Merkez bankaları ve ikinci çeyrek sonuçları bekleniyor
Son iki haftalık dönemde 180 günlük eylem planına yönelik beklentilerin ve bankacılık sektöründe kaynak maliyetinin düşürülmesine yönelik çalışmaların BIST tarafındaki pozitif ayrışmada etkili olduğunu düşünüyoruz. Bu hafta bu plana yönelik gelişmeler ve açıklanması beklenen banka mali sonuçlarının (Akbank, Garanti) endekste sert hareketlere neden olabileceğini düşünüyoruz. Geçtiğimiz hafta da ifade ettiğimiz gibi endeksteki güçlü yükseliş momentumu devam ettiği sürece trendden kopulmamalı ancak olası bir düzeltmeye karşı da mutlaka bir stop loss stratejisi oluşturulmalı.
Elbette endeksi tek başına değerlendirmek de mümkün değil. BIST’in özellikle beklenen 180 günlük eylem planının ilk etkileri görüldükten sonra uluslararası piyasa ile korelasyonunun da yüksek seyredeceğini düşünüyoruz. BIST-100’de bu hafta 103-104 bin aralığı olası geri çekilmelerde güçlü trend desteği bölgesi olarak izlenmeli. Bu bölgeye doğru olası geri çekilmelerin 103 bin altında kapanışlarda stop loss yapmak koşuluyla, alım fırsatı olarak değerlendirilebileceğini düşünüyoruz. Yukarıda ise geçtiğimiz hafta görülen zirveyi oluşturan 107.750 ilk güçlü direnç olacaktır. Bu seviyenin üzerinde olacak kapanışlar, nisan ayından ve yıl başından itibaren oluşan trend kanallarının üst bantları olan 108.500 112.000 aralığının hedeflenmesini sağlayabilir.
YURTİÇİNDE kabine değişikliği ve Almanya ile gerilen ilişkiler ön plana çıkarken, yurtdışmda Avrupa Merkez Bankası faiz kararı ve ardından Draghi’nin yaptığı açıklamalar ön plandaydı. Bu hafta ise Fed Açık Piyasa Komitesi toplantısı ve TCMB Para Politikası Kurulu toplantısı ile ikinci çeyreğe yönelik açıklanacak mali tablolar ön planda olacak. Ayrıca geçtiğimiz hafta açıklanması beklenen ancak kabine değişikliği sonrası devir teslim törenleri ve Başbakan yardımcılarının görev dağılımlarının netleşmemesi nedeniyle açıklanmadığını düşündüğümüz 180 günlük eylem planına yönelik gelişmeler izlenecek.
CDS PRİMLERİ SON YILLARIN EN DÜŞÜĞÜNDE
2016’da 300’e yakın seviyelerde bulunan ve sonrasında düşüş eğilimine giren, özellikle de Ocak ayından sonra düşüşü hızlanan Türkiye’nin CDS primleri, geçtiğimiz hafta sonunda 181’e kadar geriledi. Böylece CDS primleri 2015 başından itibaren gördüğü en düşük seviyelere ulaşmış oldu. Türkiye’ye yönelik risk algısındaki iyileşmenin göstergesi olan bu düşüş, hisse senetlerine ve sabit getirili ürünlere yabancı girişinin de devam etmesini sağlıyor. Mayıs 2013’ten sonraki en yüksek seviye olan yüzde 65.6’nm üzerine çıkan Borsa İstanbul yabancı payı da bu ilginin devam ettiğinin bir göstergesi.
Geçtiğimiz hafta Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel’in Türkiye ile ilgili yaptığı sert açıklamalar nedeniyle gerilen Almanya-Türkiye ilişkileri ve karşılıklı olarak gelen sert mesajlar ön plana çıksa da Türkiye’ye yönelik algıda şu an için önemli bir değişim beklemiyoruz. Ancak eylül ayında seçimlere gidecek olan Almanya’da siyasilerin bu gerilimi tırmandırmaya yönelik açıklamaları devam edecek olur ve sözlü olarak ortaya çıkan bu gerginlik tarafların fiili olarak yaptırım kararı almasıyla sonlanacak olur ise ekonomi ve piyasalarımız üzerinde kalıcı etkilerini görebiliriz. Şu an için Almanya ile yaşanan süreci, Hollanda ve Ingiltere’’deki seçimler öncesinde yaşanan gerginliklerle paralel değerlendirmenin mümkün olduğunu düşünüyoruz. Ancak başta da ifade ettiğimiz gibi eylül ayında gerçekleşecek seçimlere kadar Almanya’dan bu tür sert açıklamalar görme ihtimalimizin de oldukça kuvvetli olduğunu bir kenara not etmekte fayda var.
İKİNCİ ÇEYREK SONUÇLARI BAŞLADI
2017 ilk çeyreğinde hem banka, hem de sanayi şirketleri beklentileri aşarak güçlü finansal sonuçlar açıkladı. Yılın ikinci çeyreğinde de bankacılık tarafında artan kredi hacimlerinin etkisi ile bankacılık sektöründeki kârlılık rakamlarının hız yavaşlaşa da artış göstermeye devam etmesini bekliyoruz. Özellikle, ilgili otorite ve politika yapıcılar tarafından karşılıklarla ilgili yapılan gevşetmelerin bankaların kârlılık rakamlarına olumlu yansıması ve Kredi Garanti Fonu’nun desteği ile artan kredi hacminin bu anlamda en önemli belirleyicilerden olması beklenebilir. KGF kapsamında 250 milyar TL tutarında kredi desteği planlanırken, bu bağlamda yaklaşık 200 milyar TL’lik kısım kullanılmış durumda. Bununla birlikte artan kaynak maliyetleri de kredi-mevduat faizleri arasındaki makasın daralmasına enden oldu. Bu durum karlılıklardaki artış hızını yavaşlatan bir unsur olarak değerlendirilebilir. Bu durumdan büyük ölçekli özel bankaların daha az etkileneceğini düşünüyoruz.
