Kuran’ın ilk cümlesi “Oku!”
Oku!
İncil’in ilk cümlesi, “Önce SÖZ vardı”dır.
Kuran’ın ilk cümlesi ise “Oku!”
Yani Hıristiyanlık sana sözü, kelamı, kelimeyi verir ve onunla ne yapacağına karışmaz. “Al sana söz,” der.
İslam ise sana sözü, kelamı, kelimeyi verir ve onunla ne yapacağını da tarif eder. “Al bu sözü ve oku,” der. Hatta kutsal kitabın yanında hadis, sünnet, icma, kıyas gibi birçok fıkıh kurumuyla o sözü nasıl okuyacağına kadar detaylıca sana anlatır.
Belki de bu yüzden Müslümanlar asırlarca kendilerine öğretilen şablonlara uymaya çalışırken, Batılı Hıristiyan kültürünün bireyleri, ellerindeki “söz” ile ne yapacaklarım kendileri keşfedip Rönesans ve Reformu gerçekleştirmişlerdir.
Oysa ki Kuran’ın takip eden ilk cümlelerinde özgürlüğün formülü de verilir:
“Seni bir BİREY olarak yarattık.”
Bildiğin, anladığın, algıladığın ve yorumladığın gibi yaşamakta özgürsün. Çünkü Tanrı seni özgür bir birey olarak yaratmıştır. Özgür ol ki, O’nun yolunda yürümeyi kendi iradenle tercih et ve hür iraden O’na itaat edip cennete gitmeni sağlasm. Tanrı’nm sistemi budur. Çünkü Tanrı demokrattır.
Ama Tanrı’nın bize daha doğarken bahşettiği en büyük lütuf olan “özgürlük” ve “hür irade” kavramlarını sulandırıp elimizden alan anasının gözü tipler, tarih boyunca hep var olmuştur. Ve elbette köle insanları da görürüz tarihin her çağında.
İçinde yaşadığımız bu çağda sen artık özgürlüğünü elde etmiş bir bireysin.
Birey. Bir “rey.” Seçme ve rey verme hakkı olan bir “Hür İnsan.”
Ama “rey”ini “kariyer yapmak” adı verilen modern kölelikten yana kullanmak ve bu özgürlüğünü yaklaşık otuz beş yıl birilerine kiralayıp biraz para, konum, itibar ve statü kazanmak istiyorsun.
Kendini doğru pazarlayabilirsen, çok para eder özgürlük. Bakirdir çünkü, eski zamanlarda bakire bir kızın bekareti gibi, çok değerlidir.
İnsanlık son elli yıldır köleliği en azından kavramsal olarak bitirdi. Oysa tarihin hiçbir döneminde çalışmak ve çalışan olmak arzusu, son elli yılki kadar popüler ve “tercih edilen” bir şey olmadı.
Bu işte bir terslik yok mu sence?
Tanrı’nın doğarken bahşettiği özgürlüğü bazı efendiler tarafından elinden alınan insanoğlu, yüz yıllar boyunca sopa ve kırbaç zoruyla köle olarak çalıştırıldıktan sonra, asırlar boyu giriştiği savaşların ve mücadelelerin sonunda özgürlüğünü tekrar elde etmiş ve nihayetinde yeniden birey olabilmişti.
Şimdi sıraya girmek, üstelik birkaç sıra öne geçmek için araya tanıdıklar koyarak, birbirimize çelmeler takarak kendi ayaklarımızla koşa koşa gidiyoruz köle olmaya.
Çalışacağın muhtemel ilk ofisi canlandırıyorum gözümde:
Beyaz floresan ışığın aydınlattığı gri duvarlar ve artık sararmaya yüz tutmuş beyaz bir ofis masası…
Kim bilir kaç kıçtan artmış yağlı bir ofis koltuğu…
Senden bir süre önce işten ayrılan veya terfi eden bir çalışanın eski bilgisayarı…
Klavyende önceki dönemlerden kalma çay kahve lekeleri…
Güzel günler göreceksin çocuğum.
Motorları maviliklere süreceksin.
“Biliyorum, görüyorum ve hâlâ kararlıyım,” mı diyorsun?
Hadi devam edelim o zaman yolumuza.
Şöyle eline yüzüne, tipine bir çekidüzen verelim, ne dersin?
Dostum ben bi müslümanim ama yanlis yorumlama yapıyorsun gunaha girme incilde allahin kitabidir saygi gostermen gerekir