İşçi ve işveren arasındaki davalardaki artış
Son dört yıldır işçi ve işveren arasındaki davalarda ciddi bir artış söz konusu, işçinin açtığı davaların çoğunluğunun işe iade, kıdem tazminatı, ihbar süresi, fazla mesaiyle ilgili açdan alacak davaları olduğu görülüyor, işverenin açtığı davaların çoğunluğunu ise çalışanlara verilen ancak işten çıkma sonrası teslim edilmeyen ödenek ve ekipmanların geri verilmemesi davaları oluşturuyor.
Mayıs ayında Bursa’daki otomotiv fabrikalarında patlayan grevler gözleri işçi ve işveren arasındaki ilişkilere çevirdi. Ekonomideki büyümeden pay alamayan, işçinin alım gücünün yıllardır yerinde sayması, hatta bazı işyerlerinde düşmesi huzurun azalmasına neden oluyor. Bunun sonucu olarak da bir yandan Bursa’daki gibi eylemler oıtaya çıkarken, bir yandan da mahkemelerdeki işçi-işveren davaları giderek artıyor.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) verilerine göre, 2010 yılında işçi işveren arasındaki dava sayısı 81 bin iken, 2014 yılında bu sayı 160 bini buldu. Bu, dört yılda iki katlık bir artış yaşandığı anlamına geliyor. Geçen yılki davaların 100 bin kadarını, işe iade davaları dahil olmak üzere, işçinin alacaklarına yönelik açtığı davaların oluşturduğu dikkati çekiyor.
Son dört yıldır devam eden bu artış seyrinin bu yıl da sürmesi bekleniyor. Bu artışta ise bir taraftan işçilerin haklarını arama konusunda daha kararlı hale gelmeye başlamasının, diğer taraftan da işverenlerin hatalı fesih uygulamaları nedeniyle iş davalarında işçi lehine sonuçların artmasının önemli rol oynadığı söyleniyor.
NEDEN DAVA AÇILIYOR?
Son dört yılda aıtan işçi-işveren arasındaki davalar içinde işverenlerin açtığı davaların büyük çoğunluğunu zimmet, emniyeti suiistimal ve dolandırıcılık oluşturuyor. îş Hukuku Enstitüsü Başkanı Naciye Uçar, “Bir taraftan artık işyerlerinde elektronik sistemlerin kullanılması denetimde insan faktörünü azaltırken, diğer taraftan toplumdaki ahlaki çöküşün işyerlerine ve iş ahlakına da yansıdığını düşünüyorum” diyor. Uçar, bu davaları işçilere açılan haksız rekabet davalarının takip ettiğini söylüyor, işçilerin yapmış olduğu haksız rekabet uygulamaları nedeniyle cezai şart ve tazminat davalarının açıldığının altını çizen Uçar, bunun dışında kısmen ihbar tazminatı davalan ile işçiler tarafından işyerine verilen maddi zararlar nedeniyle tazminat davalarının da açıldığını belirtiyor.
İşçiler tarafından en çok açılan davalar ise işe iade davaları. Ayrıca, kıdem ve ihbar tazminatı başta olmak üzere fazla mesai ücreti, yıllık izin ücreti, resmi tatil, dini ve milli bayramlara ilişkin çalışma ücretleriyle alakalı davalar da söz konusu. Naciye Uçar, bunların yanı sıra Türkiye’deki en büyük sorunlardan olan kayıt dışı çalışmalar nedeniyle sigortalılık dönemi ve ücretlerinin tespiti için hizmet ve ücret tespiti davası açıldığını da sözlerine ekliyor.
TAHSİLATTA SORUN VAR
Avukat Cevat Kazma, işçi-işveren davalarındaki artışın çalışanların daha fazla mağduriyet yaşadığı anlamına gelmediğini söylüyor. Kazma, konuşmasını şöyle sürdürüyor: “İşçilerin açtığı dava sayısının artmasındaki temel unsur, bilinçlenmeden kaynaklanıyor. İşçiler artık haklarım tam olarak tahsil etmek istiyor. Ancak kötüye kullanım da söz konusu olabiliyor. Örneğin çalışan kişi bankadan yüksek limitli kredi çekebilmek için işyerinden yüksek maaş aldığına dair yazı talep ediyor. Daha sonra aldığı maaş yazısını işten atılma durumunda delil olarak kullanıyor. Haklarını o bedel üzerinden tahsil etmek istiyor.”
