Ekonomi - Borsa - Hisse Senedi

Kaynak, eurobond satışı ile sağlanabilir

Artan likidite ihtiyacı vergilerin artırılmasına yol açtı. Dolar kurunda ilk ara hedef 3.64 olarak görünüyor. Euro/dolar paritesi, BIST-100 ve ons altında düşüşlerin sürmesi kuvvetle muhtemel…

Dolar tüm para birimlerine karşı değer kazanmaya başladı. Ne oluyor?

Trump’ın “İkinci Reflasyon” dönemi başladı. Trump ve peşine takabildiği Cumhuriyetçiler, kurumlar vergisinin yüzde 35’ten yüzde 20’ye, gelir vergisi üst diliminin de yüzde 39.6’dan yüzde 35’e indirileceğini müjdelediler. Finansal piyasalar adeta “mal bulmuş mağribi” gibi sevindi bu habere. Gel gör ki, finansmanını ve onay alıp alamayacağını sorgulayan pek olmadı. “Vergi indirimleri zaten güçlü büyüyen ABD ekonomisini daha da hızlandıracak, Fed de bu duruma kayıtsız kalmayarak hem faiz hem de bilanço üzerinden sıkılaştırmanın dozunu artıracak” beklentisi yeniden sahne aldı. Bir başka ifadeyle, “Trump bütçeyi salarsa, Fed de parayı sıkar” teması ikinci kez işlenmeye başladı. Haliyle, ABD 10 yıllık Hazine faizleri yükselişe geçti, dolar faizindeki yükseliş altın fiyatlarını vurdu, dolar hem gelişen hem de gelişmekte olan ekonomilerin para birimlerine karşı değer kazanmaya başladı. Zaten yükselmeye yollu dolar/TL kuru kritik 3.5950 bölgesine dayandı. Ama gelişmiş ülkelerin borsa endeksleri daha sert hamleler yapmak zorunda kalabilecek Fed’e üzülmekten ziyade gelen vergi indiriminin şirket karları üzerinde yaratacağı olumlu etkiye sevinmeyi yeğledi. Dünya piyasalarının öncü göstergesi S&P500 Endeksi Alman borsası DAX’ı da arkasına takarak soluksuz yükselişine devam etti.

Hem paritedeki düşüşün hem de dolar/TL kurundaki yükselişin tedrici de olsa devam edeceğini öngörüyorum. Bu bağlamda parite için 1.1740-1.1770 bölgesi teknik açıdan kritik. Bu bölgenin altında kaldığı ve bahse konu senaryo fiyatlaması devam ettiği sürece paritede eğilim aşağı yönlü olacaktır.

Vergi artırımı nereden çıktı?

Geçen yılki ekonomi dışı hadiselerin tetiklediği mali sıkışıklığı Kredi Garanti Fonu’nun katkıları sayesinde aşan Türkiye ekonomisi bu yılın ilk yarısında yüzde 5’in üzerinde büyüdü ki bu rakam potansiyelimiz olan yüzde 4.5’un hafif çapta üzerinde. İhracat, inşaat ve özel tüketim harcamaları büyümenin lokomotifiydi. Üçüncü çeyrekte de (geçen yıl üçüncü çeyrekte ekonomi daralmıştı, haliyle baz etkisi oluşturuyor) yüzde 7 civarında bir büyüme açıklanması şaşırtıcı olmayacaktır.

Lâkin dördüncü çeyrek ve sonrasında büyümeyi finanse edebilmek için kaynak gerekiyor. Bitişikte çok önemli iki grafik var.

Birincisinde, bankacılık sektöründeki kredi/mevduat oranı görülüyor. Bu oran, KGF destekli kredi genişlemesiyle TL cinsi kredilerde yüzde 140’ı geçti. Ne anlama geliyor? Bankalar 100 TL mevduat topluyor. Bu mevduatın ortalama vadesi 2.5 ay. 140 TL kredi satıyor. Kredilerin ortalama vadesiyse 2.5 yıl. Hem ciddi bir vade uyumsuzluğu var ki bu kroniktir Türkiye’de. Hem de mevduat dışı kaynaklara çok yüklenilmiş kredi genişlemesinde. Bunun sürdürülmesi imkansız. Kredi genişlemesinin devamlılığını sorgulatıyor. İkincisinde Hazine’nin iç borç çevirme rasyosu bulunuyor. İç borç çevirme oranı, Hazine’nin iç piyasalardan yaptığı borçlanma tutarının aynı dönemde yaptığı iç borç (anapara artı faiz) ödemelerine bölünmesiyle bulunur. Bu oranm yüzde 100’ün üzerinde olması Hazine’nin ödediğinden çok borçlandığı anlamına gelir ki son dönemde belirgin bir yükseliş var. Ekonomiyi teşvik etmek için devreye sokulan önlemlerden kaynaklanıyor. Ama Hazine’nin reel sektörün de beslendiği iç piyasadaki kaynağa talip olduğuna işaret ediyor.

Önerim, güçlü bir eurobond satışı yoluyla yurtdışmdan yabancı kaynak temin etmek. Dünya piyasalarının zemini buna uygun. Risk alma iştahı (VIX endeksinden takip edilir) tavan yapmış durumda. Böylelikle Hazine’nin iç borçlanma ihtiyacı azaltılmış olur ve reel sektöre akabilecek kaynak artar. Son günlerde açıklanan bir dizi vergi artırımı önlemi de hem askeri operasyonlar nedeniyle artan likidite ihtiyacı hem de yukarıda bahsettiğim kaynak sıkıntısından ortaya çıktı.

Piyasa beklentileriniz ne durumda?

S&P500 endeksinin 2500 üzerinde kalıcılaşmasını beklemiyordum ama 2530 oldu. Halen de görüşüm değişmiş değil. Trump salarsa, Fed sıkacak. Ekonomiye vergi indirimleriyle geleni yükselen faiz götürecek. Bu vergi indirimi masalı haftalarca fiyatlanacak değil. Halen 2500 üzerine tam yerleşmesini beklemiyorum, kaldı ki tüm metriklere göre S&P500 endeksinde balon var. Dolar kurunda yükselişin devamını öngörüyorum. İlk ara hedef 3.64 olarak görünüyor. Parite, BIST-100 ve ons altında düşüşlerin sürmesi kuvvetle muhtemel.

ERKİN ŞAHİNÖZ

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu