Yaşlanan nüfus ve sosyal güvenlik
İkinci bahar yaşayanlar artıyor
Bütün canlılar doğuyor, büyüyor ve ölüyor. Bu zincir içerisinde yaşlanmak, canlıların hayat akışlarında olaıf doğal bir süreç olmasına rağmen, hiç kimse yaşlanmak istemiyor veya ikinci baharı daha uzun yaşamak istiyor.
Henüz yaşlanmaya bir çare bulunamamış olsa da, çabalar boşa gitmedi. Arayışlar, uğraşılar yaşam süresinin giderek uzamasına yaradı.
Sadece Türkiye’de değil, bütün dünyada insanların yaşam süresi uzuyor. Bunun sonucu olarak da, toplam nüfus içindeki yaşlı oranı artıyor. Mevcut durumda Türkiye’de 65 yaş üstü nüfusun toplam nüfusa oranı yüzde 8.5’lerde iken, bu oranın 2023 yılında yüzde 10’u geçmesi bekleniyor. 2080 yılında ise yaşlı nüfusun toplam nüfusa oranının yüzde 25’i aşacağı hesaplanıyor.
Diğer taraftan, Eylül 2018’de TÜİK doğumda beklenen yaşam sürelerini gösteren, hayat tablolarını açıkladı. Bu tablolar ülkenin sosyoekonomik gelişmişlik düzeyi, yaşam kalitesi ve ölümlülük seviyelerini ölçmekte kullanılıyor. TUİK bu tabloları açıklamaya 2013 yılında başlamış. Hayat tablolarına göre, ülkemizde doğuşta beklenen yaşam süresi 78 yıl oldu. Tabloların ilk açıklandığı yıl olan 2013’te beklenen yaşam süresi 76.3 yıl imiş. Buna göre, ülkemizdeki ortalama beklenen yaşam süresi beş yılda yaklaşık iki yıl artmış. Bu iyi mi? Tabii ki iyi.. Yaşam süresinin uzaması, daha refah bir yaşam, daha sağlıklı bir hayat anlamına geliyor. Önleyici tıp ile salgın hastalıklara yakalanma oranı azalıyor. Erken teşhis ve tedavi süreçleri, hastalıkların daha hafif ve kısa sürede atlatılmasını sağlıyor.
KADINLAR FARK ATTI
Ortalamada 78 yıl olan beklenen yaşam süresi, kadınlarda 80.8, erkeklerde ise 75.3 olarak görünüyor. Bu ne demek? Önümüzdeki dönemde kadınların erkeklerden 5.5 yıl daha fazla yaşaması bekleniyor demek. Bunun nedenleri çok değişik olabilir. Biyolojik olarak türün devamlılığını sağlama görevi nedeniyle, kadınların daha dayanıklı ve sıkıntılara karşı daha dirençli olduğunu öne süren de var, erkeklerin aşırı risk alması nedeniyle, tehlikelere ve hastalıklara maruz kaldığını, bu nedenle erken vefat ettiğini iddia eden de. Bazıları ise, erkeklerin aile geçindirme telaşı nedeniyle sıkıntıya ve strese girdiğini ve bu nedenle, ileriki yaşlarda strese bağlı hastalıklara daha sık yakalandığını dile getiriyor. Neden ne olursa olsun, yaşam süresinin uzamasının toplumsal ve ekonomik hayat üzerine etkileri var. Bir taraftan yaşlı nüfus artarken, diğer taraftan yaşlı nüfus içindeki kadınlar, erkeklere göre daha fazla. Bu bakıma muhtaç daha fazla kadın anlamına da geliyor.
SOSYAL GÜVENLİK SİSTEMİ ARAYIŞLARI
Uzayan yaşam süresinin ilk etkisi, kamu zorunlu sosyal güvenlik sistemleri üzerinde, ciddi bir finansal baskı olarak etkisini hissettiriyor. Sistemden maaş alma süresi uzuyor, sağlık ve bakım harcamaları artıyor. Sistemden maaş alanların sayısı artarken, sistemi primleri ile besleyen çalışanların sayısında aynı oranda bir artış yaşanmıyor. Bunun sonucu olarak, kamu sosyal güvenlik sistemlerine devlet tarafından yapılan destekler artıyor. Dünyada ve Türkiye’de özel emeklilik programları devreye alınıyor. Böylece yaşlüıkta kamunun üzerine düşecek yükün hafifletilmesi amaçlanıyor.
YAŞLI BAKIMINA DÖNÜK İŞLER ARTACAK
Geleneksel yaşlı bakım modelinde, yaşlıların ihtiyaçları çocukları tarafından karşılanıyor. Kalabalık ailelerde üç nesil bir arada yaşıyor. Bu modelde yaşlı-genç herkesin yapabileceği bir iş var ve yaşlılar da çocuk bakımı gibi işlerde aileye destek oluyor. Ancak şehirleşme ile büyük ailelerden çekirdek aileye dönüşen bir sosyal yapı söz konusu. Bu nedenle, kuşaklar arası bağ zayıf. Anne-babalar çocuklarına yük olmak istemediğinden sadece bir veya iki kişiden oluşan hane sayısında artış var.
Toplumdaki yaşlı oranının artışı sonucunda, gelecekte yaşlı bakımı bir sektör olarak karşımıza çıkacak. Yaşlılara özel konutlardan bakım hizmetlerine, evinin temizliğinden güvenlik sistemlerine ve tatillerine kadar birçok konuda mekanların, konutların, sistemlerin yeniden tasarlanması gerekiyor. Yaşlıların hareketini kolaylaştıracak pratik araçlardan tutun da, merdiven ve asansör sistemlerine, yürüyüş yollarına kadar her alanın yeniden tasarlanması ve yaşlı insanların kullanımına uygun hale getirilmesi bir süreç olarak karşımızda duruyor. Ayrıca yaşlı hastalıklarına ayrılmış özel sağlık üniteleri, bakım yurtları kurulması gerekecek. Yaşlı bakımı konusu, bir meslek olarak, geleceğin en çok talep gören işlerinden biri olacak belki de. Tıp zaten protez organlar üzerine çalışmasını sürdürüyor. Bütün bunlar giderek ekonomik hayatın da, yaşlıların ihtiyaçlarını merkeze alacak bir yöne doğru evrileceğim gösteriyor.
ZEYNEP CANDAN AKTAŞ