Çalışmak! Çok çalışmak!
Üniversitelerdeki konuşma davetlerini genelde çok büyük bir keyifle kabul ederim. Bunun birkaç sebebi var. Birincisi, kendini genç hissetmek için harika bir yöntem. İkincisi, bu hayata geliş amacımızın dünyaya bir şeyler katmak olduğuna inananlardanım ve gençlere bir şeyler katmak, en azından bunun için çalışmak ruhuma iyi geliyor. Kariyer günlerindeki klasik sorulardan biri “Başarının sırrı nedir”. Bunun en kısa cevabı: “Çalışmak”. Biraz daha uzun cevabı: “Çok çalışmak”. Aslında çok basit bir cevap ama yerine getirmesi çok kolay değil. Çünkü bir defa çalışmak, dönemsel çalışmak yetmiyor. Bıkmadan usanmadan çalışmak gerekiyor. Ama bunu söylerken, çalışmayı salt fiziksel aktivite olarak yorumlamak en büyük hatalardan biri. Çalışmak deyince fiziksel olarak çalışmayı kast etmediğim malum. Kast edilen; aklını kullanmak ve bilimsel çalışmak.
Alarko Holding kurucularından rahmetli Üzeyir Garih’i ilk kez 1995 yılında ODTÜ Kariyer Günleri kapsamında üniversite ziyareti sırasında dinlemiştim. Benim kariyer hayatımı etkileyen 60 dakikaydı, diyebilirim. Özetle kendi başarı hikayesini anlatırken şöyle bir cümle kurdu Üzeyir Bey: “Bir şeyler başarmak istiyorsanız, çok çalışmadan başarmanız imkansız. Ancak bunu yapmak için bugününüz ve 35 yaşına kadarki 10-15 seneniz var. Zira bundan sonra aile hayatı, çocuk ve vücudun yaşlanması, eskisi gibi çalışmanıza imkan vermiyor! Dolayısıyla 35 yaşına kadarki kariyer çıkışınız, hayatınızın geri kalanını da belirliyor”. Çalışmaktan keyif almanın tek yolu sevdiğiniz işi yapmak. O yüzden kariyer seçimini yaparken kişinin kendini tanıması önemli. Yazının buraya kadarki kısmı gençlere tavsiyeler niteliğinde…
Üreten bir ekip kurmak
Çalışmak, şirketler ve ülkeler için yukarıdaki kadar basit değil. Zira zaman sının yok, ucu bucağı yok ve sadece bir alanda değil. Her alanda başanyı tutturmak yani çok çalışmak zorundasınız ve sürdürülebilirlik önemli. Sadece pazarlamada başanlı olmanız, çok çalışmanız, ürün iyi değilse anlamlı değil veya pazarlamayı iyi yapamıyorsanız sadece harika ürün yapmanızın da bir anlamı yok. Çalışan, üreten bir ekip kurmak, başarıya giden taşları dizmek demek.
2009 krizi Avrupa’yı sardığında Yunan bir arkadaşım ile sohbet ederken çok güzel bir özeleştiri yapmıştı. “Bizim bugün kriz içinde olmamız, uzunca zamandır ekonomiyi salt turizm üzerine kurmamız ve üretmeden üretirmiş gibi yapmamızdan kaynaklanıyor. Halbuki Türkiye’nin birçok alanda üreten şirketleri ve çalışkan insanları var” demişti. Her ne kadar bu sözler bir Türk olarak gururumu çok okşasa da, hala çevremde az çalışarak çok para kazanmanın hayalini kuran birçok insanın olduğunu görünce kızmadan edemiyorum.