ABD Büyümesi ve FED’in Faiz Oranı…
Faiz arttırımının olası etkilerine bakmadan önce Grafik l’de görebileceğimiz büyüme – faiz oram ilişkisini ele almak istiyorum. Teorik tartışmalara fazla değinmeden özetlemek gerekirse ekonomik aktivitede olacak hızlanma şirket kârlılıklarını etkileyeceği için hisse senedi fiyatlarında bir artış başlar. Bu durum hisse senedi endekslerinde bir yükselişe neden olur. Böylelikle büyümenin ilk işaretlilerini görmüş oluruz. Bunun ardından açıklanan ekonomik veriler takip edilir. Büyüme ve enflasyon oranlarındaki artışlar ekonomideki ısınmanın ölçüldüğü ana göstergelerdir. Ekonomideki ısınma arttıkça fiyat istikrarını hedefleyen Merkez Bankaları faiz oranlarında ayarlamaya giderek enflasyonun uzun dönemli ortalamalarına yakın seyretmesini sağlamaya çalışır.
Grafik l’de 1990 yılından günümüze ABD Büyüme Oranı ve FED faiz oranlarını görüyoruz. Buradaki ilişkiden de görülebileceği üzere 1991 yılında başlayan büyüme 2000 yılına kadar devam etti, büyümenin getirdiği ısınmadan kaynaklı fiyat artışlarını uzun dönemli ortalamalarına çekmek isteyen FED faiz oranlarını kademeli olarak arttırdı. Ancak ekonomik aktivitede görülen azalmayla beraber internet krizi olarak da adlandırılan teknoloji hisselerinden kaynaklı balonun patlamasıyla yaşanan kriz ABD büyüme oranlarını düşürdü, bu durumda FED’in faizleri yeniden azaltmasına yol açtı. Ancak 2002 yılından itibaren yeniden başlayan büyüme 2003 yılında yüzde 3 seviyesine yaklaşıp, 2004 yılında da yüzde 3’ü aşınca FED yeniden faiz silahına sarıldı, ekonomide oluşan fiyat artışlarına faizleri arttırarak cevap verdi. 2004 yılında zirve yapan büyüme, 2006 ve 2007 yıllarında kademeli olarak düşmeye başladı, ancak FED faizleri 2007 yılının Eylül ayından itibaren düşürmeye başladı. Temelinin 2007 hatta 2006 yılma dayandığı 2008 Finans Krizinin patlak vermesiyle düşen büyüme oranlarına cevaben faizler sıfıra yakın düzeye indirildi. FED, 1929 ekonomik buhranından 80 yıl sonra gelen bu büyük krizle savaşta sadece faizleri tarihi düşük seviyelere indirmedi, aynı zamanda da QE olarak adlandırılan parasal genişlemeye gitd.
FED bu yolla fınansal kesimin elindeki geri ödeme sorunu olan tahvilleri ve fınansal varlıkları aldı, karşılığında da fınansal kesime nakit sağladı.
2014 yılbaşından itibaren de QE3 programı kapsamında piyasaya sağladığı aylık 85 milyar doları azaltmaya başladı, Ekim ayı toplantısında da tamamen sonlandırdı.
Artık bundan sonraki adım da faiz artışları olacağı için şuan piyasanın odaklandığı nokta faiz arttırımı için gerekli koşulların oluşup oluşmadığıdır.
2014 yılına kötü başlayan ABD ekonomisinin ikinci ve üçüncü çeyrekte kaydettiği yüksek büyüme oranı ile yıl genelinde yüzde 2’nin üzerinde büyüme kaydedeceği tahmin ediliyor. Son yapılan FED Açık Piyasa Komitesi (FOMC) toplantı bildirisinden öğrendiğimize göre, FED yetkilileri ekonominin 2015 yılında yüzde 2,5 ile yüzde 3,0 arasında büyümesini bekliyorlar
2015 yıl sonu ortalama faiz tahminlerine baktığımızda 9 üye faizlerin yüzde 0,50 ile yüzde 1,25 arasında olacağını tahmin ediyor. ABD’nin söz konusu büyümeyi yakalaması, ayrıca istihdam oranlarında FED’in hedefine yaklaşılması ve enflasyonun yukarı yönlü bir ivme kazanması durumunda faiz oranlarının 2015 ikinci çeyrekten itibaren arttırılması olası görülüyor. Ancak global bazda son 4 yılın en yüksek düzeyine çıkan ABD Doları’nın büyümeyi olumsuz etkilemesi, özellikle de yüzde 2 düzeyinin altında kalmasına neden olması halinde faiz arttırımının ertelenmesinin söz konusu olabileceğini belirtmek isterim. Bu yüzden açıklanacak ABD büyüme oranlarının yakından izlenmeye devam edilmesi gerektiği kanaatindeyim.