KONUMUZ meyve çekirdeklerinin ve bazı kuruyemişlerin yağları, önce bahsedeceğimiz konunun kategorik özelliklerini belirtmek açısından tipik bir örnekle başlayalım: ‘Hindistancevizi’ tüm dünyada dev bir ürün olarak yaygın olarak biçimde yeniyor ve kullanılıyor; Uzakdoğu’dan Amerika’nın batısına kadar da özel yağıyla ün salmış durumda.
Bu sıra dışı yağ cevizin içindeki beyaz etli kısımdan baskı yoluyla elde ediliyor. ‘Artrit’, ‘alzheimer’, ‘diyabet’ gibi hastalıklara karşı koruma faktörleri taşıdığına inanılıyor.
Literatüre göre de kilo vermeye yardımcı oluyor, yaşlanmayı yavaşlatıyor.
Oysa Hindistancevizlerinde mevcut kalorinin yüzde 84’ü doymuş yağdan oluşuyor. Son zamanlara kadar bu denli doymuş yağın çok zararlı olduğuna inanıldı ve inanılmaya da devam ediliyor. Tereyağında bile bu oran 63, zeytinyağında ise sadece yüzde 14 dolaylarında. Bu inanç doğru mu? Evet doğru. Ama daha sonra görüldü ki, yararı ne olursa olsun bitkisel doymuş yağlardan günümüzde de ısrarla kaçınmak gerekiyor.
İşte bu gerçeklerden yola çıkan araştırmacılar bazı bitkisel yağların bugün çok da bilinmeyen bambaşka sağlık özelliklerini keşfetmiş bulunuyorlar. Doymuş yağ içeriği yüksek bitkisel yağları tüketmek yerine, şimdi aşağıdaki yağları önemsemenin artık bir gereklilik olduğunu söylüyorlar. Bunlar kalp ve damar sağlığına zeytinyağı kadar yararlı, hatta hiç bilinmeyen bazı üstünlükleriyle öne geçecek kadar zengin içeriğe sahipler. Peki, nedir bunlar?
ÇEŞİDİ EN ZENGİN ÜLKELERDENİZ
En başta bildiğimiz badem var. Kuruyemiş yağlarının en önemlilerinden ‘prunus dulcis’ ya da ‘amigdalus communis’ denilen badem çekirdeğinden çıkarılan doğal yağ; cilde saçlara, tırnaklara olağanüstü yararlı. Bazı türleri gıda olarak da tüketiliyor. Tıbbi gıda sertifikasındaki verilere göre kolesterolü dengeliyor, ‘HDL’yi (iyi kolesterolü) düşürmeden insan organizmasında sağlıklı bir denge sağlıyor.
Badem iyi bir ‘E Vitamini’ deposu aynı zamanda. Diyabete yararlı olduğu yayınlanan son literatürle tescillenmiş durumda. Gıdaların tümüyle iyi geçiniyor. Aç karnına içildiğinde doğal bir laksatif haline geliyor. Badem sütünden üretilen yoğurt ve peynirler ise başta hayvansal gıda tüketemeyenler için epey revaçta. Son yıllarda yine aynı familyadan ‘acıbadem’ olarak bilinen benzer türün içindeki acı ‘cyanide’ (siyanid) maddesi giderildiğinde benzer amaçlar için de kullanılabiliyor.
Ceviz yağını da unutmamak lazım. ‘Pecan’ (Pikan) adı verilen Amerikan cevizi de aynı amaçla tüketilebiliyor. Bunlar dünyanın en yüksek Omega-3 kaynaklarından biri. Çoğu kez salatalarda pişirilmeden tüketilmesi önerilse de kurabiye, kek, pasta ve aramalı ekmeklerde çokça kullanılıyor. Çiğ ceviz içeriğinin insan beynine benzemesi hiç de boşuna değil sanki; soğuk sıkım ceviz yağlarının doğrudan insan beynine ve beyindeki nöronların sağlıklı işleyişine katkıları inanılamaz buluşlarının odağında. Sinirler arasındaki iletişimi güçlendiriyor, sinir ağlarının normal çalışmasını sağlıyor.
