Kendi İşini Kurmak
İş yaşamında, aile şirketlerinde çalışmak yerine hayallerinin peşinden koşarak kendi işlerini kuran genç kuşak girişimcilerin sayısı hızla artıyor. Hemen herkesin aile şirketlerinin tepesinde görmeyi umduğu pek çok isim, kendi şirketlerini kurarak, gıdadan hizmet sektörüne uzanan geniş birskalada ‘kendi işinin patronluğuna’soyunuyor. İyi eğitim alan, aile şirketlerinde çeşitli kademelerde edindikleri deneyimleri kendi girişimlerine aktaran veliaht girişimciler, yaptıkları girişimin hikayesini, kendi yolunda gitmenin zorluklarını ve ailelerinin tepkilerini anlattı.
Her üç kişiden birinin kendi işinin sahibi olma hayalini kurduğu Türkiye, potansiyel girişimci cenneti olarak tanımlanıyor. Yapılan veri bazlı çalışmalar da bu bilgiyi doğruluyor. Küresel Girişimcilik Monitörü’nde, Türkiye’deki potansiyel girişimci oranının yüzde 32’ye çıktığı görülüyor. Her 100 kişiden 32’si, önümüzdeki üç yıl içinde girişimcilik faaliyetinde bulunma niyetinde olduğunu söylüyor. Bu oranla Türkiye’nin kendi kategorisindeki 30 ülke arasında sekizinci sırada bulunduğu sonucu ortaya çıkıyor.
Eğitimli kişilerin girişimcilik faaliyetine katılma oranında da artış var. Üniversite mezunu girişimcilerin oranının 2006 yılında yüzde 15,3 iken 2014’te yüzde 44’e yükselmesi, gençlerin artık girişimciliğe daha fazla ilgi gösterdiğini ve alternatif bir kariyer planı olarak görmeye başladığını gözler önüne seriyor. Eğitim düzeyi yükseldikçe fırsata dayalı girişimcilik faaliyetinin arttığı, ihtiyaçtan dolayı girişimciliğin azaldığı görülüyor.
Aynı çalışmaya göre, Türkiye’de yetişkin nüfusun yüzde 73,95’i başarılı girişimcilerin toplumda yüksek bir statüye sahip olduklarım belirtiyor. Bu oran, insanlarımızı girişimciliğe yönlendirmek için önemli bir motivasyon aracı olarak dikkat çekiyor. Belki bu rüzgâ-nn etkisi belki de patron aile bireylerinin başansı girişimci ruhun statü tanımadığını gösteriyor.
Girişimcilik ruhunun statü dinlemediğinin en önemli göstergesi ise aile şirketlerinde olmak yerine kendi işini kurmayı tercih etmiş isimler. Türkiye’nin en büyük holdinglerinin genç varisleri, kendisine biçilen rolü benimsemeyip ailelerinin kurduğu şirketi bırakarak, kendi hayallerine yelken açıyor. Bir anlamda bir önceki kuşaktan kendisine aktarılan girişimci genini farklı alanlara kodluyorlar.
Ünlü yazar Richard Bach’ın romanı ‘Aforizmalar’da da ifade edildiği üzere, “Her güçlü fikir, siz onu uygulamaya karar verene kadar kesinlikle muhteşem ve hiç şüphesiz işe yaramazdır” mottosuyla bu yeni kuşak, ailenin kanatlan altında kalmak yerine tek başına uçmayı tercih ediyor. Kimi sanat galerisi açıyor, kimi döner dükkânı, kimi de yönünü enerji sektöründe çiziyor. Hepsinin ortak tek ideali var: Bu hayatta kendi kimliğiyle bir iz bırakabilmek ve ailesi tarafından daha önce hiç denenmemişi denemek…
KENDİ KENDİNE HESAP VERMEK
Aile şirketlerinde çeşitli kademelerde edindikleri know how’ı kendi girişimlerine aktaran yeni kuşak veliaht girişimciler, başanyı da başarısızlığı da kendisine mal ediyor.
Kimi aileden aldığı maddi destekle yola çıkıyor, kimi aile şirketinde uzun yıllar içinde edindiği deneyimi kendi işine uyarlıyor.
Girişimci ruhlarını besleyen en önemli gerekçe ise tek başlarına ve hızlı karar alabiliyor olmak. Ergene Consulting & HGA Türkiye Başkanı Murat Ergene, buradaki ‘özgür ruh’ kavramına dikkat çekiyor. Ergene’ye göre, başarının da başarısızlığın da genç girişimcinin kendisine ait olması, bu yolu cazip kılan en önemli nedenlerden biri. Ergene, bu genç girişimcileri, “Kararlarını, müdahalesiz tek başına alacak ve inisiyatif kullanacak, kimseye hesap vermek durumunda olmayacak, kân da za-ran da tek başına üstlenecek, bunlar da kişiyi daha dikkatli ve işine odaklı çalışmaya yöneltecek” sözleriyle analiz ediyor.
