Dolar/TL’de yükseliş nereye kadar devam edebilir?
Geçen hafta dolar/TL tarihi zirve olan 2.4150 üzerine çıktı. Bu zirvenin aşılması bir sonraki hedefte teknik olarak ortaya çıkan “2.50 görülecek mi” sorusunu akla getirdi. Bu hareket teknik olarak mümkün görünüyor. Ancak haber hassasiyetinin yüksek olduğunu da belirtmek gerekiyor.
Yapılacak bir açıklama, kuru bu hedefe götürebileceği gibi ara toplantı açıklamasıyla hareketin başladığı seviyeler olan 2.365’in altı da yeniden gündeme gelebilir. Bu nedenle bu hafta temkinli olmak en iyi strateji olur. Kurda yeni pozisyon almak bize göre riskli iken, mevcut pozisyonu olanların bu yükseliş dönemini yavaş yavaş TL’ye geçmek için kullanmaları faydalı olur. Zirveyi yakalamak normal zamanlarda bile çok zor bir şeyken, çok kısa bir zamanda dudaktan çıkacak iki söze bağlılığın arttığı böyle dönemlerde, dolarda zirve ya da dip yakalamaya çalışmak çok daha büyük zararlara neden olabilir. Bu tür zamanların en iyi stratejisi; ortalama bir maliyet aralığı belirlemek ve ona göre parçalı strateji geliştirmektir.
AVRUPA Merkez Bankası (ECB) önceki hafta açıkladığı genişleme planıyla, Amerikan Merkez Bankası (FED) da geçen hafta sonlanan Açık Piyasa Komitesi ile sessizlik dönemine girdi. Her iki kurumun da şubat ayında toplantıları olmayacak. Aslında sorun toplantılarının olup olmaması değil, toplantı olacak olsaydı da çok fazla söyleyecek sözleri kalmamıştı. Bu nedenle bir süre bu kanallardan gelecek haber akışının etkisi düşük olacak.
“Bu süreçte iç dinamikler ve TCMB ön plana çıkabilir” şeklinde bir düşüncemiz vardı; bunu geçen hafta sizlerle paylaşmıştık. Açık bir şekilde söylemek gerekirse bu düşüncemizin içinde TCMB’nin ara toplantı kararı alabileceği ya da olası bir köklü değişiklik senaryosu yoktu. Bizim beklentimiz, ocak ayı enflasyonu görüldükten sonra 24 Şubat toplantısında yeni bir faiz indirimi gelmesi ve MB’nin 3 Ocak’taki kararım destekleyici kısa vadeli borçlanmayı cazip olmaktan çıkaracak yeni kararların gelebileceği yönündeydi.
Bunun yanı sıra özellikle euro bölgesinden gelebilecek sermaye akımlarına karşı rezerv güçlendirici önlemlerin bu akımların kontrolünü sağlayabilecek mekanizmalar hakkında kamuoyunun bilgilendirilebileceğini düşünüyorduk.
Fakat TCMB yılbaşmdaki hafta sonu kararlarının ardından şimdi de ara toplantı kararıyla gündeme geldi.
İçeriğe Ait Başlıklar
ARA TOPLANTININ ETKİSİ
TCMB’nin 2015’in ilk enflasyon raporununum sunumunda TCMB Başkanı Erdem Başçı’nın ocak ayı enflasyonuyla birlikte enflasyonun 1 puanın üzerinde düşüş sergilemesi durumunda ara toplantı gerçekleştirilebileceği ve faizlerin indirilebileceğini açıklaması vardı. Bu durum ve enflasyon raporunun içindekiler bir anda unutuldu ve tüm dikkatler 3 Şubat’ta açıklanacak enflasyon rakamına döndü.
Enflasyon raporunun sunumunda ön plana çıkan başlıklar ise şöyle:
• Enflasyondaki düşüş eğilimi ocak ayından itibaren hız kazanacak.
• 2015’te enflasyonda kayda değer düşüş yaşanacak, son 45 yılın en düşük enflasyonunun görülmesi mümkün görülüyor.
• îç talebin büyümeye gelecek yıl daha fazla katkı sağlamasını bekliyoruz.
• Enflasyonun orta noktasının yüzde 70 olasılıkla 2015 sonunda 5.5 olacağını tahmin ediyoruz.
• Enflasyonun orta noktasının yüzde 70 olasılıkla 2016 sonunda 5 olacağını tahmin ediyoruz.
• Yıllık enflasyonun yılın son çeyreğine kadar düşüşünü sürdüreceğini öngörüyoruz.
• Faiz indirimlerinde enflasyonu görerek ilerlememiz gerekiyor, enflasyonu gördükten sonra adım atılacak.
• Ocak enflasyonu öngörülenden çok düşerse, ara toplantı ile faiz indirebiliriz.
Tüm bu başlıklar içerisinde “ara toplantı” ifadesi, piyasa tarafından da cımbızla çekildi ve fiyatlama buna göre yapılmaya başlandı. Özellikle kur (dolar/TL) tarafında, yurtdışmdaki konjonktürün de desteğiyle sert hareketler gördük. Bu hareketle dolar/TL 2.4150’deki tarihi zirvesini de aşmış oldu. 3 Şubat Sah gününe kadar TCMB’den yeni bir açıklama gelmemiş olursa enflasyon ve ara toplantı stresi kurdaki bu yükselişin devamına neden olabilir.
Aslında piyasa için geçen yılki baz etkisinden dolayı ocak ayında enflasyonda sert bir düşüş olması ve buna bağlı olarak 24 Şubat’taki toplantıda yeni bir faiz indirimi gelmesi hiç de şaşırtıcı değildi. Kurdaki aşırı reaksiyonun sebebi, ara toplantının sadece 25 ya da 50 baz puan için yapılmayacağı algısı oldu. Yani ara toplantı, radikal bir değişiklik olabileceği algısına neden oldu.