İşçi-işveren davaları ortalama dört yıl kadar sürüyor. İşe iade davaları için bu süre biraz daha kısa oluyor. Uzmanlar, Yargıtay aşaması da bunun üzerine konulduğunda ortalama iki yıllık bir sürede işe iade davalarının sonuçlandığım anlatıyor. En uzun süreç ise işçinin en çok zarar gördüğü iş kazası davalarında görülüyor.
Davalar sonuçlandığında da iş bitmiyor. Naciye Uçar, tahsilatlarda sorunlar yaşandığım söylüyor. Uçar, “İşçiler davaları kazanıyor ancak gerek yargılama sürecinin uzunluğu gerekse işyerlerinin sorunlu olması nedeniyle tahsilat aşamasında muhatap bulamıyoruz” diyor.
DAVALAR AZALTILABİLİR Mİ?
Çalışma ortamlarına bakıldığında işçide geçmişte olan aidiyet duygusunun azaldığı gözleniyor. Haksız yere açılan davalar yüzünden işçilerle sürekli ters düşmeye başladığından işverenin de bakış açısı değişmiş durumda. Bu nedenle çalışma barışını sağlamak giderek zorlaşıyor. Çalışma barışının nasıl sağlanabileceğine ilişkin kafa yomlması gerekiyor.
Ergene Consuiting’in kurucusu Murat Ergene, işverenlerin bakış aşısını değiştirmesiyle bunun mümkün olabileceğini söylüyor. Çok uluslu şirketlerde bu tarz davaların nispeten daha az olduğuna dikkat çeken Ergene, konuşmasını şöyle sürdürüyor: “Öncelikle İK departmanlarının ve tüm yöneticilerin iş hukuku eğitimi alması gerekiyor. İşçinin haklarının tam olarak bilinip verilmesi önemli. Onun dışında, performans yönetim sistemi takiplerinin yazılı yapılmasını öneriyorum. Eğer işveren bir kişinin performansından memnun değilse, bunu çalışanla net bir şekilde paylaşmalı. Uluslararası şirketlerde outpla-cement yani işten çıkarmada destek hizmeti verildiği görülüyor. Bu tarz yöntemlerin davaları azaltacağım düşünüyorum.”
Arabuluculukta artış bekleniyor
işçi-işveren davalarının giderek artması ve de oldukça uzun sürmesi, alternatif çözüm yollarının aranmasını gündeme getiriyor. Ernst & Young avukatlarından Bahar Tümer, mahkemelerin artan iş yüküne bağlı olarak hukukun diğer alanlarında olduğu gibi iş hukuku alanında da davaların sonuçlanmasının gecikmesine alternatif çözüm yollarının geliştirildiğine vurgu yapıyor.
Tümer, önümüzdeki dönemde İ hangi alternatif çözüm yollarının öne çıkacağıyla ilgili ise şöyle koşuyor: “Türkiye gibi gelişen ekonomilerde istihdam sayısının artması ile doğru orantılı olarak çalışan sınıfın hak ve menfaatlerini korumak amacıyla yargı yoluna başvuru sayısında da ciddi bir artış görülüyor. Mahkemelerin artan iş yükü arabuluculuk ve özel hakeme başvuru gibi alternatif çözüm yollarının geliştirilmesini zorunlu kılıyor. Hukukumuzda, iş sözleşmesinin feshine itiraz ile sınırlı olmak üzere, bireysel uyuşmazlıklarda taraflarca istenildiğinde özel hakeme başvuru istisnai olarak düzenlenmekle birlikte esas olan iş uyuşmazlıklarının yargı yoluyla çözüme ulaştırılması. Ancak önümüzdeki dönemlerde alternatif çözüm yolları ile ilgili toplumdaki bilincin artması sonucu bu tip yöntemlerin iş hukukunda da daha çok yer bulabileceği görüşündeyiz.”