Nişasta üretiminde enzim engeli
Biyogüveııük Kanunu ile GDO’lu ürünlerin Türkiye’de üretilmesi ya da ithalatmm yasaklanmasıyla nişasta üretiminde kullanılan enzimler de bu kapsama girdi, ithalatm yapıldığı ülkelerden ‘Hem enzim hem de üretildiği migroorganizma için GDO içermez’ belgesi alamayan nişasta üreticileri şimdilik stoktaki enzimleri kullanıyor. Sorun çözülmezse altı aya kalmadan üretimin durması bekleniyor.
Mısır, soya gibi ürünlerdeki besinlerin ve nişastanın açığa çıkarılması, üretimde işlem yardımcıSı olarak kullanılan mikroorganizma kaynaklı enzimlerle sağlanıyor. Türkiye’de tamamı ithalat ile karşılanan enzim konusunda son günlerde ciddi bir sıkıntı var. Dünyada Danimarka, ABD ve Belçika olmak üzere üç ülkede üretilen enzimin ithalatındaki kimi sorunlar, mısır nişastası ve glikozunun üretiminde önemli sıkıntılar yaşanmasına neden oldu.
Nişasta üretimine büyük darbe vuracağı söylenen gelişmeleri şöyle özetleyebiliriz. 2010’da çıkan 5977 Sayılı Biyogüvenlik Kanunu ile Genetiği Değiştirilmiş Organizmalı (GDO) ürünlerin Türkiye’de üretilmesi ya da ithalatının yasaklanmasıyla birlikte, nişasta üretiminde kullanılan enzimler de bu kapsama girdi. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, 2014 Mayıs ayından bu yana enzimlerin ithal edildiği ülkenin ilgili bakanlığınca verilmiş ‘Hem enzim hem de üretildiği migroorganizma için GDO içermez’ belgesi istiyor. Ancak üç üretici ülke daha önce hiçbir ülkeden böyle bir talep gelmediğini ve böyle bir belge veremeyeceklerini belirtiyor. Belgeyi alamayan ve enzim ithal edemeyen firmalar şimdilik stoklarını kullanıyor. Bu sorunun devam etmesi durumunda firmaların kapanması gündeme gelebilecek.
İçeriğe Ait Başlıklar
1,5 MİLYAR TL’LİK İTHALAT
Türkiye nişasta sektöründe faaliyet gösteren dokuz fabrika bulunuyor. Bunların sahipleri arasında Car-gill gibi dünya devleri, Yıldız Holding gibi gıdanın iddialı oyuncuları da var. Enzim ithal edemedikleri için stoklarını kullanan ve üretimde düşüş yaşayan nişasta üreticileri şunları söylüyor: “Enzimimiz bitince fabrikamızı kapatmak durumundayız.
Biyogüvenlik Yasası ve uygulamalarından doğan problemlerin düzeltilmesini istiyoruz. Şu anda ciddi yasal risk altındayız. Yasa bize iş yaptırmıyor, elimizi kolumuzu bağlıyor. Enzim ithal edemiyoruz ve dolayısıyla nişasta üretemiyoruz. Enzimi bizim dışımızda 300’e yakın sektör de kullanıyor. Dolayısıyla bu sorundan onlar da etkileniyor.”
Firmaların enzim stoklarının 2-3 ay içerisinde biteceği tahmin ediliyor. Bunun sonrasında tarım ve gıdanın zincirleme olarak etkileneceği, altı aya kalmadan da nişasta ürünlerine bağlı sektörlerde ciddi sıkıntılar yaşanacağı öngörülüyor. Üreticiler, Türkiye’nin nişasta üretiminin bitmesiyle birlikte yaklaşık 450 milyon liralık nişasta ve 1 milyar liranın üzerinde de mısır türevlerini ithal etmek zorunda kalacağını öne sürüyor. Bu durumun hem nişasta ve mısır şekeri hem de gıda ihracatını vurması bekleniyor. Bunun sadece nişasta bazlı şeker sektöründe 2 bin civarında işsiz anlamına geldiği de ifade ediliyor.
BİNDE 9 ORANI İSTENİYOR
Doğal organik protein bileşikleri olan, ağzımızda ve bağırsaklarımızda da bulunan enzimler, nişasta zincirlerini parçalayarak glikoza dönüştürüyor. Bütün dünyada her türlü endüstriyel üründe kullanılan enzimler, mikroorganizmalar tarafından üretiliyor. Mikroorganizmalardan üretilen enzimler saflaştırılıyor. Bunlar Avrupa Birliği (AB) ve ABD başta olmak üzere tüm dünyada gıda üretimi için kullanılıyor. AB’nin mevzuatında enzimler, gıdalarda eser miktarda kullanıldıkları ve son üründe yer almadıkları için işlem yardımcısı olarak anılıyor. Bu nedenle etikette belirtilmesine de gerek duyulmuyor. Enzim üretiminde kullanılan kaynak mikroorganizma GDO olsa bile üretilen enzime genetik değişim aktarılmadığı, enzimden de gıdaya bu şekilde bir aktarım riski oluşmadığı için enzimler GDO olarak sınıflandırılmıyor.