Piyasanın TCMB henüz faizleri indireli bir hafta olmuşken ve iki hafta sonra yeni bir değerlendirme yapması söz konusuyken, açıklanacak ilk enflasyon rakamıyla birlikte, böyle bir toplantının 25 ya da 50 baz puan için yapılmayacağı düşüncesine kapılmasını yadırgamamak lazım.
3 Şubat’ta enflasyon 1 puanın üzerinde düşer ve bir “ara toplantı” yapılırsa; bu açıklamanın bir iletişim kazası mı, yoksa radikal değişikliklere gerçekten ihtiyaç mı olduğunu görmüş olacağız. Bizim görüşümüz, söylenmek istenenle algılanan arasındaki farkın bir iletişim kazası olduğu yönünde.
KURDAKİ FAİZ HASSASİYETİ
Mevcut enflasyondaki ve beklentilerdeki düşüş, faiz kararı için belirleyici etkenlerden biri olsa da tek başına bunlara bakarak karar vermek de çok mümkün değil. TCMB geçen yılın ikinci yarısında faizleri indirirken, bu indirimlere gerekçe olarak
• Finansal oynaklıkların azalması,
• Likidite koşullarında iyileşmeler,
• Risk iştahının olumlu seyretmesi,
• Gelişmekte olan ülkelere yönelik portföy akımlarındaki zayıflama eğiliminin tersine dönmesini göstermişti.
Finansal oynaklık özellikle de kur hassasiyeti, TCMB için önemli etkenlerden bir tanesi. Alınacak bir kararın kurda aşırı volatilite ve yükselişe neden olması enflasyon beklentilerinde ve piyasa faizlerinde istenilen sonuçların aksine hareketler doğurabilir. Bu nedenle salı gününden sonra TCMB’nin sadece enflasyona bakarak motomot bir yaklaşım sergilemeyeceğini düşünüyoruz.
DOLAR SADECE TL’YE KARŞI MI DEĞERLENİYOR?
ABD Doları’mn değerini euro, Japon Yeni, İngiliz Sterlini, İsviçre Frangı, Kanada Doları ve İsveç Kronu’ndan oluşan bir sepete göre belirleyen Dolar Endeksine (DXY) baktığımızda, doların sadece TL karşısında değil genel olarak tüm para birimlerine karşı değerlendiğini görüyoruz.
Aslında son dönemlerde genel olarak diğer para birimleri dolar karşısında değer kaybederken, TL dolar karşısından görece yataya yakın seyretmiş, diğer deyişle bir miktar daha pozitif ayrışmıştı. Dolar tarafındaki değerlenmede TCMB’nin faiz indirimi beklentilerinin TL’nin değerini de zayıflatıcı etkisinin eklenmesi nedeniyle son günlerde diğer para birimlerine karşı bir miktar daha zayıf seyretmesi de etkili oluyor.
DOLAR YATIRIM İÇİN İYİ ALTERNATİF Mİ?
Bir enstrümanın uzun vadeli yatırım anlamında iyi bir alternatif olarak tanımlanabilmesi için en azından vadeli mevduat faizinden daha iyi bir getiriye sahip olması beklenir. Yani, uzun bir zaman diliminde dokunamayacağınız ve bu süre içerisinde çeşitli risklere maruz kalacağınız bir enstrümanın getirisi; mevduata yatırdığınız paradan alacağınız neredeyse garanti olarak tanımlanabilecek- getirinin üzerinde olmalı.
Hesaplamayı kolaylaştırmak için bugün paranızı vadeli mevduat yatırdığınızda elde edeceğiniz getirinin yüzde 10 olduğunu varsayalım. Alternatif strateji olarak da bugün 2.40 TL’den dolar almanız durumunda; mevduatın üzerinde bir getiri yakalamak için dolar/TL’nin en azından 2.64’ün üzerine yükselmesi gerekir. Yukarıda değindiğimiz üzere, fiyat istikrarı yanında finansal istikrarı da gözeten TCMB’nin kurun bu seviyelere kadar yükselmesini engelleyici önlemler alabileceğini düşünüyoruz. Bu nedenle doların uzun vadeli yatırım için çok da iyi bir alternatif olmadığını düşünüyoruz.
EURO İLE ARASINDAKİ FARK
Bu soruya ters taraftan yaklaşarak “bir süre daha en azından önemli ölçüde kapanmaz” diyebiliriz. Son günlerde euro/dolar paritesinin 1.12 seviyesini önemli bir destek edindiğini görüyoruz.
Avrupa Merkez Bankası’mn (ECB) geçen hafta açıkladığı rekor seviyedeki genişlemenin fiyatlamalara yansıdığını düşünüyoruz.
Euro tarafında bir süre sonra; ECB’nin aldığı önlemlerin gelecek dönemlerde enflasyon ve büyüme tarafına ne ölçüde katkı sağlayacağı (3-6 aylık vadede) ve Yunanistan bazlı gelişmeler öne çıkacak.
Dolar tarafında ise kilit soru FED’in faiz artırımlarına ne zaman başlayacağı olmaya devam edecek. Son toplantıda faiz artırımı konusunda “uluslararası gelişmeler”in de bir kritik olarak yer alması, farkın çok daha fazla açılmasını engelleyici bir faktör olabilir. Faiz artırımları konusunda “sabırlı” olacağını ifade eden FED’in küresel dengeleri bozacak bir tutum sergilemesini beklemediğimizden, mevcut fark bir süre daha çok önemli bir değişiklik göstermeyebilir.