Balon ekonomisi
Balon ekonomisi
Ekonomide ‘balon’, fiyatların beşyü boyunca aşırı şişmesi demek. Ekonomistlere göre asıl tehlike balonun patlaması. Kimine göre bu sürdürülebilir değil. Kimi ise, doğru tedbir alınarak balonun patlamadan söndürülebileceğini savunuyor.
BALON, ekonomide ve piyasada zaman zaman gündeme gelen bir kavram. Herkesin kendine göre bir balon tarifi olsa da aslında çağrıştırdığı şey aynı. Yani sokaktaki insan için de ekonomi profesörü için de balon üç aşağı beş yukarı aynı şeyi ifade ediyor. Balon varsa yanlış giden bir şeylerin olduğu ve ortada bir anormallik olduğu aşikar. Ekonomide balon oluşması aslında çok ciddi bir konu. Keza, 2008’de ABD’de emlak balonunun patlamasıyla küresel kriz çıkmıştı.
Balon kavramı küresel kriz patlak verdikten sonra da gündemden düşmedi. Merkez bankaları para musluklarını açınca “bol para ve ucuz faiz” dönemi başladı. Bu da varlık balonları oluşmasına sebep oldu. Hatta birkaç yıl öncesine kadar piyasada serotonin (mutluluk hormonu) etkisinden bahsediliyordu. Bu etki şu anda azalmış olsa da halen tümüyle silinmiş değil.
“KREDİLERİN MİKTARI SINIRLI”
Dünya ekonomisi için olduğu kadar Türkiye ekonomisinde de balon kavramı tartışılıyor. En çarpıcı örnek olarak ise son yıllarda yatırımların neredeyse yarısını oluşturan inşaat sektörü veriliyor. Emlak fiyatlarındaki aşırı artış ve kredi kullanımı eleştiri konusu oluyor.
Ekonomi tarihinde de yeri olan balon kavramı konusunda iktisatçılar kesin ve ortak bir tanım yapmıyor ve bu tür gelişmeyi ölçmenin zorluğuna dikkat çekiyor. Ekonomistlerin balonla ilgili en çok yaptıkları ortak tanım ise “spekülatif şekilde aşırı fiyat artışı”. Bir varlık fiyatının beş yıl boyunca maliyetinden daha yüksek oranlarda artması en büyük neden olarak görülüyor. Dünya ve Türkiye ekonomisinde birçok balon oluştuğuna dikkat çeken ekonomistlere göre, bu durum çok uzun süre sürdürülebilir değil. Kimi bu balonun patlayacağını savunurken kimi de tedbir alınarak bunun söndürülebileceğini vurguluyor. Uzmanlar, konut alımmda kullanılan banka kredilerinin az olması nedeniyle patlama olmayacağını ifade ediyor.
“HERKES HÜCUM ETTİĞİNDE TEHLİKELİ”
Piri Reis Üniversitesi IÎBF Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erhan Aslanoğlu, hiçbir iktisatçı ya da araştırma kurumunun balon tespiti yapamayacağını savunarak, ‘‘Bunun bir formülü yok” diyor. Buna karşın birtakım iddialar ve varsayımlar olabileceğini belirten Aslanoğlu’na göre, genelde 4-5 yıllık bir sürede – i a\u varlık fiyatlarında ta-1 rihsel ortalamaların üzerinde bir artış olması gösterge olarak kabul ediliyor. Bir formülü olmasa da fiyatların çok arttığı, satıcıların azaldığı ortamlar balonun yaklaştığı şeklinde değerlendiriliyor. Bu tür piyasalarda örneğin borsa-larda bu işle uğraşanlar bunun farkında olup rasyonel olarak devam edebiliyor. Yani balon oluştuğu halde devam edebiliyorlar. Bunu rasyonel bir spekülasyon olarak değerlendiren Erhan Aslanoğlu, fiyatlar artıyor diye varlıklara hücumun yaşandığı dönemlerin en riskli dönemler olduğunu ifade ediyor.
“TEDBİR ALINIRSA PATLAMAZ”
Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Deniz Gökçe ise, iktisatçıların elinde iki temel silah bulunduğunu söylüyor. Gökçe’ye göre bu silahlardan biri arz diğeri talep. Arz-talep arasındaki dengenin bozulması sonucu fiyatlar artar. Ancak konut balonu var deniliyorsa fiyatın çok artıp artmadığına bakmak lazım. Örneğin Boğaz kenarında ya da Bağdat Caddesi gibi yerlerde fiyatlar uçmuş olabilir. Ancak oralarda kaç kişi ev alabiliyor, kaç tane satılık ev var?
“Bir de dar gelirliler için yapılan evler var” diyen Deniz Gökçe’ye göre, ABD’de yaşanan mort-gage krizi de bu tür konut piyasasından çıktı. Buna karşın Avrupa’da büyük bir sorun oluşturmadı. Türkiye’de ise balo-Gökçe nun büyümesini engellemek için 2011 yılında Merkez Bankası ve BDDK ortak tedbirler aldı. Yüzde 40’a varan kredi artışını yüzde 17’ye düşürdü. Gökçe, “Doğru tedbir alındığında balon oluşmuş olsa da bu patlamaz” diyor.
“SÜRDÜRÜLEBİLİR DEĞİL”
Bahçeşehir Üniversitesi Dekanı Prof. Dr. Necip Çakır, borsada veya emlak piyasasında fiyatlarda maliyetlerden daha hızlı bir artış varsa ve bu durum birtakım kazanç fırsatları yaratıyorsa balonun oluşacağını söylüyor. Çakır’a göre, dünyanı nın her tarafında balon ve balonun patlayacağı kaygısı var. Örneğin, ABD’de kriz döneminde 7 binlerin altına inen Dow Jones Endeksi şu anda 17 binin üzerine çıktı. Bu balonun ta kendisi. Balonu yaratan maliyetine katlanmaz. Balonu yaratan satışını yapar ve çıkar. Alanlar da balonun aitlnda kalır. “Bu bir el değiştirme operasyonudur” diyor Çakır.
İstanbul’da konut fiyatlarının son bir yıl içinde yüzde 22 arttığına dikkat çeken Çakır, bunun sürdürülebilir olmadığını düşünüyor. İnşaat sektörünün Türkiye’de yatırımların yarısını oluşturmasının çok çarpık bir durum olduğunu ifade eden Çakır’a göre, 2004 yılında tekstilci, turizmci, kuyumcu işadamları inşaatçı olmuştu. Bunların çoğu şimdi yoklar. Şimdi de benzer süreç yaşanacak.
Borçluluk az, balon patlamaz
Eğer çok miktarda kredili işlem varsa ve bu kredilerin de belli bir tarihte geri ödenmesi gerekiyorsa ani satış dalgasında balon patlayabilir. Türkiye’de ABD’deki kadar bir mortgage işlemi yok. Bizde gayrimenkul alımlarında insanların aldıkları borçlar sınırlı. Yüzde 50-60’ını kendisi karşılıyor. Bir kısmını borç alıyor. Yüzde 90’ını borç alıyorsa o zaman leverage yani kaldıraç çok yüksek demektir ki, o vakit patlamalar şiddetli olur. Türkiye’de balon patlamasını olası görmüyorum. 0 kadar yüksek kaldıraçlı işlemler yok diye düşünüyorum. Hissiyatım bu yönde. Ayrıca reel faizin sıfırın altında olduğu zamanlar zaten balon patlamaz. Nasılsa fiyatlar enflasyon kadar artıyor diye bakılır.
Tarihte yaşanan bazı büyük balon örnekleri
■ Tarihte ilk ve en tuhaf balon 1600’lü yıllarda Hollanda’daki ‘Lale Çılgınlığı’dır. Hollanda’da o tarihte ortalama yıllık ücret 200 ile 400 gulden arasında değişiyordu. Lale soğanlarının fiyatı ise 200-250 gulden aralığına kadar fırlamış, yani bir çalışanın yıllık ücretine eşit hale gelmişti. Günün birinde her şey tersine dönüverdi. Lale sözleşmelerinin alıcısı kalmadığı anlaşılınca sözleşme sahipleri lale yetiştiricilerine sözleşme borçlarını ödeyemediler. Lale piyasası böylece çöktü ve fiyatlar hızla düştü.
■ 1920 yılında ABD’de posta kuponlarını kullanarak bu saadet zincirini bir sistem haline getiren Charles Ponzi, milyonlarca dolar kazanmıştı. Ancak sonu olmayan bu sistem çöküp de para yatıranlara paralarını ödeyemez hale gelince dolandırıcılıktan tutuklanarak hapse mahkum olmuştu. Bu sisteme Charles Ponzi’nin adından hareketle ‘Ponzi Oyunu’ adı veriliyor.
■ Türkiye’de 1980’li yılların başında görünümü farklı ama sonucu benzer bir gelişme yaşandı. Önceleri vatandaşların elindeki tasarruf bonolarını toplamaya başlayan ve kendilerine ‘banker’ adını veren kişiler sonradan vatandaşın parasını alıp onlara yüksek faizler vermeye başladılar. Bu bankerlerin aldıkları paraları daha yüksek getiri sağlayacak alanlara yatırmaları mümkün değildi. Çünkü böyle alanlar yoktu. Sistem son gelenin parasını ilk gelene faiz olarak ödemek üzerine kurulmuş bir saadet zincirinden ibaretti. Ve işlemesi için mutlaka sisteme her seferinde daha çok kişinin girmesi gerekiyordu. Günün birinde Maliye Bakanı bankerlerin devlet garantisi altında olmadığını söyledi. Yeni giriş olmayınca eskilerin de paraları ödenemez hale geldi. Sistem bir anda çöktü.
■ 2008 küresel krizi, ABD ve İngiltere başta olmak üzere gayrimenkul fiyatlarının şişirilmesinden kaynaklanan balonlar nedeniyle ortaya çıktı. Emlak fiyatları artıyor, emlak sahipleri kendilerini daha zenginleşmiş hissedip borçlanarak harcamalarını artırıyorlar, bu yaklaşım ekonomiye canlılık getiriyor ve emlak fiyatları daha da artıyordu. Herkes yatırım amacıyla ikinci, üçüncü gayrimenkulünü alıyordu. Büyüme hızı arttığı için herkes mutlu görünüyor, denetim görevleri ihmal ediliyordu.
Bu gayrimenkullerin günün birinde daha yüksek bedelle satılabileceği varsayımının gerçekleşmeyeceği anlaşılınca fiyatlar düşmeye ve balon sönmeye başladı.