İthalatı Azaltmak İçin Üç Sektöre Daha Koruma Verigisi Geliyor
Türkiye’de üretilebilecek ürünlerin ithalatını azaltmak için çalışma başlatan ve ilk olarak ayakkabıya koruma vergisi getiren Ekonomi Bakanlığı, şimdi de farklı sektörler içnı harekete geçti. Bakanlık ilk aşamada mobilya, kırtasiye ve küçük ev aletleri için çalışma başlattı. Sektör temsilcileri iç pazarda üretimi artırmak gerektiği konusunda hemfikir ama fiyatların artmasından endişeli.
Türkiye’nin gündemindeki en önemli sorunlardan biri cari açık. 2013 yılında 65 milyar dolara ulaşan cari açığı 2014 sonuna kadar 50 milyar dolara indirme hedefi koyan Ekonomi Bakanlığı, bu konuda yeni projeler üzerinde çalışıyor. Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi’nin geçtiğimiz aylarda bir mağazada satılan tüm mangalların ithal olduğunu görerek başlattığı ithalatın azaltılmasına yönelik çalışma da bunlardan biri. Türkiye’de üretilebilecek ürünlere koruma vergisi getirmeyi hedefleyen bir çalışma geçtiğimiz günlerde ayakkabı ithalatına getirilen koruma vergisiyle başladı. Çalışmanın kapsamım genişletme karan alan Ekonomi Bakanlığı, mobilya, ev gereçleri ve kırtasiye ürünlerinde de ithalatın azaltılması için harekete geçti.
Ekonomi Bakanlığı, sanayi için ara malı olarak kullanılan ürünler dışında, daha çok günlük kullanıma yönelik ürünlerin ithalatında kısıtlamalara gitmeyi planlıyor. Çalışmalar ilgili bakanlıklarla irtibat halinde yürütülürken STK’lardan da görüş alınıyor.
GÖRÜŞMELER BAŞLADI
Ekonomi Bakanlığı’nın yeni döneme ilişkin çalışma başlattığı ilk sektör mobilya oldu. Kısa bir süre önce sektör temsilcileriyle bağlantıya geçildi. 6 milyar dolarlık bir büyüklüğe ulaşan mobilya sektörünün yaklaşık 800 milyon dolarlık ara mamül ve bitmiş ürün ithalatı var.
Bu ithalatın yansının ucuz ürünler olduğunu belirten Türkiye Mobilya Sanayicileri Derneği Başkanı (MOS-DER) Başkanı Ahmet Güleç, “Biz Türkiye’de üretilmeyen ürünlerin ithalatına karşı değiliz. Koruma vergisinin Türkiye’de üretilen fakat dışarıdan ucuza gelen, niteliği düşük ürünlere getirilmesini istiyoruz. Konuyla ilgili Ekonomi Bakanlığı’yla irtibat halindeyiz. Mobilya Sanayicileri ve işadamları Demekler Federasyonu (MOSFED) çatısı altında yol haritasının doğru çizilmesi için üzerimize düşeni yapıyoruz” diye konuşuyor. Koruma vergisinin ithalatı yarı yanya azaltacağını belirten Güleç, kapasite kullanım oranlarının ise yüzde 10 artacağını dile getiriyor.
KALİTE DÜŞEBİLİR
Rekabet azalacağı için ürünlerin kalitesinin düşebileceğine dikkat çeken Dorya Mobilya’nın sahibi Doruk Yorgancıoğlu ise “Nitelikli ürünlerde korumaya inanmıyorum. Bu iç pazardaki kaliteyi düşürür. Mobilya sektöründe kaliteyi arttırmak ve haksız rekabetin önüne geçilmesi için ülke bazlı koruma yapılması daha uygun olur” diyor.
Mercek altına alınan kırtasiye sektörünün temsilcileri ise ithalat komma vergisine temkinli yaklaşıyor. Zira kırtasiye pazarının yüzde 70’inin ithal, yüzde 30’unun ise yerli ürünlerden oluştuğu tahmin ediliyor. Pazarda özellikle Uzakdoğudan gelen kalitesiz ve ucuz ürünler sıkıntı yaratıyor.
Çok ucuz ve kalitesiz ürünlere önlem alınması gerektiğini söyleyen Tüm Kırtasiyeciler Demeği Başkanı (TÜKÎD) Başkanı İzel Rozental, “İthalatın azaltılması yerine ihracatın ve üretimin artmasına odaklanmak lazım. Bir kere kârlılık olması için iç pazarda tekelleşmeden kaçmak lazım. Yurtdışından girişi yasaklamak çözüm değil. Kalitesiz malın pazarlanmasınm önüne geçilmeli. Bu da ancak denetimlerle olur” diye konuşuyor.