HRM Danışmanlık Yöneticisi Zülal Çalışkan ise daha farklı bir noktaya dikkat çekiyor. Çalışkan’ın ifadesine göre, hangi ülkeden olursa olsun aile şirketlerinde sorunlar ortak: kardeş kavgala-n, kuşak çatışması, baba-oğul otorite sa-vaşlan vs… Çalışkan’ın görüşüne göre, aile şirketinde kalmamayı tercih eden aile bireylerinin bir kısmı bu zorluklardan kaçarken bir kısmı ise belki de girişimci genlerinin verdiği güçle hayallerinin işini yapmayı hedefliyor. Çalışkan, “Bazı durumlarda ise yönetimde olması beklenen yeni kuşaklar arasındaki kişilik farklılıkları, aynı noktada bir-leşmeyen hedef ve yaklaşımların yarattığı çatışmalar ayrılıklara neden olabiliyor” diyor.
Egon Zehnder Yönetici Ortağı Murat Yeşildere, nesil değişimleri ile paralel olarak, genç aile bireylerinin aile işinin dışında alanlara ilgi gösterme ve daha da önemlisi yatınm yapma konforuna sahip olduğunu söylüyor. Yeşildere, “Bu sebeplerle, aile çatısı haricinde yatırımları daha fazla göreceğimize inanıyorum. Hatta bir adım daha ileri giderek, yeni neslin zaman zaman ‘daha az çalışma’ ve iş/kariyer haricinde ilgi alanlanna zaman ayırma iştahı olabileceğini de görebiliriz” diye konuşuyor.
Kuşkusuz kendi işini kurmayı tercih eden yeni kuşağın bu tercihlerinin altında çok çeşitli nedenler var. Kapak haberimizde 24 yeni kuşak temsilcisinin girişimlerini, tercih nedenlerini ve büyüme stratejilerini araştırdık. Her biri yaptıklan girişimin hikayesini, kendi yolunda gitmenin zorluklannı ve ailelerinin tepkilerini anlattı.
BEBEK GİYİME GİRDİ
Anadolu Holding’in Yönetim Kurulu Başkanı Tuncay Özilhan’ın kızı İpek Özilhan aile şirketinde aldığı görevlerin ardından kendine yeni bir yol çizmeye karar vermiş ve geçen yıl bu yoldaki ilk adımını atmış bir girişimci. 2005 yılında Anadolu Grubu’na İş ve Strateji Geliştirme Müdürü olarak katılan İpek Özilhan, içindeki girişimci ruhuna engel olamayıp kendi işini kurmak için çalışmalara başladı.
İpek Özilhan, “Aile şirketinde olmanın keyfi çok ayn ama kendi işimi kurma fırsatı beni çok heyecanlandırdı. Bütün sorumluluğu üstlenmek, riskler ve problemler karşısında çözüm odaklı olmak, ekibimle beraber deneyimlerimizden ders çıkarıp devamlı başarıya gitmenin yollarını keşfetmek iş hayatımı çok keyifli ve dinamik kılıyor” diyor.
Finans kökenli İpek Özilhan, bebek giyimde kaliteli ve güven veren giyim ürünlerinin eksikliğini fark edip bu işe girmeye karar verdiğini söylüyor. Bu doğrultuda Amerika’nın en büyük bebek-çocuk markası olan Carter’s ve Oshkosh’un tüm haklarını 2014’te devralan ve bunları Miniko Tekstil şirketi şemsiyesine alan Özilhan, kısa sürede 15 mağaza açtıklarını ifade ediyor.
Bu süreçte aileden ciddi anlamda destek aldığım kaydeden İpek Özilhan, bu desteği şu sözlerle anlatıyor: “Kendi şirketimi kurmaya karar verdikten sonra her daim ailemin desteğini aldım. Carter’s markasında karar kılana kadar birçok iş kolunu değerlendirdim ve aile fertlerimle paylaştım. Ailemizde ortak akıl çok önemlidir. Bundan dolayı hepimizin inandığı ve güvendiği bir projeye yatırım yapmak benim için çok önemliydi. Bunun yanı sıra iş hayatımda babamdan büyük destek gördüğüm ve nasıl başarılı bir lider olunur konusunda devamlı nasihatler aldığım için kendimi gerçekten çok şanslı hissediyorum.”