Haberler

Tarım Ormanın Geleceği Webinar Serisi ve Zirvesi

PARA Dergisi’nin Tarım ve Orman Bakanlığı himayesinde gerçekleştirdiği “Tarım Ormanın Geleceği Webinar Serisi ve Zirvesi” etkinliğinin son oturumu yapıldı. “Katmadeğerli Üretim ve Agro Sanayi” konulu zirvede birbirinden önemli konular gündeme geldi. 19 Ağustos’ta başlayan Tarım Ormanın Geleceği Webinar Serisi ve Zirvesi şimdiye kadar yapılan en yüksek katılımlı webinar serisi olarak kayıtlara geçti.

Zirvenin son gününe özel bir mesaj gönderen Tarım ve Orman Bakanı Dr. Bekir Pakdemirli, Türk tarım sektörünün global piyasalarda da zirveye oturacak potansiyele ve altyapıya sahip olduğunu söyledi. Pakdemirli, “Tarımsal üretimimizi değerli hale getirmek Türkiye’yi dünya pazarında da birinci lige taşıyacak. Bunu yapabilecek her şeye sahibiz. Çiftçimizle, yatırımcımızla ve tüm paydaşlarımızla hep birlikte güzel işlere imza atacağımıza yürekten inanıyorum” dedi.

“Katmadeğerli Üretim ve Agro Sanayi” konulu vvebinar Limak Holding Onursal Başkanı Nihat özdemir’in özel oturumu ile başladı. Açılışta ise iki özel konuk Hollanda Wageningen Üniversitesi öğretim Üyesi Prof. Dr. Bedir Tekinerdoğan ve Agtech Garage Brasil Kurucu Ortağı Marcelo P. de Carvalho sunum gerçekleştirdi. Ege Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Necdet Budak’ın moderatörlüğündeki panelde ise Ege Yaş Meyve ve Sebze ihracatçıları Birliği Başkanı Hayrettin Uçak, TARNET Genel Müdürü Huzeyfe Yılmaz, TFI-TAB Gıda Yatırımları Yönetim Kurulu Üyesi Melih Araz, BÜGEM Genel Müdürü Dr. Mehmet Hasdemir, Zade Vital Genel MüdürüTaha Büyükhelvacıgil ve Metro Türkiye Satın Almadan Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Deniz Alkaç geleceğin tarım uygulamaları, teknolojileri, coğrafi işaretli ürünler gibi birbirinden önemli konular hakkında bilgi verdiler.

Bu önemli zirveye Ziraat Bankası, ATP Koza Gıda Tarım Hayvancılık, Koza Altın İşletmeleri ve Ege ihracatçı Birlikleri sponsor olarak destek oldular.

“YENİ MÜJDELER TARIMDA OLABİLİR”

Zirvenin açılışındaki özel oturumda konuşan Limak Holding Onursal Başkanı Nihat özdemir, tarımın ne kadar stratejik bir sektör olduğunun pandemi döneminde net bir şekilde görüldüğünü vurguladı, özdemir, “ABD’de, Avrupa’da, İngiltere’de, İsviçre’de pek çok gelişmiş ülkede market raflarının boş kaldığını, insanların marketleri yağmaladığını gördük. Çok şükür ki ülkemizde ilk günden itibaren devletimiz ve hükümetimizin de aldığı tedbirlerle böyle sahneler yaşanmadı. Tarım ve tarım ürünleri açısından gerçekten zengin bir ülkeyiz ama gerçek potansiyelimiz bunun çok daha ötesinde. Buna da iyi tarım uygulamaları, daha iyi organizasyonlar ve doğru yatırımlarla ulaşmamız mümkün diye düşünüyorum” diyor. Özdemir, Türkiye’nin Karadeniz’de kararlı duruşu ve ısrarlı aramaları sonucu büyük keşif yaptığını hatırlatarak, tarım sektöründe de ülkemizin yeni müjdeler ve mucizeler yapabileceğini söyledi. Limak Grubu olarak tarımda da yatırımlarının bulunduğunu belirten Özdemir, şunları söyledi:

“Limak Grubu olarak aslında hepinizin bildiği gibi tarım yatırımları ile ön plana çıkmış bir şirket değiliz. Bizim yatırımlarımız aslında inşaat, enerji, çimento, altyapı yatırımları, turizm sektörlerinde daha ön planda. Tarım yatırımımız ise grubumuz içinde görece küçük görünse de Adana’da 2008 yılında yapımını tamamladığımız meyve suyu konsantre fabrikamız Limkon. Limkon’un Türkiye’de tarımda katma değer yaratmak açısından iyi bir örnek olduğunu düşünüyoruz. Adana Hacı Sabancı Organize Sanayi Bölgesi’nde 40 bin metrekare kapalı alanda kurulu olan fabrikamızda bugün meyve suyu konsantresi ve domates salçası üretilmektedir. Biraz tesadüfen bu sektöre girdik ama bugün tarımda böylesine bir yatırım yaptığımız için çok mutluyuz. Limkon bugün dünya standartlarında üretim yapan, 40 ülkeye ihracatı olan, iyi tarım uygulamaları ile ön plana çıkan bir fabrika haline geldi. Tarım sektöründe öncü bir görev de üstlenen limkon Adana’da ilk kez 4 bin dönüm üzerinde domates yetiştiriciliği yaptı. Çıkan ürün Japonya’ya 12 yıldır ihraç edilmekte olup domates suyu olarak da satılıyor. Bugüne kadar 130 milyon dolar da döviz getirdik. Yine aynı amaçla 2009 yılında Ereğli ve Zenger bölgelerinde 1.500 dönüm üzerinde sözleşmeli tarım uygulaması yapılarak büyük başarı sağladık. Bu bölgelerde yapılan çalışmalar örnek olmuş ve Zenger-Ulukışla-Ereğli bölgelerinde toplam 100 bin dönüm domates ekimine ulaşıldı. Bu uygulamanın ilk kez yapıldığı 2009 yılından bu yana yaklaşık olarak tarlada çalışan 50 bin kişiye iş imkanı sağlandı. Şirketimiz 11 yılda 600 bin tonun üzerinde meyve alıp işleyerek doğrudan ve dolaylı olmak üzere 600 bin aileye gelir desteği sağladı. Üretim standartları açısından da dünyada sayılı firmalar arasında olan Limkon, tam otomasyona sahip, endüstri 4.0 altyapısıyla üretim yapmakta ve insan kaynağı açısından da önemli bir yere sahiptir.”

“ÜRÜN ÇEŞİTLERİ ARTIYOR”

Ege Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Necdet Budak’ın moderatörlüğünde yapılan panelde konuşan Ege Yaş Meyve ve Sebze İhracatçıları Birliği Başkanı Hayrettin Uçak, ihracatçılar açısından değerlendirmelerde bulundu. Uçak, Türkiye’de pandemi döneminde tarım sektörünün öne çıktığını belirterek, “Türkiye’nin tarım sektörünün bu süreci belirli ölçüde avantaja çevirdiğini düşünüyorum. İhracatımızda birçok sektörde yüzde 30-40 oranında artış yakaladık. Bizim gibi tarım ürünü üreticisi ve net ihracatçısı olan ülkeler tüm olumsuzluklara rağmen ülkelerini  tarım ile ayakta tutmayı başardılar” dedi. Türkiye’nin tarım ürünleri konusunda benzersiz bir ülke olduğunu vurgulayan Uçak, şu değerlendirmelerde bulundu:

“Ülkemiz tarım ürünleri çeşitliliği bakımından benzersiz bir ülke durumunda. Bir başka büyük şansımız da ülkemizde üretilen birçok ürünün işlenerek de değerlendirmeye müsait modern tesislere sahip olmasıdır. Ürüne katma değer yüklemenin birçok yolu var. Kesin olan bir şey var ki özel sektör, devlet kurumlarımız, üniversitelerimiz, sivil toplum kuruluşlarımız beraber koordineli bir şekilde hareket edince bir ürüne katma değer yüklemenin yolları da artıyor. Ben yaş meyve sebze ihracatı ile uğraşıyorum ve size kendi sektörümden birkaç örnek vermek istiyorum. Uzakdoğu pazarı son yıllarda başta kiraz, incir gibi ürünler olmak üzere ihracatımız için önemli potansiyel durumuna geldi. Bakanlığımızın yoğun uğraşları ile Çin’e ilk etapta kiraz ihracatının başlaması için teknik engeller kaldırıldı, havayolu şirketleri de bu ülkeler için ihracatçılara avantajlı fiyatlar sundu ve Türk kirazı koordineli bir çalışma sonucunda oldukça yüksek fiyatlara Çin’de alıcı bulmaya başladı.

Yine bu deneyimler sonunda raf ömrü daha uzun çeşitlere yönelmenin gerekliliği görüldü ve bu yönde çalışmalara başlandı. Katma değerli üretimi desteklemek için sözleşmeli üretim, gıda kayıplarının azaltılması, tarımda dijital dönüşümün sağlanması gibi birçok politikayı da beraber yürütmek son derece önemli. Bunun için de Ar-Ge bütçelerini artırmalıyız.”

YERLİ ÜRETİCİYE DESTEK

135 yılı geride bırakmış köklü bir aile şirketi olan Zate Vi-tal uzun yılardır gıda, besin destekleri, ilaç ve distribütörlük hizmetleri alanında faaliyet gösteriyor. Ana odaklarının tarım olduğunu söyleyerek konuşmasına başlayan Zade Vital Genel Müdürü Taha Büyükhelvacıgil, yüzde 65 olarak yerli kaynakları kullanarak yerli üreticiyi desteklediklerinin altını çizdi. “Ülkemizin bereketli topraklarındaki tohumlarımızı, çiftçilerimizle beraber bilim ve teknolojinin tüm imkanlarıyla Ar-Ge merkezlerimizde üreterek katma değerli besin desteklerine dönüştürüyoruz” diyen Büyükhelvacıgil, dünyanın sadece belirli yerlerinde görülen, başka yörelerde rastlanmayan bitki çeşitliliğine de sahip olduklarını hatırlattı. Ülkemizin değerlendirilmeyen kaynaklarından doğal ilaç geliştirdiklerini de ifade eden Büyükhelvacıgil, “Dünya çapında araştırmalar yaparak geleneksel tohumlarımızı moder-nize ediyoruz” dedi. Büyükhelvacıgil, hedeflerinin, 2023 yılına kadar 200 Türk bitkisini dünyaya taşımaktan geçtiğini belirterek, bugün Türk bitkilerini ürünleriyle 7 kıtada 17 ülkeye ihraç ettiklerini vurguladı.

3 ve 4. nesil olarak çalışmalara hız kesmeden devam ettiklerini söyleyen Büyükhelvacıgil, “Markalaşma sürecimizde, köklü geçmişimiz, güvenimiz, bilgi birikimimiz, yağ üretimindeki uzmanlığımız bize avantaj sağladı” dedi. Katma değerli ürün geliştirmek için yeni teknolojilerle beraber geliştirilen akademik çalışmalara ağırlık verdiklerini söyleyen Büyükhelvacıgil, “Son beş yılda gerçekleştirdiğimiz Ar-Ge ve Ür-Ge yatırımının tutarı 40 milyon Euro’yu buluyor. Daha sağlıklı yarınlar için ilkesi ile hareket ederek Ar-Ge, inovasyon ve yüksek kalite standartlarına değer veriyoruz” diye konuştu. Zate Vital için üniversite-sanayi işbirliklerinin önemli bir noktada olduğunu da sözlerine ekleyen Büyükhelvacıgil, bu alandaki öncü kurumlardan biri olduklarını hatırlattı. Sekizinci yıllarında yaklaşık 20 bin eczanede yer aldıklarını söyleyen Helvacıgil, sözlerini şöyle tamamladı: “2019 yılında ABD pazarına girdik. Bu dönemde ihracat hattımızı kuvvetlendirdik, İspanya ve pandemi döneminde de Makedonya pazarına giriş yaptık. Çörek otumuzu, aspirimizi, kayısı çekirdeğimizi dünyaya tanıtmanın peşindeyiz. 45 bitkimizi ürüne dönüştürdük. Ege Üniversitesi ile birlikte organik çörek otu ve keten tohumu ürettik. Pek çok ürünü ilk kez besin desteği formunda eczanelere kazandırdık ve pandemi döneminde ABD’de eczacılar tarafından Zade Vital ürün kitleri satıldı.”