FATURA TÜKETİCİYE ÇIKACAK
Kırtasiye sektöründe hem üretici hem de ithalatçı bir firma olarak faaliyet gösteren Noki’nin kurucusu Yusuf Kohen de koruma vergilerinin tüketicinin faturasını yükselteceğini söylüyor. Koruma vergileri yerine ihracatın önünü açacak, maliyetleri düşürecek, teknoloji ve know-how transferlerine destek olacak bir devlet desteğinin daha faydalı olacağını düşünen Kohen, “Türkiye pazarı zaten ithal ikameli bir pazardır. Raflarda gördüğünüz mal ve markaların yüzde 75’i ithaldir. Korumacı vergiler, tüketicinin faturasını yükseltecektir. Vergiler yüksek diye, marka bağımlısı bir pazarda yerli üretim oranının artması pek mümkün gözükmüyor” diye konuşuyor.
Hükümetin koruma vergisi getirmeyi planladığı diğer bir sektör ise küçük ev aletleri. Yerli üreticilerin ithalattan zarar gördükleri gerekçesiyle yaptıkları başvurular sonucunda korunma önlemleri alınan küçük ev aletleri sektörü de mercek altına alınan sektörler arasında. Geçen yıl alınan bir kararla korunma önlemlerinin süresi iki dönem halinde olmak üzere iki yıl uzatılsa da sektöre yönelik incelemeler devam ediyor.
“ZAM KAÇINILMAZ” UYARISI
Yurtiçi üretim yeterli olmadığı için getirilecek ekstra vergilerin ithalatı azaltmayacağına dikkat çeken Alman Fakir grubunun Türkiye temsilcisi Saruhan Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Üyesi Furkan Selim Saruhan, “Aksine talebi karşılamak için ithal edilecek ürünler bu ekstra maliyetlerden dolayı tüketiciye zam olarak yansıyacaktır. Hükümetin bu konuda sektörde faaliyet gösteren firmalar ile görüş alışverişinde bulunmasının faydalı olacağına inanıyoruz. Aynca yapılacak uygulamalann kademeli olarak hayata geçirilmesi de önem taşıyor” diye konuşuyor.
Fakir markasının Almanya, Polonya ve Uzakdoğu ülkelerinin yanı sıra Türkiye’de de hem kendi fabrikasından hem de çeşitli üreticilerden ürün tedarik ettiğini söyleyen Saruhan, ithalata ağır vergi yüklerinin gelmesi durumunda dışarıda üretilen bazı ürünlerin üretimini Türkiye’ye kaydırabileceklerini belirtiyor.
ETKİSİ NE OLUR?
Bu önlemlerin ithalatı ne kadar azaltacağı ise tartışma konusu. Zira benzer bir çalışma geçmişte tekstil ve hazır giyim sektörleri için yapıldı. 2011 yılında alman koruma önlemleri sayesinde hazır giyimde 2012 yılında yüzde 20’lik, tekstilde ise yüzde 16,5’lik bir ithalat düşüşü oldu. 2013 yılında bu rakamlar artış gösterse de tekstil ve hazır giyim ithalatı hala 2011 yılının gerisinde.
İthalat koruma önlemlerinin lüks ürünlere getirilmesi gerektiğini söyleyen İTKİB Başkanı Hikmet Tannverdi, “Hammaddeye yönelik yapılan anti-dampinglerin rekabeti engelleyici olduğunu düşünüyoruz. Direkt tüketim ürünlerinin vergilendirilmesi gerekiyor. Aksi durumlarda ilk yıl ciddi bir düşüş olurken ardından tekrar ithalat yükselmeye başlıyor. Bu kadar vergiye rağmen ithalatın devam etmesi bu ürünlere gerçekten ihtiyaç olduğunu gösteriyor” diyor.
Yüksek vergilerin ithalat yapılan ülkeler açısından da tepkiye neden olabileceğine dikkat çeken Tannverdi, bu ülkelerin de Türkiye’nin ihraç ürünlerinde benzer bir strateji izleyebileceklerini söylüyor.
“Bahsedilen uygulama bazı malların ithalatından antidamping vergisi alınması. Zarar verici düzeye ulaşan dampingli ithalata karşı ülkeler yerli sanayilerini antidamping önlemleriyle korumaya çalışıyor. Önlemler Dünya Ticaret Örgütü Antidamping Anlaşması ve 3577 sayılı Kanun çerçevesinde uygulanıyor. Damping bir ürünün normal değerinin altında bir fiyatla bir başka ülkede satılması. Normal değer, ihracatçı ülkede tüketime konu olan benzer mal için ödenen fiyattır. Kabaca, kendi ülkesindeki fiyattan daha düşük fiyatla başka ülkede mal satılması olarak özetlenebilir.
Dampingli ithalat tespit edildikten sonra antidamping önlemlerinin alınabilmesi için dampingli ithalatın zarara yol açtığının da tespit edilmesi gerekiyor. Zarar kavramı, bir üretim dalında maddi zararı, maddi zarar tehdidini veya bir üretim dalının kurulmasının fiziki olarak gecikmesini ifade ediyor. Antidamping önlemlerinin alınabilmesi için ayrıca, maddi zararın dampingli ithalat neticesinde ortaya çıktığının da ispat edilmesi gerekiyor. Yani bir mal geldiği ülkeden daha düşük bir fiyata Türkiye’de satılırsa ve ithalat yerli sanayiye zarar verirse Türkiye soruşturma başlatarak o ülkeden o malın ithalatına ek vergi koyabiliyor”