Mucit Prof. Dr. Hakan Ürey’in Kariyeri
5o patent, iki şirket iki de şirketleşmeyi bekleyen proje. Avrupa Araştırma Konseyi’nden “Advance Grant” unvanı. Vestel Ventures ve Intel Capital’den 7 milyon euro’luk yatırım. Bunlar Prof. Dr. Hakan Ürey’i “Bilimin CEO’su” yapmaya yeterde artar bile.
Yıldız Savaşları serisinin 1977’de yayınlanan ilk bölümünde, R2D2’nun açtığı hologramdaki Prenses Leia’mn yardım çağrısını hatırlamayan yoktur. O günler için bu tür bir iletişim, ancak bilimkurgunun konusu olabilecek kadar uzak bir geleceği temsil ediyordu. Bugünse artırılmış gerçeklik teknolojisindeki ilerlemelerle beraber hologram iletişimi üstelik insan gözüne en yakın görüntü veren haliyle yavaş yavaş hayatımıza girmeye hazırlanıyor. Bu, cep telefonlarından bilgisayarlara ve televizyonlara kadar tüm görüntü evrenin yeni baştan tasarlanmasına yol açacak bir değişimi tetikleyecek. Bu da iş ve eğlence tarzımızın kökten değişmesine yol açacak. Optik ve mikro elektro-mekanik sistemler alanında dünya çapında bir biliminsanı olan Prof. Dr. Hakan Ürey ve ortaklarının kurduğu Koç Üniversitesi spinoff’u CY Vision da işte bu değişimin ortasında duruyor. Girişimin geliştirdiği holografik görüntü teknolojisi, gerçek dünyanın gözde yarattığı sahnenin aynısını sayısal olarak oluşturabiliyor. “20’nci yüzyılda elektron dünyanın hakimiydi” diyor Hakan Ürey, “21’inci yüzyılda ise ışığın temel birimi foton bu tahtın yeni sahibi…”
Bu öngörüye paralel olarak Koç Holding ve Mitsui ortaklığındaki Inventram’dan ilk yatırımı alan CY Vision, ikinci turda Zorlu Grubu’na bağlı Vestel Ventures ile Intel’den 7 milyon dolar kaynak topladı. Intel’in Kıdemli Başkan Yardımcısı ve Intel Capital’in Yönetim Kurulu Başkanı Wendell Brooks, bu yatırımın temel nedeni olarak sanal ve artırılmış gerçekliğin insan-makine etkileşimini yeniden tanımlama potansiyeline sahip olmasını gösteriyor.
Profesör Ürey de, beş yıl önce “insan-makine etkileşiminin geleceğinin nasıl olacağı” sorusu üzerinden yola çıktıklarını anlatıyor. Ona göre insanları başları önde küçük ekranlara mahkum eden mevcut teknolojiler sorunlu. Çözüm ise hem elleri serbest bırakan hem büyük ekran tecrübesi yaşatacak aynı zamanda kişiyi dünyadan izole etmeyecek artırılmış gerçeklik gözlükleri. Benzer çalışmalardan farklarını ise üç boyutlu filmler üzerinden anlatıyor:
“Üç boyutlu bir filme tek gözünüzü kapatıp baktığınızda aslında iki boyutlu bir resim görüyorsunuz. Ama iki gözünüzle baktığınızda üç boyutlu bir görüntüye dönüşüyor. İki resim arasındaki küçük farklardan dolayı beyniniz onu üç boyutlu bir resim gibi algılıyor. O aldatmaca özellikle gözlük formatında gözünüzü ve beyninizi çok yoruyor, mide bulantısı ve baş dönmesine neden oluyor. Kısa süre izleyebiliyorsunuz. Biz de tek gözünle baktığınızda bile üç boyutlu görünmesini sağlayacak bir çözüm üzerinde çalıştık. Bu optik olarak bilinen ama çözülmesi çok zor bir problem… Ama bunu başardık ve yaklaşık 10 patent aldık. ”
Profesör Ürey, CY Vision’ı İzmir Fen Lisesi’nden arkadaşları Gökselin Yaralıoğlu ve Orkun Oğuz ile birlikte 2015’te kurdu. Yaklaşık sekiz ay süren patent sürecinin ardından işi Silikon Vadisi’ne taşımaya karar vermişler. İlk yıl bir kontak ofisle idare ettiklerini sonra Gökselin Yaralıoğlu ve Orkun Oğuz’un ABD’ye taşındıklarını söylüyor. O da bir buçuk ayda bir ülkeye gidiyor. 2018 onlar için önemli bir yıl çünkü ürün çıkartmayı hedefliyorlar. “Referans tasarımları göstereceğimiz ve lisanslama anlaşmalarını konuşacağımız bir yıl olacak” diyor. Henüz son halini vermedikleri ürünlerinin, sanal ya da artırılmış gerçeklik gözlüğü yapan her firmanın alıp kullanacağı temel optik bir çözüm haline gelmesini hedefliyorlar.
