Tüm dünya beklemede
TÜM dünyada olduğu gibi Türkiye’de de salgına ilişkin rakamlar yakından takip ediliyor. Son haftalarda vaka sayısı iyileşen hasta sayısının altında kalarak dengelenmeyi işaret ediyor. Bununla birlikte yeni vaka sayısı ve yoğun bakım hasta sayısında da azalma olması oldukça pozitif gelişmeler olarak kayda geçiyor. Bu rakamlarla birlikte AVM’lerin yeniden açılması, bazı sektörlerdeki sınırlamaların hafifletilmesi gibi gelişmeler görmeye başladık, önceleri önlemlerin hafifletilmesi yönünde adımlar ekonominin yeniden işlerlik kazanması adına piyasa tarafından pozitif algılanırken, son zamanlarda küresel ölçüde önlemlerdeki gevşemelerin salgında ikinci bir dalga oluşturabileceğine yönelik endişeleri besliyor. Bu endişe de mart ayının sonlarından başlayarak nisan ayı sonuna kadar devam eden iyimser havanın devamını engelliyor.
ABD – ÇİN İLİŞKİLERİ
Son haftalarda Trump’ın salgın nedeniyle Çin’i suçlaması ve Çin’den yapılan ithalata yeni gümrük vergileri getirebileceği yönünde açıklamalar yapması, ABD ile Çin ilişkileri konusunda endişeleri gündeme taşıdı. Mayıs ayının ikinci haftasında ABD ile Çin arasında bir dizi telefon görüşmesi gerçekleşmesi ve ticaret görüşmelerinin olumlu seyrettiğine ilişkin mesajlar bu endişeleri belirli ölçüde yatıştırdı. Ancak yine son dönemde ABD Başkanı Trump’ın hükümet emeklilik fonlarının Çin hisselerine yatırım yapmasını engellemeye yönelik adım atması vc Çin teknoloji şirketi Huawei’nin ABD pazarında ticaretini engelleyen yasayı bir yıl uzatması iki ülke ilişkilerine dair endişeleri gündemde tutuyor.
Son haftalarda Çin hükümetine yakın yayın organlarında ABD hükümetinin virüsten dolayı Çin’i suçlamasına yönelik tepkiler dile getirilirken, Çin yönetiminin ticaret anlaşmasının birinci fazının iptal ya da yeniden müzakere seçeneklerinin değerlendirildiği görüşlerine yer verildi. Buna karşın ABD Başkanı Donald Trump, Çin’in ABD’den ek ithalat taahhütlerini yerini getirmemesine rağmen iki ülke arasındaki birinci faz ticaret anlaşmasının yeniden müzakere edilmeyeceğini söyledi. İlerleyen günlerde de ticaret anlaşmasının seyri ve Kasım 2020’deki seçimler öncesinde ABD Başkanı Trump’m Çin konusunda nasıl bir tutum sergileyeceği piyasalar açısından kritik bir önemde olacak. Salgına ilişkin belirsizliklerin ve ikinci dalga endişelerinin artış kaydettiği konjonktürde, ABD – Çin geriliminin tekrar gündeme gelmesi piyasalar açısından oldukça yıkıcı sonuçlar doğurabilir.
GÖZLER TCMB KARARI VE AÇIKLAMALARINDA
21 Mayıs Perşembe günü Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu toplanacak ve faiz kararını açıklayacak. Petrol fiyatlarındaki sert düşüş ile birlikte düşük talep koşullarının da enflasyon beklentilerini aşağı yönlü şekillendirdiğini gördük. Bununla birlikte geçtiğimiz haftalarda kur tarafında yukarı yönlü hareketlerle tarihi zirvelerin test edilmesi de ithalat kaynaklı fiyat artışlarını destekler nitelikte. Enflasyon tarafındaki bu iki büyük etkiye karşın bu ay TCMB’nin alacağı kararda enflasyondan ziyade finansal istikrara odaklanarak bir karar alacağını düşünüyoruz. Bu nedenle de karar günü kurların hangi seviyede olduğu, finansal piyasalardaki genel atmosferin ne yönde olacağı karar üzerinde doğrudan etkili olacaktır. Her ne kadar nisan ayı enflasyon rakamı beklentilerin hafif üzerinde gerçekleşse de talep kaynaklı gelişmeler nedeniyle risklerin hala aşağı yönlü olduğu görülüyor. TCMB de açıkladığı son enflasyon raporunda buna vurgu yaparak 2020 yılsonu enflasyon tahminini yüzde 8.2’den yüzde 7.4’e revize etmişti. Bu durum normal şartlarda TCMB’nin faiz indirimi konusunda atacak adımı olduğunu işaret etse de kurun karar öncesi bulunacağı seviyeler karar üzerinde etkili olacaktır. Tüm bunlara rağmen TCMB’nin son toplantılardaki faiz indirimlerine devam edeceği ve bu toplantıyı da öncekilere nazaran sınırlı da olsa faiz indirimi kararıyla sonlandıracağmı düşünüyoruz. Toplantıda alınacak faiz indirimi kararından sonra yapılacak toplantıda swap anlaşması, TCMB’nin rezervleri gibi konularda gelecek sorulara verilecek cevaplar çok daha kritik olacak.
