Bilim - Teknoloji - İnovasyon

FEV, otonom ve elektrikli araç geliştirme projesi yürütüyor

OTOMOTİV endüstrisinde mobilite kavramı giderek öne çıkarken beraberinde elektrikli (e-araç) ve otonom araç süreçlerini de giderek zenginleştiriyor. Diğer yandan otomotiv mobilite sektörünün tek oyuncusu değil. Henüz taşları yerine oturmamış bu oyunda, mühendislik ve tedarik zincirine sahip dev firmaların yanı sıra start-up’lar bile yer arayışı içinde. Bu noktada uluslararası şirketler, Türkiye gibi otomotivde altyapısı son derece sağlam olan ve dönüşüme hazır ülkelerde, o ülkenin iş gücü ve bilgi kapasitesini kullanarak küresel ya-rışajcatkıda bulunuyor. Alman FEV, otomotivde elektrifikasyonun gücünün de itici gücüyle, hem itki sistemleri hem dc araç geliştirme pazarlarına hizmet sunabilmenin ciddi avantaj olacağını düşünerek kendisini komple araç geliştirmeye yönelik konumlandırmış bir firma. Son yıllarda Alman, Fransız ve İtalyan dört firma satın alarak bu üç ülkenin otomotivdeki farklı özelliklerinden faydalanmayı hedeflemiş.

“PROJELERİ TÜRKİYE’DEN YÖNETİYORUZ”

Soru, “Türkiye’den bu noktada nasıl katma değerler çıkar?” olduğunda, FEV Asia GmbH Başkan Yardımcısı ve Türkiye Genel Müdürü Dr. Taner Göçmez şunları söylüyor: “ABD, Almanya, Avrupa ve Asya’nın farklı ülkelerinden alınmış projeleri, buradaki Türk proje yöneticilerle yürütüyoruz. Alman mühendise de, Çinli mühendise de ne yapacağını Türkler söylüyor, bütçeyi kontrol ediyorlar. Bunun Türkiye’de bir benzeri yok. FEV Türkiye anahtar teslim için çalışıyor. Bu önemli bir katkı. Projenin sorumluluğunu aldığımız için müşteriyle doğrudan iletişimde olduğumuzdan, yapılan iş paketi sorumluluğu, hacmi ve müşteriyle doğrudan iletişim çok başka bir boyutta gerçekleşiyor.”

FEV Türkiye’nin dahil olduğu en somut başarı örneklerinden biri, İzmir’den çıkan başarılı otonom e-araç start-up’ı Kodeco ile girilen kampus aracı işbirliği. Dr. Göçmez, Türk ekibinin neler yapabildiğini bu örnekle şöyle anlatıyor: “FEV Türkiye’nin bu projede sorumluluğu aracın elektrikli güç aktarma organları ve otonom sürüş fonksiyonları. Kodeco’nun sorumluluğu ise aracın ve dışarıyla bağlantısını sağlayan cep telefonu uygulamasının geliştirilmesi. Bu projede Nisan 2019’dan bu yana bir prototip geliştirdik, elektrik güç aktarma organlarını ve yerli bir yazılım olan elektrik kontrol ünitesini test ettik. Bu yazılımı, başka bir projede içten yanmalı bir çöp kamyonunu elektrikli hale getirirken de uyguladık. Projede aktif acil frenleme sistemi fonksiyonunu test ettik. Şu anda uyarlanabilir hız kontrolünü test ediyoruz.”

“YAŞAMA DEĞER KATTIKÇA GELİŞECEK”

Dr. Göçmez, mobiliteye dahil olan teknolojilerin insan hayatına değer kattıkça, bu sistemin daha da besleneceğini söylüyor ve teknolojik kabiliyetlerle ilgili gerçeklerin henüz emekleme sürecindeki bu yeni sektörü daha sağlam bir şekilde şekillendireceğini ifade ediyor. Mobilite sisteminin gelişim sürecini ise şöyle anlatıyor:

“Bu sistemde ortaya çıkacak ürünün değer teklifinin maksimum olması gerekiyor. Mobiliteye bağlı teknolojiler konusunda Türkiye’deki start-up’ların çalışmaları olduğunu biliyoruz. Bunların doğru adımlar olduğunu düşünüyorum. Bazı teknolojik gerçekler var. Şarj süresi, altyapı, daha uzun sürede belirli bir menzil alınabilmesi gibi konulardaki eksiklikleri kabul etmek gerekiyor. Ürünlere daha çok katma değer eklenmesi gerekiyor. Mesela CASE (birbirine bağlı, otonom, paylaşımlı ve elektrikli araçlar) teknolojiler işin içine girdiğinde daha çok anlam kazanıyor. Düşünün kendi aracınız değil, paylaşımlı bir aracınız var. Bindiniz 300 km menzili var, 280 km’ye geldiğinde araç kendi kendine bir sonraki araca sizi otonom olarak götürüyor, inip diğer araca biniyorsunuz, insanlar bunu kabul edebilir, böyle sistemi anlamlı bulabilir diye düşünüyorum.”

“KARBON SALIMI ÖNEMLİ”

Mobilitenin hayata geçmesini sağlayacak regülasyonlarla ilgili olarak Dr. Göçmez şöyle konuşuyor: “Dieselgate skandali olarak bilinen Volkswagen’deki dizel araçların emisyonuna ilişkin skandal politikacıların otomotiv endüstrisine güvenini sarstı. Bu yüzden çok temkinliler. Politikacıların teknolojiyi belirlememesi lazım. Onların hedef belirlemesi ve o hedefe nasıl gidileceğine yönelik fikirleri bu işlerin uzmanlan ortaya çıkarıp sunmalı.”

