Telepatik İnternet Teknolojisi
Bilim insanları beyne ameliyatla takılan kontrol çipi kullanmaya gerek kalmadan ilk kez insanlar arasında telepatik bağlantı kurdu. Fransa ve Hindistan’da çalışmalarını sürdüren nörologlar, beyin-bilgisayar arayüzleri kullanarak birbirinden yaklaşık 8000 km uzaktaki iki kişi arasında doğrudan düşünce transferi gerçekleştirdi.
Doğrudan düşünce transferi gerçek telepatide en önemli adım olarak kabul ediliyor, çünkü telepatinin tanımına uygun olarak insan beyinleri arasında duygu ve düşüncelerin aktarılmasına izin veriyor. Nitekim kontrol çipleri veya EEG başlıklarıyla deney hayvanlarının beyinlerini birbirine bağlamak ve farklı vücutlardaki sinir hücrelerinin iletişim kurmasını sağlamak yeni bir uygulama değil. Bu tür deneyler 2011’den beri sürüyor.
İnternete giren fareler
2013 yılında Duke Üniversitesinden nöro-biyolog Miguel Nicolelis ile ekibi, laboratuardaki iki farenin kafatasına tel çekerek, farelerin beynini doğrudan kablo bağlantısıyla birbirine bağladı. Böylece dünyanın ilk organik bilgisayar sistemini kuran araştırmacılar, farelerin beyin sinyalleriyle iletişim kurmasını sağladı.
Ardından Washing-ton Üniversitesinden devrim niteliğinde bir haber geldi: Washington Üniversitesinin geliştirdiği özel elektrot şapkası ile internete bağlanan Profesör Rajesh Rao, başka bir laboratuardaki öğrencisi Andrea Stocco’nun elini düşünce komutlarıyla yöneterek parmaklarının kontrolünü ele geçirdi ve genç adamın önündeki klavyenin boşluk tuşuna basmasım sağladı.
Bu arada Keio Üniversitesinden Doçent Mitsukura ile ekibinin geliştirdiği telepatik kamera Neurocam, Japonya’da düzenlenen Human Sensing 2013 konferansında tanıtıldı. Ponpon kulaklık gibi başa takılan nöro-kamera, beyin dalgalarını tarıyor ve insanların duygusal tepkilerini okuyarak güzel hatıraları kameraya alıyor.
Nöro-kamera, bir kişinin alışveriş merkezinde hangi ayakkabıya baktığını ve hangi ürünü beğendiğini anlıyor. Ardından, kişinin beğendiği ürünün fotoğrafını çekiyor ya da ilginç bulduğu manzarayı Twitter Vine benzeri kısa videolarla kaydederek Facebook’ta paylaşıyor. Üstelik bunun için sadece kamerası prizma aparatı ile modifiye edilmiş olan bir iPhone, elektrotlu bir kafa bandı ve özel bir mo-bil uygulama kullanıyor.
Engellilerin hayatını kolaylaştırıyor
Ameliyatla beyin kabuğuna takılan kontrol çiplerinden oluşan ilk beyin-bilgisayar arayüz-leri, engellilerin tekerlekli sandalyeleri düşünce komutlarıyla sürmesi için geliştirildi. Ardından kazada kolunu kaybedenlerin elektrik motorlu protezleri kullanmasını sağlayan, hatta felçli hastaların televizyonu veya odamn kapısını bulunduğu yerden düşünce komutlarıyla açıp kapamasına imkan veren deneysel sistemler geldi. Brown Üniversitesi ise kablosuz ağ bağlantısı destekleyen telepatik iletişim sistemleri üzerinde çalışmaya başladı.
Ancak bugüne kadar bütün bu çözümler ya kişinin beyin kabuğuna bir kontrol çipi takmayı ya da elektrotlu EEG şapkası kullanmayı gerektiriyordu. Ayrıca bir profesörün öğrencisinin parmağını kendi beyninden yolladığı sinir sistemi komutlarıyla kontrol edebilmesi gerçek telepati anlamına gelmiyordu. Sonuçta profesörün motor komut sinyallerini algılayan bir bilgisayar, bu sinyalleri başka odadaki öğrencinin beynine elektrik sinyalleri olarak iletiyor ama bu durum öğrencinin profesörün aklından geçenleri okumasına imkan vermiyordu; yani bugüne kadar.
Telepatik telgraf
Beth Israel Deaconess Tıp Merkezi bu konuda bir ilke imza atarak iki insan beyni arasında kontrol çipi kullanmadan doğrudan düşünce transferi gerçekleştirdi. Bilim insanları bu deneyi doğrudan düşünce transferi olarak adlandırıyor, çünkü bugüne kadar sadece bir kişinin zihinsel komutlarım yakındaki bilgisayarlara veya internet üzerinden deniz aşırı cihazlara aktaran sistemler geliştirilmişti. Ancak iki insan beyninin doğrudan düşünce yoluyla bağlantı kurması mümkün olmamıştı.
