Merkez Bankası, hep piyasanın gerisinde kalıyor
Merkez Bankası, hep piyasanın gerisinde kalıyor. Proaktif olması gereken yerde reaktif davranıyor. Oysa ondan parmaklan sıkılmış bir el değil, gerçek anlamda bir yumruk bekliyoruz ki kur krizini aşabilelim…
Sıkı bir yumruk atmalı
Merkez kontrolü kaybetti mi?
Lütfen bitişikteki iki grafiğe bakınız. Birincisinde, reel sektör ve bireylerin bankacılık sektöründe tuttuğu döviz mevduat stoku bulunuyor. Buna göre, 25 Mayıs ile biten haftada yerliler toplam 2.1 milyar dolar büyüklüğünde yeni döviz alımı yapmış. Şimdi İkincisine bakalım. Gördüğünüz tabloda da bu alımın kompozisyonu bulunuyor. Çok işledim, düzenli takip eden okurlarım hatırlayacaktır. Reel sektörün (tüzel kişiler) nette 223 milyar dolar büyüklüğünde döviz borcu bulunuyor. Dolayısıyla reel sektörden döviz talebi gelmesi normal karşılanmalı. Borç servisi yapıyorlar. Bireylerin ise döviz borcu bulunmuyor.
Döviz alıyorlarsa, kur daha da yukarı gidecek beklentisiyle spekülatif olarak alıyorlardır. Gelin 2.1 milyar dolar büyüklüğünde döviz aliminin yapıldığı haftanın detaylarına bakalım. Nette döviz borcu olan tüzel kişilerden 0.6 milyar dolarlık alım gelmiş. Nette döviz fazlası olan bireyler ise 1.5 milyar dolarlık alım yapmış. Burada bir detay daha verelim. Durumun vahameti daha net anlaşılacaktır. Bireylerin böylesine güçlü döviz alımı yaptığı haftanın dolar kuru ortalaması 4.65.
Bir ülkenin para politikasını yöneten Merkez Bankası için bu tablo acı verici olmalıdır. Vatandaşı 4.65’ten bile panikle döviz almaya yönelten bir ekosistem yaratılmıştır. Yetkililer bunu iyi düşünmelidir. Görünüm iyi değildir.
Merkez nerede yetersiz kalıyor?
Piyasanın gerisinde kalıyor hep, proaktif olması gereken yerde reaktif davranıyor. Önceki haftaki olağanüstü toplantıda 3 puanlık faiz artırımı yaparak fonlama faizini yüzde 16.5’a çekti. Yerinde bir adımdı ama yetersizdi. Piyasa faizi yüzde 17.5 iken piyasa 3 puanlık artırıma da şaşı baktı. Bitişikte görülüyor her iki faiz de… Buna ilave olarak bu hafta başında para politikasında sadeleştirme de yaptı Merkez. Üstelik faiz oranını 1.5 puan kadar daha artırabileceği bir alan yarattı kendisine. Ama yetmiyor ve yaşanan son kur şoku ekonomiyi her geçen gün resesyona (ekonomik küçülme) sürüklüyor.
Bu kadar çabuk mu?
Evet, bu kadar çabuk… Geçmiş tecrübelerle öğrendik ki Türkiye’de kur yükselişinin maliyeti faiz yükselişinin maliyetinden çok daha fazla. Türkiye ekonomisinde GSYH büyümesinin en iyi öncü göstergesi sanayi üretimidir. Sanayi üretiminin en iyi öncü göstergesi de İstanbul Sanayi Odası Türkiye PMI imalat endeksidir. Endeksin 50.0 eşik değerinin üzerinde olması büyüme olduğu anlamına gelir. Altı ise küçülmeye işaret eder. Endeks, Nisan ayında daralma bölgesine geçmişti. Mayıs ayında ise 46.4’e geriledi. Grafiği bitişikte bulunuyor. Bu değer 2008-2009 krizinden sonra gerçekleşmiş en kötü değer. Şakası yok bunun. Türkiye son kur şokunu sindiremedi. Merkez Bankası’mn 7 Haziran toplantısını bekleyecek kadar bile lüksü yok. 1.5 puan daha artırım gerekiyor. Bunu yazarken elbette üzülüyoruz, ekonomiye bir yandan da faiz şoku uyguluyoruz. Aslında bu ehveni şer tercihidir. Bir başka ifadeyle, konuştuğumuz diğerine kıyasla zarar bakımından daha hafif olanm seçimidir.
Teşbihle bitirelim. Boks eğitmeni dikkatle dinleyen adaylara bakıyordu. “Yumruk” dedi, “Parmakları sıkılmış bir el değildir. Yumruk, bileklerdir, omuzlardır, beldir, göğüstür, bacaklardır. Yumruk, bütün gövdedir. Bütün gövdenin hedefe odaklanmış enerjisidir. Bunu yapamazsanız vurduğunuz yumruk etkisizdir.” Merkez Bankası’ndan parmaklan sıkılmış bir el değil, gerçek anlamda bir yumruk bekliyoruz ki şu kur krizini aşabilelim.
Kur gerilerse en fazla kaça kadar geriler?
Merkez reeskont kredilerinde kur sabitlemesi yapmıştı. Haliyle 4.20 ile kurda tabanı çizmiş oldu. Teknik olarak da 4.25-4.30 bölgesi güçlü destek. Seçim öncesi en iyi senaryoda kurun gerileyebileceği düzeyler maalesef ki 4.20-4.30 aralığıdır.
Dış piyasalar neden karışıyor?
İtalya ve Almanya menşeili. Trump’m getirdiği vergiler de cabası. Dış dünyayı haftaya detaylı işleyeceğim.
ERKİN ŞAHİNÖZ