Küresel Piyasalar, Belirsizlik, Ekonomik Durumlar
PİYASA dilinde, dünya borsalarının genelinde kısa zamanda büyük satışların yaşandığı günler, “Kara” olarak nitelendirilmekte. Geçen hafta bu tanıma uyan, Kara Pazartesi ve Kara Perşembe olmak üzere iki gün sığdı. Özellikle 12 Mart Perşembe günü ABD piyasaları 1987’deki Kara Pazartesiden bu yana en büyük düşüşü yaşarken; Avrupa borsalarında tarihin en sert günlük düşüşleri yaşandı.
Piyasalarda yaşanan stresin boyutunu biraz daha anlaşılır hâle getirmek için piyasalarda korku endeksi olarak bilinen ve ABD S&P 500 endeks opsiyonlarındaki oynaklığı yansıtan VIX endeksinin aylık bazda tarihsel grafiği de aşağıda yer almakta. Korku endeksi 2008 küresel krizinden bu yana görülen en yüksek seviyelere ulaşmış durumda.
Peki, yurtiçi ve küresel piyasalarda yüksek risk iştahı ve rekorlarla başlayan 2020 yılında henüz ilk çeyrek tamamlanmamışken bu noktaya nasıl geldik? Aşağıda ekonomik büyümenin önemli öncü göstergelerinden olan satın alma yöneticileri endeksi (PMI) verilerinin dünya ortalamasında nasıl seyrettiğini gösteren grafik yer almakta. 0 ile 100 arasında değer alan PMI endeksinin 50;nin üzerinde olması genişleme, 50’nin altında olması ise daralma sinyali olarak yorumlanmakta.
Bu grafikle birlikte geldiğimiz noktayı özetlemek gerekirse…
■ 2008 küresel finansal krizinden sonra (ve 2011 Avrupa Borç Krizi) küresel olarak birçok ülke merkez bankası faizlerini tarihi düşük seviyelere (bazıları negatif seviyelere) indirdi.
■ Faizlerin tarihi düşük seviyelere gelmesinin tek başına yeterli olmaması ve maliye politikasında gerekli adımların atılmamasının sonucunda merkez bankaları varlık alım programlan uygulayarak tarihte eşi görülmemiş bir parasal genişleme uyguladı.
■ “Düşük faiz-bol likidite” dönemi olarak tanımlanabilecek süreç boyunca küresel hisse senedi piyasaları ve altın tarafında oldukça güçlü yükselişler kaydedildi.
■ ABD ekonomisinde gözlenen toparlanma sinyalleri sonrasında 2013 Mayıs ayında Fed eski Başkanı Bernanke Fed’in 2013 sonunda itibaren varlık alımlarım azaltmaya başlayabileceğini duyurdu. Bu küresel piyasalardaki partinin bitişi yönündeki ilk ciddi sinyal oldu.
■ Fed Aralık 2015’te, o tarihte aylık 85 milyar dolar seviyesinde olan varlık alım programını (QE-3) kademeli olarak azaltmaya başladı ve Ekim 2014’te varlık alımlarım sonlandırdı.
■ Fed bir önceki faiz indiriminden yaklaşık 10 yıl, Bernanke’nin açıklamasından 2.5 yıl sonra Aralık 2015’te faiz artırdı. Tamamı 25’er baz puan olmak üzere 2015’te bir kez, 2016’da bir kez, 2017’de üç kez, 2018’de dört kez olmak üzere dört yılda toplam dokuz defa faiz artırarak, 2008 küresel krizi sonrasında yüzde 0.00-0.25 aralığına getirdiği politika faizini yüzde 2.00-2.25 aralığına kadar yükseltti.
■ Kasım 2016 ABD Başkanlık seçimlerini Trump kazandı.
■ Başta vergi olmak üzere ekonomi konusundaki vaatleri küresel piyasalardaki risk iştahının artmasını beraberinde getirdi.
■ Fed, Haziran 2017’de bilanço küçültmeyi duyurdu.
■ 2018 yılında ABD Başkanı Trump uygulamaya aldığı gümrük vergileriyle ticaret savaşının fitilini ateşledi. Daha sonra Çin tarafından gelen misillemelerle birlikte resmen ticaret savaşı başladı.
■ ABD-Çin ticaret savaşma ek olarak, Fed’in faiz artırımlarıyla birlikte bilanço küçültme sürecini devam ettirmesi küresel büyüme görünümüne dair risklerin ve dolayısıyla da resesyon endişelerinin artmasına neden oldu.
■ Fed, 2019’da bilanço küçültme sürecini önce azaltıp Ekim’de durduracağını açıkladı, ancak artan endişeler nedeniyle Ağustos atında bilanço küçültmeyi durdurdu.
■ Bununla birlikte Fed başta olmak üzere küresel çapta birçok merkez bankası olası bir resesyon riskinin azaltmaya yönelik olarak 2019 ikinci yarısı boyunca adeta faiz indirim yarışına girdi.
■ Fed 2019’da üç defa faiz 25’er baz puanlık faiz indirimine gitti.
■ ABD-Çin ticaret savaşından ticaret müzakere sürecine geçti ve 15 Ocak 2020’de Faz-1 adını verdikleri ara bir anlaşma imzaladı.
■ Çin’de ortaya çıkan salgın hastalık nedeniyle Dünya Sağlık Örgütü 30 Ocak 2020’de küresel acil durum ilân etti.
■ Şubat ayında Çin’de salgın hastalığa karşılık karantina uygulamaları başlarken, ay sonlarında Avrupa ve ABD tarafında salgın hastalık kaynaklı ilk ölüm haberleri geldi.
PANİĞİ TETİKLEYEN NEDENLER
Küresel krizden Mart 2020’ye kadar olan bu kronolojik özetin ardından gelelim iki haftada yaşanan paniğin tetikleyicilerine…
■ Çin’in Şubat ayı İmalat ve Hizmet PMI verilerinde çok sert geri çekilmeler görüldü. Karantina uygulaması nedeniyle küresel tedarik zinciri ve tüketici güvenine yönelik endişeler eş anlı olarak arz ve talep şoku yaşanabileceği riskini öne getirmeye başladı.
■ Salgın hastalığın etkilerini ve önlemleri değerlendirmek üzere 4 Mart Çarşamba günü G-7 ülkelerinin Maliye Bakanları ve Merkez Bankası başkanlarmın bir telekonferans gerçekleştireceği duyuruldu. Toplantı sonrasında verilen mesajlar piyasaları pek tatmin etmediğinden bir miktar satış görülmesine neden oldu.
■ Aynı gün G-7 açıklamasının üzerinden birkaç saat geçtikten sonra yurtiçi piyasalar kapanmak üzereyken, Fed sürpriz bir şekilde 50 baz puanlık acil faiz indirimine gittiğini açıkladı.
■ Son iki haftadır gözlenen satış dalgasının ilk kritik tetikleyicisi bu gelişme oldu. Zira rutin toplantısına iki hafta kalan ve çok önemli bir aksiyon kararı alınmayan G-7 toplantısından birkaç saat sonra Fed’in şok bir şekilde 50bp’lik acil faiz indirimine gitmesi piyasaların bilmediği/görmediği boyutlarda bir risk olabileceği yönünde endişeleri artırdı. Fed’in daha önce 50bp’lik acil faiz indirimi gerçekleştirdiği dönemler de (örneğin 11 Eylül saldırıları sonrası 2001 ve son olarak 2008 krizi döneminde) bu endişeleri artırdı.
■ 5-6 Mart’taki OPEC toplantılarında küresel talebe yönelik endişeler nedeniyle düşüş gösteren petrol fiyatlarının desteklenmesi amacıyla ekstra arz kesintisine gidilmesi beklenirken, tam aksi yönde bir gelişme ve yeni bir şok yaşandı. Suudi Arabistan ve Rusya ne zaman ve ne şekilde sonuçlanacağı bilinmeyen petrol savaşma (fiyat kırma yarışına) girdi. Bu gelişme geçen hafta yaşanan Kara Pazartesi’nin ana nedeni oldu.
■ Salgın hastalığın yayılmasının etkisiyle küresel arz talebe yönelik endişeler artarken; ABD Başkam Trump, Avrupa ülkelerinden ABD’ye uçuşları bir ay süreyle yasakladığım duyurdu. Aynı gün yani 12 Mart’ta Avrupa Merkez Bankası’nın açıkladığı likidite genişletici önlemlere karşın faiz değişikliğine gitmemesi de piyasalardaki satışların artmasına neden oldu. Bu gelişmeler geçen hafta yaşanan Kara Perşembe’nin ana nedeni oldu.
Geçici olması muhtemel olarak değerlendirilen virüs salgını kaynaklı riskler özellikle mart ayı başından bu yana yaşanan diğer gelişmelerle birlikte ciddi bir finansal strese dönüştü. Son küresel krizin üzerinden 10 yıldan fazla bir zaman geçmesine rağmen ABD haricinde krizden en çok etkilenen diğer gelişmiş ülkeler için destek ihtiyacı devam ederken kısa sürede arka arkaya ortaya çıkan şoklar piyasalarda panik havası yaşanmasına yol açtı.
OLASILIKLAR…
Gelelim bundan sonrasına ilişkin beklentilere…
■ Para ve maliye politikası tarafında birçok önemli adımlar atıldı ve atılmaya devam edecek gibi görünüyor. Bu adımlar her ne kadar salgın hastalığa yönelik doğrudan bir çözüm üretmeyecek olsa da genişleyici maliye politikası adımları özellikle talep kanalını destekleme potansiyeline sahip. Para politikası adımları ise başta finansal koşullar gevşetilerek kısa vadeli likidite ihtiyacının karşılanması sağlayabilir ve finansal piyasaların kısa vadede bir miktar desteklenmesini sağlayarak refah etkisi üzerinden tüketici güvenine bir miktar katkı verebilir.
■ Salgın hastalık ve yukarıda değinücn diğer riskler nedeniyle en azından önümüzdeki birkaç haftalık, belki de 1-2 aylık süreçte de küresel piyasalardaki oynaklığın yüksek seyretmesi muhtemel (ABD-Avrupa ekonomik verilerinde virüs etkilerini henüz görmedik).
■ Eğer salgın hastalık kaynaklı risklerin geçici olduğuna yönelik beklentiler kısa vadede güçlenecek olursa; piyasalardaki muhtemel toparlanma hızlı gerçekleşecektir. Ancak, mevcut belirsizlikler uzadıkça beklenen toparlanmanın zamanı gecikmekle/hızı azalmakla kalmayıp kısa vadedeki stres devam edebilir.
■ Böyle bir ortamda, yüksek belirsizlik ve riskler nedeniyle portföylerdeki düşük riskli ve likit varlıkların oranını artırmak muhafazakar bir tercih olacaktır. Diğer taraftan, piyasanın dibini yakalamak/kestirmek pek mümkün olmasa da görülebilecek sert hareketleri (özellikle de muhtemel düşüşleri) ve riskleri göze alarak; orta-uzun vadeli yatırım için, bu dönemde panik satışlar nedeniyle cazip seviyelere gerilemiş büyük ölçekli şirket hisselerinde kademeli olarak toplama/biriktirme şeklinde bir yaklaşımda tercih edilebilir.
EROL GÜRCAN