“YASAMIZ ÇOK SERT!”
Gıda çevreleri, Türkiye’deki Bi-yogüvenlik Kanunu’nun AB ve ABD’den çok daha ağır olduğundan yakmıyor. ABD’de GDO ile ilgili bir sınır olmadığını, AB’de ise GDO’lu üretimin yasak olduğu ancak ithal ürünlerde binde 9 oranında müsaade edildiği vurgulanıyor. Bu oran Türkiye’de sıfır. Hatta Türkiye’de bulaşmadan dahi ceza var. Yasanın Türkiye’de çok sert olduğundan yakınan sektör temsilcileri, AB’deki orana yakm bir standart belirlenmesini istiyor. Enzimin GDO’suz bir ürün olduğunu söyleyen Nişasta ve Glikoz Üreticileri Derneği (NÜD) Başkanı Rind Akyüz, “ithalatçı firma ‘GDO’suzdur’ belgesi veriyor. Ama bu yetmiyor, biz bir de mikroorganizma da GDO olmasın’ diyoruz. GDO yok, bulaşık riski yok ama biz hala belge peşindeyiz. AB’deki gibi gıdada binde 9 bulaşı oranı ülkemizde de kullanılsın istiyoruz” diyor.
264 SEKTÖR ETKİLENECEK
Türkiye istatistik Kurumu (TÜlK) verilerine göre 2012 yılında 84 bin 507 ton olan nişasta bazlı şeker ihracatı, 2013 yılında 105 bin 171 ton oldu. Geçici verilere göre 2014 yılı ihracatı ise 134 bin 663 ton. Bu, yıllık ortalama yüzde 25 civarında bir artışa işaret ediyor. Normal şardarda artış eğilimi devam ederse 2015 ihracatının 160 bin tonu geçmesi bekleniyor. Bu miktar da 115 milyon dolardan fazla bir ihracat anlamına geliyor.
Ancak enzim ithalatı sorunu nedeniyle bu alanda yapılan ihracatın düşeceği ve Türkiye’nin kendi üretimi olan mısır şekerini kullanan yerli gıda sektöründe de işlerin sekteye uğrayacağı ifade ediliyor. Amylum Nişasta Genel Müdürü İsmail Başaran, “Gıda sektörünün tamamı etkilenecek ama nişasta kullanan 264 sektör daha çok olumsuz etkilenecek. Nişasta sektörü dışında enzimler; süt ürünleri, et ürünleri, alkollü ve alkolsüz içecekler, öğütülmüş tahıl ürünleri, un ve fırıncılık, sebze ve meyve, kakao, çikolata, şekerleme, kahve ve çay gibi birçok sektörde kullanılıyor” diye konuşuyor.
GÜVENİLİR HAMMADDE TEDARİK PR0JESİ
Türkiye’de 35 milyon ton hububat üretimi var. Mısır, 6 milyon ton ile üretimde önemli bir yer tutuyor. Nişasta ve glikoz üreticileri, yılda yaklaşık 1 milyon ton mısır kullanıyor. Mısır, büyük oranda nişasta içeriyor. Öyle ki mısırın yüzde 65’ini nişasta oluşturuyor. Nişasta üreticileri, mısırı işlemek suretiyle nişasta ve şeker üretiyor.
Nişasta ve Glikoz Üreticileri Derneği (NÜD) iki yıldır yürüttüğü ‘Güvenilir Hammadde Tedarik Projesi’ çerçevesinde ülke genelinde mısır ekimi yapılan 22 ilden toplanan numuneleri analiz ettiriyor. Bu projenin amacı hem Biyogüvenlik Yasası nedeniyle yaşanan ‘GDO bulaşısı’ endişesi yüzünden tedarik zincirinde tarlaya kadar inebilmek hem de aflatoksin içermeyen hammadde kullanarak sağlık açısından oluşabilecek soru işaretlerinin önüne geçmek. Son iki yılda toplanan bin 119 mısır numunesinin hiçbirinde GDO’ya rastlanmadı. Yürütülmekte olan eğitim çalışmalarının da etkisiyle aflatoksin rastlanan numune sayısında ise çok önemli oranda düşüş görüldü.