Merkez faizi artır baskılarına direndi
Merkez Bankası iç talepteki daralmaya işaret etti.
Beklentilerin aksine politika faizini yüzde 17.75’te sabit tuttu. Ekonomistlere göre, enflasyon ve döviz kuru uilave sıkılaştırma” adımları açısından TCMB’nin radarında olacak…
TÜRKİYE Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), 24 Temmuz Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında faizi değiştirmedi. İç talepteki daralmaya işaret eden TCMB, beklentilerin aksine politika faizi olan bir hafta vadeli repo faizini yüzde 17.75’te sabit tuttu. Nisan’dan bu yana yaptığı 500 baz puanlık faiz artışının gecikmeli etkisini ve maliye politikasının dengelenme sürecine vereceği katkı ve enflasyonu etkileyen diğer unsurların takip edileceği mesajını veren TCMB, sıkı para politikasının uzun bir müddet korunması gerekebileceği değerlendirmesinde bulundu. TL’de hızlı ve sert bir değer kaybı olmadığı sürcce TCMB’nin sıkı duruşu koruyacağı, ancak ilave bir faiz artışına gitmeyeceğine dikkat çeken ekonomistler, piyasaların Temmuz enflasyonuna vereceği tepkinin TCMB için kritik olacağı görüşünde. Ekonomistler, daha önceki faiz artırımı kararlarının kur üzerinde istenen etkiyi yapmaması nedeniyle TCMB’nin “faiz artışım pas geçmiş” olabileceğine işaret ettiler.
İÇ TALEPTE YAVAŞLAMA SİNYALİ
Faiz kararı sonrası TCMB’den yapılan açıklamada iktisadi faaliyette dengelenme eğiliminin belirginleştiğine dikkat çekilerek, dış talebin gücünü korumakla birlikte iç talebe dair yavaşlama sinyallerinin arttığına işaret edildi. Enflasyon beklentileri, fiyatlama davranışları, para politikası kararlarının gecikmeli etkileri, maliye politikasının dengelenme sürecine vereceği katkı ve enflasyonu etkileyen diğer unsurlardaki gelişmelerin yakından takip edilerek, ihtiyaç olursa ilave sıkılaş-tırma olabileceğinin altı çizildi.
Açıklamada, maliyet yönlü gelişmeler ve gıda fiyatlarındaki oynaklığın enflasyon üzerinde etkili olduğu vurgulanarak, iç talep koşullarının etkisinin azalacağı öngörülmekle birlikte enflasyon ve enflasyon beklentilerinin bulunduğu yüksek seviyelerin fiyatlama davranışları üzerinde risk oluşturmaya devam ettiği, bu çerçevede sıkı para politikasının uzun bir müddet korunmasının gerekebileceği değerlendirmesinde bulunuldu. Daha önceki PPK sonrası açıklamalarda “para politikasındaki sıkı duruşun korunmasına karar verildiği” ifadelerine yer veriliyordu.
“PİYASALARIN RADARINDA OLACAK”
Beklentilerin 100 baz puanın üzerinde artırıma işaret etmesinden ötürü açıklanan karar, kur üzerinde oldukça sert bir yükselişe, borsada gerilemeye neden oldu. Ahlatçı Yatırım Menkul Değerler Araştırma Müdürü Barış Ürkün, kararın ardından geçen süreçte ekonomi yönetiminden gelen açıklamalarla piyasalarda toparlanma çabasının yaşandığını vurgulayarak, bundan sonrasında atılacak somut adımların piyasaların radarında olacağını ifade elti. Ürkün, “Önümüzdeki aylarda kur hareketi kaynaklı enflasyonda yükseliş eğiliminde devam etmesi muhtemel artışlar ile özellikle güvenin simgesi olan CDS’lerde görülebilecek yükselişler dolar/TL’de de yukarı yönlü hareket eğiliminde artış meydana getirebilir. Endekste de dolar bazlı 2 cent seviyesi üzerinde tutunma sağlanamadıkça yeniden düşüş baskısının yaşanması ihtimali göz önünde bulundurulmalı” dedi.