“ÇİFTÇİNİN GÖKYÜZÜNDEKİ GÖZÜ”

Zirvede konuşan TARNET Genel Müdürü Huzeyfe Yılmaz konuşmasında, pandemi ile beraber teknoloji, gıda ve e-ticaret sektörlerine daha da ihtiyaç duyulduğunu söylerken, 2050 yılında Türkiye nüfusunun 100 milyona yaklaşacağını hatırlattı. Bundan sonraki süreçte ise tarım ürünlere olan talebin yüzde 70 artacağına dikkat çeken Yılmaz, tarımda teknolojinin yaygınlaşacağına vurgu yaptı. “Tarımda teknolojiyi şu anda ABD, Hollanda, Japonya, Almanya, Tayvan gibi ülkeler yoğun olarak kullanıyor. Türkiye’de ise tarım teknolojisi yeterli düzeyde değil. Milli tarım teknolojileri mutlaka geliştirilmeli” diyen Yılmaz, drone teknolojileri ile ilgili pek çok proje yaptıklarının altını çizdi.

Zirvede drone teknolojisinin tarımda kolaylaştırıcı etkilerinden de bahsedildi, özellikle çiftçinin hayatını kurtaran ve tarımsal hastalıklardan korunmasını sağlayan teknolojinin, gelecek yıllarda kullanımının daha da yaygın hale getirilmesi planlanıyor. “Dronlar, çiftçinin gökyüzündeki gözü. Biz de projelerimizi bu tarz teknolojilere doğru yönelttik. Dünya insansız Hava Araçları Birliği’nin 2030 drone raporuna göre, dronelar tarımda yüzde 70 kullanılacak” diyen Yılmaz, hem süre hem de tasarruf bakımından büyük avantajlar sağladığının altını çizdi.

“TARIM TÜRKİYE’DE HAK ETTİĞİ YERDE DEĞİL”

Zirvede konuşan bir diğer isim ise TFI-TAB Gıda Yatırımları Yönetim Kurulu Üyesi Melih Araz oldu. Restoran sayıları ve kullandıkları ürünler hakkında bilgiler veren Araz, tarımın ortalama büyüme oranının, milli gelirin büyüme oranının yarı hızında olduğunu söyledi. Şehirleşme ve sanayileşmeye rağmen tarımda büyüme yaşandığına dikkat çeken Araz, tarımsal teşviklerin yüzde 4’ten yüzde 2’ye düştüğünü belirtti.

Türkiye’nin 20 milyar dolarlık bir tarımsal ürün ihracatı olduğunun altını çizen Araz, “Tarım Türkiye’de hak ettiği yeri almıyor. Yeni bir stratejik yol izlemek ve beyaz sayfa yaklaşımı yapmak gerekiyor. Ankara’nın tarımı ön plana alması ve siyasi tercih ve politikalarını yeniden belirlemesi gerektiğini • düşünüyorum” dedi.

Gençleri tarıma teşvik etmek ve kırsaldan şehre göçü önlemek için izlenmesi gerekenleri anlatan Araz, bunları şöyle sıraladı: “Türk tarımına ölçek kazandırmamız lazım. Teknoloji kullanımını artırmamız gerekiyor. Küçük işletmelerin etkili şekilde organize olmalarını sağlamalıyız. Kooperatif sistemi Türkiye’de hala devam ediyor. Mikro ve yerel anlamda kooperatiflerin artabileceğini düşünüyorum. Global düşünmeliyiz. Bazı ürün ve alanlarda uzmanlaşmalıyız. Teşvik sistemlerimizi de yeniden revize etmemiz gerekiyor.”

