Fed’in ardından…
FED beklendiği gibi faizi 25 baz puan artırarak, yüzde 0 – yüzde 0,25 bandından yüzde 0,25 – yüzde 0,50 bandına yükseltti, ancak faiz artırımı kadar önemli olan uzun vadeli faiz projeksiyonlarında anlamlı miktarda aşağı yönlü güncelleme yapmadı. Faiz artırımlarının kademeli olacağının özellikle altını çizen ve 2016 yılı için 4 faiz artırımı öngören Fed, yine de kararların verilere bağımlı olacağı vurgusunu güçlendirerek tazeledi. Gelecek dönem faiz kararları için en önemli verinin ise enflasyon olacağı anlaşılıyor. Tahvil alım programıyla ilgili olarak ise programın büyüklüğünün Fed politika faizinde normalleşme sağlanana kadar devam edeceğinin belirtilmesi eski açıklamalara kıyasla Para Komitesi üyelerinin daha güvercin olduklarını gösteriyor.
Bir önceki toplantı metni ile kıyaslandığında özellikle istihdam piyasası ile ilgili değerlendirmelerin daha iyimser olduğu dikkat çekerken, Fed’in fiyat istikrarı ve tam istihdam şeklinde özetlenen iki temel amacından İkincisini büyük ölçüde yerine getirdiğini düşündüğü anlaşılıyor.
Kademeli faiz artırımlarına rağmen istihdam piyasasında güçlenmenin devam edeceğini değerlendiren Fed, hali hazırda yüzde 2 hedefinin altında seyreden enflasyonun ise enerji ile ithalat fiyatlarından kaynaklı geçici düşüş etkisi ortadan kalktığında ve istihdam piyasası güçlendikçe hedefe doğru yükselmesini bekliyor.
Yine de Fed enflasyon hedefine ancak 2018’de varılacağını düşünüyor.
Buna rağmen, para politikası kararlarının etkilerinin gecikmeli olarak ekonomiye etki edeceği gerekçesiyle harekete geçmek için daha fazla beklemeye gerek duyulmuyor.
Fed’in üç ayda bir yayınladığı ekonomik projeksiyonlar çok önemli değişiklikler içermiyor. 2016 ve 2017 yıllarında sırasıyla yüzde 2,4 ve yüzde 2,2 büyüme beklenirken sonrasında yüzde 2’de istikrar kazanacağı tahmin ediliyor. İşsizlik oranının bu yıl yüzde 5, sonrasında üç yıl boyunca yüzde 4,7 olması öngörülüyor. Enflasyonun (PCE) bu yılı yüzde 0,4 gibi düşük bir seviyede tamamlayıp, 2016’da yüzde 1,6’ya sert bir yükseliş göstereceği ve 2018 itibarıyla yüzde 2’ye ulaşacağı tahmin ediliyor. Çekirdek enflasyonun da yine 2018’de hedefe ulaşması bekleniyor. Ekonomiye dair beklentilerinde değişiklik olmayınca, faiz projeksiyonlarında da Eylül aymdakilere kıyasla pek fark oluşmadığı izleniyor. Fed faizinin 2016 yılında yüzde 1,4, takip eden iki yılda yüzde 2,4 (önceki yüzde 2,6) ve yüzde 3,3 (önceki yüzde 3,4) ve uzun vadede yüzde 3,5 olacağı öngörülüyor.
Para Komitesi sonrasındaki açıklama metni ve faiz projeksiyonlarında aşağı yönlü revizyon olmaması Fed’in kararının şahin olduğunu düşündürüyor. Fed’in piyasayı faiz artırımına başarılı bir iletişimle hazırlamış olması negatif tepki görülmesinin önüne geçmektedir. Hatta nihayet faiz artırımına başlanması sayesinde belirsizliğin azalması piyasaya beklendiği üzere rahatlama da getiriyor.
Merkez Bankası ne yapacak?
Merkez Bankası Ağustos ayında yayınladığı “küresel para politikalarının normalleşme sürecinde izleyeceği yol haritasında” Fed faiz artırımına başladıktan sonra faiz koridorunun bir hafta vadeli repo ihale faiz oranı etrafında daha simetrik bir hale getirileceğini ve daraltılacağını açıklamıştı. Yazılı metinlerde yer almasa da sözlü iletişimde koridorun şimdilik alttan daraltılma planı olduğu belirtilmişti.
Bu kapsamda 22 Aralık tarihinde yapılan Para Piyasası Kurulu toplantısı sonrasında haftalık repo faizinin yüzde 7,5’ten yüzde 8’e yükseltilmesi ve gecelik borç alma faizinin de yüzde 7,25’ten yüzde 7,75’e çıkartılması bekleniyor. Diğer taraftan gecelik borç verme faizinin ise yüzde 10,75’te bırakılması Ağustos ayında yapılan iletişimle uyumlu görünüyor.
Faiz artırımının sadeleşme kapsamında yapılacağı, “ortalama fonlama maliyetinde önemli bir değişiklik planlanmadığı” değerlendiriliyor. Dolayısıyla, TCMB’nin muhtemelen faiz artırımına gitmekle birlikte para politikası duruşunu sıkılaştırması beklenmiyor. Yani likidite yönetiminde ince ayar yapılarak ortalama fonlama maliyetinin mevcut yüzde 8.80-8.90 seviyelerinde yatay kalması öngörülüyor.