Piyasalar ve kısa vadeli görünüm
2019 ilk çeyreğinde öncü büyüme göstergelerinin tamamına yakınında gözlenen dipten dönüş? eğilimin, nisan-mayıs dönemine ait verilerin açıklanmaya başlamasıyla birlikte duraksamaya başladığı görülüyor. Mart sonundaki yerel seçimlerden bu yana finansal piyasalardaki oynaklığın da zaman zaman önemli ölçüde arttığım ve genel olarak belirsizlik/risk fiyatlamasınm ön plana çıktığını gördük. Aşağıdaki tabloda bazı seçilmiş piyasa göstergelerinin 31 Mart seçimlerinden hemen önce 29 Mart Cuma günkü kapanış değerleri ile 23 Haziran İstanbul seçiminin hemen öncesindeki 21 Haziran Cuma günkü değerlerini karşılaştırdık.
İki seçim öncesindeki son değerlere bakıldığında borsanın ve ülke risk priminin önemli göstergelerinden olan beş yıllık Türkiye CDS’nin oldukça yakın seviyelerde olduğu görülüyor. Buna karşın TL’nin dolar karşısında değer kaybettiğinin görüyoruz. TL cinsi gösterge tahvil faizleri hem iki yıllık hem de 10 yıllık vadede gerilerken, dolar cinsi eurobond faizlerinin 10 yıllık vadede bir miktar yükseldiğini, 30 yıllık vadede ise bir miktar gerilediğini görüyoruz. Piyasalara ilişkin bazı temel göstergelerin iki farklı tarihteki değerlerine bir çırpıda bakmak genel bir fikir edinmek açısından faydalı olsa da, bu tarihler arasında yaşanan oynaklığa ilişkin fikir verme açısından eksik kalıyor. Bu tarih aralığında yaşanan oynaklığa ilişkin genel bir resim çizebilmek adına aşağıda BIST-100 endeksinin sene başından bu yana izlediği seyri gösteren grafiğe yer verdik. Bu grafik üzerinde siyah renkli dikey kesikli çizgilerle 29 Mart ve 21 Haziran arasındaki döneme dikkat çekmeye çalıştık.
KÜRESEL RİSK İŞTAHI ARTTI
2018’i 91.270 puandan tamamlayan BIST-100 endeksi ocak ayında, sene başından bu yana görülen en yüksek seviye olan 105.930’a kadar yükseldikten sonra yaklaşık 1.5 aylık süreç boyunca 100-105 bin arasındaki bantta dalgalandı. 31 Mart seçimlerine kısa bir süre kala özellikle yabancı kaynaklarda yer alan TCMB rezervlerine yönelik haber akışlarıyla birlikte TL varlıklardaki oynaklığın ciddi ölçüde arttığını ve borsa tarafında satış baskısının öne çıkmaya başladığım gördük. İlgili politika yapıcılar tarafından atılan adımlar ve seçim belirsizliğinin geride bırakıldığının düşünülmesi gibi unsurlar ve ABD-Çin arasındaki ticaret müzakerelerinde sona yaklaşıldığına yönelik haber akışları nisan ayında borsada bir miktar toparlanma gözlenmesini sağladı. Ancak, mayıs ayı itibariyle İstanbul seçimlerinin yenilenme kararının seçim belirsizliğini yeniden tetiklemesi, F-35 ve S-400 üzerinden gerilen Türkiye-ABD ilişkileri ve ABD-Çin arasındaki ticaret müzakerelerinin yeniden bir anda “ticaret savaşı”na evrümesi ile küresel büyümeye yönelik artan endişeler hem küresel hem de yurtiçi piyasalardaki stresin iyiden iyiye yükselmesine yol açtı. BIST-100 endeksi 22 Mayıs’ta hem sene başından hem de 2017 yılından bu yana en düşük seviye olan 83.675’e geriledi. Mayıs sonunda ABD getiri eğrisinin 2007 yılından bu yana en ters şeklini alması ve ticaret savaşı endişeleri küresel resesyon endişelerinin daha yüksek perdeden dile getirilmesine yol açtı.
Mart ayında eylül itibariyle bankalara ucuz finansman sağlamak amacıyla yeni bir TLTRO programı başlatacağım açıklayan Avrupa Merkez Bankası (ECB), haziran ayında 2019 yılının ilk yarısına kadar faiz artırımı düşünülmediğini ve gerekirse ek teşviklerin düşünülebileceğini açıkladı. Bu gelişmelerle birlikte finansal piyasalarda, ECB’nin önümüzdeki aylarda lObp faiz indirimine gidebileceğine yönelik beklentilerin güçlendiği görüldü. Benzer şekilde, mart ayında 2019 yılında faiz artırım beklentilerini 2’den 0’a indiren ve bilanço küçültmeyi eylül ayından durduracağını açıklayan Fed tarafından da haziran ayında gerekirse faiz indirimine gidilebileceği mesajının net bir şekilde verildiği görüldü. Bu gelişmelerle birlikte, ABD-Çin arasında ticaret savaşının yeniden ticaret müzakerelerine dönüşebileceğine yönelik umut verici haber akışlarıyla birlikte küresel hisse senedi piyasalarında risk iştahının yeniden artış eğilimine girdiği görülmekte. Bu hatırlatmalarla birlikte baştaki tabloda yer alan iki farklı tarihteki rakamların arasındaki hikâyeyi kısmen de olsa anlatmaya çalışarak, söz konusu süreçteki oynaklığın tetikleyicilerine de yer vermiş olduk.