Marifetleri bunlarla sınırlı değil; yaşa bağlı hafıza geriliğinin giderilmesine yardımcı oluyor, içerdiği Omega-3 sayesinde unutkanlığı gideren ilaçların potansiyel gücünü arttırıyor. Diğer tüm sağlıklı yağlar gibi kalp ve damar sağlığına da katkı sunuyor. Bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi konusunda ise epey önemli özellikleri var.
Amerika’da içerik açısından bizim cevizlerimize benzeyen ancak daha tatlı olan ‘Pecan’ türü cevizler ‘antiaging’ özelliğiyle yaşlılığa karşı kullanılıyor. (Geçmişte ‘Algonquin Kızılderilileri’ cevizin etkisiyle yüzleri asla buruşmuyor, güç olarak da daima genç kalabiliyorlardı) Şimdi bu özelliğiyle ceviz yağı çok pahalı kremlerin formülünde yer alıyor. İçerik açısından normal cevizlerden pek farklı olmadığı son araştırmalarla anlaşılmış bulunuyor.
BU TOPRAKLARIN ÜRÜNLERİ
Gelelim bizim muhteşem fındığımıza: Dünyanın en büyük üreticisi olarak fındık yağlarımızı da özel ambalajlarda dünyaya başarıyla sunuyoruz. Bu ürünler başlı başına bir iksir. Yapılan küresel araştırmalarda en çok aranılan ve fiyat açısından en yüksek iki yağ var; biri Antepfıstığı yağı, diğeri ise Karadeniz orijinli bizim fındık yağlarımız. Bunlar yalnız sağlık amacıyla değil, gurme pastacılık ürünlerinde de lezzet arttırıcı olarak kullanılıyor.
Uzun yıllardan bu yana tarımı yapılan fındıklarımızdan elde edilen soğuk sıkım yağlar ise yalnız gıda sektöründe değil, kozmetik endüstrisinde de çokça kullanılmaya aday. Aromatik özelliğiyle tat ve koku içeren ‘yağ kapsülleri’ dev bir pazar oluşturmak üzere. İtalya bu konuda şimdilik başı çekiyor. Oysa bu olağanüstü yağın en yararlı formları (fındık sütü gibi) Karadeniz Bölgesi fındıklarından elde ediliyor. En kısa sürede bu kozmetik aktif madde konusunu markalaştırıp dünya pazarlarına sunanlar hemen öne geçecektir.
Ülkemizde yetişen Antepfıstıklarının da benzer özellikleri var. Yine soğuk sıkımla elde edilen bu yağlar Amerika’da önemli bir pazar oluşturan ve kozmetik endüstrisinde yeri giderek büyüyen yerel ‘pistachio’ yağlarından çok daha kaliteli. Soğuk sıkımla elde edilen bu yağlar tipik ihraç ürünü aynı zamanda. Soğuk sıkım Antepfıstığı yağlarının sağlık yararları ise tartışılmıyor; içeriğindeki iutein’ ve ‘carotenoid’ler en kalitelisinden bizim topraklarımızda yetişen Antepfıstığı yağlarında var.
Son yıllarda soğuk sıkım kabak çekirdeği yağları da yükselişe geçmiş durumda.
Kabak çekirdeğinin konsantre hale getirilmiş ezmeleri önemli pazar hacmine sahip; hem gıda hem de krem formunda kozmetik ürünlerde çokça kullanılıyor. Bu yağın bir diğer özelliği gıdaların glisemik indeksini düşürerek normal hele getirmesi. Bu niteliğiyle tıp ve eczacılık alanlarında yeni buluşlara yol açacak gibi görünüyor.
Özet olarak şunu şimdiden söylemekte yarar var: Bu konulara eğilen girişimcilerimiz yalnız iç piyasada değil uluslararası pazarlarda da önemli paylara sahip olabilirler. Bizim bitkisel değerlerimiz ve buluşsal merakımız yeni pazarların oluşmasına ciddi katkılar sunabilir.
Bu vesileyle tüm okurlarımızın yeni yılını en iyi dileklerimle kutluyor, sağlık ve başarılar diliyorum.
NUR DEMÎROK