TCMB Enflasyon Raporu toplantısına dair izlenimler
TÜRKİYE Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), 30 Ocak Perşembe günü, 2020 yılının ilk Enflasyon Rapor’unu Ankara’da gerçekleştirdiği basın toplantısı ile tanıtarak yayınladı. Bu haftaki yazımızda yerinde takip ettiğim toplantıya dair izlenimlerimi paylaşacağım. Konu ilk bakışta her ne kadar doğrudan hisse stratejileri başlıklı köşemizle uyumlu gibi görünmese de, enflasyonun alım gücü, tüketim/harcama/yatırım/tasarruf kararları âçısmdan en önemli belirleyicilerden olmasına ek olarak TCMB’nin başlıca iletişim araçlarından olan rapor ve toplantıda öne çıkan mesajların, kısa-orta vadeli strateji oluştururken önemli katkı sağlayabileceğini düşünmekteyiz. TCMB’nin temel iletişim araçları Para Politikası Kurulunun duyuları ve yılda dört defa yayınlanan Enflasyon Raporlarıdır. Raporlarda, küresel ve yurtiçi iktisadi faaliyete ilişkin değerlendirmelerin yanı sıra, orta vadeli enflasyon ve çıktı açığı tahminleri, enflasyonu etkileyen unsurlar ve bazı güncel konulara ilişkin değerlendirmeler paylaşılmakta ve soru-cevap bölümü içeren bilgilendirme toplantıları ile tanıtılmakta. Bir anlamda, ABD Merkez Bankası (Fed) ve Avrupa Merkez Bankası (ECB) gibi merkez bankalarının para politikası kararları sonrasında piyasayla iletişim kurduğu basın toplantılarının TCMB’deki karşılığı bu toplantılar olarak görülebilir.
RAPORDAKİ İFADELER
2018 yılı ortasında yaşanan kur şokunun etkisiyle enflasyon görünümü ve enflasyon beklentilerinde gözlenen bozulmanın ardından TCMB, yıllık para ve kur politikası metnine; özellikle enflasyonun hedeflerden belirgin olarak saptığı dönemlerde TCMB’nin Enflasyon Raporlarında yayımladığı enflasyon tahminlerinin ara hedef işlevi görmekte olduğuna dair bir ifade eklendi. Böylelikle, bir anlamda, TCMB tarafından enflasyonun gelecek dönemdeki seyri konusunda iktisadi birimlere rehberlik etmesi öngörülen değerler, kısa vadede enflasyon tahminleri, orta vadede ise enflasyon hedefleri olarak tanımlanmış oldu. Mevcut durumda, TCMB enflasyon raporlarında yayımlanan dezenflasyon patikası ile enflasyonun, öncelikle tek hanelere indirilmesini; daha sonra ise kademeli olarak azalarak yüzde 5 düzeyinde istikrar kazanmasını hedeflemekte. Yılsonunda gerçekleşen enflasyonun, enflasyon hedefinden (yüzde 5) +/- 2 yüzde puan olarak tanımlanan belirsizlik aralığı (yüzde 3-7) dışında kalması durumunda hesap verebilirlik ilkesi gereği TCMB tarafından Hükümet’e “Açık Mektup” yazılmakta.
1986’dan 2019 yılı sonuna kadar enflasyonun izlediği seyre ek olarak; 2002-2005 yıllarında örtük enflasyon hedeflemesi, 2006 yılından bu yana ise açık enflasyon hedeflemesine geçen TCMB’nin bu süreç boyunca belirlediği enflasyon tahmin ve hedefleri ile enflasyon gerçekleşmeleri aşağıdaki grafiklerde gösterilmiştir:
Enflasyon raporuna ilişkin genel bilgilerin ardından gelelim son rapor ve toplantıya. TCMB, 2020 yılsonu enflasyon tahminini, Ekim 2019’da yayınladığı bir önceki enflasyon raporunda olduğu gibi, yüzde 8.2 olarak korudu. Rapor içeriğinde; küresel ve yerel ekonomik gelişmeler, enflasyon gelişmeleri, arz-talep gelişmeleri, finansal koşullar ve para politikası, kamu mâliyesi ile orta vadeli öngörüler bölümlerine ek olarak yakın dönemde öne çıkan bazı konulara dair ayrıntılı analizlerin yer aldığı kutu çalışmaları (genellikle güncel konulara dair oldukça güzel bilgiler yer aldığında en azından bir göz atmakta fayda var) da yer almakla.
SORULAR VE CEVAPLAR
Yaklaşık bir buçuk saat süren basın toplantısı esnasında Başkan UysaFa bir soru yöneltme fırsatı buldum. Sorum özetle, gerçekleşen enflasyon üzerinden reel getirinin negatife geçmiş olması (politika faizi yüzde 11.25, yıllık enflasyon yüzde 11.84) ve enflasyon bir süre mevcut seviyelerde yatay kalmasıyla negatif reel getirinin devam edecek olmasının dolarizasyon ve sermaye girişine etkilerine yönelikti. Başkan Uysal, 2019’da gerçekleşen yüksek reel getiri ve TCMB’nin tahmin kredibilitesindeki artışa dikkat çekerek; gerçekleşen değil beklenen enflasyonu referans alarak reel getiri hesabı yapmanın daha yerinde olacağını ve bu doğrultuda hâlen önemli bir pozitif getiri bulunduğunu ifade edip; dolarizasyonda zamana yayılarak bir iyileşme görülmesini beklediklerini belirtti. Basın toplantısı esnasında Başkan’ın konaşması ve soru&cevap bölümünden derlediğim notlar aşağıda yer almakta:
Küresel Görünüm: ABD-Çin ticaret anlaşması, belirsizliklerin azalması ve küresel para politikalarındaki destekleyici duruş büyüme görünümünü olumlu etkilerken; jeopolitik riskler, kuraklık ve Çin’de ortaya çıkan salgın hastalığa ilişkin endişeler aşağı yönlü risk oluşturmakta. Gelişmiş ülkelerde büyüme görünümünün bir miktar olumluya dönmesi, gelişmekte olan ülkelerde ise ülkelere özgü kırılganlıkların büyüme performansını etkilemesi bekleniyor. Küresel enflasyona ilişkin riskler dengeli. Küresel enflasyondaki zayıf seyir, gelişmiş ülkelerdeki para politikası duruşunun genişleyici kalacağı beklentilerini güçlendirmekte.
■ Yurtiçi Görünüm: Veriler, büyümenin iç talep kaynaklı olarak güç kazandığına ve sektörel yayılımındaki iyileşmenin devam ettiğini işaret ediyor. Finansal koşullardaki iyileşmeyle birlikte 2020 yılında iktisadi faaliyetin potansiyel düzeyine yakınsamaya devam etmesi beklenmekte. İç talepteki artış net ihracatın büyümeye katkısını azaltırken; yatırımlardaki düşüş eğilimi dursa da zayıf düzey korunuyor. Yatırım ve istihdam eğilimlerindeki iyileşmeyle yurtiçi talebin kademeli olarak güçlenmeye devam etmesi; cari dengenin de ılımlı seyretmesi beklenmekte.
■ Enflasyon: Ana eğilime ilişkin göstergeler enflasyonda hedeflenen düşüş patikasıyla uyumlu. Enflasyonun, bir süre mevcut seviyelerde yatay seyredip, enflasyon beklentilerinde genele yayılan iyileşme ve uygun parasal duruşun katkısıyla yılsonunda TCMB tahminine doğru gerilemesi beklenmekte. Çıktı açığının mevcut düzeyleri dikkate alındığında, öngörülen toparlanma eğilimi altında toplam talep koşullarının enflasyonist olmayacağını tahmin ediliyor.
■ Para Politikası: Mevcut politika duruşunun hedeflenen dezenflasyon patikasıyla uyumlu olduğu değerlendirilmekte. Önümüzdeki dönemde atılabilecek politika adımları ve parasal duruş, ana eğilime dair göstergeleri dikkate alarak, enflasyondaki düşüşün sürekliliğini sağlayacak şekilde belirlenecek. 2019 yılındaki yüksek reel getiri ve TCMB’nin enflasyon tahmin kredibilitesindeki artışa ek olarak, gelişmiş ülke nötr faizlerinin bir miktar aşağı gelmesi ve gelişen ülkelerin reel getirisinde gözlenen düşüş, dinamik bir kavram olan makul reel getiri açısından beklenen enflasyonu öne çıkarmakta. Aktarım mekanizması sağlıklı çalışıyor. Tüketici kredisindeki hızlı artış yakından izleniyor, cari dengeyi olumsuz etkileme riskine karşı ihtiyaç duyulursa düzenlemeye gidilebilir. Döviz kurunda istikrarlı seyrin devam etmesi beklenmekte (küresel koşullar destekleyici, yurtdışı yerleşiklerin düşük pozisyonlanması, cari dengedeki ılımlı görüntü, yatırımlardaki zayıf seyrin döviz talebini azaltması, özel sektörün borç azaltımı ve döviz borçlanma konusunda artan farkındalık, finansal istikrara yönelik olası bir risk oluşması durumunda TCMB’nin elindeki her türlü araçla gerekli tedbiri alacak olması vs.).
VERİLEN MESAJLAR
Toparlamak gerekirse, ekonomideki kademeli toparlanma eğiliminin sürmesi ve enflasyondaki düşüş eğiliminin, kısa süreli yataylaşmanın ardından, tek hanelere doğru devam etmesi beklenmekte. TCMB’nin şu ana kadar önden yüklemeli gerçekleştirdiği güçlü faiz indirimleri sonrasında olası indirimlerin verilere (başta enflasyon) bağlı olması ve ölçülü gerçekleşmesi/bazı toplantılarda pas geçilmesi beklenebilir. Ekonomideki dengelenme sürecine ek olarak, TL’ye ilişkin oynaklıkları azaltıcı yönde alman tedbirler ve küresel para politikalarının destekleyici görünümüyle birlikte kurda istikrarlı bir seyrin sürmesi bekleniyor. TCMB’nin reel ya da nominal bir kur hedefi olmamakla birlikte, mevcut seviyelerin rekabetçi olduğu tespiti yapılırken, zorunlu karşılık gibi araçlarla yapılacak ince ayarlamalarda finansal istikrar ve cari dengedeki kazanımların gözetileceği mesajı veriliyor. Tüm bunları bir araya aldığımızda ise Türkiye’ye ilişkin makroekonomik görünümün hisse senedi yatırımı açısından cazip bir ortam sunduğu sonucuna varılabilir. Enflasyonun tek hanelerde dengeleneceğine yönelik beklentilerin güçlenmesiyle dolarizasyonda beklenen kademeli iyileşmenin yüksek seyreden yabancı para mevduatlarda çözülmeyi getirmesi; büyüme ve enflasyon görünümündeki iyileşmenin devam ettiğinin görülmesiyle ülke risk primindeki düşüşün sürmesinin hisse-tahvil piyasasında son derece düşük seviyelerde olan yabancı pozisyonlarında artışı beraberinde getirmesi gibi olasılıklar da TL varlıklar açısından önemli fırsatlar olarak not edilebilir.
EROL GÜRCAN