Ekonomistlere göre yüksek faiz oranları Hazine dahil ekonomi aktörlerine olumsuz etki yapıyor, büyüme hızım sekteye uğratıyor. Merkez Bankası’nın faiz artırmasının paranın maliyetinin artırdığına dikkat çeken TOBB ETÜ öğretim Üyesi Cahit Sönmez, “Tüketici kredilerinin maliyeti artıyor. Bu da iç talebi aşağı çekiyor. Özellikle konut ve otomotiv gibi sektörler yükselen kredi faizlerinden olumsuz etkileniyor. Finansman maliyetlerinin artması reel kesimin yatırımlarına da negatif yansıyor. Büyüme hızı sekteye uğruyor, nihayetinde istihdam edilen sayısı makul düzeylerin altına geriliyor. Kamu kesimi de finansman maliyetinin yukarı gelmesinden doğal olarak nasibini alıyor. Daha yüksek faiz ile tahvil ihracı yaptığından borç servisini daha yüksek bir bedelle ancak gerçekleştirebiliyor” diye konuştu.
Kırıkkale Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Harun öztürkler ise, faiz maliyetlerinin özel sektör yatırımcıları için önemli bir karar değişkeni olduğunu vurguladı.
Yüksek faizlerin Türkiye’de hem ekonomik büyüme ve kalkınma hem de işsizliğin azaltılması için elzem yatırımların önünde önemli bir engel olduğunu ifade eden Öztürkler, Türkiye’de reel sektörde firmaların sermayelerinin ortalama olarak üçte ikisinin yabancı kaynaktan oluştuğunu vurguladı, öztürkler, “Özel sektörün yüklü bir dış borca sahip olması büyük bir kur kaynaklı maliyet riski ortaya çıkarıyor. Düşük faizin yüksek oranlı kur artışı yaratması, özellikle yabancı para gelire sahip olmayan, ihracat yapmayan özel sektör firmaları için TL cinsinden artan bir anapara ve faiz yükü anlamına gelecektir” dedi.
GÖZLER ENFLASYONDA
Merkez Bankası’nm faiz kararının ardından gözler 31 Temmuz’da açıklanacak 2018 yılı 3. Enflasyon Raporu’na ve 3 Ağustos’ta açıklanacak Temmuz ayı enflasyonuna çevrildi. TCMB son raporunda enflasyonu düşürmeye odaklı ve sıkı bir politika duruşu altında, enflasyonun yüzde 5 hedefine kademeli olarak yakınsayacağı, 2018 yılsonunda yüzde 8.4 olarak gerçekleşeceğini öngörmüştü.
TCMB’nin yılın ilk iki enflasyon raporunda hem enflasyon oranları beklentilerin üzerinde geldiğini hem de faiz artırımı yapma gereği duyduğunu vurgulayan Dr. Cahit Sönmez, dolayısıyla üçüncü enflasyon raporunda revizyona gitme olasılığının yüksek göründüğünü söyledi.
Bakanlık politikaları kapsamında, orta vadeli programın hazırlanması için ekonomi alanındaki tüm paydaşlarla istişare toplantılarını devam ettiren Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, geçen hafta akademisyenler, iş dünyası örgütleri ve işadamlarıyla bir araya geldi. Bakan Albayrak yaptığı açıklamada, mali alanda atılacak adımlarla enflasyonla mücadele sürecine azami katkı verileceğini belirterek, açıklanacak yeni Orta Vadeli Program ile enflasyonda düşüşe odaklı bir çerçeve ortaya koyulacağım vurguladı. Yaptıkları toplantıda enflasyonla mücadele, sürdürülebilir ve sağlıklı büyüme sağlanması, bütçe disiplini, Türkiye’nin yeni döneme ilişkin potansiyelinin belirlenmesi gibi tüm konu başlıklarında katılımcıların görüşlerinin dinlendiğini belirten Albayrak, “Yeni planın ve atılacak adımların enflasyon ile mücadele için vereceği katkı kısa sürede görünür olacak ve tedbirler kararlılıkla alınacak.
Enflasyonla mücadele, büyüme hedefleri kapsamında atılacak adımlar ile eşgüdüm içerisinde, bütüncül bir yaklaşımla ve birbirini tamamlayıcı politikalar ile yürütülecek” ifadelerini kullandı.
