Küçük Firmaların İhracat Başarısı
İSO’nun İkinci 500 çalışmasına göre, küçük firmalar ihracat artışı konusunda büyüklerden daha başarılı oldu. Ekonomistler, ihracatı sıçratmak için teşviklerin ortalama 150 milyon TL cirolu şirketlere verilmesini öneriyor.
EURO bölgesi bu yıl resesyondan kurtuluyor ancak henüz gerçek bir düzelmeden bahsetmek mümkün değil. Türkiye Avrupa pazarındaki kaybını telafi etmek için geçtiğimiz yıllarda yakın komşu pazarlarına yönelmişti. Ancak Ortadoğu’da Arap baharı nedeniyle patlak veren olaylar bu pazarları olumsuz etkiledi. Son aylarda Irak ve Suriye’ye ihracatta ciddi düşüş yaşanıyor. Buna karşın Avrupa ekonomisinden gelen düzelme sinyalleri ihracatta yeniden kıpırdanma başlattı.
Küresel kriz Türkiye’yi yeni pazar arayışlarına yöneltirken, büyük şirketlerle orta ve küçük ölçekli şirketler arasındaki esneklik farkını da ortaya koydu. Normal dönemlerde büyük şirketler lehine olan şartlar, kriz koşullarında orta ve küçük ölçekli firmaları avantajlı hale getirdi.
İKİNCİ 500’ÜN PERFORMANSI DAHA İYİ
İstanbul Sanayi Odasının (ISO) 2013 yılma ilişkin İkinci 500 Büyük Sanayi Kuruluşu çalışması, küçük ve orta ölçekli firmaların Türkiye’nin toplam ihracatının üzerinde bir performans gösterdiğini ortaya koydu. Genel olarak bakıldığında ISO’nun Birinci 500 listesindeki firmalar büyük şirketleri, ikinci 500 listesinin ise küçük ve orta ölçekli firmaları temsil ettiği varsayılıyor. 2013 yılında Birinci 500’ün ihracatı yüzde 0.7, Türkiye’nin ihracatı da benzer şekilde yüzde 0.4 oranında gerilerken, ikinci 500 Büyük Sanayi Kuruluşu’nun ihracatı yüzde 3.7 arttı, ikinci 500, daha iyi bir ihracat performansı gösterdi. 2013 yılında ISO İkinci 500’de yer alan sanayi kuruluşlarının toplam ihracatı yüzde 3.7 artarak 10 milyar dolara ulaştı. Oysa Birinci 500’ün ihracatı yüzde 0.7 düşerek 63.3 milyar dolar oldu.
İkinci 500’ün toplam ihracatının Türkiye ihracatı içindeki payı ise, 2012 yılında yüzde 6.4 iken, 2013 yılında yüzde 6.6’ya yükseldi. İkinci 500 un ihracatının toplam satışları içindeki payı 2012 yılında yüzde 26.8 olurken, 2013 yılında yüzde 25.9 oldu.
Diğer bir ayrım ihracatçı sektörlerde yaşanıyor. Buna göre Birinci 500’de en yüksek ihracatı yapan ilk beş sektör sırasıyla, yüzde 17 ile gıda, yüzde 13.4 ile tekstil, yüzde 10.9 ile ana metal sanayi, yüzde 10.1 ile giyim eşyaları sanayi ve yüzde 8.5 ile elektrikli teçhizat sanayi oldu, ikinci 500’de, otomotiv, petrol rafinerisi ve elektronik sanayi ilk sıralarda yer almazken, onların yerine tekstil ve giyim eşyaları sektörü ön sırada bulunuyor.
Yükselen performansına rağmen ikinci 500’ün ihracatı, Birinci 500 un ihracatının yalnızca yüzde 15.8’i civarında. 2012 yılında bu oran yüzde 15.2 olarak gerçekleşmişti.