MART AYINDA SANAYİ ÜRETİMİ
Koronavirüs’te Türkiye’de ilk vakanın görüldüğü mart ayında ekonomide yavaşlama beklentileri hakim olsa da açıklanan sanayi üretimi rakamı beklentilerden oldukça sert bir şekilde gerileyerek, nisan ve mayıs aylarına yönelik endişeyi daha da artırdı. Sanayi Üretimi, martta, aylık yüzde 7.1 yıllık bazda yüzde 2.0 daraldı. Konsensüs beklentiler yıllık bazda yüzde 2.3 oranında artışa işaret ediyordu. Aylık bazda tüm ana sanayi grupları gerilerken, en sert daralma sermaye mallarında görüldü. İmalat sektörü öncülüğünde gerçekleşen aylık daralmada alt sektörlere bakıldığında en yüksek negatif katkıların tekstil, motorlu kara taşıtı, giyim eşyaları imalatından geldiği görüldü. Ekonomik büyümenin en önemli öncü göstergelerinden olan Sanayi Üretimine ilişkin 1Ç20 dönemi veri seti bu veriyle birlikte tamamlandı. Böylelikle, Sanayi Üretimi 1Ç20 döneminde arındırılmamış rakamlarla geçen yılın aynı çeyreğine göre yüzde 5.6 takvim etkisinden arındırılmış rakamlarla ise yüzde 4.4 büyüme kaydetti. Mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış seri ise bir önceki çeyrek döneme göre değişim göstermedi. Sanayi üretimi ile büyüme arasındaki korelasyonu göz önünde bulundurduğumuzda ilk çeyrekte yıldan yıla yüzde 5-6 arası bir büyüme gelebilecekken, çeyrekten çeyreğe bakıldığında sıfıra yakın bir rakam söz konusu olacak gibi görünüyor. İlk çeyrek bu rakamlarla geride kalmış olsa da asıl şokun ikinci çeyrekte yaşadığını ve ikinci çeyrekte çift haneleri bulacak daralmanın sürpriz olmayabileceği görülüyor. Aşağıdaki grafik İmalat PMI rakamları görülüyor. Nisan ayma ait son verideki düşüş de bu beklentileri destekler nitelikte.
BIST-100 küresel piyasalarla birlikte konsolide olmaya devam ediyor
Borsa İstanbul’un zaman zaman küresel piyasalardan ayrışması dikkat çekse de son bir aylık dönemi göz önünde bulundurduğumuzda geniş bir bant alanında sıkışmanın devam ettiğini görüyoruz. Benzer sıkışma başta ABD hisse senedi endekslerinde ve Avrupa’nın lokomotifi konumundaki Almanya DAX’ta olmak üzere birçok borsada mevcut. Bu durumu dikkate aldığımızda küresel ölçüde hisse senedi endekslerinde bir konsolidasyon süreci yaşandığını söylemek mümkün. BIST-100 geçtiğimiz hafta içinde yurtdışındaki negatif tabloya rağmen 100 bin üzerini test etse de Perşembe günü buranın üzerinde kalmayı başaramadı. Endekste 100 bin üzerindeki kapanışlar olumlu olmakla birlikte konsolide sürecindeki kanalın üst bandı olan 102.300 civarı çok daha önemli bir direnç konumunda. Bu kısa vadeli zirve geçilemediği sürece yükselişlere temkinli yaklaşmak gerektiği görüşümüzü koruyoruz. 100 binin altında 500 günlük ortalamanın bulunduğu 99.250 civarı ilk önemli seviye olmakla birlikte, bu seviyenin altında konsolide kanalının alt bandının bulunduğu ve güçlü destek bölgesi olarak izlediğimiz 97.200-97.500 aralığı en kritik seviyeler. Bu seviyelerin altındaki kapanışlar teknik satış baskısının artmasına ve endeksin bahsettiğimiz konsolide kanalın boyu kadar bir düşüş gerçekleştirmesine neden olabilir. Bu nedenle bu hafta da bu kanala odaklanacağız.
ÜZEYİR DOĞAN