TÜKETİCİ GÜVENİ ZİRVEDE
Belirsizliğin ortadan kalkmasıyla tüketici güven endeksi Temmuz’da 21 ayın zirvesini gördü. TÜİK ve TCMB işbirliği ile yürütülen tüketici eğilim anketi sonuçlarından hesaplanan tüketici güven endeksi, Temmuz’da bir önceki aya göre yüzde 4 artışla 73.1 oldu. Sorgulamaların gelecek 12 ay için yapıldığı endeks, Ekim 2016’da 74 düzeyinde gerçekleşmişti. Güven endekslerinin 100’den küçük olması kötümser durumu gösteriyor. Temmuz’da bir önceki aya göre hanenin maddi durum beklentisi yüzde 3.3 artışla 92, genel ekonomik durum beklentisi yüzde 4.6 artarak 96.3, tasarruf etme ihtimali endeksi yüzde 10.2 artarak 27.1 oldu.
Sektörel güven endeksleri de Temmuz’da artış gösterdi. TÜİK verilerine göre, Temmuz’da bir önceki aya göre mevsim etkilerinden arındırılmış hizmet sektörü güven endeksi yüzde 0.7 artarak 91.9, perakende ticaret sektörü güven endeksi yüzde 3.1 artarak 97.3, inşaat sektörü güven endeksi yüzde 2.4 artarak 77.1 değerine ulaştı.
Prof. Dr. Öztürkler’e göre Temmuz’da tüketici ve sektörel güven endekslerindeki artışının en önemli nedeni, 24 Haziran sonrası için oluşan siyasal istikrar algısı ve yeni bir ekonomik reforma ve yapılanma programı beklentisi.
KAPASİTE KULLANIMI GERİLEDİ
imalat sanayinde kapasite kullanımı Temmuz’da geriledi. TCMB’nin imalat sanayisinde faaliyet gösteren 2 bin 88 katılımcının “İktisadi Yönelim Anketi” formuna verdiği yanıtların toplulaştırılmasıyla elde edilen verilere göre 2018 Temmuz’da imalat sanayi genelinde kapasite kullanım oranı bir önceki aya kıyasla 1.2 puan azalarak yüzde 77.1 seviyesinde gerçekleşti. Mevsimsel etkilerden arındırılmış kapasite kullanım oranı ise Temmuz’da bir önceki aya göre 1.2 puan azalarak yüzde 76.9 oldu. Mal gruplarına göre kapasite kullanım oranlan değerlendirildiğinde, tüm mal gruplarında azalış olduğu gözlendi.
Temmuz’da reel kesim güven endeksi ise bir önceki aya göre 1.9 puan azalarak 102.7 seviyesinde gerçekleşti. TCMB verilerine göre mevsimsellikten arındırılmış reel kesim güven endeksi bir önceki aya göre 1 puan azalarak 101.5 oldu.
Prof. Dr. Harun Öztürkler, imalat sanayi kapasite kullanım oranındaki azalmanın talepteki, özellikle de iç talepteki yavaşlamayı yansıttığını vurgulayarak, büyüme oranın azalacağına işaret ettiğine dikkat çekti.
Prof. Dr. Harun ÖZTÜRKLER / Kırıkkale Üniversitesi Öğretim Üyesi
“PPK ara toplantı yapabilir”
TCMB Para Politikası Kuruiu’nun faiz kararı iktisatçılar ve uluslararası ekonomik karar birimlerinde Bankanın iktisat teorisinin temel önermesinin aksine faizlerden enflasyona yönelik bir nedenselliğin varlığı varsayımı ile hareket ettiği algısı yarattı. Ayrıca, “hem iktisadi faaliyette dengeleme eğiliminin belirginleşmesi ve iç talepteki yavaşlama sinyali” tespitleri. Bankanın kararında büyümeyi frenleme kaygısı taşıdığına işaret ediyor. “Kurlardaki yükselmenin enflasyon üzerindeki gecikmeli etkisi” vurgusu Enflasyon Raporu’nda enflasyon hedefinin yukarı doğru güncelleneceği beklentisini güçlendirmektedir. Türkiye’de üretimin yüksek oranlı ithalat bağımlılığı, özellikle talep esnekliği oldukça düşük olan yüksek teknoloji ürünleri bağımlılığı kurların enflasyon girişkenliğini artırdığı için Temmuz ayında enflasyonda artış beklentisi oluşturuyor. Bu beklenti, ABD ile İran arasındaki artan gerilimin uluslararası enerji fiyatlarını artırma ve kendi kendisini besleyen fiyatlama davranışıyla da güçleniyor. Bu çerçevede, PPK’nın ara toplantı yapma olasılığının yüksek olduğunu söyleyebiliriz.