SIÇRAMANIN FORMÜLÜ
Türkiye ihracatçılar Meclisi (TİM) danışmanı ekonomist ve stratejist Can Fuat Gürlesel, İkinci 500 ile Birinci 500 firmaları arasında ihracattaki bu farkın ilk kez 2013 yılında ortaya çıktığını söylüyor. Bu yıl ise KOBİ ölçeğindeki firmaların komşu ülkelerdeki sıkıntılar nedeniyle ihracatta sıkıntı yaşadığına dikkat çekiyor. Gürlesel’e göre, bu yıl euro bölgesinde büyümeye geçilmesiyle Avrupa pazarı kıpırdamaya başladı. Bundan da büyük firmalar olumlu etkilenecek. Ancak bunun dışında ihracatta asıl sıçramayı yaklaşık 150 milyon TL cirolu orta ölçekli şirketlerin yapacağını savunan Gürlesel, bu firmaların dünyada farklı pazarlara ulaşabilme kapasitesine sahip olduğunu belirtiyor. Bunların Ar-Ge ve yeniliklere bütçe ayırma gibi konularda daha fazla desteklenmesi gerektiğini belirtiyor. İkinci 500un ilk200 firmasının ortalama 180 milyon TL’lik ciroya sahip olduğunu ifade eden Gürlesel, şunları söylüyor: “Türkiye’de Ar-Ge, ihracat vs destekleri çok firmaya veriliyor. Örneğin 10 bin KOBİ yerine 150 milyon TL cirolu 250 orta ölçekli firmaya verilse, ihracatta çok hızlı bir gelişme kaydedilebilir. Türkiye’yi orta ölçekli işletmeler sıçratabilir.”
“KRİZDE ESNEK FİYAT VERİYORLAR”
Kemerburgaz Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Emre Al-kin, küçük ve orta ölçekli firmaların talep ve fiyat değişikliklerine karşı çok daha hızlı cevap verebildiğini belirtiyor. Alkin’e göre, ekonomik kriz dönemlerinde pazar daraldığında ve fiyat değişikliği olduğunda küçük firmalar buna çok hızlı uyum gösterebiliyor. Büyük firmalar ise bir yere ihracat yapmaya ve uzun dönemli kontrat yapmaya karar verdiklerinde bile işe başlamak günlerce sürüyor. Dış pazarlarda bir bozulma olduğunda da küçük ve orta boy şirketler büyük şirketlere göre daha hızlı hareket ediyor. Daha dinamik oldukları için daha iyi fiyat verebiliyorlar. Buna karşın büyük şirketler ise küçük şirketlere göre daha çabuk toparlanıyor.
Emre Alkin, cirodan ziyade karlılığın önemli olduğuna dikkat çekerek, firmaların “Şu kadar cirom var, şu kadar eleman çalıştırıyorum” diye övündükleri dönemlerin geride kaldığını vurguluyor. Bunun yerine ne kadar katma değer ve kar ürettiği çok daha önemli. Firmaların kaydettikleri artış oranına değil karlılığa bakmaları gerektiğini ifade eden Alkin, “Karlılıkta iyileşme varsa bu iyi bir şey. Karlılığın çok yüksek olduğunu düşünmüyorum.
Ama talebe hızlı cevap verdikleri kesin. Eğer kar da ediyorlarsa o zaman gerçekten iyi iş yapıyorlar demektir. Yok eğer bir başkasının müşterisini çalmak uğruna karından feragat ediyorsa o zaman iş başka” diyor.