DİJİTAL DÖNÜŞÜM

Tarımın dünya nüfusu arttıkça daha da önemli olacağını belirten Bitkisel Üretim (BÜGEM) Genel Müdürü Mehmet Has-demir, “7.8 milyara ulaşan küresel nüfusun 2050’de 10 milyara ulaşması öngörülüyor. Gelecekte daha az kaynak ve biyolojik çeşitlilikle daha fazla insanı beslemek durumunda kalacağız” dedi, iklim değişikliği ile birlikte daha sıcak bir dünyada yaşamak zorunda kalacağımızın altını çizen Hasdemir, gelecekte suyun çok daha önem kazanacağını ve tarımda da önemli değişiklikler yaşanacağını belirtti. Tarımda güvenilir ve sağlıklı gıdaya erişimin daha da önemli olacağını söyleyen Mehmet Hasdemir, “Geleceğin tarımında kapalı sistemlerle üretim yapabilen, riskleri yöneten, başta su olmak üzere doğal kaynakları en az kullanarak en verimli üretime odaklanan üretim sistemleri ön planda olacak. Dikey tarım alanları, topraksız tarım gibi konular gündeme gelecek” açıklamasını yaptı. Bu sistemlerin dünyada ve ülkemizde üretim yaptıklarını söyleyen Hasdemir, “Ülkemizde 13 bin 360 dekar alanda topraksız tarım teknikleriyle ihracata yönelik üretim yapılıyor. ileri teknolojilerin kullanıldığı bu sistemde en önemli girdi, bu sistemi kurgulayacak ve yönetecek bilgi olacak” şeklinde konuştu. Pandemiyle birlikte üretilen ürünlerin tüketiciye ulaştırılmasının çok daha önemli olduğunun ortaya çıktığını belirten Hasdemir, “Lojistik planlamanın daha da önemli olduğu ortaya çıktı. Tüm mekanizmaların doğru bir şekilde yönetilmesi ancak etkin bir süreç yönetimi ile mümkün” dedi. Tarım 4.0 süreciyle ilgili de açıklamalar yapan Hasdemir, dijital tarım pazarı, e-tarım portalı, elektrikli traktör, akıllı küpeler gibi projelerle tarımda önemli bir teknolojik dönüşüm başlatıldığını söyledi. Son 18 yılda tarımsal ihracatımızın birim fiyatının ton başına yüzde 39 arttığını söyleyen Hasdemir “Bu artış bitkisel ürünlerde yüzde 58’lere ulaştı. 2019’da 2.9 milyar dolarlık un, makarna bulgur ve irmik ihracatıyla Türkiye buğday mamulleri ihracatında küresel bir aktör haline geldi” dedi. Bölgesel konum ve lojistik avantajımızla tarımsal alanda önemli fırsatlarımız olduğunu belirten Hasdemir sözlerini şöyle tamamladı: “Arazi büyüklüğünde dünyada 31’inci sıradayız. Tarımsal ekonomik büyüklükte ise dünyada ilk 10’dayız. Avrupa’da ise birinci sıradayız. Anadolu toprakları bize önemli fırsatlar sunuyor. Yeni pazarlara açılmamız çok önemli. Uzak Doğu pazarı Türkiye için önemli fırsatlar sunuyor.”

KADIN ÜRETİCİLERE DESTEK

“Pandemi sürecinde tarımda yerelleşme büyük bir önem arz ediyor” diyen Metro Türkiye Satın Almadan Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Deniz Alkaç, “Tarımda mar-kalaşma ve yerelleşme birçok üretimde dünya lideri olan ülkemizde üzerinde düşünülmesi ve harekete geçilmesi gereken önemli konulardan biri olarak ortaya çıkıyor” dedi.

