Kişisel gelişim pazarı 4.0
Yalnızlık, endişe, gelecek kaygısı, anti-depresanlar… Tüm bunlarla baş edemeyen bireylerin sayısı arttıkça, kişisel gelişim ürün ve hizmetleri pazarı da hızla büyüyor…
“İNSAN nüfusundaki çılgın artış, birim alan içine düşen erkan sariyildiz insan sayısındaki yükseliş, yoğun yaşam alanları ortasında nefes alacak bir alan bulamamamız…
Hepimiz kendi bireysel tutsaklıklarımız içinde yapayalnızız. Esas ironi ise teknolojinin her gün yeni iletişim yolları türettiği, herkesin elinde son model cep telefonları, tabletlerin olduğu bir dönemde yalnızlıktan daha çok bahseder olmamız…”
Bu cümleler bize değil, Kişisel Farkındalık Uzmanı Dr. Erkan Sarıyıldız’a ait. Kendime Doğuşumun Güncesi ve Simurg’un Gözyaşları gibi kişisel farkmdalık kitaplarına imza atan Sarıyıldız şimdi de son romanı Karanlıkta Bolero ile adından söz ettirmeye hazırlanırken, bireylerin yalnızlaşmasıyla doğan ve büyüyen “kişisel gelişim” pazarına da dikkat çekiyor.
100 MİLYON DOLARLIK PAZAR
Cümlelerin perde arkasma bakarsak, Sanyıldız’m hiç de haksız olmadığını görürüz. Öyle ki modern yaşamın getirdiği yalnızlık ve endişe, adeta doğal olarak bir “kişisel gelişim” ve “bireysel farkmdalık” pazarı oluşturmuş durumda. Kişisel gelişim kitaplarına meditasyon ve yoga gibi spiritüel egzersizler, aydınlanma seminerleri ve yaşam koçları eşlik ediyor. “Hayat zor ama gülümsemeye devam et”, “Limit sizsiniz”, “Pozitif düşün, pozitif olsun” gibi mesajlar artık mottomuz olmuş durumda.
Ortaya çıkan pazar ise devasa bir boyutta. Rakamlar Türkiye’de yılda ortalama 20-25 milyon kişisel gelişim kitabı satıldığını ortaya koyuyor. En çok satanlar listesinde, kişisel mutluluk, özgüven, cesaret ve liderliğin sırlarını aktaran bu kitapların başı çektiğini söylersek hiç de abartmış olmayız. Sadece bu kitapların oluşturduğu pazar ise 30 milyon dolara yaklaşmış durumda. Pazar sadece kitaplardan ibaret değil üstelik. DVD’ler, seminerler, kişisel gelişim koçluğu, motivasyon zirveleri ve hatta aksesuarlarla liste uzayıp gidiyor. Tüm bunlar da eklendiğinde, tahminler, ülkemizde yaklaşık 100 milyon dolarlık bir “mutluluk” endüstrisinin oluştuğu yönünde.
Elbette, ABD ve Avrupa ile kıyaslandığında, Türkiye’deki durum devede kulak kalıyor. Sektörün lideri hiç şüphesiz 20 milyar doları aşan rakamla ABD. Ancak İtalya başta olmak üzere Avrupa’da da hiç küçümsenmeyecek bir kişisel gelişim endüstrisinden söz etmek mümkün.
“MEDİTASYON ŞART!”
Peki, ne oldu da “kişisel gelişim” yolculuğuna çıkma ihtiyacımız bu denli arttı? Erkan Sarıyıldız’a göre, toplumda psikolojik danışmanlık almayan, antidepresan kullanmayanlar artık parmakla gösteriliyor. Yoğun gelecek kaygısı, endişe, rutin hayatların sıradanlığı, başarı kavramının değişimi, “Sonuca giden her yol mübahtır” anlayışı, bireyleri bu yolculuğa davet eden sadece birkaç sebep. Günümüzde bireylerin kendilerinden uzaklaştığını vurgulayan Sarı-yıldız, modem çağda vahşi orman kurallarına uygun yaşamın getirdiği sonuçların deneyimlendiğinden bahsediyor.
Bireysel farkmdalığı, “Geç saatlere kadar televizyon seyrederek ve sürekli alışveriş yaparak bu sorunlarla baş edemeyenlerin keşif yolculuğu” olarak özetleyen Sanyıldız, “Bence ilk olarak, içe dönüş yöntemlerinin başında gelen meditasyonu günlük yaşamımızın içine sokmalıyız” diye özetliyor.
HEDEF KİTLE KADINLAR
Erkan Sarıyıldız gibi işin duayen ve fikir önderi birçok isim var. Üstün Dökmen, Nil Gün, Mümin Sekman ve Metin Hara bu isimlerden sadece birkaçı. En güzel açıklamayı ise kişisel gelişim türünde yazdığı kitaplar milyonlarca satan Mümin Sekman yapıyor. Sekman bir röportajında, “Bizler entelektüel Robin Hood’larız” diyerek, bu kitapların çok satmasının ve pazarın büyümesinin nedenlerini şöyle sıralıyor: “İnsanlar bu kitap ve eğitimlerle artık en iyi versiyonlarını yaratmak istiyorlar. Dünya her gün ilerlerken, insanın kendini geliştirmesi lüks değil zorunluluk. Kadınlar gelişime daha açık, ama başarı kitaplarını erkekler daha çok okuyor. Spiritüel kitapları ise kadınlar daha çok okuyor.”
Dürüstlük mü, popülerlik mi?
BİR markayı tercih ederken, “dürüstlüğüne” mi, yani vaatlerini yerine getirip getirmediğine mi, yoksa “popülerliğine” mi bakarsınız? “Elbette dürüstlüğüne” cevabını verenleri şimdiden uyaralım. Dünyanın önde gelen iletişim danışmanlığı şirketlerinden Golin’in araştırmasına göre çok küçük bir azınlıksınız.
Golin, 13 ülkede, 13 bin kişinin katılımıyla tam üç yıl süren araştırmasının sonuçlarını açıkladı. “Re-levance” yani “ilgi” kavramının irdelendiği araştırmaya göre, markalar güvenilirlik ve dürüstlük konusunda hayal kırıklığı yaşatsa da tüketiciler onların ürün ve hizmetlerini satın almaya devam ediyor. Neden ise diğer yönlendiriciler… Bu anlamda tüm kategorilerde liderlerin ön plana çıkan tek yönlendiricisi ise “Popülerlik”. Yani, hakkında konuşuluyor ve tavsiye ediliyorsan çok da dürüst olman gerekmiyor. Araştırmanın diğer sonuçlan ise şu şekilde:
İnsanlar yararlı ve komik olanı seçiyor
İnsanlara çekici gelen bilginin en önemli özellikleri yararlı/pratik olması (yüzde 54), bilgilendirici (yüzde 53) ve komik olması (yüzde 35). îlham verici, şok edici ya da heyecanlandıran gibi özellikler markaya sanıldığının aksine daha az fayda sağlıyor.
Ekranlar insan ilişkilerine galip geldi
Sosyal ve yazılı medya (yüzde 59) ve televizyon (yüzde 57) ile en iyi marka referansı. Bunu arkadaşlar ve aileler ile kulaktan kulağa (yüzde 45) bilgi edinme takip ediyor.
Sözel iletişimde cinsiyet farklılığı var
Arkadaşlar ve aileler arasında kulaktan kulağa iletişimle yüzde 50 ile kadınlar daha ilgili görünürken, erkekler arasında bu oran yüzde 39’da kaldı.