İSO İkinci 500 çalışmasına göre, 2013 yılında en çok ihracat ger çekleştiren kuruluş 102 milyon dolarla Dorçe Prefabrik Yapı oldu. İkinci sırada 91 milyon dolarla Mioro Hediyelik ve üçüncü sırada ise 84 milyon dolarla Unat Yağ yer aldı. İşte 2013 yılında bir trend değişikliği olarak dikkat çeken İkinci 500’deki bazı ihracat şampiyonu firmaların başarı hikayeleri…
MİORO HEDİYELİK
Pazarlamaya ağırlık verdi
1996 yılında İstanbul’da Gençoğlu Ailesi tarafından kurulan Mioro Hediyelik kuyumculuk alanında faaliyet gösteren bir firma. ABD’den Uzakdoğu’ya, Avrupa’dan Güney Amerika’ya 24 ülkeye ihracat yapıyor. Altın takı ürünleri üretimi ve satışı yapan firmanın toplam cirosu içinde ihracatın payı yüzde 70’e dayanmış durumda. Mioro Hediyelik Yönetim Kurulu Başkanı İlyas Gençoğlu, 2012 yılında yaklaşık 31 milyon dolar olan ihracat miktarını 2013 yılında 91 milyon dolara çıkardıklarını söylüyor. Gençoğlu’nun verdiği bilgiye göre, firmanın son beş yıllık ihracat rakamları şöyle: 2009’da 6 milyon 737 bin dolar, 2010’da 15 milyon 479 bin dolar, 2011’de 24 milyon 374 bin dolar, 2012’de 30 milyon 759 milyon dolar. Ülke bazında en fazla ihracat 36 milyon dolarla Birleşik Arap Emirliği’ne yapılırken, ikinci sırada yer alan Hong Kong’a 6 milyon 849 bin dolar, üçüncü sıradaki Singapur’a 5 milyon 809 bin dolar ihracat yapıldı. İlyas Gençoğlu, 2013 yılındaki ihracat başarısıyla ilgili olarak global kriz sonrasında pazarlama ve satış ekibini takviye ederek güçlendirdiklerini söylüyor. Yeni pazarlara erişmek için yurtdışı fuarlara katılımı artırdıklarını ve yurtdışı müşteri tanıtım faaliyetlerini yoğunlaştırdıklarını belirtiyor. Gençoğlu, girmek istedikleri pazarlara uygun olduğunu düşündükleri yeni tasarımlarla altın takılar geliştirdiklerini de sözlerine ilave ediyor.
MODAVİZYON TEKSTİL
Tamamen İhracata çalışıyor
Modavizyon, Şahinler Holding bünyesinde tamamen ihracata yönelik çalışan bir firma. Kemal Şahinin sahibi olduğu Şahinler Holding Almanya ve’ Türkiye’deki entegre yatırımlarıyla biliniyor. Holdingin temeli, 1982 yılında Almanya’nın Aachen kentinde Kemal Şahin’in Santex Moden Şirke-ti’ni kurmasıyla atılıyor. Türkiye ve Avrupa’da kurduğu şirketlerle bir dönem Türkiye’nin en büyük moda ve entegre tekstil grubu konumuna gelen Şahinler Holding bugün spor giyimden çocuk giyimine, erkek-kadın dış giyimden blucin ve iç giyime kadar geniş bir ürün yelpazesine sahip. Grup yılda 50 milyon parçanın üzerinde hazır giyim ürününü Avrupa ve Amerika’ya pazarlıyor. Türkiye, Ürdün, Bulgaristan ve Mısır’da dış ticaret, tekstil ve konfeksiyon, Avrupa ve Amerika’da ise toptan ve perakende pazarlama şirketleri ile faaliyet gösteriyor. Holding bu faaliyetlerini 15 ülkede kurulu toplam 27 şirketi ile yürütüyor.
Modavizyon İstanbul’da 1992 yılında kuruldu. Ağırlıklı olarak dokuma ve örme kumaştan kadın ve erkek dış giyimi, takım elbise, pantolon, ceket ve etek üretiyor. Kemal Şahin’in verdiği bilgiye göre, üretimin yüzde 98’i ihraç ediliyor. Son beş yılda ise ihracatta istikrarlı bir artış trendi yaşanıyor. 2010’da 55 milyon dolar olan ihracat 2011’de 60 milyon dolara,
2012’de 74 milyon dolara, 2013’te ise 86 milyon dolara çıktı. 2014 yılı için ise 100 milyon dolar hedefleniyor. İhracatın yüzde 60’ı İspanya, yüzde 20’si Almanya, kalan yüzde 20’si ise diğer Avrupa ülkelerine gerçekleştiriliyor.
