İşe Şekil Veren Lider Bizzat Tüketici
Yıldız Holding Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Global İnovasyon Grup Başkanı Âli Ülker, “Esas patron ve lider bizim açımızdan bakıldığında tamamen tüketici olarak görünüyor. Şirketi idare eden, kararları nihayetinde değerlendiren ve yargılayan, iş kararlarımızın sonuçlarını ortaya koyan kişi müşterilerimiz” diyor.
Mutlu etmek üzere kurulu bir liderlik modelini benimsediklerini belirten Yıldız Holding Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Global İnovasyon Grup Başkanı Ali Ülker, dünyada yepyeni bir iş ortamı olduğunu vurguluyor. İletişimi yöneticilerin, liderlerin gündemlerinde ilk maddeye koymaları gerektiğine de dikkat çekiyor. Fakat bugün bütün süreç yönetimini ve liderlik özelliklerine müşteriden ve pazardan gelen değişimlere dizayn etmek gerektiğini söylüyor:
Teknolojinin hayatımızda önemli bir hal alması, yeni yönetim şekillerini ve ekonomik bir yapıyı ortaya çıkarıyor ve pek çok şeyi etkiliyor. Bu gelişmeler kapsamında yeni liderliği nasıl tanımlayabiliriz?
Günümüzdeki şirket yapılarına baktığımız zaman geçmişe oranla çok daha fazla çalışan ile çok daha farklı dallarda gelişmiş kapsamlı şirketler ortaya çıktı. Yeni liderlik kavramı bence biraz da kuşak farklılıklarından ortaya çıkmakta. Bu kuşak farklılıkları teknolojiyle beraber çok farklı bir değişim içine girdi. Eskiden dedetorun çatışması vardı. Şimdi baba-oğul çatışmasına doğru dönüştü. Bizler özellikle bu noktada kadın çalışanlarımızın sayılarının artmasını destekliyoruz. Üst düzey pozisyonlarda kadın çalışanlarımızı görmeyi arzu ediyoruz. Genel olarak baktığımız zaman, dünya değişiyor. Sanal dünya ortamının ortaya çıkmasından dolayı daha da küçük bir dünyada yaşıyoruz. Son yıllarda Yıldız Holding’in ana iş kategorisi olan gıda alanına odaklanmakla beraber daha farklı iş dallarıyla da ilgileniyoruz, farklı alanlara da yatırım yaptık. Fakat biz Yıldız Holding’de mutlu etmek üzere kurulu bir liderlik modelini benimsedik.
En büyük motivasyon mutlu etmekse eğer liderler katılımcı mı olmalı?
Liderlik artık zorlaştı. Eskiden daha totaliter liderler söz konusuydu ve liderlik kavramı yukardan aşağı doğru şirketi yönetmek üzere kuruluydu. Liderlik modelleri içinde baktığımız zaman liderler zorlanmak istiyor ve eksik taraflarının giderilmesini bekliyor. Katılımlı yönetim söz konusu. Bu da yetki vermekle beraber sorumluluğu da vermek demek. Böylelikle liderin yükü de hafiflemiş oluyor. Liderlikte en önemli hususlardan biri başkalarının sorumluluğunu üstlenmemek ve kişileri sorumlu kılmak. Çünkü lidere düşen önemli bir vazife de geleceği tahmin edebilmekle birlikte ekibini ve kendisini yeni durumlara hazırlayabilmek. Günümüzde bu konu biraz daha zor bir hal aldı. Tüketici davranışları büyük oranda değişti. 30-40 sene önce Türkiye biraz daha yokluklar ülkesiydi. Yeni bir ürün çıkarmak çok kolaydı. Satış noktalarından yeni ürün talepleri gelirdi. Her ay yeni bir ürün yeni bir ciro meydana gelirdi. Fakat günümüzde rekabet o kadar arttı ki yeni ürünler, eski ürünlerin yerine geçmeye başladı. Yapılan ürünlerin neden yapıldığını, hangi kitleye hitap ettiğini soruyorlar. Demek ki artık birçok parametre gündemde. Esas patron ve lider bizim açımızdan bakıldığında tamamen tüketici olarak görünüyor. Müşteri her zaman şirketi idare eden, kararları nihayetinde değerlendiren, iş kararlarımızın sonuçlarını ortaya koyan kişi müşterilerimiz.
Rekabet ortamında tüketiciden içeriye doğru bir yapı oluşturma zorunluluğu var. Çalışanlar da tüketici taleplerine ve rekabet koşullarına göre mi dizayn etmek zorundalar?
