KGF’de hatadan dönülüyor
Yılbaşından bu yana Türkiye ekonomisine can suyu oldu. Ancak kullandırılan 200 milyon TL’nin büyük ölçüde amacına ulaşmadığı görüldü. Kalan 50 milyar TL sadece yatırımcı ve ihracatçılara verilecek…
KREDİ Garanti Fonu (KGF) özellikle son bir yıldır ekonomide yaşanan durgunluğa çare olsun diye 250 milyar TL’lik toplam kullandırılacak kredinin 200 milyar TL’sini kullandırmış görülüyor. Ancak, geriye kalan 50 milyar TL’lik kredinin kullandırılmasında sistemi değiştiriyor. Yılbaşından bu yana,
Türkiye ekonomisinin lokomotifi ve can suyu olmak amacıyla yola çıkan KGF, bugüne kadar kullandırdığı kredinin amacına uygun kullandırılmadığmı fark ederek, kalan kısmını sadece yatırımcı ve ihracatçılara kullandırmayı hedefliyor. Bu konudaki ilk açıklama da Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’ten geldi.
Sanıldığının aksine, bir devlet kuruluşu olmayıp 1991 yılında A.Ş. olarak kurulan ve 1994 yılında faaliyete geçen KGF’nin hissedarları TOBB, KOSGEB ve 27 bankadır. Yani, KGF’nin 250 milyar TL’lik kredi hacminin sahibi Türkiye özel sektörü ve bankacılık sektörüdür. Devlet ise, burada düzenleyici ve denetleyici rolünü üstleniyor, iyi niyetli olarak hayata geçirilen bu imkanı bankaların büyük oranda sorunlu veya sorunlu olmaya aday kredileri fon şemsiyesi altına alarak kullandırdığı söyleniyor. Bu da, canlı paranın reel piyasaya akmadığı veya can suyu olmadığı yorumlarına yol açıyor.
ÖVGÜLER VE ELEŞTİRİLER
Dünyanın en büyük kefalet kurumu haline gelen KGF, kredilerin yüzde 90’ını KOBİ’lere, yüzde 10’unu ise KOBI dışı işletmelere kullandırdı. Kredilerin yüzde 45’inin ticaret, yüzde 30’unun ise imalat sektöründe faaliyet gösteren firmalara kullandırıldığı görülüyor. KGF’nin en belirgin özelliği, KOBÎ kredilerine ilişkin risklerin makul düzeyde kalması, piyasaların nakit sıkışıklığını önemli oranda çözmesi, kararsız yatırımcıya güven vermesi ve yeni istihdam imkanı sağlaması olarak sıralanıyor. Bu durumda, KGF’nin hem bankaların hem de reel sektörün çıkarlarını korumak gibi sorumluluğu da bulunuyor.
Krediyi alanların bir kısmı bu parayı sorunlarını ve ihtiyaçlarını karşılamakta kullanırken, krediyi bol bulanların bir kısmının ise kat-yat ya da döviz aldıkları yönünde duyumlar var. İnce eleyip sık dokumadan verilen KGF kredileri sıkıntıdaki şirketler için can suyu olacakken, kısa sürede hızlı davramlması sebebiyle genel mevduat-kredi seviyesini yukarı çekerek, amacı dışında kullandırılan/kullanılan sistemin yarattığı hızlı kredi artışının getirdiği ani fonlama talebi de doğal olarak tüm faizleri artırdı görüşünü dillendirenler de var. Ayrıca, sistemin nasıl denetlendiği/denetleneceği konusunda kamuoyunda belirsizlikler veya soru işaretleri bulunuyor.
SİSTEM DEĞİŞİYOR
Ülke ekonomisindeki en büyük gelişim ve değişim, KOBI’lerin desteklenmesine ve üretime ağırlık verilmesine bağlıdır. Son bir yıldır ülkemizde yaşanan siyasi ve ekonomik sorunlar özellikle KOBl’leri çok etkiledi. Türkiye’deki tüm işletmelerin yüzde 90’mdan fazlasını, katma değerin yüzde 50’sinden fazlasını, ihracatın yüzde 60’ından fazlasını KOBI’ler oluşturuyor. Oysa kullandırılan kredilerin en fazla yüzde 25’ini KOBÎ’ler kullanıyor.
Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek tarafından yapılan açıklamayla, KGF’nin her sektöre ve amaca kefalet verme dönemi sona eriyor ve geriye kalan 50 milyar TL’lik kredinin sadece (öncelikle) yatırımcı ve ihracatçılara kullandırılması kararı verildiği görülüyor. Bize göre de yerinde bir karar, ancak kullandırılacak kredilerin çok iyi denetlenmesi, geriye kalan ihtiyaç sahibi KOBİ’lerin de sıkıntılarına çare olması için yeni kaynaklar yaratılması ve yüksek faizlerin piyasa koşullarına göre aşağıya çekilmesi önemli sorunlar olmaya devam ediyor. Devlet, işletmelerden vergi almayı bir hak olarak san: görüyorsa, sıkıntıya giren işletmelere destek çıkmayı da bir borç olarak kabullenmeli.
Bazı eleştirilere rağmen, KGF’nin kullandırdığı veya kullandıracağı kredilerin çok iyi denetlenmesi ve amacına uygun faaliyetini sürdürmesi halinde önümüzdeki yıllarda ekonomiye katkısı daha yoğun bir şekilde hissedilebilecektir.
TALHA APAK