“Yani algoritmalarımız ve optik çözümlerimiz kullanılacak ama nihai ürünün tamamını yapmayacağız. Cep telefonu üreten şirketler bunu yapacak” diyor.
CY Vision öncesinde dört girişimin daha fikir babası olan 47 yaşındaki akademisyen, ODTÜ Elektrik Mühendisliği mezunu. Bilkent Üniversitesi’nde bir yıl asistan olarak çalıştıktan sonra TÜBİTAK-NATO bursiyer programıyla ABD’ye gitti. Georgia Institute of Technology’de elektrik ve bilgisayar mühendisliği alanında yüksek lisans ve doktora eğitimi aldı. 1998’de artırılmış gerçeklik teknolojisi üzerine ürün geliştiren birkaç şirketten biri olan, yeni kurulmuş MicroVision’da araştırma mühendisi unvanıyla çalışmaya başladı. O günlerde ABD dahi akademiden girişimlere ya da şirketlere gitmek pek tercih edilen birşey değildi. Çoğu doktora mezunu akademide kalmayı ya da araştırmacı olmaya çalışıyordu. “Ama özellikle yeni başlayan bir şirkette deneyimim olmasını istedim” diyor Ürey, “Şanslıymışım ki büyük bir kariyer deneyimi oldu. Ürün geliştiren herkesin aynı şeye odaklandığı bir takım çalışmasının içinde hiç yer almamıştım.” Üç sene çalıştığı MicroVision’da dünyanın ilk lazer ekranlarının geliştirilmesi, pilotların gece uçuşlarında dış görüntülerin direk olarak gözüne yansıtılmasını sağlayan ekranlar ve artırılmış gerçeklik gözlüğü gibi projelerde yer aldı. Bugün sayısı 50’ye ulaşan patentlerinin ilkini de burada aldı.
“Bir kere patent aldıktan sonra gittiğim her ortamda, ‘bundan patent çıkar mı’ diye düşünerek hareket ettim” diyor.
Bu iş tecrübesinden sonra 2002’de Koç Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Kurucu Dekanı Yaman Arkun’un davetiyle Türkiye’ye döndü. Ama MicroVision ile bağlan kopmadı.
Şirket, Prof. Ürey’in araştırmalarına 12 yıl boyunca fon sağlamaya devam etti. Zaten Türkiye’deki kariyerini 2012 öncesi ve sonrası olarak ikiye ayırmak gerekiyor. îlk 10 yılda öğrencilerinin de buluş sahibi olduğu 30 patent aldı ve tamamını dört firmaya MicroVision, Aselsan, Alman Fraun-hofer-Gesellschaft Enstitüsü, Inventram’a lisansladı. Örneğin Aselsan için bir gece görüş kamerası teknolojisi geliştirdiklerini anlatıyor.
Profesör Ürey 2012 sonrasında ise daha çok şirketleşmeye odaklandı. Aynı yıl Koç Holding şirketlerinden OPET ile “araçlarda kullanılan her tür fonksiyonel sıvının kuantum parçacıklarla etiketlenmesi” üzerine bir projeye başladı. İki yıl boyunca ar-ge’si yapılan proje, Opet ve Koç Holding ortaklığında “Kuantag” isimli bir girişime dönüştü. Ürün safhasına gelen girişim, 2020’de 3,5 milyar dolara ulaşması beklenen bu pazardan önemli bir pay kapmayı hedefliyor.
