Türkiye’nin ilk biyometrik güvenlik sistemi üreticisi
"Artık hiçbir hırsız gizlenemeyecek"
BİYOMETRİK güvenlik sistemleri şirketi Papilon Savunma’nın, Gedik Yatırım liderliğinde borsada satış yöntemiyle tam bir yıl önce gerçekleştirdiği halka arzından sonra firmanın hisseleri, PAPIL koduyla Borsa İstanbul’da işlem görmeye başlamıştı. Firmanın halka arz sürecinde 49 yatırım kuruluşunun 3.788 yatırımcısından 10 kattan fazla talep gelmişti. Kamu güvenliği, sınır güvenliği, biyometrik kimlik, ticari güvenlik, kriminal analiz, balistik tespiti ve ceza adaleti gibi ileri uzmanlık gerektiren ürün ve hizmetler sunan Papilon Savunma, kamu kuruluşları, yüksek güvenlik ihtiyacı olan özel kuruluşlar, finansal kurumlar, polis teşkilatı, ordu, göçmen ve sınır kontrol noktaları, havalimanları ve kritik tesislere yönelik teknolojiler geliştiriyor. 2012’de kurulan Papilon Savunma’nın Yönetim Kurulu Başkanı Murat Kerimoğlu ile firmasının faaliyetlerini ve hedeflerini konuştuk.
Papilon Savunma ne üretiyor?
Türk mühendislerden oluşan Ar-Ge ekibimizle yeni ve bütüncül teknolojiler üretiyoruz. Türkiye’nin ilk biyometrik güvenlik sistemi üreticisi olarak ağırlıklı olarak kamu güvenliği alanına yönelik biyometrik teknolojiler geliştiriyoruz. Kurulduğumuz ilk günden bu yana global açılımı da gözeterek yapılandık. Uluslararası alanda da faaliyet gösteriyoruz. Aralarında Bütan Krallığı gibi Türkiye ile herhangi bir aktif ticaret ilişkisi olmayan bir ülkenin de bulunduğu birçok ülkeye ihracat yapıyoruz.
Ürün ve hizmetleriniz ne işe yarıyor?
Çok genel bir tanımla, Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı ve Göç idaresi Genel Müdürlüğü gibi kurumların, suç ve suçlu ile mücadele işlerinde tespit ve teşhis amaçlı kullandıkları teknoloji ve çözümleri üretiyoruz. Bu kapsamda tanıma teknolojileriyle ilgileniyoruz. Askeri ve istihbarat amaçlı kullanılabilecek önleyici güvenlik sistemlerine yönelik çözümlerimiz de mevcut. Otomatik parmak ve avuç izi tespit sistemi, hassas bölge güvenlik sistemi, sınır güvenlik sistemi, biyometrik veri ile kişi obje olay anlık izleme sistemi, yüz tanıma ile algılanan kişilerin demografik özelliklerinin çıkarımı ve analizi sistemi, kameradan kişiye dayalı takip, yön izleme ve kişi sayma sistemi, biyometrik mobil ve sabit istasyonlar ile sokakta kişi kimlik kontrol sistemi, sınır geçişlerinde sahte kimlik ve başka kişinin pasaportu kullanarak kaçmaya çalışan kişilerin anlık biyometrik tespit sistemi gibi çözümlerimiz var. özel sektöre de hizmet verebiliyoruz.
İhracat operasyonlarınızdan bahseder misiniz?
50’den fazla ülkede pazarlama ve iş geliştirme faaliyetlerimiz sürmekte. Beş ülkeye doğrudan ihracat yapıyoruz. Teknolojilerimizin evrensel olması, pazara taşınma açısından kolaylık sağlıyor. Türkiye’de kullandığımız ulusal güvenlik çözümleri diğer ülkelerde de hemen hemen aynı şekilde kullanılabiliyor. Yurtdışmda çoğunluğu yabancı entegratör firmalardan oluşan iş ortaklıklarımızla, Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletler gibi uluslararası platformlara yönelik teknoloji ve hizmetler de sunuyoruz.
Halka arzda 10 katın üzerinde talep almıştınız, bu başarınızı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Halka arz kısa vadede fon kaynağı sağlayan bir finansal adım olsa da, uzun vadede şirketin büyüme planlarını destekleyen bir paylaşım metodu. Büyümek için paylaşmamız şart. Bu paylaşımı da halkımızla yaptık. Bu başarımızın ardında yatan en önemli nedenin katma değer yaratan teknoloji ve çözümler sunmamız ve bunu da gönülden paylaşmaya istekli olmamız olduğuna inanıyorum. Ayrıca vizyonumuzu takiben yüksek teknoloji başlığında çekirdek teknolojimizin farklı alan ve son kullanıcılara yönelik ürünleştirilmesine, ürünleşme sırasındaki boşlukları da araştırma faaliyetlerimizle tamamlayarak yepyeni uzmanlıkların oluşturulmasına çalışıyoruz.
Türk savunma şirketleri hangi ülkelerde daha şanslı?
Son yüzyılda Asya ve Avrupa’nın kesişim noktasında önemli güvenlik sıkıntılarıyla mücadele ettik. Bu mücadele, gerek terör gerekse de düzensiz harp konusunda tecrübemizi eşsiz bir noktaya getirdi. Tek eksiğimiz, bu saha tecrübesini destekleyecek teknolojilerin üretilmesi ve bunun için gerekli mühendislik gücüydü. Şimdiye kadar saha tecrübelerimizi veri olarak kullanan ve kendi sistemlerini geliştirip dünyaya pazarlayan yabancı üreticilerin sistemlerini kullanmak zorunda kaldık. Çünkü bu firmalarla rekabet edebilmemiz için, saha tecrübelerimizi teknoloji üretmede kullanabilecek mühendislik cesareti gerekliydi. Papilon bunun bir örneği. Türkiye 30 yılı aşkın süre kriminal amaçlı sorgulamalarda yabancı firmaların cihaz ve yazılımlarını kullandı. Yaklaşık 10 yıl önce, bizler mühendis olarak incelediğimizde, bu cihaz ve sistemlerin pek çok eksiği ve zaafı mevcuttu. Teknoloji transfer etmeseydik onlarca yıl sürecek kapsamda bir işi, teknoloji transferi yaparak 3-4 yıllık bir süreçte hakim olarak yerlileştirebildik. Bu sistemler şu anda 7/24 Türkiye’ye hizmet veriyor ve yüzbinlerce olay ve adli vaka çözülüyor.
Geniş bir ekibin çalıştığı bir Ar-Ge merkeziniz var. Tersine beyin göçü yapıyor musunuz?
Yıllık 10 milyon TL’nin üzerinde bütçe ayırdığımız Ar-Ge merkezimizde çoğu mühendislerden ve bilim insanlarından oluşan bir kadro yer alıyor. Dolayısıyla ino-vasyon kültürü Papilon’un tamamına hakim. Tersine beyin göçü elbette son derece önemli ve biz ilanlarımıza yurtdışı yerleşikler için de başvuruya açıyoruz. Zaman zaman başvurular da geliyor. Ancak halen Türkiye’de çalışmak ve araştırma yapmak gelişmiş ülkelerde yerleşikler için biraz zor ilerliyor. Planladığımız yurtdışı bağlı ortaklıklar üzerinden bu konudaki önyargıları aşabilecek bir erişim imkanı sağlamaya çalışıyoruz.
Üzerinde çalıştığınız yeni nesil teknolojiler neler?
Papilon, güvenliğe verdiği önemden feragat etmeden, yapay zeka ve sanal gerçeklik gibi küresel teknoloji trendlerini takip etmeyi hedefliyor. Bu teknolojileri merkeze alarak yapacağımız Ar-Ge çalışmalarının, hem kamu güvenliğine yeni bir boyut kazandıracağını ve güvenlik sistemlerimizi daha kapsayıcı kılacağını, hem de son kullanıcısı birey ve özel sektör kurumlan olan pek çok ürün ortaya çıkaracağını düşünüyoruz. Burada kapsayıcı ifadesini özellikle kullandım, çünkü bu alanlara yoğunlaşmamız bir odak değişikliği değil kapsam genişlemesi, örneğin, bireye ve özel sektöre yönelik çözümlerin ülke ekonomisine katkı sağlayacağını, veri analizine dair yaptığımız çalışmanın kamusal alanda sosyal devlet fonksiyonunu besleyeceğini ve refahı arttıracağını ve sürücüsüz araçlarda araç içi ve dışı izleme sistemlerinin bizi kontrollü ve verimli bir geleceğe taşıyarak yüksek teknoloji masasında edindiğimiz bu konumu ebedi kılacağını düşünerek atıyoruz tüm adımlarımızı. Başka bir deyişle, kazanma telaşında değil, dönüştürme çabasındayız ve bu felsefe buzu ürettiğimiz pek çok teknolojiyi adım adım inşa etmeye, titiz davranmaya ve uzun vadeli düşünmeye sevk ediyor. Uzun vadeli çalışmalarımızın bazıları, multimedya işleme, robotikte veri anlamlandırma ve otonom arabalarda araç içi ve dışı izleme gibi alanlara yoğunlaşıyor.
Sanal dünyayla duyusal entegrasyonu hedefliyor
Görüntü işleme birikimine yapay zeka becerisi ilave ederek sanal gerçeklik alanında yenilikçi uygulamalar ortaya koyma becerisine sahibiz. Ancak bu konu bizim biraz daha uzun vadeli hedeflerimiz arasına giriyor.
Bu alanda yaptığımız çalışmaların hedefinde bireylerin taleplerini karşılamak ve “yeni nesil sosyalleşme”ye kendi yorumumuzu getirmek, eğlence ve eğitim konularında atılımlarda bulunmak var. Bugün sanal gerçeklik deneyimi insanı sanal bir dünyada bir gözlemciye dönüştürüyor. Atılan en cesur adımlar dahi insanın sanal dünyayla tam duyusal entegrasyonunu sağlayabilmiş değil. Açıklamak gerekirse, şu etapta insan sanal dünyada tüm yetkinlikleriyle var olabilen bir aktör değil. Biz işte bunu mümkün kılmaya çalışıyoruz. Bir yandan da, özel sektörün personel eğitimi ve gelişimi noktasında ortaya koyduğu deneyim simülasyonu, veri analizi, sanal gerçekliğin klinik kullanımları gibi taleplere cevap vermeyi hedefliyoruz. Ürün segmentasyonumuzu yaparken kısa, orta ve uzun vadeli talep analizleri yaptık ve hali hazırdaki kinetik enerjimizi bu saydıklarım arasından yüksek talep görebilecek alanlara kanalize ediyoruz.
URUN DIRIER