SİYASET BELİRLEYİCİ OLACAK
Seçim sonrası kısa vadeli döneme ilişkin beklentilere geçmeden önce, aşağıda yer verdiğimiz grafik üzerinden iki seçim dönemi arasında ülke risk primiyle birlikte BIST-100 endeksinin izlediği seyre de bir göz atacak olursak, ülke risk primiyle, endeksin izlediği ters yönlü seyir net bir şekilde görüldüğünü söyleyebiliriz.
Gelelim seçim sonrasındaki kısa vadeli görünüme. Öncelikle son aylarda yurtiçi piyasalarda yaşanan oynaklıkta iç dinamiklerle birlikte dış dinamiklerin de önemli bir belirleyici olduğunu vurgulayalım. Haziran ayı itibariyle dış dinamiklerdeki havanın faiz indirim sinyalleriyle birlikte bizim de içinde bulunduğumuz gelişmekte olan ülkeler açısından yeni ve önemli bir fırsat yarattığını söyleyebiliriz.
Ayrıca, 28-29 Haziran’da gerçekleşecek olan G-20 zirvesinde Trump ve Xinping’in görüşmesinden ticaret müzakerelerine devam yönünde bir açıklama gelmesi ve/veya Fed’in temmuz ayı sonundaki toplantısında faiz indirimine gidebileceğine yönelik beklentilerin güçlenmesi de küresel piyasalardaki havanını daha da olumluya dönmesini sağlayabilir. Küresel piyasalar açısından ABD-Iran gerginliği kısa vadeli en kritik jeopolitik risk unsuru olarak not edilebilir.
Türkiye özelinde bakacak olursak, bir süredir piyasadaki önemli baskı unsurlarından olan seçim belirsizliğinin geride kalacak olması olumlu bir gelişme olarak not edilebilir. TL varlıkların kısa vadeli seyri açısından seçim sonuçlarma yönelik siyasilerden gelecek mesajlar da son derece belirleyici olacak.
Özellikle, olumlu söylemlerin ön plana çıkması aylarda baskı altında olan yurtiçi piyasaların yurtdışmdaki olumlu havaya hızlı bir şekilde katılmasını sağlayabilir. Bu tarafta yeni bir belirsizlik unsuruyla karşılaşümadığı takdirde yaklaşık dört yıllık seçimsiz bir süreç gecikmeli de olsa başlamış olacağını da hatırlatalım. Ayrıca, yılın ikinci yarısında gerek ekonomik büyüme, gerek enflasyon gerekse de cari denge tarafından ilk yarıya kıyasla daha olumlu bir tablo oluşması; TCMB’nin de kademeli bir şekilde faiz indirimlerine gitmesi beklenmekte. Kısa vadeli dış borç ödeme takviminin de nisan-mayıs dönemine göre daha olumlu bir görünüm sunduğunu da not edelim.
HABER AKIŞLARI ÖNEMLİ
Tüm bu olumlu tabloyu gölgelemekte olan en önemli risk unsuru özellikle S-400 üzerinden son derece gerilen Türkiye-ABD ilişkileri. Bu anlamda G-20 zirvesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ABD Başkanı Trump ile gerçekleşecek olan görüşme son derece kritik bir öneme sahip. Bu görüşmenin ardından ABD’nin bir tehdit olarak öne çıkardığı yaptırım riskinin azalması ya da artması yurtiçi piyasalarda seçim sonrasında oluşabilecek iyimserliğin coşkuya dönüşmesini veya hızlı bir şekilde terse dönmesini sağlayabilir. Özetle, seçimden hemen sonra yurtiçi piyasaların bir belirsizlik unsurunu geride bırakacak olmasıyla birlikte olumlu bir başlangıç yapması beklenebilir. Olası olumlu havanın en azından kısa vadede sürüp sürmeyeceği ya da güçlenip güçlenmeyeceği seçim sonuçlarına dair siyasilerden gelecek mesajlar ile oluşacak siyasi ortama göre şekillenecek diyebiliriz. Ancak, yukarıda da değindiğimiz gibi, seçim belirsizliğinin geride bırakılması piyasaların tamamen rahatlayıp kalıcı bir iyimserlik için yeterli olmayacak. Türkiye-ABD ilişkileri açısından Haziran-Temmuz dönemi son derece önemli bir dönemeç olacak. Bu süreçte, görülecek haber akışları piyasalardaki oynaklığın her iki yönde de güçlü bir şekilde artmasına neden olabilir.
İki seçim arasındaki dönemine odaklandığımız yazımızı bu süreçte BIST-100 endeksine göre en olumlu performansı gösteren hisseleri içeren bir tabloyla tamamlıyoruz. Tabloda yer alan hisseler, – 29 Mart-21 Haziran arasındaki 2 seçim öncesi tarih aralığı,
■ 29 Mart seçimi sonrasında endeksin en düşük seviyeyi gördüğü 22 Mayıs’a kadar olan süreç,
■ Ve 22 Mayıs’taki en düşük seviyeden 21 Haziran’a kadar olan dönemin her üçünde de BIST-100 endeksine göre daha olumlu performans gösterenlerden oluşmakta.
Tabloda yer verilen hisselere karar verirken piyasa değeri üzerinden büyük ölçekli olan, temel-teknik açıdan çok önemli bir sıkıntısının bulunmadığını değerlendirdiğimiz hisselere yer verdik. Tablonun sağ tarafında mevcut fiyat seviyelerine ilişkin bir fikir vermesi açısından Firma Değeri / FAVÖK (FD/ FAVÖK), Fiyat / Kazanç (F/K) ve Piyasa Değeri / Defter Değeri (PD/DD) çarpanlarının son değerleri ve son 3 yıllık ortalamalarını (S3Y) karşılaştırmalı olarak gösterdik.
EROL GÜRCAN