Faizde ölçülü indirim talebi
Seçimlerin ardından para piyasalarında bahar havası yaşanıyor. Döviz ve faizde gevşeme devam ediyor. Ekonomistler, faiz indirim çağrısı’yla ilgili olarak ölçülü indirimden yana…
YEREL seçimlerin geride kalmasıyla piyasalar nihayet rahatladı. Döviz ve faizde gevşeme sürerken, beklentiler de olumluya dönüyor. İyimserlik havasından büyüme tahminleri bile etkileniyor. Yakın zamana kadar kırılganlık ve düşük büyüme süreci konuşuluyordu, artık 2014 yılı için büyüme tahminleri yukarı revize ediliyor. Büyümeyi etkileyen önemli faktörlerden biri de kuşkusuz faiz oranları. En son 28 Ocak’ta Merkez Bankası döviz kurundaki dalgalanmaya karşı sert bir artış yapmıştı. Politika faizi bu hamleyle yüzde 10’a çıkmıştı. Ancak gelinen noktada, bu kez gündemde faiz indirimi var. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Merkez Bankası’na yaptığı çağrıyla gündeme gelen faiz indiriminin şartları tartışılıyor. Merkez Bankası’ndan olumlu sayılabilecek bir tepki geldi. Keza Başkan Erdem Başçı, kademeli bir indirim olabileceği mesajı verdi.
Belirsizliğin ortadan kalkmasıyla piyasada bir anda bahar havası oluştu. Gösterge tahvilin bileşik faizi dört ayın ardından tek haneye geriledi. 2.09’un altına inen dolar kuru ise yılın en düşük seviyesini görmüş oldu. Türkiye’ye yabancı sermaye girişi devam ederken Borsa İstanbul’da yükseliş dikkat çekiyor.
Ekonomistler ise, makro hedeflerin tutturulması açısından şu anki faiz seviyesinin yüksek olduğuna dikkat çekiyor, şartlar oluşması durumunda faizlerde bir indirim yapılması gerektiği görüşünü savunuyorlar. Ancak bunun ölçülü olması gerektiğini belirtiyorlar. Buna karşın, döviz kuru ve dolayısıyla da enflasyon üzerindeki etkilerinden yana ise endişelerini dile getiriyorlar.
“İNDİRİLMESİ YERİNDE OLUR”
Piri Reis Üniversitesi İİBF Dekanı Prof. Dr. Oral Erdoğan, mevcut durumda küçük oranlı bir faiz indiriminin tek bir fak-tor olarak değiştirilmesinin genel denge v açısından çok etkili olmayacağını düşünüyor. Buna V karşın atılacak adımların orta ve uzun vadeli büyüme, istihdam ve cari denge hedefleriyle birlikte değerlendirilmesi gerektiğini söylüyor.
Erdoğan’a göre, böyle bakıldığında açıklanmış hedefler açısından faiz seviyesi yüksek duruyor. Ölçülü de olsa indirilmesi yerinde olur. Bu arada TL’de son dönemdeki değerlenmeye de dikkat çekerek, “İsteyenleri tekrar düşünmeye davet ediyorum” diyor. Global olarak piyasalarda negatif algılamanın bir süreliğine durulduğunu belirten Oral Erdoğan, bu nedenle faizdeki küçük indirimin dövizin değer artışına etkisinin fazla olmayabileceğini vurguluyor. Enflasyon cephesinde ise daha çok global etkiye dikkat çekiyor. Erdoğan, faizlerde indirime, paralel global sermaye hareketinde önemli bozulma olmadığı taktirde büyümenin pozitif etkileneceğini da kaydediyor.
Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Deniz Gökçe ise, piyasada tam olarak ne olduğunu en iyi bilecek kurumun Merkez Bankası olduğunun altını çiziyor. Gökçe, bunun dışında kimsenin şartların uygun olup olmadığını o ölçekte bilemeyeceğini savunuyor. Gökçe’ye göre, en iyi veri seti Merkez Bankasının elinde. Merkez Bankası hem içerde hem dışarıda tüm gelişme ve verileri yakından takip ediyor. Gökçe, “Zamanı gelince faiz zaten düşürülecektir. Bunun ne zaman olacağına en iyi Merkez Bankası karar verebilir” diyor.
“DOĞRU ZAMANDA YAPILMALI”
Deniz Yatırım Başekonomisti Özlem Derici, henüz faiz indirim şartlarının oluştuğunu düşünmüyor. Bunun için kurdaki geri çekilmenin kalıcı olması gerekiyor. Derici’ye göre, erken bir faiz indirimi enflasyon beklentilerini bozabilir ve kırılganlık oluşmasına neden olabilir. Diğer gelişmekte olan ülkelerin faiz artışı yaşadığı bir dönemde sermaye ihtiyacı içinde olan bir ülke olarak faiz indirimi Türkiye’nin cazibesini yitirmesine ve yatırımcıların daha yüksek getiri vaat eden ülkelere kaymasına neden olabilir. Buna karşın Özlem Derici, faiz indiriminin tüm koşulların elverişli olduğu bir zamanda yapılması durumunda hükümetin yüzde 4’lük büyüme hedefine ulaşılmasına destek olacağının altını çiziyor.
Integral Menkul Değerler analisti Beste Naz Sülü de, olası faiz indiriminin etkilerine dikkat çekiyor. Buna göre, faiz, büyüme ve cari açık üçgeni arasında ince bir çizgi bulunuyor. Birisinde meydana gelen bir değişim, makroekonomik boyutta etki yaratıyor. Faizlerde olası bir artış şimdilik bankacılık sektörünün daralan kâr marjlarında kurtarıcı etki yaratabilecekken, büyüme ve cari açık arasındaki ince dengeye dikkat edilmesi gerekiyor. Düşen faizler, tüketici cephesinde, bireysel kredilerdeki maliyetlerde düşüş meydana getirebilir.
Dolayısıyla artan kredi akışı, bu yıl düşüş trendine giren cari açık üzerinde olumsuz etki gösterebilir