30 yıldır Metro Türkiye olarak Türk mutfağına sahip çıkma potansiyelini değerlendirmek ve Türk mutfağını yansıtan ürünlerin dünyada hak ettiği yere ulaşması için çalıştıklarını ifade eden Alkaç, “800’ün üzerinde üretici örgütü ve kooperatifle de işbirliği içerisindeyiz. Şu an Metro’nun raflarında faaliyet gösterdiği 10 ülkeye yerel ve coğrafi ürünlerimizi ihraç ediyor durumdayız” dedi. Bursa siyah incirini Bursa meyve üreticileri kooperatifi üzerinden tedarik ettiklerini söyleyen Alkaç, “Üretim bölgelerinde alımlarımızda özellikle kadın üreticileri destekleme hedefimiz var. Dünyada sadece üç bölgede yetişen Kapı-dağ mor soğanı Bereketli Eller Kadın Kooperatifi’yle işbirliğimiz bulunuyor. Ürünlerimizi yerel üreticilerden almaya özen gösteriyoruz” diye konuştu. Yüzde 98 oranında da satılan ürünlerin yerel ürünlerden oluştuğunun bilgisini veren Alkaç, “Coğrafi işaretli ürünler ülkedeki altın değerindeki bir hazinedir. Türkiye’de coğrafi işaretli ürünler potansiyeli 2500’den fazla. Neredeyse Avrupa’daki toplam ürün potansiyeli ile aynı” şeklinde konuştu. “Avrupa Birliği coğrafi işaretli ürünlerden yıllık 75 milyar dolarlık bir katma değer sağlıyor” diyen Alkaç, “Metro Türkiye olarak 2012 ‘de başlattığımız coğrafi ürünler projesini önemli bir proje olarak görüyoruz. Bugün Metro market raflarında 160 adet coğrafi işaretli ürün bulunuyor. Bunları 120 adet restaurantın menüsüne sunduk” dedi. Metro’nun bulunduğu 10 ülkeye 10 milyon Euro’luk ihracat gerçekleştirdiklerini sözlerine ekleyen Alkaç, şunları söyledi: “Bu durum çok ciddi katma değer sağlıyor. Aynı zamanda MEB ile işbirliği yaparak mesleki ve teknik okullarda eğitim alan öğrencilerin müfredatını hazırladık. Yaklaşık her yıl 65 bin öğrenci coğrafi işaretlerin önemini ve katkısını öğreniyor. Geleceğin şeflerine bu eğitimi vermek çok önemli. Metro Türkiye olarak bölgesel ve yerel tatlar kurmanın önemine dikkat edeceğiz.”

Dr. Bekir PAKDEMİRLİ / Tarım ve Orman Bakanı
“Tarımda küresel zirveye ulaşacağımıza eminim”

“Tarım ve Ormanın Geleceği vvebinar serisi başarılı bir şekilde sürdü. Bugün değerli katılımcılar “katma değerli üretim ve tarımda gelecek fırsatları” gibi önemli bir gündemi tartıştı. Geleceğin refah toplumlarının ve güçlü ekonomilerinin gıda zincirini oluşturan sektörlerden güç alacağını artık çok daha net görebiliyoruz. Yarının tarımını “üretim, girişimcilik ve farkındalık” bakımından bugünden tasarlamamız gerekiyor. Son yüzyılda tarım sektörüne bakış giderek değişti. Dün sadece üretim odaklı bir anlayış hakimken, bugün üretimin yanında pazar ve tüketici tercihleri ön plana çıktı.

Geçmişte sadece yerel ve ulusal pazarlar hedefken, bugün küresel pazarlar ana hedef haline geldi. Önümüzdeki parkur, eski parkurlara pek benzemiyor. Tarım ve ormanda sektörlerimiz bu yeni parkuru başarıyla geçecek bir potansiyele sahiptir. Ben insanımızın aklı, teknolojiye yatkınlığı, yetenekleri, devletimizin imkan ve vizyonu ile Türkiye’yi küresel tarım pazarında zirveye ulaştıracağına eminim. Tarımsal üretimimizi değerli hale getirmek Türkiye’yi dünya pazarında da birinci lige taşıyacak.

Bunu yapabilecek her şeye sahibiz. Çiftçimizle, yatırımcımızla ve tüm paydaşlarımızla hep birlikte güzel işlere imza atacağımıza yürekten inanıyorum. Ben tüm katılımcılara teşekkür ediyor, programın canlı organizasyonunda sizlerle bir arada olmak dileğiyle hepinize selamlarımı ve saygılarımı sunuyorum.”