İletişim bu kadar geliştiğine göre akımlar, trendler global olmaya başladı. Dünya genelinde etkileşim çok gelişiyor ve tüketicimiz de bugün farklı bir ürün ailesini tercih ederken, yarın farklı bir ürün ailesini tercih edebiliyor. Hangisi moda, hangisi trend ise bunları iyi analiz etmek gerekiyor. Örneğin moda firmaları benimsedikleri kreasyonları senede birkaç defa değiştiriyor. Dünyanın her yerinde moda show’ları gündeme geliyor. Bu da bizim işlerimize yansıyan unsurlardan bir tanesi. Bu bağlamda işlerimizi doğru yapmak adına bazı metotlar kullanıyoruz. Şirkette çeşitli prensiplerimiz var. Şirketteki herkes yönetim kurulu başkanmdan alt kademedeki idarecilere kadar liderlerimizin tümü iki prensibe uymak zorunda. Bunlardan bir tanesi “GOYA”: “Gez Oturma Yerinde Artık” cümlesinin kısaltılmışı. Bizim kurumumuzda kimse yerinde oturmuyor. Geziyoruz böylece bu da tüketiciye yakın olmamızı sağlıyor. GOYA’dan kastımız gerçekten dağıtıcılarımızı, satıcılarımızı, müşterilerimizi sahada ziyaret ediyoruz. Çünkü en acı gerçekleri satış noktalarında çalışan arkadaşlar söylüyorlar. Bazen raf elemanları, kategori yöneticileri ya da bakkal dükkânlarında çalışanlar bile başarılı olmayan ürünleri paylaşıyorlar. Böylelikle hemen tedbir alma şansımızı kullanıyoruz. Kullandığımız verimli ve etkili anında iletişim tekniği sayesinde çözüme çok çabuk gidebiliyoruz. Pazarlama, üretim ve satış gibi kanallarda çalışan arkadaşlarımız birçok bilgiyi düzenli bir şekilde raporluyorlar. Bu geribildirimler bizler için oldukça önemli. “TÜYO” ise çalıştığımız pazarlama biriminin Tüketiciye Yakın Olmak tarafında kullandığımız prensip. Bu prensip doğrultusunda evlere ziyaret ediyoruz, gençlerin ve diğer aile bireylerinin izledikleri televizyon programlarından evde yaptıkları yemeklerin malzemelerine kadar çeşitli konularda düşüncelerini alıyoruz. Bu sayede direkt iletişim sayesinde birinci ağızdan kıymetli bilgileri almış oluyoruz.
Artık günümüzde en önemli kalite kontrol merkezlerinden biri de sosyal medya. Siz bunu nasıl yönetiyorsunuz?
Sosyal medya bizim için bulunmaz bir nimet, hediye. Bizim Tüketici Bildirim Merkezi’miz var. Geçtiğimiz son dönemlerde bu bildirimlerde ciddi bir artış yaşıyoruz. Buradan aldığımız geribildirimlere göre kalite raporlama sistemlerimizi inceliyoruz. Gördük ki hatalı üretimlerimiz yok ancak tüketici bildirimlerimiz artmış. Ürünlerin lojistiği esnasında ya da rafa yerleştirilirken, oluşan hatalar ve kusurlar konusunda tüketici hassasiyeti de artmış durumda. Tüketicilerimiz ürünler hakkında paylaşmak istedikleri düşünceleri e-posta yoluyla ulaştırabiliyorlar, bu da önemli bir geribildirimi oluşturuyor. Bu noktada bize düşen önemli vazife şirketin içinde yönetim kademesinde bulunan arkadaşların dikkat etmesi gereken husus, her nereden gelirse gelsin böyle bir hediyeye kıymet ve değer vermek ve bunu sonuna kadar takip ederek, çözüme kavuşturmak. Her geribildirimi mutlaka dikkate almak ve gerekli çözümü oluşturmak gerekiyor.
Lider seçerken sizin için önemli unsurlar nelerdir?