Beth Israel Deaconess Tıp Merkezi Berenson-Allen Ameliyatsız Beyin Simülasyon Merkezi Direktörü ve Har-vard Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Profesörü Alvaro Pascual-Leone ile arkadaşları bu yıl bunu başardı. Her ne kadar deneye Fransa ve Hindistan’dan katılan gönüllüler doğrudan birbirinin aklından geçenleri okuyamasa da beyinlerini internet üzerinden bağlayarak bir tür ışıklı Mors alfabesi yoluyla anlaşmayı başardılar.
İnsan düşüncesini koda dökmek
Pascual-Leone ile ekibi, önce 8o’li yılların Atari video oyunlarım andıran basit bir interaktif bilgisayar arayüzü geliştirdi ve bu oyunu Hindistan’daki katılımcıya izletti. Dizüstü bilgisayardaki ilkel oyuna bakan katılımcının şekilleri hareket ettirmekle ilgili düşünceleri, yani beyninde bu düşüncelere karşılık gelen elektrik sinyalleri, kablosuz yerel ağ bağlantısı kullanan özel bir elektrotlu şapka üzerinden yakındaki bilgisayara kaydedildi.
Bu basit egzersiz sırasında kişinin beynini tarayan bilgisayar, katılımcının elini veya ayağım oynatmak gibi motor komutlar içeren düşüncelere karşılık gelen elektriksel beyin sinyallerini nasıl yorumlayacağım öğrendi. Bilgisayarın katılımcının beyin dilini öğrenerek motor düşünceleri yazılım koduna dökmesinin ardından sıra daha karmaşık olan ikinci aşamaya geldi: Bu aşamada bilgisayar, kişinin aklından geçirdiği kısa ve basit kelimeleri algılamayı öğrendi.
Daha sonra nörologlar Türkçede selam anlamına gelen “hola” ve “ciao” kelimelerini seçerek bilgisayara bunları kişinin beyninde okumayı öğrettiler. Beyin-bilgisayar arayüzünden yararlanan bilgisayar, katılımcının aklından geçirdiği iki kelimeyi anlayarak bunları ikili sayı düzeninde yazılan yazılım kodlarına dönüştürdü. Daha sonra bilim insanları kişinin beyninden okunan bu kelimeleri e-posta yoluyla Fransa’daki alıcılara gönderdiler.
Mors alfabesiyle düşünce transferi
Deneyin alıcı ayağında 28 ile 50 yaş aralığında olan üç katılımcı bulunuyordu. Katılımcılar sırayla deney koltuğuna oturdu ve robotbilimcilerin tasarladığı robot kolun ucuna takılı mıknatıslardan yararlanan ikinci bilgisayar, güçlü manyetik alanlar oluşturarak katılımcıların beynine elektromanyetik sinyaller göndermeye başladı. Bu sinyaller “hola” ve “ciao” kelimelerini kodlayan bir tür görsel Mors alfabesiyle gönderildi: Deneye katılanlarm artkafa bölgesindeki görsel beyin kabuğunu etkileyen manyetik alanlar, koltuğa oturan üç kişinin gözlerinin önünde sanki parıltılı bir disko topuna bakar gibi ışık çakmaları oluşmasına neden oldu.
Deneye katılanlar Hindistan’daki arkadaşlarının aklından geçen her şeyi okuyamadılar, ama en azından bilgisayar tarafından doğrudan beyinlerine yollanan sinyallerin yol açtığı düzenli ışık çakmalarını Mors alfabesi gibi deşifre ederek “hola” ve “ciao” kelimelerini zihinlerinde algılamayı başardılar. Pascual-Leone bu iletişim yönteminin insanların gözlerini ovuşturmasından pek de farklı olmadığını söylüyor. Gözlerini ovuşturan insanların görüş alanında ışık parıltıları, tül perde motiflerini andıran şekiller ve siyah noktacıklar beliriyor. Kişilerin gözlerini ovuşturdukları sırada kan basıncının değişmesi bu tür şekil algılarına yol açabiliyor.
Araştırmacıların geliştirdiği telepatik bilgisayar da Fransa’daki alıcıların gözlerinin önünde pırıltılı noktalar oluşmasını sağlayarak Hindistan’daki katılımcının selamlamasını alıcı deneklerin beynine aktardı. Göz sinirlerini lazer ışınlarıyla uyararak beyin algılarını değiştiren optogenetik tekniğine benzeyen bu yöntem sr sayesinde, katılımcılar ışık sinyallerini yorumlayarak 5 karşı tarafın ne demek istediğini anlamış oldular.
