin kaynaklarının artması, işin önünün açılması için seninle eş miktarda yatırım yapıyorum.” Bu tutum sayesinde yatırımcı tereddüt duyduğu veya caymak üzere olduğu bir yatırıma devlet katkısı sayesinde onay verebiliyor. Avrupa’da yatırımcılarla yapılan anket çalışmalarında devlet katkısının olumlu yönde karar değiştirici etki yaptığı ispatlanmış, yani bu bir varsayım değil.
Burada melek yatırımcıyı ve girişimciyi ferahlatan maddi destek dışında sağlanan psikolojik desteğe de dikkatinizi çekmek istiyorum. Melek yatırımcıların yatırım kararlarını aldıkları süreçte üçüncü kişilerle fikir birlikteliği sağlamaya ve onaylanmaya ihtiyaç duydukları bir gerçek. Kararının onaylandığını ve desteklendiğini hisseden melek yatırımcı, yatırım yapma yönünde karar veriyor ve hatta daha yüksek tutarlı yatırımlar yapıyor.
Devlet, ortak yatırım programında üstlendiği bu rol ile melek yatırımcının psikolojik ihtiyaçlarını karşılamış oluyor.
KAYNAK NEREDEN?
Bir sonraki soru: Böyle bir ortak yatırım programı uygulanacaksa gereken kaynak nereden temin edilebilir?
Bilindiği üzere, KOSGEB ve TÜBİTAK gibi kurumlar üzerinden girişimcilere her yıl milyar TL ölçeğinde karşılıksız hibeler dağıtılıyor. Kimi hibeler yeni iş kuranların sabit duran varlık alımlarını desteklemeye yönelik, kimi hibeler de girişimcilerin yeni buluşlara imza atmaları için AR-GE faaliyetlerini fonlamaya yönelik. Yani, girişimcileri desteklemek üzere zaten devrede olan kurumlar ve bu kurumların yönettiği bütçeler mevcut. Hatta, bu hibe programlarının ilk yıllarında neredeyse isteyen her kişinin 50 bin ile 100 bin TL hibe alabildiği dönemlerden geçtik. Şimdi elbette bu kaynaklar daha kontrollü kullanılıyor. Eğer mevcut hibe programlarının üzerine ek kaynak yaratılamıyorsa, mevcut hibe programları bütçesinin yüzde 10-15’i ortak yatırım programına aktarılabilir. Dolayısıyla bütçe içinde kalemler arası kaydırmayla da bu kaynağın yaratılabileceğini düşünüyorum. Biz yeter ki melek yatırımcı – devlet ortak yatırım programının uygulanmasını isteyelim, kaynak bulmak konunun teferruatı olacaktır.
Cem Ener
Direktör-BÜMED Business Angels / BUBA