2012 sonrasının kritik gelişmelerinden biri, 2013’te giyilebilir ve üç boyutlu ekran teknolojisi geliştirme çalışmaları dolayısıyla Avrupa Araştırma Konseyi’nce verilen “Advanced Grant” unvanı. Araştırmacının ilgilendiği alanla ilgili dünya genelindeki en uzman kişilerin onayı dahilinde verilen bu unvan, bir anlamda araştırmacının yetkinliğini kabul eden bir sertifika. Hakan Ürey, “İleri seviyeye alanların en gençlerindenim” diyor. Buna paralel, “Türkiye’de bir araştırma grubuna tek seferde verilen en büyük meblağ” diye ifade ettiği ABD’den gelen 2,5 milyon euro bütçeli bir araştırma fonu aldı.
Hakan Ürey, “Akademik Bilgi Nasıl Ticarileşir?” konusunu en iyi bilen akademisyenlerden. Girişimcilik kasları da oldukça gelişmiş bir akademisyen. Bu nedenle özellikle 2014 sonrasında masasında biriken onlarca şirketleşmeyi bekleyen proje var. Bunlardan en muhtemelleri henüz laboratuvarda proje olarak devam eden Tarabios. Bir damla kandan hastalık tanısı koyan, tek kullanımlık kartuş ve okuyucu cihaz geliştirmeyi hedefleyen projenin finansmanı TÜBİTAK fonları ve Inventram’dan sağlanıyor. 2010’da başladıkları bu ürünün klinik testleri devam ediyor. Tıp alanındaki bir başka çalışmaları ise Parkiııson hastalarının beyin ameliyat olmalarına gerek kalmadan semptomlarının azaltılmasına yardımcı olmak üzere Dr. Özgür Çakmak ile birlikte geliştirdikleri bir ürün. Kulaklarına takılan bir cihazdan gönderilen elektriksel sinyaller sayesinde hastaların motor becerilerindeki aksaklıkların ve titremelerin azalacağım söylüyor. Dört yıllık bir çalışmanın ürünü olan bu proje için insan deneyleri yapıldığını ve çok olumlu sonuçlar aldıklarını aktarıyor. Patenti de yakın zamanda çıktı ve makale olarak Journal of Neuroscience’da yayımlandı. Ürey, “2018 içinde şirketleşeceğiz” diyor ve ekliyor:
“Dünya çapında ses getirme potansiyeli olan büyük bir iş olarak görüyoruz.”
Şu sıralar yeni yatırım görüşmelerine başladığı bir girişim ise 2016’ta Altuğ Karayel ile kurduğu Koç Üniversitesi spin off’u Augmency. Girişim, Skype gibi programlar üzerinden görüntülü konuşma yaparken kişinin hem kendisini hem de diğer kişiyi görmesini sağlayan bir lazerli projeksiyon sistemi geliştiriyor. Patenti alman bu teknolojiyi ürün haline getirdiklerini, şimdi yatırım görüşmeleri yaptıklarını anlatıyor.
Hakan Ürey bu yoğun gündem içinde çok yüksek bir tempoyla çalıştığını anlatıyor. Laboratuvarlarm tüm ihtiyaçlarıyla bire bir ilgilendiğini ama hepsinin de profesyonel yöneticileri olduğunu söylüyor. “Bir akademisyenin tek başına bunları yapması mümkün değil. Bu şirketlerin günlük işleriyle ilgilenmem mümkün değil. O yüzden her bir girişimde ya da şirketleşmeye giden projede bir tane de yönetici olmalı” diyor. Aslında daha çok, büyük keyif aldığını söylediği öğrencilerinin mezuniyet projeleriyle ilgilenmek istiyor.
“Üniversite ortamında olmasam bu kadar farklı alanlardan beslenemezdim. Yaptığım bütün projeler birbirinden farklı alanlarla ilgili. Kampüste bir sürü farklı alanda uzman olan arkadaşla çalışma şansımız var. Herhangi bir şirkette bu kadar geniş spectrumlu işler yapma şansınız yok” diyor.