Telepati dili
Barcelona Starlab’den Carles Grau, henüz sokaktan geçen insanların düşün çelerini telepatiyle uzaktan algılamanın mümkün olmadığım belirtiyor. Ancak yaptıkları deneyin gerçek telepati konusunda önemli bir adım olduğunu da ekliyor. Grau’nun çalışma arkadaşı Giulio Ruffini ise insanlık tarihinde ilk kez iki insan beyninin birbirinin akimdan geçenleri anlaması için ortak bir telepati dili geliştirdiklerini vurguluyor “Bir insanın beyin dilini başka bir insanın beyin diline çeviren özel bir Mors alfabesi, aslında profesyonel çevirmen gibi çalışan bir beyin-bilgisayar arayüzü geliştirdik. Her beynin farklı sinir ağlarından kaynaklanan kendine özgü bir düşünce dili var. Bilgisayarlar kişilerin beyin dilini tek tek öğrenerek şahsi düşüncelerini ışık pırıltıları yoluyla herkesin anlayabileceği evrensel bir alfabeye, deyim yerindeyse bir tür görsel Mors alfabesine dönüştürüyor. Belki de geleceğin ilk telepati dili bu görsel kodlama sistemi olacak ve bu dil tıpkı ek bir lisan gibi çocuklara okulda öğretilecek. Her durumda bu deneyden çıkarılacak önemli bir sonuç var. Gelecekte telepatik internet yoluyla birbirine bağlanan insanlar da doğal dili, ana dilini konuşarak anlaşacaklar. İnsan dili ortadan kalkmıyor, sadece insanlar aklından geçen düşünceleri artık sesli kelimelere dökmeden de ifade edebilecekler.”
Pascual-Leone de meslektaşlarından daha teknik bir dil kullanmasına karşın sözlerinde aynı heyecanı taşıyor: “Bir kişinin beyin aktivitesini okuyup ikinci kişinin beynine enjekte ederek iki insan arasında doğrudan iletişim kurup kuramayacağımızı görmek istedik. Özellikle de mevcut uzun menzilli iletişim yöntemlerini kullanarak. Bu yöntemlerden biri de elbette ki internetti ve bu aşamada Skype gibi sesli sohbet ve video sohbet programları kullanmadan, hatta klavyede yazı yazmadan, doğrudan beyin bağlantısıyla iletişim kurup kuramayacağımızı merak ettik. Telepatik internetin tarihteki ilk örneği olarak Hindistan ve Fransa’yı seçtik.”
Nöroloji, bilgisayar bilimleri ve robotbilim
İlk bakışta karmaşık bir kurulumdan faydalanan bu telepati deneyi aslında basit bir yapı kullanıyor. Bilim insanları deneyin verici işlevini üstlenen Hindistan ayağında kablosuz yerel ağ bağlantısı destekleyen bir elektroensefalogram (EEG) başlığından yararlandılar. Fransa ayağında ise robot kol üzerine yerleştirilmiş bir transkranyal manyetik uyarım (TMS) cihazı kullandılar. Robot kola takılı bilgisayar bağlantılı elektromıknatıslardan oluşan bu düzenek, alıcı görevini gören deneklerin beyinlerinin arkasındaki görsel bölgeyi kafatasının dışından elektromanyetik sinyallerle uyardı ve kendilerini gözlerinin önünde ışık çakmaları oluşuyormuş gibi hissetmelerini sağladı. Gözün görüş alanının hemen kenarında algılanan bu ışık çakmaları bilim dünyasında görsel fosfen olarak adlandırılıyor. Pascual-Leone bu noktada deneyin beklenenden daha başarılı geçtiğini söylüyor: “Toplam hata oram; vericinin beyin aktivitesini bilgisayar koduna dönüştürdüğümüz çeviri aşamasında yüzde 5 ve alıcıya aktarma aşamasında yüzde ıı olmak üzere toplamda yüzde 16 ile sınırlı kaldı.
Kablosuz EEG ve robot kol destekli TMS gibi gelişmiş yüksek kesinlikli nöro-teknolojiler kullanarak ameliyatla beyne çip takma ihtiyacım ortadan kaldırdık ve bir insandan diğerine doğrudan düşünce transferi gerçekleştirdik. Tek başına bu bile önemli bir gelişme. Ancak bunu binlerce kilometre uzaktan başarmış olmamız telepatik internet için önemli bir kavramsal kanıt da oluşturuyor. İnsanların başkalarıyla doğrudan beyin iletişimi kurması; jest ve mimikler, konuşma ve yazı yazma gibi geleneksel iletişim yöntemlerini gelecekte tamamlayan bir iletişim kanalı olacak veya bir gün tümüyle bunların yerini alacaktır.” Telepatik internetten ilk yararlanacak insanlar arasında felçli hastalar ve engelliler bulunuyor. Ancak telepatik internetin gelecekte insanların düşüncelerim gözetleme, beyin yıkama ve online reklamların uzantısı olarak telepatik reklam gösterme amacıyla kullanılması ihtimali de bulunuyor. Örneğin Hollanda Radboud Üniversitesi araştırmacıları, insanların kitapta hangi satırları okuduğunu anlayan bir telepatik yazılım geliştirdi ve bunu seçim kampanyalarından reklam afişlerine kadar pazarlamanın hemen her alanında kullanmayı planlıyor. Bu haber Neurocam’le birlikte düşünüldüğünde karşımıza kapsamlı bir algı yönetimi çıkıyor. Her zaman olduğu gibi bu buluşun da nasıl kullanılacağına insanlar karar verecek.