Girişimcilik Haberleri

Anadolu bitkisel antibiyotiklerin merkezi olabilir

Bitkisel antibiyotik araştırmalarında üniversitelere büyük iş düşüyor. Özel sektör girişimcilerinin de bu ilginç konuya eğilip şimdiden patent üretmesinde yarar var. Anadolu coğrafyası bu konuda müthiş fırsatlar barındırıyor…

BU hafta eczacılık tekniğiyle ilgili değişik bir girişimden bahsedeceğim. Yalnız eczacıları değil, tarımcı ve tıbbi bitki yetiştiricilerini de ilgilendiriyor. İleri derecede inovasyonlara açık bir alan. Ancak, uzun soluklu bir iş…

bitkisel antibiyotik

Türkiye doğası gereği bu buluşsal sürecin içinde rahatça yer alabilir, adından söz ettirebilir. Eczacı diliyle söylersek ‘farmakognozi’ (doğal nitelik taşıyan madde ve bitkileri inceleyen bilim dalı) konusunda derinlemesine bilgi sahibi olunması ön koşul. Hekim, veteriner ve kimyacıları da işin içine katabiliriz…

BÜYÜK PAZARLARDAN BİRİ

Antibiyotik sözcüğü özel anlamıyla başta bakteriler olmak üzere çeşitli hastalık etmenlerini yok eden ya da üremesini durduran maddeler. Antibiyotikler hem insan hem de hayvanlarda kullanılıyor. Çoğu sentetik veya yarı sentetik nitelikte. Genellikle sistemik (kan ve dokulara geçiş yoluyla) uygulanıyor.

Dünyada her yıl sadece insanlarda kullanılan tonlarca antibiyotik tüketiliyor. Son 10 yılda antibiyotik kullanımı yaklaşık yüzde 40 arttı. Büyük bölümü ise veterinerlik alanında kullanılıyor. Öyle ki hayvanlarda kullanılan antibiyotik miktarı sadece Amerika’da 15 milyon kilogramı geçmiş durumda.

Antibiyotiklerin dışında kalan ve daha çok lokal olarak (deri üzerinde) kullanılan antiseptikler bu geniş ailenin bir diğer üyesi. Tüm bunlara ‘antifungaF (mantar karşıtları) ile ‘antivüritik / antiviral (virüs karşıtları) da eklenirse ticari anlamda dünyanın en büyük pazarlarından biri çıkıyor ortaya.

İlaç sektöründe antibiyotik ve benzeri grupların kullanımında kesin bilgiler veren kaynaklar hayli sınırlı. Güvenilir kaynaklar daha çok beşeri ilaç endüstrisine hitap ediyor. Bunların başında IMS (Information Medical Statistics) geliyor. İnsan sağlığında kullanılan beşeri ilaçları istatistik nitelikte değerlendiren periyodik yayma göre en fazla tüketilen ilaç gruplarından biri antienfektif (enfeksiyon yaratan etmenlere karşı kullanılan) ilaçlar.

DİRENÇ SORUNU ÖNEMLİ

Antibiyotik kullanımında önemli sorun yoğun ve bilinçsiz kullanım nedeniyle oluşan dirençler. Son kuşak antibiyotiklerde de görülen direnç olgusu bazı eski nesil antibiyotiklerin etki gücünü yok etmiş bulunuyor. Antibiyotik direncinin en önemli nedenlerinden biri bilinçsizce uluorta antibiyotik tüketmek… Özelikle de reçetesiz alınıp kullanılan antibiyotikler.

Çiftlik hayvanlarının mikrop kapmasını önlemek ve gelişmelerini hızlandırmak amacıyla kullanılan antibiyotikler de bu direnç sürecini iyice hızlandırmış durumda. Hayvanlarda kullanılan geçmişin etkili antibiyotikleri şimdi hayvansal ürünler yoluyla insana geçiyor, direnç katsayısı daha da artıyor.

Çok değil 1940’larda İskoçyah bakteriyolog Alexandre Fleming tarafından bulunan ‘penisilinin kullanımıyla başlayan ‘altın çağ’ neredeyse sona ermek üzere. Onlarca çeşit yeni antibiyotik grubu bulunmasına rağmen bir devir hızla kendi sonunu hazırlıyor.

Bu gelişme hem insanlığı tehdit ediyor, hem de yeni enfeksiyonlara karşı insanlığı çaresiz bırakıyor. Her yıl daha fazla insan antibiyotiğe direnç kazanmış olan mikroplardan dolayı yaşamını yitiriyor.

YENİ ARAYIŞLARA DOĞRU

Daha çok sentetik unsurların yer aldığı antibiyotik üretiminde bugün yeni kuşak antibiyotiklerin doğrudan doğa kaynaklı ürünlerden elde edilme gayretleri var. Bunları özellikle bitkilerden elde edilen antibiyotik gruplan oluşturuyor.

Tam da burada dünyanın en geniş bitki çeşitliliğine sahip Türkiye için yeni bir fırsat doğduğu söylenebilir.

Menşei Anadolu’da olan bitki kökenli yeni buluşlar bu fırsatlara kapı aralayabilir.

Ancak, bitkilerin kendisini ya da özütlerini doğrudan ilaç niyetiyle kullanmak sakıncalı hatta ölümcül olabiliyor.

Bu yeni teknik televizyonlarda/sosyal medyada satılan bitki özlerinden çok farklı nitelikte olup, bitkiden izole edilen teknoloji tabanlı endüstriyel moleküller. Yani herkesin kolayca yapabileceği şeylerden değil! Uzun araştırma ve buluşsal deneyim gerektiriyor.

Önce bitkilerin ciddi anlamda araştırılması, sonra etken maddelerin özel usullerle ayrıştırılıp gerçek ilaç hammaddesi haline getirilmesi zorunlu. (Zamanında ‘Penicillin’in küf türevi doğal bir organizmadan elde edildiğini unutmayalım.)

Kısacası eczacılık ve tıp alanım ilgilendiren devasa bir konudan bahsediyoruz. Türkiye bu yeni gelişmelerin doğal kaynaklı molekül araştırma ve geliştirme merkezi olduğunda yalnız bitkisel orijinli antibiyotikler değil, insanlarda bağışıklık sistemini güçlendiren bazı doğal ilaçların da keşfi söz konusu olabilir. Yeni bir sektör ve yeni bir sanayi dalı.

ANADOLU ARAŞTIRMA MERKEZİ OLABİLİR

Bitkisel içerikli antibiyotik araştırmalarına konu olabilecek bazı tarımsal ürünlerle doğal flora özellikle Anadolu’da oldukça yaygın. Çoğu aslında bilindik şeyler.

Örneğin sarımsak!.. Sarımsağın 40 civarında kompleks sülfür bileşiğine, çok sayıda aminoasit ve henüz etkinliği keşfedilmemiş bir takım bileşiklere sahip olduğu düşünülüyor. Sarımsaktan izole edilecek birtakım antimikrobik maddeler yeni buluşlara yol açabilir.

Halen Anadolu orijinli bazı sarımsak türlerinin birçok bakteriye karşı lokal antibiyotik etkinliğe sahip olması bu iyimserliği destekliyor. Öyle ki, büyük ölçüde seyreltilmiş sarımsak özsuyundan elde edilen bileşiklerin birçok hastalıkta etkili olması buradan izole edilecek maddelerle yeni bir doğal antibiyotiğin keşfine yol açabilir. Üstelik hiçbir antibiyotikte bulunmayan henüz keşfedilmemiş maddelerin varlığı sarımsak için başlıca ümit kaynağı.

Greyfurtu da özellikle belirtmek lazım. Güney bölgelerimizin bu ünlü ağacı ve meyvelerini antibiyotik olarak ilaç endüstrisine taşımak mümkün. Halen greyfurt çekirdeğinden elde edilen özütler en etkili mikrop ve mantar öldürücülerin başında geliyor.

Doğal olması nedeniyle günümüzde medikal sabunlarda, hastane temizliğinde ve veterinerlik uygulamalarında kullanılıyor. Henüz sistemik olarak pek denenmiş değil. Etkili olmadığı mikroorganizma türü yok gibi. Greyfurt çekirdeği çözeltisi aynı zamanda dünyada bilinen en önemli doğal antiseptik maddelerden biri. Öyle ki 10 binde bir çözelti bile antiseptik özelliklere sahip. Yine de yan etki olasılığı var. Üzerinde dikkatle çalışılması gereken bir konu…

Ve meyankökü… Güney illerimizde serinletici şerbeti yapılan meyankökü çok güçlü rezistansı olan bazı mikrobik hastalıklara iyi geliyor. Özellikle de Anadolu meyan kökü… Verem ve sıtma için zamanında çok kullanılmış. Önemli olan bu bitkiden antibiyotik nitelik taşıyan unsurların izole edilmesi. Üzerinde dikkatle çalışılması gereken bir bitki…

Şekercilikte de kullanılan meyankökünün bir diğer özelliği bağışıklık sistemini desteklemesi. Doğrudan aktar usulü kullanımında ise bazı sakıncaları var; kalp ve tansiyon üzerinde negatif etki yaratabiliyor.

Gelelim Anadolu akasya ağacına. Bazı kaynaklar bildiğimiz ‘aspirin’ isimli ağrı kesicinin ilk kaynağının akasya olduğunu iddia ediyor. Akasyanın ülkemizde yetişen bazı türleri aynı zamanda bitkisel antibiyotik çalışmaları için verimli bir kaynak olabilir. Zamanında dizanteri için çok kullanılmış.

Yine kökeni Anadolu’da olan bazı ardıç türleri, geven, adaçayı, pelin, sarısabır gibi onlarca bitki benzer araştırmaların konusu olabilir. Tabii bu konuda üniversiteler ile bazı araştırma kuramlarına büyük düşüyor. Özel sektör girişimcilerinin ise bu ilginç konuya eğilip şimdiden patent üretmesinde yarar var.

Böyle bir yatırımı başlatacak girişimcilerin öncül maddeleri bulduktan sonra denemelerini önce ‘invitro’ (laboratuvar koşullarında) geliştirmeleri, patent safhasından sonra uluslararası firmalarla işbirliği yapmalarında yarar var. Canlılar üzerindeki denemeler ise uzun yıllar alıyor ve iyice emin olunduktan sonra buluşlar ticarileştiriliyor. Uzun soluklu ama beklemeye değer bilimsel nitelikli sınıf atlatan bir iş.

Nur Demirok / Para

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu