O, başarılı bir doktor ve yönetici
PARA ya da kariyer odaklı çalışırsanız bu size çok şey kaybettirebilir. Başarı için çalışırsanız, bu size hem para hem kariyeri getirir” diyen Academic Hospital Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Zehra Neşe Kavak, örnek bir Türk kadını. Hem yöneticilik hem de doktorluk yapan işine âşık bir bilim insanı olan Kavak, kadınların her işi yapacak güce ve yeterliliğe sahip olduğuna inanıyor. Başarılarla dolu tıp hayatında pek çok ilke imza atan Kavak, Kadın Hastalıkları, Doğum ve Peri natoloji (yüksek riskli gebelik) Uzmanı. Alanında sadece Türkiye’de değil, dünyada sayılı isimlerden biri. Bugüne kadar 4 bini aşkın doğum gerçekleştirmiş. Pek çok hastası kız doğurduğunda onun ismini çocuklarına vermeyi tercih etmiş. Kavak, cerrahi branşlarda kadın doktor olarak var olmanın çok zor olduğunu söylerken, çalışmanın, sabrın ve azmin hiç kaybolmaması gerektiğine inanıyor. Kavak ile mesleğini ve başarılı olmak için yapılabilecekleri konuştuk…
Kadın hastalıkları alanında pek çok başarıya imza attınız. Tıp alanında yaptığınız çalışmalardan bahsedebilir misiniz?
Ben perinatoloji yani yüksek riskli gebelikler üzerine uzmanlığa sahibim. 30 yıldır bu alanda çalışıyorum. Yurtdışında ülkemi pek çok kez temsil ettim. 152 adet makalem ve bu makalelere yapılmış toplamda 1270 atıf, 11 adet yönettiğim ve tamamlanmış asistan ihtisas tezi, 120 adet bildirimim bulunuyor. 112 kez dünyanın çeşitli ülkelerine perinatoloji ile ilgili uluslararası toplantılarda konuşma yapmak üzere davet edildim. Pek çok ulusal ve uluslararası bilimsel derginin yayın kurulunda görev yapıyorum. 3D-4D ultrasonografinin gebelikte kullanılması ve gebelikte invaziv girişimlerle ilgili yurtdışında yayınlanmış sekiz İngilizce, üç İspanyolca, bir Türkçe kitap bölüm yazarlığım var. İngilizce ve İspanyolca olarak basılmış bir kitabım ve bir adet de Türkçe kitabım mevcut. 2007’de misafir profesör olarak ders vermek üzere New York Cornell Üniversitesi’ne davet edildim ve Lecturer Professor olarak ders verdim. Son olarak Türkiye’nin Covid-19 ile mücadelesini anlattığım makalem, Avrupa Birliği’nin en çok takip edilen yayın mecrası “Eureporter”da yer aldı.
Hem doktorluk hem de yöneticilik zor değil mi?
Hayatım boyunca ya doktor ya da iş insanı olmak istedim. İkisi de nasip oldu. İki farklı şapkam var. Bunları doğru şekilde taşımaya çalışıyorum. Kliniği yönetirken farklı, hastalarla ilgilenirken farklı bir Zehra Neşe Kavak oluyorum. Her rol bana bir şeyler öğretiyor. Yıllar geçtikçe bunun daha fazla farkına varıyorum. îşini severek yapan biri için ne kadar yoğun tempoda çalışırsanız çalışın, günün sonunda eve döndüğünüzde hissettiğiniz şey huzurdur. Bir bebek dünyaya getirmek çok büyük bir haz. Çok mutluyum ki hastalarımın pek çoğu kız bebeklerine benim adımı veriyor. Böylesi bir güvene ve sevgiye layık görülmek, tüm yoğunluğun ve iş stresinin üstesinden gelmeme yetiyor.
Sivil toplum kuruluşlarında çalışmalar yapıyor musunuz?
Hem mesleğimle ilgili derneklerde hem de topluma katkı sunacak derneklerde olmayı, ülkeme ve yaşadığımız dünyaya bir borç olarak görüyorum. Türkiye îş Kadınları Derneği’nin (TÎKAD) Başkan Yardımcısıyım. Yönetici iş kadınları olarak ülke ekonomisine ve yönetimine katkıda bulunmak için birçok sosyal projeyi hayata geçiriyoruz. Ayrıca birçok uluslararası kuruma üyeyim.
Türkiye’nin kadın doğum alanındaki durumu yurtdışına kıyasla nasıl?
Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Ingiltere’de ne yapılıyorsa Türkiye’de de aynısı yapılıyor. Herhangi bir eksikliğimiz olmadığı gibi doktorlarımız da son derece eğitimli ve donanımlı. Hizmet seviyesi ve bilgi kalitesi açısından da diğer ülkelerle aramızda bir fark bulunmuyor. Bir ülkede doğum esnasında anne ve bebeklerdeki ölüm oranı, o ülkenin gelişmişliğini gösteren kriterlerden biri olarak kabul ediliyor.
Bizim ülkemizde 15 yıl önce rakamlar çok kötüydü. Hatta yurtdışına kongrelere gittiğimizde, bu sonuçları gösterirken üzüntü duyardık. Şimdi ise Türkiye’de anne ve bebek ölüm oranları pek çok ülkeye göre düşük durumda. Bebek aşılanma oranında da oldukça iyi konumdayız. Dünya Sağlık Örgütü bu açıdan bizi örnek ülke olarak gösteriyor.
Sağlık alanındaki gelişmelerini nasıl buluyorsunuz?
Tüm sosyal güvenlik kuramlarının tek çatı altında toplanması, hastaların çok az fark ödeyerek hizmet alabilmeleri, acil hizmetlerden ve yoğun bakımlar ile organ nakillerinden ücret alınmaması çok büyük adımlar. Türkiye’nin sağlıkta yaptığı reformla birçok ülkeye örnek olduğuna defalarca tanıklık etmiş bir hekimim. ABD’den Hindistan’a, Çin’den Filipinler’e çok değişik coğrafyalarda onlarca ülkeye davetli konuşmacı olarak gittim. Oraları da çok yakından gözlemlediğim için söyleyebilirim ki, Türkiye sağlıkta reform değil, devrim yapmış bir ülke.
Son yıllarda Türkiye, sağlık turizmi anlamında büyük bir yol kat etti. Bu konudaki düşünceleriniz nedir?
Ülkemizdeki özel hastaneler, lüks otelleri aratmayacak konforda. Ücretlerimiz Batı’ya göre daha uygun, sıra beklemeden ameliyat ve tedavi gerçekleştirebiliyoruz. Doktorlarımızın kalitesi ise tartışılmaz. Pandemiden önce de birçok sağlık turisti doğurganlık, robot teknolojisi, organ ve kök hücre nakli gibi alanlarda İstanbul’u seçiyordu. Batı’nın yaşadığı zorlukları göz önünde bulundurarak söyleyebilirim ki, son yıllarda sağlık hizmetlerini güçlendirmek konusunda hiçbir ülke Türkiye’den daha fazla yatırım yapmadı.
Kadınlara ne gibi tavsiyelerde bulunmak istersiniz?
Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de kadın yönetici olmak büyük emek ve çaba gerektiriyor. Hele ki erkeklere ait olduğu düşünülen bazı sektörlerde kadın olarak başarılı olmak çok daha zor. Ama zorluklar karşısında asla pes etmemeli, hedefimizden vazgeçmemeliyiz. Bıçak kemiğe dayansa da artık öldüm bittim dediğimizde bile yine de kalkıp yeniden yürüyebilmeliyiz. Gerektiğinde risk almaktan korkmamalıyız. Başkalarının gittiği yoldan gitmemek, yeni seçimler yapmak başarının yollarını açar, öğrencilerime ve çocuklarıma şunu tavsiye ediyorum. Asla para ya da kariyer için çalışmayın, başarı için çalışın. Para ya da kariyer odaklı çalışırsanız bu size çok şey kaybettirebilir. Ama başarı için çalışırsanız, bu size hem parayı hem kariyeri getirir.
Kadınların İş hayatında yer almasını sağlamak için onlara ne gibi İmkânlar sunulmalı?
Sadece bizim coğrafyamızda değil, tüm dünyada kadın olmak zor. Hatta en zor meslek anneliktir diyebilirim. Annelikten hiçbir zaman istifa edemiyorsunuz. Kadınların toplumsal yaşamda hak ettiği yeri alması için yapmamız gereken çok şey var. Bunun için de hükümetlerden şirketlere, işverenlerden sivil toplum kuruluşlarına kadar her bir birey ve kurum elini taşın altına koymalı. Yasal düzenlemeler yapılmalı, kadınların istihdamını artırmak için projeler üretilmeli. Avrupa ülkelerinin bazılarında, kanunlar iş dünyasında kadının daha yüksek yerlerle tırmanması için koruyucu şekilde düzenleniyor. Ingiltere’de eğer bir şirket 250 kişiden fazla çalışmıyorsa, mutlaka kaç kadın, kaç erkek çalışan olduğuna bakılıyor. Kadın iş gücünün iş dünyasına katılmasını özendirmek için rol model kadınlar çoğalınalı, tanıtılmalı. Özellikle yönetici konumda olan kadınlar hemcinslerine istihdam imkânı yaratmalı.
Üniversiteler ile işbirliği içerisinde çalışıyor musunuz?
Academic Hospital olarak Harvard Tıp Fakültesi ile anlaşmamız var. Bize başvuran hastalar arzu ederlerse ikinci fikri Harvard Tıp Fakültesi’nden alabiliyorlar.
AYŞEGÜL KÜÇÜKKURT ZOR