Enflasyon muhasebesi beklentisi artıyor
Enflasyon muhasebesi, iş dünyası tarafından uzun yıllardır hep bir beklenti olarak hiç gündemden düşmedi. Bugüne kadar getirilen sınırlı düzenlemeler ise, özellikle yüksek enflasyon dönemlerinde beklentileri karşılayamadı…
ENFLASYON, para değerinin düşmesi sonucu mal ve hizmetlerin satın alınmasında ortaya çıkan fiyatların sürekli olarak artış göstermesi sonucu hayat pahalılığının yaşama yansıması olarak biliniyor. Bunun sonucu olarak toplam mal ve hizmet arzının toplam talebi karşılayamaması enflasyonun en belirgin özelliği olsa da, vergilerde artış ile devalüasyonlar ve faiz oranlarının yüksekliği enflasyonu tetikleyen unsurlar olarak sıralanıyor. Ülkemizde, uzun yıllardır yaşanan enflasyon ile çeşitli yöntemlerle mücadele ediliyor. Yüksek enflasyon dönemlerinde, mali tabloların uluslararası muhasebe standartlarına uygun olabilmesi için enflasyon muhasebesine ilişkin, çeşitli zamanlarda düzenlemeler veya yaklaşımlar olmuş ancak, gelinen noktada sağlıklı bir uygulamaya geçilemediği görülüyor. Kapsamlı bir enflasyon muhasebesi yerine,
2004’te getirilen “Enflasyon Düzeltmesi” modeli bir defalık bir uygulama olmaktan öteye gidemedi. Yasada öngörülen enflasyon oranları gerçekleşmeyince uygulaması da olamadı.
MEVCUT VE SON DÜZENLEME
En son, 30 Aralık 2003 tarih ve 25332 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren, gelir ve kurumlar vergisi matrahlarının tespitinde enflasyon düzeltmesi yapılmasına ilişkin “Vergi Usul Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ve Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında 5024 Sayılı Kanun” 1 Ocak 2004 tarihi itibariyle yürürlüğe girerek önemli bir düzenleme yapıldı.
Buna göre, “Kazançlarını bilanço esasına göre tespit eden gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri fiyat endeksindeki artışın, içinde bulunulan dönem dâhil son üç hesap döneminde yüzde 100’den ve içinde bulunulan hesap döneminde yüzde 10’dan fazla olması halinde malî tablolarını enflasyon düzeltmesine tâbi tutarlar.
Enflasyon düzeltmesi uygulaması, her iki şartın birlikte gerçekleşmemesi halinde sona erer” şeklinde bir düzenleme yapılarak enflasyon düzeltmesi uygulaması getirilmiş ve daha önce uygulanmakta olan yeniden değerleme değer artış fonu uygulaması da yürürlükten kaldırılmıştı. Ancak getirilen enflasyon düzeltmesinde, her iki şartın birlikte aranması gibi ağır koşullar nedeniyle sağlıklı bir uygulama gerçekleşemedi.
25 Mayıs 2018 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7144 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’na Geçici 31. Madde eklenmiştir. Yapılan düzenlemeyle tam mükellefiyete tabi ve bilanço esasına göre defter tutan gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerine maddenin yürürlük tarihi itibariyle aktiflerinde kayıtlı bulunan taşınmazları 30.09.2018 tarihine kadar yeniden değerlemeye tabi tutma imkânı tanınmış bulunuyor. (Bu konuda detaylı yazımızı, Para Dergisi’nin bu yılki 21 inci sayısında bulabilirsiniz.)
Bu uygulama, şirket aktifinde kayıtlı taşınmazlara enflasyon düzeltmesi yerine değer artışını yüzde 5 oranında vergilendirmek suretiyle 30 Eylül 2018 tarihine kadar “yeniden değerleme” imkanı getiriliyor. Geçici bir madde ile getirilen bu düzenleme, 2005 yılından bugüne bir defalık olmak üzere sadece taşınmazlar için yeniden değerleme yapılmasını öngörüyor.
DÜZENLEMELER UYGULAMADA YETERLİ DEĞİL
2003 yılında getirilen “enflasyon düzeltmesi” ve 2018 yılında getirilen “taşınmazların yeniden değerlemesi” müesseselere bu güne kadar uygulamada pek karşılığını bulamadığı görülüyor. Şöyle ki…
■ Birinci uygulama olan enflasyon düzeltmesi, koşullarının ağır olması nedeniyle bir yıldan fazla uygulanamadı. Burada önerilen, “içinde bulunulan dönem dâhil enflasyonun son üç hesap döneminde yüzde 100’den fazla olması” koşulunun aşağıya çekilmesidir.
■ İkinci uygulama olan taşınmazların yeniden değerlemesi, geçici bir uygulama olması, sadece taşınmazları kapsaması ve alınacak yüzde 5 vergi oranının yüksek olması nedeniyle yaygın uygulama alanı bulamadı. Uygulamadan yararlanmak için müracaat süresi 30 Eylül 2018 tarihinde sona erecek bu uygulama için öneriler ise, uygulamanın kalıcı olması ve vergi oranının düşürülmesi olarak sıralanabilir.
9 Temmuz 2018 tarihinde çıkan 700 sayılı KHK’nın 46’ncı maddesiyle Vergi Usul Kanunu’nun 298 inci maddesindeki değişiklik yetkisi Cumhurbaşkanına verildi. İlgili 298’inci maddede yer alan düzenleme ise, “Cumhurbaşkanı, bu maddede yer alan yüzde 100 oranını yüzde 35’e kadar indirmeye veya tekrar kanunî seviyesine kadar yükseltmeye, yüzde 10 oranını ise yüzde 25’e kadar çıkarmaya veya tekrar kanunî seviyesine kadar indirmeye yetkilidir” düzenlemesinin uygulamasına yönelik yeni bir düzenleme ile enflasyon muhasebesi beklentilerini artırmış bulunuyor.
TALHA APAK