Kemal Şahin, pazarlama ağının genişliğine vurgu yaparak, dünya ülkelerinin yarısından fazlasında mağaza ve pazarlama teşkilatları olan şirketleri müşteri olarak seçtiklerini söylüyor. Bunun sonucunda krizlerden etkilenme yok denecek kadar düşük seviyeye çekildi. Ayrıca, düzenli kapasite artışları ile yönetim ve operasyonel giderlerin genel giderler içindeki payı düşürüldü. Elde edilen maliyet ve fiyat avantajı, müşterilerle paylaşılarak sipariş artışı sağlandı.
SPOT TEKSTİL
Arkasında 90 yıllık aiie geleneği var
Spot Tekstil’in kökleri İzmir merkezli Eskinazi Ai-lesi’nin sahibi olduğu Alsa.Konfeksiyon firmasına uzanıyor. Şu anda ise yine aynı ailenin sahibi olduğu Roteks Grubu bünyesinde faaliyet gösteriyor. Spot Tekstil 1993 yılında kurulmuş olsa da hissedar firma 90 yıllık bir geçmişe sahip. Aile şirketinin ikinci kuşak temsilcisi Jak Eskinazi’nin verdiği bilgiye göre, üretiminin yüzde 95’ini ihraç eden firmanın ürün yelpazesini örme kumaştan kadın örme, erkek ve çocuk konfeksiyonu, tişört, sweat, tayt, atlet, tunik, etek, elbise oluşturuyor. Toplam ihracatın yüzde 85’i Avrupa ve EF-TA ülkeleri olan Norveç ve İzlanda’ya yapılıyor. Kalan yüzde 15’i ise üçüncü dünya ülkelerine gerçekleştiriliyor. İlk sırada İspanya, Almanya, Belçika, İsveç, Polonya ve ABD yer alıyor. Eskinazi kriz sonrası müşteri memnuniyetini ön planda tutarak, tasarım ve Ar-Ge faaliyetlerine ağırlık verdiklerini belirtiyor. Daha kaliteli hizmetle siparişleri arttırdıklarını kaydediyor.
Spot Tekstil’in ihracatı yıllar içinde artarak 2013 yılında 75 milyon dolara çıktı. İhracatı 2009’da 30 milyon 829 bin, 2010’da 46 milyon 768 bin, 2011’de 61 milyon 946 bin , 2012’de ise 60 milyon 234 bin dolar oldu.
ATK TEKSTİL
Gücü tasarım becerisinden geliyor
1981 yılında İstanbul’da Murat ve Kubilay Türkmen kardeşler tarafından kuruldu. Bayan ve çocuk hazır giyiminde faaliyet gösteren firmanın üretiminin yüzde 95’i ihracata yönelik. ATK Tekstil Direktörü Zafer Veral’m verdiği bilgiye göre, müşteri kitlesini moda ve giyim alanında Avrupa’nın tanınmış perakende zincir mağazaları oluşturuyor. ATK Tekstil, araştırmacı yönü ve tasarım alanında yaptığı yenilikçi çalışmalarıyla yurtdışı müşterilerinin takdirini kazanmış bir firma. Uzman satış ekibi ve tasarımcı kadrosunun yanı sıra Türkiye içinde ve dışında geniş bir üretim ağı ve tedarik zincirini kontrol ediyor. Ağırlıklı olarak Avrupa’ya yapılan ihracatta ilk sıraları İngiltere, Hollannda, İspanya ve Fransa alıyor. 2009’da 55 milyon 600 bin dolar, 2010’da 52 milyon 500 bin dolar, 2011’de 64 milyon 650 bin dolar, 2012’de ise 73 milyon 300 bin dolar ihracat gerçekleştiren firmanın 2013 ihracatı ise 73 milyon 600 bin dolara ulaştı.
Zafer Veral, dünya ekonomisinde son 10 yıldır kriz varsayımıyla senaryolar üretildiğine dikkat çekiyor. Tekstil sektörünün eskiden beri bunu tecrübe etmeye alışkın olduğunu ifade eden Veral, zaman içinde firma olarak müşteri bazında farklılaştırmaya gittiklerini kaydediyor ve sözlerini şöyle noktalıyor: “Tasarım hizmetinin kalitesini artırdık. Bunun sonucunda sadece üreten değil, kendi tasarladığını pazarlayan ve üretimini yapan bir firma haline geldik.”