Petrol fiyatlarındaki düşüşün ekonomiye katkısı
Petrol fiyatlarındaki düşüş, Türkiye ekonomisi için oldukça olumlu. Bu düşüş, Türkiye’yi özellikle petrol gelirlerine bağımlı ülkelerden bir süre pozitif ayrıştırabilir ancak petroldeki son durumun Türkiye için aranan mucizevi hikaye olduğunu söylemek zor…
HAFTAYA Japonya’dan gelen daralma haberiyle moralsiz bir başlangıç yapan piyasalar, sonraki günlerde gelen açıklamalar ve verilerle yeniden moral kazandı.
İkinci çeyrekteki sert daralmanın ardından Japonya’nın üçüncü çeyrekte yüzde 2 civarında büyümesi bekleniyordu ancak açıklanan rakam hiç de öyle olmadı. Üçüncü çeyrekte yüzde 1.6 daralarak üst üste iki çeyrekte daralma sergileyen Japonya böylece yeniden resesyona girmiş oldu. Piyasanın bu veriye ilk tepkisi negatif olurken ardından yeni genişlemeci hamlelerin geleceği, en azından gündemde olan vergi artırımının erteleneceği beklentisiyle oluşan kayıplar büyük oranda geri alındı.
Oluşan iyimserlikte Japonya’dan beklenen genişlemeci hamlelerin yanında Avrupa Merkez Bankası’mn (ECB) da aynı yolda devam edeceği beklentisi büyük rol oynadı. Haftanın en çok merak edilen konusu olan FED Açık Piyasa Komitesi (FOMC) toplantı tutanaklarında da sert söylemlerin yer almaması oluşan bu coşkunun devam etmesini sağladı.
İçeride ise TCMB geçen haftaki yorumumuzda ifade ettiğimiz gibi faizlerde ve diğer politika araçlarında herhangi bir değişikliğe gitmedi. Orta vadeli programdaki fiyat istikrarı vurgusu ardından TCMB’nin de faiz indirimini destekleyebilecek argümanlar olmasına rağmen faizleri indirmemesi, TCMB’nin güvenirliliğine ve enflasyon beklentilerinin düşmesine büyük katkı sağlayacak.
GENİŞLEME BEKLENTİSİ, YİNE, YENİ, YENİDEN
Piyasaların son dönemlerdeki reaksiyonlarına baktığımızda özellikle Asya ve Avrupa tarafının merkez bankalarının ve hükümetlerin kararlarına bağımlılığının gün geçtikte arttığını görüyoruz. İşin daha kötü ve çözümü geciktiren faktörü ise bizce piyasaların her düşüşte, bir elin gelip kendilerini kurtaracağı rahatlığında olması. Bu nedenle veriler kötü gelmiş, beklentiler daha da bozulmuş gibi dertleri yok. Hatta gelen negatif veriler desteğin daha da artacağı algısı ile piyasaları beslemeye devam ediyor.
Ancak ABD’de durumun farklılaşması yani ekonomideki toparlama eğiliminin artması bu piyasalar için tam bir karabasan.
ABD’de ekonomik verilerin düzelmeye devam etmesi endişeleri artırsa da, küresel ekonomideki büyüme hızı yavaşlarken FED’in sıkılaştırıcı politika izleyemeyeceği beklentisi hala çok güçlü. Bu beklenti değişmediği sürece borsalarda zaman zaman olacak geri çekilmelerin alım fırsatı olarak kullanılması mantıklı geliyor. FED’in sıkılaştırıcı önlemleri başlatma konusundaki kararlılığı ne zaman anlaşılırsa piyasalardaki ilk ciddi türbülans da o zaman yaşanacak. Bu nedenle FED’den gelen her açıklama ve tutanaklar kelime kelime analiz ediliyor. Değişen her bir kelimeye bundan sonra çok daha büyük anlamlar yüklenecek. Değişikliğin olmaması ise coşkunun devamı için yeterli olmaya devam edecek.
TÜRKİYE TABLOSU
Eylül ayında Türkiye için kapkara bir tablo çizilmişti. Hatta bu tablonun sonucu olarak Türkiye’nin “yatırım yapılabilir ülke” statüsünü kaybedebileceği endişesi ortaya çıkmış, Fitch’in kredi notu değerlendirmesini öğrenebilmek için millet olarak uykusuz saatler geçirmiştik. Son haftalarda ise S&P, şubat ayında negatife çektiği görünümümüzü durağana ya da pozitife çeker mi bekleyişi içindeydik ancak cuma akşamı gelen kararla S&P’nin herhangi bir değişiklik yapmadığı görüldü.
