E-Sporun ekonomik varlıkları
E-SPORUN ekonomik varlıklarını incelemeye devam ettiğimiz bu haftaki konumuz, e-sporcunun önüne sunulan ürünler ve bu ürünlerin üretim değerleri. Aslında, 2008 yılma kadar masaüstü ve konsol hâkimiyeti ile geçen bu pazarın son 10 yıllık müdavimi mobil oyunlar. Bugünkü gelirin yüzde 50’sinden fazlasını elinde tutan mobil oyun pazarında, birçok genç girişimcinin çok kısa zamanda ve basit tekniklerle ürettiği oyunlar zirveyi tutuyor. Peki, elde edilen gelir nasıl şekilleniyor ona bakalım…
İKİ GÜZEL ÖRNEK
tik bilgisayar oyununun üretiminin üstünden neredeyse 70, e-sporun resmi anlamda bir kimlik kazanmasının üstünden ise tam 21 yıl geçti. Bu sürede, baş aktör olan oyunlar da çok sayıda teknolojik değişim yaşadı. Grafikler, oyun mekanikleri ve eğlenceye yönelik türler değişirken, bunları oyuncunun önüne getiren donanımlar da aynı ölçüde büyüdü. Bu büyüme Intel’in kurucu ortaklarından Gordon Moore tarafından ortaya atılan ünlü Mo-ore Yasası ile açıklanıyor. Anlatılmak istenen şu: Bir mikroçipe her iki yılda bir, iki kat daha fazla transistor yerleştirilir. Bu ne demek? Her iki yılda bir, bir önceki sürümün fiyatının düşmesi demektir. Ama diğer yandan, yeni üretimin sürekli biçimde kendi ederini koruması anlamını da taşıyor. Oyunlar açısından bakıldığında, sadece donanımların değil, üretilecek olan yeni donanıma uygun oyunun da piyasaya eş zamanlı sürütebilmesinin önü açılıyor. Bizim karşımıza da haliyle her geçen zaman bilgisayarın donanımını üst seviyelere doğru zorlayan bir ekosis-tem çıkıyor. Oyuncunun günceli yakalayabilmesi içinse düzenli aralıklarla yeni donanımı satın alması gerekiyor.
“Planned obsolescence”, yani planlanmış yıpranma olarak çevirebileceğimiz duruma benzese de, aslında sonuç oyuncunun gerçekçi ve daha iyi bir performansa ulaşmasını sağlayan bir üretim mekaniğini doğuruyor. Ama bu durum yine de satış başarısı yakalamak için yeterli değil. Çok yüksek donanım gereksinimleri, her zaman yüksek satışlar doğurmuyor.
Çok kısa bir sürede milyonlarca oyuncu kitlesine ulaşmış olan Angry Birds ve Flappy Bird oyunlarını buna örnek gösterebiliriz.
10 yıllık geçmişe sahip bir oyun mekaniğine sahip olmalarına rağmen, yeniden yorumlanan bir türün, onlarca büyük yatırım arasından sıyrılıp parlamasının ise birkaç nedeni var. Birinci neden, basitliğin kullanıcı refleksi ile doğru konumlandırılması. Yani 10 yıl önceki cihaz ile bugünkü bir değil. Dolayısıyla, kullanıcılara çok daha rahat bir ortamda eğlenme fırsatı sunulabiliyor. ikinci nedeni, karmaşa için yaratılan basitlik. Görsel elemanlarının çok parlak, anlamsız denebilecek derecede efektler barmdırsa da, oyun mekaniği bundan etkilenmiyor. Üçüncü ve en önemli neden ise, doğru bir pazarlama hamlesi. İnternet sitesinden, sosyal medyadaki haberlerine kadar her şeyin mümkün oldukça kısa, özet ve kolay okunur cinsten olduğu bir kampanyanın yürütülmesi. Netice nedir diye baktığımızda, geniş yaş aralığında bağımlılık yapar derecesine gelmiş sonuçlarla karşılaşıyoruz.
GENÇ GİRİŞİMCİ PARLAK OYUN FİKRİ ARIYOR
Milyonlarca kişiye ulaşan bir oyunu tasarlamak o kadar kolay bir iş değil. Ya da o tip bir oyunun tasarlandığı bir lokasyonda yüksek gelir elde etmek de aynı şekilde bir zorluğa sahip. Eğer önemli bir oyun stüdyosunda, ışıklandırma, kaplama, karakter ve çevre tasarımı gibi ana rollerde çalışılıyorsa yıllık gelirin 70 bin doları bulduğu bilinmekte. Eğer sıfırdan bir oyun tasarlanacak deniyorsa da, uzmanlar köşede bir miktar birikiminiz olması gerektiğini tavsiye ediyor. Çünkü oyun tasarımı, programlama ve çizim gibi ayrı başlıkları içermekle birlikte; her ikisini de tek başına yapabilen pek az kişi pazarda tutunabiliyor. Mali açıdan 10 bin dolara yakın bir sermaye ile harikalar çıkaran örnekler söz konusu. Ama iş sadece parada bitmiyor. Önemli olan, geçmişte uygulanmış bir fikre inovasyon katabilecek ya da sıfırdan bir fikir ortaya koyabilmek. Günümüzün örneklerinde paranın inovasyon üzerinden geldiğini görüyoruz. Çünkü tutmayacak oyun mekaniği, daha tasarım aşamasında kendini belli ediyor.
Çoğu girişimci de risk almaktansa, uygulanmış fikirleri törpüleyip yeniden uygulamaktan çekinmiyor. “Freemium” adıyla bildiğimiz, oyunun ücretsiz olup; içerisinde satın almalar barındırması bile bu mentaliteye dayanıyor. Bugün sanal perakendecilerde karşılaşılan pek çok oyunu ayakta tutan da tam olarak bu.
Önümüzdeki hafta Türkiye’den üç önemli haberin detayına gireceğiz. Avrupa yolcularımız, E-Spor Federasyonu’ndan gelen haberler ve Ocak ayındaki organizasyonlar hakkında konuşacağımız yazıda, 2019’da bizi neler bekliyor ona değineceğiz. Güzel bir hafta geçirmenizi dilerim…
Ali Efe İralı