Merkez Bankası, faiz konusunda ‘ölçülü’ tavrını korudu
Merkez Bankası, faiz konusunda ‘ölçülü’ tavrını korudu. Ekonomi yönetiminin önceliği ise büyüme ve istihdam. Bazı ekonomistler, kurumun büyüme ve işsizlik oranını da hedefleri arasına katması gerektiğini savunuyor…
2009 küresel krizi dünya ekonomisindeki birçok dengeyi değiştirirken kuramlara yeni görev ve sorumluluklar da getirdi. Avrupa ve ABD’de düzenleyici kuramların etkinliği önemli hale geldi. Bu arada kriz sonrası en çok merkez bankaları farklı bir işlev yerine getirmeye başladı. Krizde dibe vuran ekonomileri tekrar ayağa kaldırmak için FED (Amerika Merkez Bankası) başta olmak üzere ECB (Avrupa Merkez Bankası), Japonya ve Çin merkez bankaları likidite silahına sarıldı. 2009 yılında başlayan parasal genişleme son kararlarla azalsa da halen devam ediyor. Flem FED hem ECB dünya ekonomisinin düze çıkması ve istihdamın artması için bol likidite ve düşük faiz politikasını bir miktar yavaş-latsalarda halen terk etmiş değiller. İçeride ise Merkez Bankası ana hedefi fiyat istikrarı olmak üzere ölçülü faiz indirimine devam ediyor. Ekonomi yönetimi, MB’den büyümeye destek olması için daha fazla faiz indirimi bekliyor. Türkiye’de Merkez Bankası, yasal olarak fiyat istikrarı yani enflasyon hedeflemesiyle para politikasını belirliyor. Bu amaç 2006 yılından bu yana Merkez Bankası yasasında yazılı. Dünyaya bakıldığında ise, örneğin FED, para politikasında büyüme ve işsizlik oranına öncelik veriyor.
TCMB’NİN GÖREVİ NE OLMALI?
Küresel krizin merkez bankalarına getirdiği yeni görev, Türkiye’de de tartışılıyor. Tartışmanın özü, merkez bankasının görevleri araşma enflasyon dışında büyüme ve istihdam hedeflerinin eklenmesi. Bu konuda dünyada yaşanan gelişmelere bakarak, Türkiye’de de merkez bankasının görev alanına bu iki hedefin eklenmesini isteyen ekonomistlere karşın, bazı ekonomistler enflasyonda yeterli düşüşün sağlanamadığına dikkat çekerek buna itiraz ediyor. Bu teze göre, enflasyon yüzde 5’in altına kalıcı olarak düşmediği sürece merkez bankasının FED gibi davranmasını beklemek doğru olmaz. Aynı ekonomistler, büyüme ve işsizlik gibi hedeflerin maliye politikalarıyla ilgili olduğunu, bu nedenle MB tarafından kontrolünün mümkün olmadığım savunuyor.
“MERKEZ’İN ESNEKLİĞİ ÖNEMLİ”
Kültür Üniversitesi İİBF Dekanı Prof. Dr. Durmuş Dündar, hükümetin 2003 yılından beri, Merkez Bankası’nın ise 2001 yılında ilan edilen “Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı”ndan beri enflasyonu indirmeyi amaçladığına dikkat çekiyor. Buna karşın ABD’de ekonomiyle ilgili kararların alınma şekline dikkat çeken Dündar’a göre, FED hem kendisi ve hem de dünyanın diğer ekonomileri hakkında geniş ve ayrıntılı bilgilere sahip. Bu ekonomiler arasında Rusya bile var. Ancak öncelik ABD verileri ve bunların başarılı bir politika ile yönetilmesi.
Dündar’a göre, ABD’de işsizlik ve konut verilerine çok önem veriliyor. Piyasaların geleceği ve ekonomik kararlar buna bağlı. Türkiye ekonomisi ise ne ABD, ne AB ve ne de Japonya. Türkiye’nin kendine has güçlü özellikleri var. Ancak dış kaynak ihtiyacı, dış ticaret açığı ve cari açık gibi dezavantajları nedeniyle eli güçlü değil. O nedenle FED ve ECB gibi radikal kararlar alamıyor. Ancak 2002 yılından beri çok başarılı bir iktisat politikası uygulayan Merkez Bankası ile karşı karşıya-yız. MB’nin para politikasında öncelikler sıralaması iç ve dış ekonomik gelişmeler izlenerek kimi zaman faize, kimi zaman döviz kuru politikasına ve kimi zaman da büyüme, işsizlik vb. makro göstergelere öncelik vermek en doğru strateji.
“REEL EKONOMİYE DİKKAT!”
Bosphorus Capital Genel Müdürü Murat Salar ise, 2009 küresel krizinden sonra ekonomiyle ilgili pek çok ezberin bozulduğuna dikkat çekiyor. Salar’a göre, dünyada reel ekonomileri artık merkez bankaları kontrol ediyor. Eski alışkanlıkların bırakıldığı bir dönem yaşanıyor. Türkiye’de de artık bunlar dikkate alınmalı. Ana hedef fiyat istikrarı olmakla birlikte diğer hedeflerin de mutlaka dikkate alınması gerekiyor. Almanya’da Birinci Dünya Sa-vaşı’ndan sonra bir enflasyon travması yaşandığını hatırlatan Salar, ancak yeni dönemde özellikle de son krizde Yunanistan’da ve Ispanya’da yüzde 25’i aşan işsizlik oranlarının para politikası kararlarında etkili olduğunu belirtiyor. FED’in bilançosunun krizden bu yana beş katma çıktığına işaret eden Salar’a göre, dolayısıyla Türkiye’de de merkez bankası reel ekonominin reaksiyonlarını dikkate almalı. Merkez Bankası’nın son faiz indiriminde ölçülü davranmasını Irak riskine bağlayan Salar, “Irak riski çıkmasaydı, Merkez Bankası’nın faiz kararı konjonktüre uygun olurdu. Daha yüksek bir faiz indirimi olabilirdi.” diye konuşuyor. Salar, Merkez Bankası’nm büyüme ve işsizlik oranını hedefleri arasına katması gerektiğini savunurken, öte yandan ana hedefi yani enflasyon hedefinin değişmemesi gerektiğini savunuyor ve “Çünkü diğerleri kontrol edebileceği şeyler değil” diyor.
“FARKLI GÖREV VERİLEMEZ”
Bahçeşehir Üniversitesi 1İBF Dekanı Prof. Dr. Necip Çakır ise, Merkez Bankası’nm yasasında doğrudan bir istihdam hedefi olması gerektiği görüşüne katılmıyor. Bunun hükümetin ve ekonomi yönetiminin işi olduğunu savunan Ça-kır’a göre, ABD’de, Türkiye’den farklı olarak federal bir yapı var.
Orada tek tek eyaletler kendi politikalarını belirleyebiliyor. Türkiye’de ise iktisat politikası merkezi olarak belirleniyor. Çakır, aynı anda finansal istikrarı da amaçladığı için Merkez Banka-sı’nm elinin başka türlü de bağlı olduğunu savunuyor. Çakıra göre, bunun dışında kuruma farklı bir görev atfetmek doğru olmaz. Çakır, “Merkez Bankası beklentileri etkileyemez. Örneğin, MB Başkanı Erdem Başçı günde beş defa çıkıp konuşsa bile bunu değiştiremez” diyor.
“BEKLENTİ YÖNETİMİNİ ZORLAŞTIRIR”
Global Source Partners Türkiye ekonomisti Dr. Murat Üçer ise, “Merkez Bankası’nm öncelikle enflasyon sorununu çözmesi lazım” diyor. Üçer’e göre, enflasyon yüzde 5’in altına kalıcı olarak düştükten sonra yeni hedefler gündeme gelebilir. ABD’de enflasyon sorunu yok.
Koşulları işin içine katmadan iki kurumun görevlerinin farklılığını kıyaslamak anlamlı değil. ‘Merkez Bankası’na yeni görev vermek beklenti yönetimini daha da zorlaştırır” diyen Üçer’e göre zaten Merkez Bankası’nm böylesi yeni görevleri kaldırabilecek gücü de bulunmuyor.