Prof. Dr. Bedir TEKİNERDOGAN / Hollanda Wageningen Üniversitesi Öğretim Üyesi
“95 milyar euro’ya yakın tarım ürünü ihracatı gerçekleşti”

Hollanda küçük bir ülke olmasına rağmen dünyada tarım ihracatında ikinci sırada yer alıyor. Hollanda Tarım Bakanlığı verilerine baktığım zaman 95 milyar euro’ya yakın tarım ürünü ihracatı gerçekleştirilmiş. Tabii sadece tarım değil teknoloji de ihraç ediyoruz. Hollanda’nın tarımda bu kadar vizyon sahibi olmasının nedeni, İkinci Dünya Savaşı’nda yaşanılan kıtlık. Tekrar savaş ve kıtlık yaşamamak için özen gösteriyor. Sadece kendi ülkesinde değil, dünyaya da ihracat yaparak tarımı ne kadar önemsediğini göstermiş oluyor.

Az toprakla büyük verim elde ediyoruz. Domates, biber, salatalık ihracatında ilk sırada yer alırken, armutta ise dünya ikincisiyiz. Bu başarıların nedeni ise bilime dayalı ve sanayi ile uyumlu olarak çalışılması. Her şey çok profesyonel olarak ilerliyor. Sürekli yeni adımlar, yeni stratejiler geliştirmek lazım. Bunu yapan ülkeler başarılı oluyor. Dinamik şekilde ihtiyaca göre yapılması gerekenler yapılıyor. Paydaşların bu stratejideki önemi büyük.

Özel sektör, üniversiteler ve hükümetin uyum içerisinde çalışması gerekiyor. Ortak çalışma içerisinde neler yapılabiliyor, onları ele alıyoruz. Hassas tarım ve akıllı tarım son 100 yılda inanılmaz gelişti. Şu anda endüstri 4.0’dayız. Siber dünya tarımı kontrol ederken, siber güvenliğinde önemi artıyor. Bilişimde kendini geliştiren ülkeler dünyada lider olacak. Ben ve üniversitedeki ekibim, tarımda ve çiftlikte yönetim sistemleri üzerine araştırma yapıyoruz. Önemli konuların başında ise milli tarım yazılım sistemi ve çiftlik sistemi geliyor.

Marcelo P. de CARVALHO / Agtech Garage Brasil Kurucu Ortağı
“Yeni aktörlere ihtiyacımız var”

Biz tarım sektöründe paydaşları ve start-up’ları bir araya getiriyoruz. 2017’den beri sektördeyiz. Biz bir inovasyon merkeziyiz. Bünyemizde akademisyenler var, start-up’lar var, yatırımcılar var, kurumsal şirketler var, kamu sektörüyle ciddi bağlantılarımız var. Dünyanın farklı yerlerinden katılımcılarımız var. Dünyayla etkileşim ve bağlantı kuruyoruz, bu noktada çok güçlü çalışmalarımız var. Başka ülkelerden de start-up’lar bu ağa üye olabilirler. Veri tabanımızda yaklaşık 500 start-up var. Oluşturduğumuz bu ağ içerisinde sınır diye bir şey söz konusu değil. Ortak platform üzerinden bünyemizdeki start-up’ların bilgilerine diğer paydaşlar erişebiliyor. Dünyada ciddi bir dönüşüm var, gıda üretimini artırmamız gerekiyor. Sürdürülebilirlik önemli bir ihtiyaç, kaynakları daha verimli kullanmamız gerekli. İş dünyasında yeni aktörlere, yeni çözümlere ihtiyacımız var. İnovasyona daha açık ve daha hızlı adapte olmamız lazım, gerektiğinde organizasyonların dışında yeni çözümlere bakmamız gerek. Artık herkes mobil, birbiriyle bağlantılı ve neredeyse her şey d[jital hâle geldi. Gıda üretimi karmaşık bir döngü. Üretimden harmana ve hasada kadar farklı döngüler var ve sürekli veri üretmeniz gerekiyor. Endüstri 4.0 konusunda hâlâ emekleme aşamasındayız. Öğrenecek çok şeyimiz, alacak çok yolumuz var. Veri toplanması, veri analizi, verinin işlenmesi ve gelecekteki eğilimlerin anlaşılması anlamında daha önümüzde zaman var. Vizyonumuz gıda teknolojileri alanında küresel bir topluluk oluşturmak. Birbiriyle bağlantılı bir ekosistem oluşturmak ve dünyanın farklı noktalarını bir araya getirmek istiyoruz. Belki Türkiye’de gelecekte bu ekosisteme dâhil olabilir. Yardıma ihtiyacı olan herkes küresel ölçekte kendine yer bulmak için bu toplulukta yer alabilir.