Peki, iki aylık süreçte ne değişti de beklentiler bir anda bu kadar farklılaştı? Petrol fiyatlarındaki düşüş bu beklentiyi tek başına değiştirmeye yetti mi yoksa bu değişimde başka etkenler mi var? Eğer bu sorulara doğru cevaplar verebilirsek ileriye yönelik senaryolarımızın gerçekleşme olasılığı da artar. Öncelikle değişmeyen gerçeklerimize döndüğümüzde FED’in varlık alım programını sonlandırma ve faiz artışına geçiş sürecinde herhangi bir değişiklik olmadığını, aylar önce başlayan sürecin adım adım devam ettiğinı goruyoruz.
Bu nedenle yaşanan son iyimserlikleri FED’e bağlamak çok doğru değil. Avrupa ve Asya tarafında ise veriler iki ay önce olduğu gibi bugün de alışılageldiği gibi negatif seyretmeye ve yeni genişleme hamleleri beklenmeye devam ediliyor. Avrupa ve Asya’daki bu negatif hava küresel ekonomideki büyüme beklentilerinin de aşağıya çekilmesine neden oluyor. Suriye tarafında ise koalisyon güçlerinin IŞÎD’e karşı güç kazandığı yönünde haberler gelse de Suriye konusu muamma olmaya devam ediyor.
Benzer durum Ukrayna-Rusya arasındaki gerginlikte de yaşanıyor. Bilgi kirliliği ve resmi kurumlardan gelen çelişkili açıklamalar aynen devam ediyor.
Her iki konuda stabil görülse de bu stabil durumun en kötü koşullarda devam ediyor olması, ufacık bir kıvılcımın yeniden bölgeyi ateş çemberine alabileceğini göz ardı etmemek gerekiyor. Bu süreçte ana resimde değişen en önemli madde ise petrol fiyatları. Kimine göre petrol piyasasındaki aktörler küresel ekonomideki zayıf seyri ancak son birkaç ayda idrak edebildiler, bu da sert satışlara neden oldu. Kimine göre ise kaya gazının petrolün yerini alacağı endişesine kapılan petrol üreticileri petrol fiyatlarını aşağıya çekerek kaya gazının bir alternatif olmasının önüne geçti.
Bir diğer senaryo da Batı’nın petrol fiyatları aracılığıyla Rusya ve İran’ı terbiye ettiği. Belki de hiçbiri ya da hepsi bilemiyoruz ancak bildiğimiz şey petrol fiyatlarındaki düşüş, Türkiye’nin işine yarıyor. Net bir çalışma yapmadığımız için tam rakamlar vermek doğru değil ancak petrol fiyatlarındaki düşüşün cari açık, enflasyon ve büyüme rakamları üzerinde pozitif etkisi olduğu kesin. Bu etkinin birkaç ay gecikmeli olarak verilere yansıyacağını göz önünde bulundurduğumuzda önümüzdeki aylarda gelecek verilerde bu etkiyi daha net göreceğiz. Piyasaların da bu gelişmeye olumlu reaksiyon vermesi normal. Ancak eğer yaşanan son coşku sadece bu nedene dayanıyorsa ki bizce değil, bu hareketlerin abartılı olduğunu söyleyebiliriz.
Özetle petrol fiyatlarındaki düşüş, Türkiye ekonomisi için özellikle de enerji yoğun sektörler için oldukça olumlu, bu düşüş Türkiye’yi bir süre pozitif ayrıştırabilir ancak bu düşüşün Türkiye’ye için aranan mucizevi hikaye olduğunu söylemek zor.
Son dönemdeki fiyatlamada en az petrol fiyatları kadar etkili olan bir gelişme daha vardı. Kobani olayları ile başlayan günlerde açılım sürecinde iplerin gerildiği ve yumuşama mesajlarının verildiği dönemler sonrası ortaya çıkan hareketler, piyasanın bu konuya önem verdiğini ya da öyle olduğu algısı oluşturulmak istendiğini gösteriyor. Bu nedenle bu konudaki gelişmelerin önümüzdeki günlerde de yakından takip edilmesi faydalı olacak.
GÖZLER BÜYÜME VERİLERİNDE OLACAK
Bu hafta gözler dünyanın çeşitli yerlerinden gelecek büyüme verilerinde olacak. Özellikle Almanya ve ABD verileri, kısa vadede sert etki oluşturmaya aday. Ancak piyasalar verilere ekonomilerin seyri açısından bakmıyor. Bu nedenle verilere bağlı kalıcı trendler oluşmasını beklemiyoruz.
Verilerin beklentilerden çok ciddi sapmalar göstermesi belki ilk hareketlerin daha sert olmasına neden olabilir, eğer böyle bir hareket gerçekleşecek olur ise bu hareketlerin sakinleştiği anların tepki için değerlendirilmesi bizce daha doğru olur.