Dr. Cahit SÖNMEZ / TOBB ETÜ Öğretim Üyesi
“Faiz silahını boş yere kullanmamak için ince ayar gerekiyor”
Merkez Bankası’nın faiz kararı piyasalar için gerçekten sürpriz oldu. Enflasyonun ve ileriye yönelik enflasyon beklentilerinin yükselmesi, aynı zamanda cari açığın tehlike sınırına ulaşmasının ortaya çıkardığı finansman sorunu gibi gerekçeler piyasa aktörlerini faiz artırım beklentisine sokmuştu. Merkez Bankası’nın piyasalarla restleşmeyeceği gibi mesajlar da bu beklentileri pekiştirmişti. Merkez Bankası faizleri sabit tutmasının temel gerekçesini iç talepteki daralmaya dayandırmış. Doğrudan enflasyon hedeflemesi rejimi uygulayan merkez bankaları mevcut enflasyon oranını ve enflasyonu etkileyen faktörlerin mevcut durumunu değil, enflasyonu etkileyen faktörlerin gelecekte alacağı olası değerleri dikkate alırlar. Yani, birçok faktörü bir arada değerlendirmek, ince ayar yapmak gerekiyor. Aksi takdirde faiz silahını boş yere kullanma olasılığı gerçekleşebiliyor. Merkez Bankası beklenti anketine göre TÜFE’nin Temmuz’da yüzde 0.89, yılsonunda ise yüzde 13.88 olacağı tahmin ediliyor. Sanırım, Temmuz enflasyonu Haziran kadar yüksek gelmeyecek. Olağanüstü bir durum olmazsa Merkez Bankası’nın ara toplantı yapması olasılığını yüksek görmüyorum. Dışsal faktörlerde beklenmedik bir gelişme olur ve kurlar ciddî bir baskı altına girerse, TCMB faiz dışındaki diğer araçları kullanarak sıkılaştırmaya gidebilir.
Barış ÜRKÜN / Ahlatçı Yatırım Menkul Değerler Araştırma Müdürü
“Enflasyonda maliyet bazlı artışların önüne geçilmeli”
Faiz kararı sonrasında Merkez Bankası’nın açıklama metninde son dönemdeki verilerin iktisadi faaliyetin dengelendiğine işaret ettiğini belirtmesi ve iç talep koşullarının etkisinin azalacağını öngörmesi nedeniyle önümüzdeki dönemde büyümenin yavaşlayacağını düşündüğünü ve buna bir faiz artırımı daha yaparak olumsuz katkı yaratmayı istemediği şeklinde yorumlayabiliriz. Kararın ardından kurda meydana gelen 4.93 üzerine sıçrama ile bu seviye üzerinde bir hareket alanı oluşması eğer etkisini sürdürecek olursa bu durum, enflasyonda yaratacağı artışlar nedeniyle, TCMB’nin ilerleyen günlerde önceden de olduğu gibi yeniden ilave sıkılaştırma adımları açısından radarında olmaya devam edecektir. TCMB’nin kısa vadede faize müdahale yerine maliye politikasının dengelenme sürecine vereceği katkının beklenmek istediği söylenebilir. İvedilikle orta vadeli program ve açıklanacak yapısal reformlarla maliye politikasında etkin bir uygulama sürecinin başlatılarak Türk lirası varlıklara güvenin bir an önce tesis edilmesi ve enflasyonda maliyet bazlı artışların önüne geçilmesi gerekiyor.
HÜLYA GENÇ SERTKAYA