Alman tedbir ve teşvikler ile ekonomide sağlanan pozitif trend, ilk çeyrekte yüzde 5’lik büyümeyi getirmişti, ilk çeyreğin ardından, öncü göstergeler ikinci çeyrekte de benzer performansın sergilendiğini gösteriyor. Bu durum sanayi şirketlerinin de kârlılık rakamlarında pozitif trendin devammı sağlayacaktır. Bununla birlikte geçtiğimiz yılın aynı çeyreğine göre kurların oldukça yüksek seviyelerde olması, döviz geliri yüksek şirketlerin karlılık rakamlarını pozitif etkilemeye devam edecektir. Son dönemlerde FAVÖK gelişimi pozitif olan ancak kurlardaki sert yükselişler nedeniyle bunu net kar tarafına yansıtamayan şirketler için de ikinci çeyrek sonuçlarının pozitif etki oluşturduğunu görebiliriz. Bu haftadan itibaren açıklanacak mali sonuçlara yönelik beklentiler ve gerçekleşmeler hisse bazlı hareketlerin yeniden ön plana çıkmasına neden olacağı için endeks seviyesinden ziyada takip edilen hisseler özelinde kar ve stop loss (zarar kes) seviyeleri belirlemek daha doğru bir strateji olacaktır.
ÇARŞAMBA FED, PERŞEMBE TCMB
Avrupa Merkez Bankası’nm geçtiğimiz hafta gerçekleştirdiği toplantısının ardından basın toplantısı gerçekleştiren Başkan Draghi oldukça temkinli bir dil kullanmasına karşın piyasa konuşma metninden istediği sonucu çıkarmasını bildi. Açıklamasında enflasyonda sürdürülebilir yükseliş yaşanana kadar parasal genişlemenin devam edeceğini ve ihtiyaç görülmesi halinde varlık alım programının süresinin uzatabileceğini veya alım miktarım artırabileceğini belirten Draghi, ECB’nin kararlı ve sabırlı olması gerektiğini, enflasyonda hedefine henüz ulaşılamadığını, para politikasını değiştirmeme kararının oybirliği ile alındığını ifade etti. Sıkı finansman koşullarının ECB’nin istediği en son şey olduğunu vurgulayan Draghi’nin büyüme tarafında, verilerin ekonomideki güçlenmeye işaret ettiği, toparlanmanın genişlediği ve büyüme yönelik risklerin büyük ölçüde dengelenmiş durumda olduğu ifade etmesi pozitif taraf olarak değerlendirildi ve bu cümleden önce sarf ettiği genişleme yanlısı ifadeler göz ardı edildi. Açıklama sonrası euro/dolar paritesi 1.1675 ile 2015 başından itibaren gördüğü en yüksek seviyelere ulaşmış oldu.
Bu hafta da Fed ve TCMB’nin para politikası toplantıları gerçekleşecek. Fed’in bu ayki toplantıda herhangi bir politika değişikliğine gitmesi beklenmese de karar ile birlikte yayınlanacak özet metinde enflasyon görünümü ile bilanço küçültme konusunda satır aralarında verilebilecek olası mesajlar piyasaların yakm takibinde olacak. Son aylarda Fed’den gelen şahin olarak nitelendirilebilecek mesajlar bile piyasalardaki coşkunun önüne geçememişti. Son haftalarda beklentileri karşılayamayan veriler ve Fed üyelerinin yumuşayan tonlamaları göz önünde bulundurulduğunda bu haftaki toplantı sonrası Fed’in piyasaların neşesini kaçıracak bir açıklama yapma ihtimalinin azaldığını düşünüyoruz. TCMB tarafında ise son dönemde açıklanan enflasyon rakamlarının düşüş eğiliminde olmasına karşın, ağustostan sonra yeni bir yükseliş trendi beklentisi ve son haftalarda kurlarda görülen katılaşma politikaların gevşetilmesinin önünü kesecektir. Yumuşak tonda bir Fed açıklaması ve ardından para politikasındaki sıkı duruşa atıf yapan bir TCMB bu hafta TL’nin daha pozitif bir seyir izlemesini sağlayabilir.
3.6450 civarını test ettikten sonra hızla gerilemeye başlayan ve ABD’den gelen zayıf verilerin ve euro/dolar paritesindeki düşüşün desteği ile 3.52’ün altına kadar gerileyen dolar/ TL’de, bu hızlı gerilemeye karşın 3.50-3.55 TL aralığın hâlen en kritik destek bölgesi olarak izlenmeye devam edileceğini ve 3.50 TL aşağısında kalıcı olunmasının giderek güçleştiğini düşünüyoruz. Bu hafta Fed’in yumuşak bir ton kullanması ve TCMB’nin sıkı duruş vurgusunu devam ettirmesi kurda kısa vadeli geri çekilmeler getirse de son dönemdeki alım iştahının yeniden devreye gireceğini ve bu geri çekilmelerin sınırlı kalacağını düşünüyoruz. Bu nedenle geçtiğimiz hafta da belirttiğimiz üzere 3.46 olasılığını da göz önünde bulundurarak 3.50 civarındaki rakamların kısa vade için kademeli alım fırsatı oluşturmaya devam ettiğini düşünüyoruz.