Regülasyonlarla ilgili belirleyici başka bir konununsa iklim değişikliği ve buna bağlı olarak karbon emisyonu olduğunu belirten Göçmez, “Bu noktada baskın itici güç mekanizması karbondioksit (C02) regülasyonu. Şu anda Avrupa Birliği, 2030 yılı için Çin’e ve Amerika’ya göre daha yüksek değerlerden C02 salınımı için 59 gr/ km hedefi koydu. Bu işi uzmanları bilir ki, içten yanmalı motorda ne yaparsanız yapın bu değerin yanına yaklaşamazsınız. Bu durumda Tesla gibi tam elektrikli firmalar kazanıyor. Firmalar filo ortalamasını düşürmek için Tesla ile bir anlaşma yapmak zorunda kalıyor” diye konuşuyor.

Teknolojide eşik atlatan ekip

FEV Asia GmbH Başkan Yardımcısı ve FEV Türkiye Genel Müdürü Dr. Taner Göçmez: “Asyalı bir kamyon üreticisine ADAS (gelişmiş sürücü destek sistemleri) fonksiyonları geliştiriyoruz ve bunun da eş proje yönetimi bizde. Yine çok büyük bir sorumlulukla yürüttüğümüz gemi motoru geliştirme projesi var. Bunlara yüksek hızda deniz dizel motoru deniyor.

Bu sınıfta FEV’de yürüyen dört tane proje var. Bunların üçünde FEV Türkiye var ve bir tanesini FEV Türkiye yönetiyor. Projeye emek harcayan ekibin yüzde 90’dan fazlası Türkiye’de. Başka bir pazardaki bir projenin neredeyse tamamının Türkiye içinde, bütün know-how’ı ile yapılıyor olması müthiş bir şey. İçten yanmalı motorlar çok karmaşık. O yüzden elektrifikasyona geçişte piyasaya yeni oyuncular çıkıyor. Çünkü karmaşıklık seviyesi azalıyor. Çok kompleks bir içten yanmalı motora 8-10 vitesli bir şanzımanı bağlayıp güç aktarma organları olarak paketlediğinizde ortaya aşılması zor bir teknoloji eşiği çıkıyor. O konuda bilgisi ve birikimi olmayan bir şirket o işe zor girer. Ama siz içinde elektrikli sürücü ünitesi, elektrik motoru, dönüştürücü ve şanzıman olan böyle bir sistemle yer değiştirdiğinizde karmaşıklık seviyesi çok azalıyor. Böyle olunca devreye yeni oyuncular giriyor. Mesela biz şu anda bu sektörün Çinli yeni bir oyuncusu için komple elektrikli araç geliştiriyoruz.”

“İnsanlar önce otonom diyor”

Dr. Taner Göçmez: “Son araştırmalara göre otonomun belirli bir seviyeye kadar gelmesine yönelik talep, elektrikli araçlara yönelik talepten daha çok. Elektrifikasyonda şarj altyapısı son kullanıcı için çok hayati bir problem. Büyük şehirlere elektrifikasyon uyar diyoruz ama büyük şehirlerde herkes dikey yaşamda. Nasıl olacak bu şarj altyapısı? Bu ciddi sorun, “paylaşımlı mobilite ve mega kent” kombinasyonunu gündeme getiriyor. Öte yandan otonomda otonomiyi düşünmek özellikle bu ADAS (otonom sürüş asistan sistemi) ya da adaptif hız kontrolü, şerit koruma gibi fonksiyonlara yönelik talep güçlü.

Araç satın alanlarla konuştuğumda, bu fonksiyonların araçta olmasını istiyorlar. Çünkü ciddi bir güvenlik katma değeri var. Buradan sonraki Level 5 için gereken adımlar yavaş yavaş gelecek. Çünkü buna uygun olgun yol altyapısı inanılmaz bir iş. Hindistan’daki trafiğe bakın, orada tam çok zor.”

2023’te komple araç hedefi

ODTÜ Endüstri Mühendisliği mezunu olan Dr. Taner Göçmez yüksek lisansını RWTH Aachen Üniversitesi’nde yaptıktan sonra 18 yıl önce FEV’e katıldı. Aralık 2011’de FEV Türkiye’yi kuran Dr. Göçmez, halen FEV Türkiye Genel Müdürlüğü ve Ağustos 2018’den beri FEV Asya Başkan Yardımcılığı görevine devam ediyor. Dr. Göçmez, FEV Türkiye olarak 2023’e kadar komple araç geliştirmeyi amaçladıklarını söylüyor.

4’üncü seviye aracı ilk hangi marka çıkarır?

Dr. Taner Göçmez, “Beklenti 2021’de BMW’nin Intel Mobileye ile işbirliği sonrasında ilk Level 4’e yakın veya Level 3, en yüksek otonomiye sahip aracı sektöre sunacağı yönünde. Otonomun sektör lideri Waymo çok ciddi çalışmalar yapıyor. Ancak araç söz konusu olduğunda Waymo’nun da üreticilerle anlaşması lazım. Sonuçta kendi aracı olmayacak. Onlar da kendi aralarında çok ciddi anlaşmalar yapıyorlar” diyor.

ŞULE GUNER

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu