TL’ye yatırım daha cazip görünüyor
Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde TL’ye yatırım daha cazip görünüyor. Uzmanlar bu süreçte dolar kurunun 2.20 TL, tahvil faizlerinin yüzde 10, borsanın ise 70 bin-75 bin aralığında kalacağını tahmin ediyor.
YEREL seçimlerin atlatılmasının ardından gözler şimdi de ağustos aymda yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimine çevrildi. Herkes cumhurbaşkanlığı seçimine yönelik tahminler yaparken mali piyasalarda bu beklenti fiyatlara dahil edildi bile. Ancak parayı yönetenler yani profesyoneller, kısa vadede Türkiye’deki cumhurbaşkanlığı seçiminden çok ABD ve Avrupa merkez bankalarının alacağı kararların kendileri için daha önemli olduğu görüşünde birleşiyorlar. Cumhurbaşkanlığı seçiminde tansiyonun yerel seçimler kadar yüksek olmayacağını öngören uzmanlara göre, dört aylık süreçte içerideki en önemli gelişme enflasyonun seyri ve Merkez Bankası’nın buna bağlı olarak alacağı faiz kararı olacak.
Hatırlarsanız Merkez Bankası Para Politikası Kurulu geçen hafta yaptığı toplantıda enflasyona vurgu yaparak faiz oranlarında indirime gitmeyip mevcut seviyeleri koruma kararı almıştı. Enflasyon düşmeden Merkez Bankasının (MB) faizde indirim yapmayacağı sinyali vermesi, en azından kısa vadede piyasalara ilişkin bir belirsizliği de ortadan kaldırdı.
BELİRSİZLİK AZALDI
Bu yüzden artık cumhurbaşkanlığı seçimine kadar geçecek süreçte tahvil faizlerinin yüzde 10’lar, dolar kurunun ise 2.20 TL’ler civarında kalması bekleniyor. BIST-100 endeksinde ise zaman zaman kaçak olsa da 70 bin-75 bin bandının korunacağı görüşü hakim.
Bu ortamda dövizden çok TL cinsi enstrümanların daha cazip olacağı fikrinde birleşen finans kuruluşlarının yöneticileri sizler için hisse senedi, tahvil ve döviz kurlarına ilişkin beklentilerini açıklayıp riski seven ve sevmeyenler için portföy önerilerinde bulundu…
SİYASETİN ETKİSİ AZALACAK
Odeabank Bireysel Bankacılık Genel Müdür Yardımcısı Cem Muratoğlu, Avrupa’daki gelişmelerin Türkiye’yi ve TL cinsi varlıkları olumlu etkileyeceği görüşünde. Avrupa Merkez Bankasının (ECB) almayı planladığı genişleyici önlemlerin Türkiye dahil gelişmekte olan ülkelere fayda sağlayacağını vurgulayan Muratoğlu, “Bunun Türkiye özelindeki iç siyasi risklerden daha ağır basması ve lehte etkilemesi beklenebilir. Bu bağlamda Avrupa Merkez Bankası’ndan yılın ikinci yarısında faiz indirimi ve bono alımı gibi muhtemel aksiyonlarının yaratacağı olumlu rüzgarın cumhurbaşkanlığı seçiminin olası baskısındaki TL varlıklarda da pozitif etki yaratmasını bekliyoruz. Olası yüksek enflasyon gerçekleşmelerinin fiyatlara yansıtıldığını da düşünerek TL cinsi varlıkların bu süreçte genel anlamda daha iyi performans göstermesi ihtimali kuvvetli” diyor.
Son bir yıla damgasını vuran iç siyaset dinamiklerinin etkisinin azalacağını öngören Muratoğlu, buna bağlı olarak beklentilerini şöyle özetliyor:
“Bıı süreçte TL enstrümanlara yönelik beklentimiz genel OCfeaDanK anlamda olumlu. ECB’nin daha önce yaptığı parasal genişlemeden (LTRO’lardan) sonra gelmesi beklenen likidite artırıcı olası kararlarının ABD Merkez Bankası’nın (FED) likiditeyi azaltıcı süreci ile dengelenmesini ve hatta bu süreçte daha ağır basmasını bekliyoruz. Mart sonundan itibaren gelişmekte olan ülkelere yönelik portföy yatırımlarının sert ve ani bir şekilde artması ve düzeltmelerin gecikmesi, bundan sonraki süreçte portföy girişlerinin gücünü artırarak devam ettireceği yönünde algılanabilir. Bu bağlamda BIST’te 70 bin endeks seviyesi altına gerilemelerde bir miktar hisse pozisyonu, yüzde 10 bileşik üstünde orta vadeye kadar olan verim eğrisinde bono pozisyonu açılması mantıklı olabilir. Bu süreçte Merkez Bankası’nın olası indirim yönündeki kararı, bu beklentimizi gerçekleşmesine yardımcı olur.”
“TL’NİN GÜÇLENMESİ ZOR”
Deniz Portföy Genel Müdürü Fatih Ara-bacıoğlu, cumhurbaşkanlığı seçimine kadar geçecek süreçte gerek yüksek enflasyon, gerekse bölgesel ve siyasal gerilimler nedeniyle TL’nin güçlenmesinin zor olduğu görüşünde. Seçime kadar geçecek yaklaşık üç aylık süreçte bunların dışında global anlamda da çok sayıda risk bulunduğunu hatırlatan Arabacıoğlu, söz konusu riskleri şöyle sıralıyor:
“Öncelikle FED, parasal genişleme önlemlerini kısma sürecini devam ettirmeye kararlı; hatta ABD’den olumlu gelen veriler ışığında kısma hızı artırılabilir. Tüm gelişen ülke para birimlerinde satış baskısı var. Bu konuda TL’nin özel bir durumu yok. Bu arada haziran ayma ka-darki süreçte enflasyonun yüksek seyredeceği ifade ediliyor. Bu yüzden .kısa vadede likidite rahat olmakla birlikte faizlerde önemli bir değişiklik beklenmiyor. Çin’in kısmen yavaşlaması ve ABD ekonomisinin güçlenmesi süreci, gelişen piyasalara nakit akışı konusunu olumsuz etkiliyor. Üstelik Çin’deki yüzde 7.5 civarında seyreden fi
yat kazanç oranları, diğer piya-saların ve özellikle Türkiye’nin hisse fiyatlarını cazip olmaktan uzak tutuyor. Yılbaşında başlayan göreli düşük performans, mali hisselerdeki son toparlanmayla birlikte nötralize olmuş durumda. Fiyatlar en azından önümüzdeki altı ay için ‘doygun’ olarak değerlendiriliyor.”
Fatih Arabacıoğlu, tüm bu beklentiler ışığında önümüzdeki dört ayda döviz kurlarında hafif yukarı, faizde ise yüzde 9.5-11 bandında yatay seyir bekliyor. Hisse senedi cephesinde ise siyasete duyarlı hisse senetlerinde orta vadede yatay seyir olsa da kısa vadede fiyat oynaklığının yüksek olabileceği uyarısında bulunuyor.
“UZUN VADEYİ SEÇİN”
Ak Portföy Genel Müdürü Alp Keler’e göre, piyasalarda son aylarda yaşanan dalgalanmalarda iç gelişmelerden çok, başta FED’in aldığı sıkılaştırma kararı olmak üzere global gelişmeler belirleyici oldu. Ancak son bir ayda durumun kademeli olarak normalize olmaya başladığını vurgulayan Keler, buna bağlı olarak beklentilerini şöyle özetliyor:
“Türkiye’de artık faizde yukarı yönlü baskının azaldığı, aşağı yönlü beklentilerin öne çıktığı bir dönemdeyiz. Bu sebeple mevduatta kısmen daha uzun vadelerin tercih edilmesi anlamlı. Tahvil-bono ağırlıklı yatırım fonlarında da sermaye kazancı potansiyeli olduğunu görüyorum. Ağırlıklı olarak özel sektör borçlanma araçları içeren ürünlerin de yüksek iç verim sebebiyle öne çıktığını düşünüyorum.
Döviz bazlı ürünlerde ise ağırlık azaltılabilir. Geçen yıl TL’deki değer kaybı sebebiyle öne çıkan yabancı menkul kıymet ağırlıklı ürünlerde, dövizin normalleşmesinin de etkisiyle geçen se-neki kadar ciddi bir potansiyel görmüyorum. Bu yıl getiri daha çok yurtiçi piyasalarda olacak. Yurtiçi hisse senedi piyasası ise orta vade için potansiyel taşıyor. Büyüme konusundaki beklentilerde iyileşme var. Ayrıca yılın başında daha kötümser beklentilerin fiyatlandığı bankacılık sektörünün karlılığına yönelik olumlu revizyonlar yapılıyor. Makro dengeler ve para politikası konusunda güven de korunuyor. Dolayısıyla uygun risk profilindeki yatırımcılar için hisse senedi içerikli fonlar da portföylerde yer alabilir.”
ENFLASYONDA DÜŞÜŞ HIZLI OLMAZ
TEB Portföy Genel Müdürü Ömer Yenidoğan ise, önümüzdeki dört aylık süreçte Türk Lirası’nın güçlü kalmasını bekliyor. Piyasada genel olarak yılın ikinci yarısından itibaren enflasyonun düşüş trendine girmesini öngören Ömer Yenidoğan, mali piyasalara ilişkin kısa vadeli beklentilerini ise şöyle ifade ediyor:
“Enflasyonun düşüş trendine girmesi faizler ve Merkez Bankası politikasında olumlu etki yapacak. Biz de piyasanın genel görüşüne katılmakla birlikte enflasyondaki düşüşün beklendiği kadar hızlı olmayabileceğini ve bunun faizler ve borsa üzerindeki olumlu etkisinin özellikle önümüzdeki dört ayda daha sınırlı kalacağını düşünüyoruz.
Bu da doğal olarak TL’nin güçlü kalacağı bir ortama işaret ediyor. 2014 yılsonu için dolar/TL paritesi tahminimiz 2.20 TL civarında. Yine bu süreçte BIST-100 endeksinin 76 bin 500’e çıkmasını, gösterge faizin ise yüzde 10 civarında olmasını bekliyoruz.”