Dikkatler enflasyonun seyrinde
ABD’de gündeme gelen destek paketi küresel risk iştahını destekleyen temel gelişmeler arasında yer alırken, destek paketine ilişkin güç kazanan beklentiler aynı zamanda ilerleyen süreçte ABD’de enflasyonun hızlı bir artış kaydedebileceğine dair endişeleri de artırdı, ileriye yönelik tahminlere baktığımız zaman enflasyonda daha hızlı ve kontrolsüz bir artış olabileceğine dair beklentilerin ön plana çıktığı ve bu durumun etkisiyle ABD’nin uzun vadeli tahvil faizlerinde yükselişlerin hız kazandığı görülüyor. Salgının olumsuz etkileriyle mücadele edebilmek ve ekonomileri desteklemek adına hem parasal hem de mali önemli destekler bu zamana kadar devreye alındı.
Küresel çapta faiz oranlarının tarihi düşük seviyelerde olduğu, çok ciddi parasal genişleme programlarının uygulandığı ve mali desteklerin devreye alındığı bir sürecin içerisinde bulunuyoruz. 2008 finansal krizinden sonra tüm dünyada parasal genişlemeyi yaşamış olsak da bu durumu o dönemden ayıran temel olgu, ekonomik gerekçelerden ziyade bu sıkıntılı sürecin salgın gibi bir faktörden kaynaklanıyor olması ve 2008 sonrası döneme kıyasla bu dönemde hem parasal hem de mali destek adımlarının daha eşgüdümlü olarak atılmasıdır. 2008 krizi sonrasındaki parasal genişlemeler dünyada enflasyon oluşturma konusunda çok ciddi bir etki yaratmazken, bu durum elbette bölgeden bölgeye farklılık arz etti. Ancak yukarıda belirttiğimiz gibi bu süreçte parasal ve mali adımlar daha eşgüdümlü bir şekilde atılırken, mali desteklerin enflasyonist bir baskı oluşturup oluşturmayacağı takip edilmesi gereken önemli bir kriter olacaktır.
Daha önceki dönemde para politikasının enflasyon oluşturmada görece başarısız kalması belirli ölçüde likidite tuzağı teoremiyle açıklanabilirken, bu dönemde mali destekler bu tuzağı kırarak enflasyon tarafında daha ciddi yükselişleri ve enflasyonist bir dönemi beraberinde getirebilir.
Son dönemde başta ABD’de olmak üzere artan enflasyon endişeleri geçen hafta ABD’de açıklanan ÜFE rakamının ocak ayında beklentilerin oldukça üzerinde güçlü bir seyir kaydetmesine bağlı olarak tekrar gündeme geldi. Ayrıca St. Louis Fed Başkam James Bullard’ın “Bu yıl enflasyonda yükseliş bekliyorum” sözleri de bu taraftaki endişeleri artırdı. Özetlemek gerekirse, ABD’de getiri eğrisinde gözlenen dikleşme ve geleceğe dair enflasyon tahminlerinde gözlenen artış başta ABD olmak üzere küresel çaptaki enflasyon rakamlarının önemini artırıyor. Enflasyonun izleyeceği seyir, merkez bankaları ve hükümetlerin ekonomileri desteklemek adına attıkları adımlar üzerinde etkili olacağından bu cephedeki gelişmelerin ayrı bir pencerede izlenmesi gerekiyor.
KÜRESEL GÜNDEMDE DEĞİŞİM YOK
ABD tarafında ekonomik destek paketine dair gelişmeler ve haber akışları ön planda kalmaya devam ediyor. Pakete ilişkin görüşmeler devam ederken, bu husustaki gelişmeler fiyatlamalar ve risk iştahı üzerinde etkisini sürdürecektir. ABD Hazine Bakam Janet Yellen, 1.9 trilyon dolarlık destek paketiyle ilgili olarak destekleyici söylemlerini sürdürdü. Son dönemde teşvik paketine ilişkin güç kazanan beklentilerin yanında küresel çapta vaka sayılarındaki gerileme eğilimi de risk iştahını destekleyen bir gelişme olarak karşımıza çıkıyor. Devam eden aşılama çalışmaları da ileriye yönelik olumlu beklentilerin gücünü korumasına katkı sağlıyor.
Geçen hafta Avrupa Birliği’nin Pfizer ve BioNTech’in geliştirdiği koronavirüs aşısından 200 milyon doz daha almak için anlaşmaya vardığına ilişkin açıklama ile Biden yönetimiyle birlikte ABD’de aşılama temposunun hız kazandığına ve yeni dönemde aşı teslimatlarının yüzde 23 artış kaydettiğine ilişkin haber akışı öne çıktı. Aşılama çalışmalarının devamlılığı ve bu konudaki olumlu gelişmeler salgının kontrol altına alınması açısından önem taşıyor.
Geçen hafta Fed’in 26-27 Ocak’ta gerçekleşen toplantısına ilişkin FOMC tutanakları yayımladı. Fed’in bilançosundaki genişlemenin finansal koşulları önemli ölçüde rahatlattığına ve ekonomiye destek sağladığına dikkat çekildi. Bununla birlikte ekonomik koşulların uzun vadeli hedeflerin uzağında olduğunu ve hedeflere ulaşılıncaya kadar destekleyici politika duruşunun devam etmesi gerektiğini ortaya koydu, özetle, ABD’deki destek paketine ilişkin beklentiler, genişlemeci politikaların devam edeceğine dair verilen mesajlar, aşılama çalışmaları ve vaka artış ivmesindeki yavaşlama küresel risk iştahını desteklerken; salgın kaynaklı endişeler, sıkı tedbirler ve enflasyon endişeleri önemli risk unsurlarıdır.
TCMB GÜÇLÜ DURUŞUNU SÜRDÜRÜYOR
18 Şubat Perşembe günü gerçekleşen şubat ayı toplantısında Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), piyasadaki beklentilere paralel olarak faiz oranlarında değişikliğe gitmedi ve politika faizi yüzde 17.00 olarak korundu. TCMB’nin yayınladığı açıklama metnindeki ifadelerin büyük oranda bir önceki metinle uyumlu ve benzer olduğu görüldü. TCMB, sıkı para politikası duruşunun kararlılıkla uzun bir müddet sürdürüleceğini ve gerekmesi durumunda ilave parasal sıkılaşma yapılacağını belirtti. Bunun dışında karar metninde, “Kalıcı fiyat istikrarı ve yüzde 5 hedefine varıncaya kadar, para politikası faizi ile gerçekleşen/ beklenen enflasyon arasındaki denge, güçlü dezenflasyonist etkiyi koruyacak şekilde kararlılıkla sürdürülecektir.” ifadesi ön plana çıktı. Bu cümleye önceki PPK metninde yer verilmese de ocak sonunda açıklanan enflasyon raporunda yer verilmişti.
TL’de istikrar korunabilirse bahar aylarında zirve seviyesinin görülmesinin ardından enflasyonda düşüş trendinin başlayabileceğini ve TÜFE enflasyonundaki gerilemeye paralel olarak yılın ikinci yarısında bir faiz indirim sürecinin başlayabileceğini değerlendiriyoruz. Ancak bu tarafta TCMB’nin verdiği güçlü mesajlar ve sıkı duruşun uzun vadede korunacağı ifadeleri dikkate alındığında reel faizin korunarak kademeli indirimlerin geleceğini ve enflasyondaki düşüşü destekleyecek sıkı duruşun korunmaya devam edeceğini beklentileri ön planda kalmaya devam ediyor.
TL’DEKİ OLUMLU HAVA KORUNUYOR
Kasım ayında ekonomi yönetiminde gerçekleşen değişimler, yapısal reform mesajları, TCMB’den gelen güçlü mesajlar ve ilerleyen süreçte yapılan faiz artırımları ile yurt içinde güven ortamının artış kaydettiği ve başta Türk Lirası olmak üzere TL varlıklarda değer kazanımlarınm ön plana çıktığı görüldü. Ocak ayının son haftasında gerçekleşen yılın ilk Enflasyon Raporu toplantısında TCMB Başkanı Naci Ağbal, para politikasındaki sıkı ve ihtiyatlı duruşun enflasyonda yüzde 5 hedefine kadar uzun bir süre kararlılıkla sürdürüleceğine ilişkin vurgusunu yinelerken, erken bir faiz indirimi yapılmayacağı yönünde de güçlü mesajlar verdi. Sıkı duruşun korunacağına ilişkin vurgu ve kararlı duruş geçen haftaki TCMB toplantısında ve karar metninde de bir kez daha teyit edildi.
Geçen hafta Dolar/TL kurunda 7’li seviyelerin altındaki seviyeler test edilirken, yılın ilerleyen bölümünde TCMB’nin sıkı duruşunu devam ettirmesi, 2021 genelinde doların küresel çapta zayıf bir seyir izleyeceğine dair beklentiler, risk iştahındaki güç kazanımıyla gelişmekte olan ülkelere para girişlerinin hız kazanma ihtimali, yurtiçinde bahar ayları itibariyle enflasyonda düşüşün başlayacağına ilişkin tahminler Türk Lirası’nda istikrarlı ve güçlü görünümün sürmesine katkı sağlayabilecek temel faktörler olarak sıralanabilir.
Ancak salgın kaynaklı endişelerin risk iştahını ve gelişmekte olan ülke varlıklarını baskılaması, ABD’de enflasyonun beklenenden daha hızlı ve kontrolsüz bir artış kaydetmesi ile bu durumun doların değer kazanmasına yol açması ile Türkiye’nin dış ilişkilerinde tansiyonun artış kaydetmesi yukarı yönlü risk unsurlarıdır. Son olarak geçtiğimiz iki haftada yurtiçi yerleşiklerin döviz mevduatları 3,2 milyar dolar azalış kaydederken, 12 Şubat haftası itibariyle yurtiçi yerleşiklerin döviz mevduatları 2,7 milyar dolar artış görüldü. Kur cephesinde geri çekilmelerin devamlılığı açısından geçtiğimiz haftalarda görülen ters dolarizasyonun devam etmesi ve bu eğilimin (aynı zamanda TL’ye olan güvenin) güç kazanması noktasında yapısal reform adımları önem taşıyor.
BIST-100’de volatilite arttı
Ocak ayının son bölümünde satıcılı bir seyrin izlendiği Borsa İstanbul’da şubat ayı içerisinde yurtdışındaki toparlanmanın katkısıyla genel olarak yukarı yönlü bir seyir etkili oldu. Şubat ayının ilk haftasında alım iştahı daha güçlü seyrederken, son dönemde ise alım iştahındaki zayıflama ve teknik indikatörlerde gözlenen yorulma emareleri dikkat çekiyor. Önceki hafta 1.550 seviyesi üzerinde tutunma sağlamakta zorlanan ve günlük bazda kapanış gerçekleştiremeyen BIST-100 Endeksi, geçen haftaya olumlu bir başlangıç yaparak pazartesini gününü 1.562 puandan tamamlamayı başardı. Ancak haftanın devam eden bölümünde endekste volatilitenin artış kaydettiği görüldü. Geçen haftanın ikinci bölümünde yurtdışı piyasalarda zayıflayan görünüm de endeksteki yükselişleri sınırlayan bir gelişme oldu. Dalgalı bir seyrin izlendiği ve gün içi volatilitenin artış kaydettiği BIST-100 Endeksi cuma günü etkili olan alımlarla haftayı yüzde 1.42’lik bir yükselişle 1.560,34 puandan tamamladı. Endekste yukarı yönlü seyrin devamlılığı açısından 1.550 üzerinde tutunmanın korunması önem taşımaktadır. 1.150 üzerinde kalındığı sürece tarihi zirvenin bulunduğu 1.582 seviyesi direnç olarak takip edilebilir. Tarihi zirvelerin gündeme gelmesi durumunda endekste yeniden 1.600-1.640 aralığı konuşulmaya başlanabilir. Ancak bu tarafta yükselişlerin genele yayılan alımlarla ve işlem hacmiyle desteklenmesi önem taşıyor. Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi teknik indikatörlerde yorulma emarelerinin görüldüğü ve sektörel hareketlerin yaşanabildiği endekste, risk iştahı ve yurtdışı hisse piyasalarındaki görünümü bozulması ve satış baskısının artış kaydetmesine bağlı olarak yaşanabilecek düşüşlerde 1.550 seviyesi ilk önemli destek noktası olup, devamında 1.535 ile 1.525-1.519 aralığı destek konumunda bulunmaktadır. 1.525-1.519 destek bölgesinin kırılması ve bu bölge altında kapanışların görülmesi durumunda endeksteki satış baskısının artış kaydedebileceğini ve 1.500 altındaki seviyelerin yeniden gündeme gelebileceğini değerlendiriyoruz.
ONURCAN BAL