Burada artık hedeflerimiz biraz değişti. Yıldız Holding, global bir şirket haline geliyor. Dolayısıyla çalıştığımız arkadaşların gerçekten açık fikirli olması, iletişim yönünden kendilerini güçlü hissetmeleri, işirliğine açık ve ekip ruhuna sahip olmaları bizim için önem arz ediyor. Tabii farklı kültürlerde de çalışabiliyor olmaları lazım. Bugün Türkiye’de görev alan bir arkadaş, yarın belki Çin, Japonya, Ortadoğu ya da Amerika gibi farklı ülkelerde de görev alabilir. Bu noktada arkadaşlardan beklentilerimiz yükseldi. Eğitim programlarına önem vermeye başladık. Özellikle de günümüzün çağdaş liderliği veya dijital çağın liderliği için onları hazırlık programlarından geçiriyoruz. Örneğin bir tanesi “Liderlik Pusulası” dediğimiz bir program. Bu program kapsamında Yıldız Holding çatısı altında ortak bir dil oluşturmaya çalışıyoruz. Felsefemiz herkesi mutlu etmek ve mutlu anlar yakalamak. Fakat bunun için ortak lisanı konuşuyor ve iletişim kurabiliyor olmamız lazım. Bizim eğitim programlarımız da aynı lisanı konu-şabilmemiz üzerine yönelik programları kapsıyor. Bunların dışında kullandığımız insan kaynakları araçlarımız da var. Özellikle “İnsan Kaynakları Planlaması” dediğimiz kişilerin tek tek takip edildiği, eğitim ihtiyaçlarının tespit edildiği, kariyer planlarının yapıldığı, performansların ölçüldüğü araçlarımız da mevcut. Özellikle geribildirim konusu bizim için çok önemli. Çalışan çok doğru ve yerinde bir iş yaptığını düşünebilir ancak amirinin kararı farklı olabilir. Bu da beraberinde dürüst olmayı gerektiriyor. Bu konularda geribildirimlerde bulunmak bizim için çok büyük önem arz ediyor. Bunun dışında etik kurallar bizim için oldukça önemli, kurumumuzdaki kişilerin etik davranışlar sergilemesi bizim için çok önemli. Çünkü yöneticilerin hepsi gittikleri yerde, girdikleri ortamlarda şirketi temsil etmekle sorumlular. Yurtiçi ve yurtdışmdaki toplantılarda liderlerimiz bizi temsil ediyorlar. Biz de bu nedenle liderlerimizin tam donanımlı olmalarını ve çalıştıkları şirketten gurur duymalarını istiyoruz.
Bir liderin irıovasyon yaratabilmesi ve farklılığı yakalayabilmesi için nasıl bir yönetim tarzı ve bakış açısı olmalıdır?
İnovasyon açısından bakacak olursak daha yaratıcı düşünceler oldukça önem arz ediyor. İnovasyon liderliği de aslında bir bakıma bunun ortamını sağlamaktan geçiyor. Serbest bırakılan ve ne zaman neticeleneceği belli olmayan projeleri sahiplenmek, sponsoru olmak ve desteklemekle birlikte aynı zamanda fonlamak da gerekiyor. Arkasında maddi bir destek olmayan böyle projeleri götürmek mümkün değil. Belli bir fonu da risk yönetimi olarak belirli projelerin üzerine koyarsınız, eğer tutarsa büyük bir iş olabilir. Fakat tutmazsa da sağlık olsun diyerek geçersiniz, bir inovasyon açısından bunu diyebilmek önemli. Fakat inovasyon, bir tür fikrim geldi olayı değil. Özellikle başarılı bir inovasyon yapmak için planlı çalışmak gerekiyor. Planlı çalışmaktan kast ettiğim ise kendinize bir hedef belirlemeniz lazım. Bu hedef fikri de gökten gelmiyor. Genelde tüketici ihtiyaçları ve ihtiyaç duyacağı unsurları doğru belirlemeniz gerekiyor. Yani bir pazar analizi etüdü yapmanız lazım. Araştırmayla beraber örneğin tüketici bugün neye ihtiyaç duyuyor, pazarda nasıl bir boşluk var nasıl bir ürün fayda sağlayabilir gibi soruları cevaplandırmak gerekiyor. İnovasyon liderliği, hayal kurmayı ve hedefe adım adım yürümeyi gerektiriyor. Günümüzdeki gençlere baktığımızda daha rahat çalışmayı seviyorlar. Dijital çağ çocuklarının parmakları bizden çok daha hızlı çalışıyor. Z Kuşağı da devreye girdiği zaman çalışma ortamları çok değişecek. Teknoloji kuşağının işe adaptasyonu daha hızlı olacak. Daha hızlı iletişim kurarak, daha hızlı kararlar alabilecekler.
Volkan Akı