Özgür ATANUR / Turkuvaz Dergi Grubu Genel Müdür Yardımcısı
“Tarımsal üretime yönelik reformlar uygulanıyor”

“Tarım Ormanın Geleceği” projesi, Tarım ve Orman Bakanlığı’nm ‘Toprağına Sahip Çık’ sloganı çerçevesinde, tarımın gelecek 10 yılının tartışıldığı ve sektör paydaşlarının bu sahada yaptıkları çalışmaları kamuoyu ile paylaşmayı hedefleyen bir yapıda tasarlandı. Webinar serimizin ilk iki fazında Tarım Bakanlığımızın dünyaya rol model olacak projesi “Gıdanı Koru, Sofrana Sahip Çık”ı detaylandırarak “Atadan Toruna Tohum Seferberliği”, “Geleceğe Nefes” ve “Suyun Gücü Milletle Buluşuyor” temalı çalışmalarını ve bu çalışmaların kamuoyunda ne şekilde reel hayata döndüğünü anlattık. Bugünkü toplantımızda ‘Katma Değerli Üretim’ konusunu detaylandırdık ve Bakanlığımızın “Tarımda Djjital Dönüşüm Hamlesi” ve “E-Tarım Portalı” projelerinin bu sahaya ne şekilde destek verdiğinin altını çizdik. Önümüzdeki ay İzmir’de planladığımız fiziki buluşmada, Tarım ve Orman Bakanlığı’nm hedeflerinin, stratejisinin ve gerçekleştirdiği çalışmaların sonuçlarının, geniş kitlelere duyurulmasını, sektör paydaşlarına, kamu ve özel sektör yetkililerine, akademik çevrelere, kadın ve genç girişimcilere, çiftçilere ve kooperatiflere etkileşimli olarak ulaştırılmasını amaçlamaktayız. Dünyadan gelişmiş ülke örnekleri incelendiğinde, bu ülkelerin yapısal dönüşüm sürecinde, tarım kesiminin iktisadi göstergeler içerisindeki payı azalırken, tarımsal üretimin niteliğini arttırıcı politikalar ve yapısal reformlar uygulandığı görülmekte. Bir ülkenin tarımsal üretimi, hem gelecek nesillerin sağlıklı yetişebilmesi hem de günümüz küresel ticaretindeki korumacı atmosferde ticari aksaklıklardan kaynaklanabilecek arz şoklarının etkisinden korunabilmek açısından daha da önem taşımaktadır. Sözlerime son verirken, başta Tarım ve Orman Bakanımız Sayın Dr. Bekir Pakdemirli’nin himayelerinde yapmış oldukları çalışmalar ve bu önemli projeye bizleri de dahil ettikleri için tüm Bakanlık yetkililerimize Grubumuz adına teşekkürlerimizi sunmak istiyorum. Bu güzel projede Bakanlığımızla yan yana kamuoyunu bilinçlendirme görevimizi yerine getirdiğimiz için Para Dergisi ve Turkuvaz Medya Ailesi olarak gurur ve mutluluk duyuyoruz. Aynı şekilde bu projenin önemine vakıf olarak bizlere katılan, kamuoyunu bilinçlendirme sorumluluğunu yerine getiren ve değerli fikirleri ile katkıda bulunan tüm katılımcılarımıza da ayrıca teşekkürlerimizi sunmak isterim.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu