Önemli tarihler ve piyasa beklentileri
Dünya 2017’de FED’irı faiz artırım adımlarını ve Avrupa ülkelerindeki seçimleri bekleyecek. Türkiye’nin gündemi ise Anayasa referandumu olacak. Yılın ikinci çeyreğinde risklerin bir ölçüde azalacağı söylenebilir…
2015 yılında gerçekleştirilen iki seçim ve yılsonunda yaşanan Rusya krizine rağmen, 2016’mn ilk aylarında ana trendi yurtdışı gelişmelerin belirlediğini gördük. Mayıs ayındaki Başbakanlık değişimi ve 15 Temmuz süreci ile yurtiçi gelişmeler ön plana çıkarak gelişmekte olan ülkelerin birçoğundan negatif ayrışma süreci başladı. Eylül ayındaki FED toplantısının ardından ABD’de aralık ayında faizlerin artacağına yönelik beklentilerin kuvvetlenmesi ve Trump’m seçimleri kazanması ile birlikte güçlenen dolar, gelişmekte olan ülkelerin tamamı ile birlikte Türkiye’yi de etkisi altına alırken, negatif ayrışmanın bu dönemde de devam etmesi dikkat çekti. Böylece 2015’in ardından 2016 yılında da gerek TL gerekse BIST emsallerinden negatif ayrışmış odu.
DÜŞÜK BÜYÜMENİN ETKİLERİ
Ekonomilerin istenilen büyüme hızına ulaşamaması başka bir tabirle pastanın daha fazla büyütülememesi, paylaşım konusunda daha katı görüşe sahip olan siyasi akımların ön plana çıkmasına neden oluyor.
İngiltere halkının Brexit kararı, ABD’de Trump’m Başkanlık seçimini kazanması, İtalya’da hükümetin istifasına neden olan referandum 2016’da karşılaştığımız örneklerden sadece bir kaçı. 2017 yılında öncelikle bu ülkelerdeki yönetimsel değişimler izlenecekken, Almanya ve Fransa’da gerçekleşecek seçimler ve kampanya süreçleri bu tartışmalara yeni boyutlar katabilir.
Bu süreçte 20 Ocak’ta görevi devralacak Trump’m ilk 100 gündeki icraatlarının, yılın ve hatta kendi dört yıllık iktidarının geri kalanında izlenecek politikalar hakkında bilgi vereceği tahmin ediliyor.
Brexit kararının uygulamaya başlanması için ise Mart 2017 tarihi bekleniyor. Bu tarihten itibaren Ingiltere’nin fiilen AB’den ayrılma çalışmalarını başlatması bekleniyor. Sürecin netleşmesi ile birlikte Brexit kaynaklı yeni bir türbülans yaşanma ihtimali bulunuyor.
ALMANYA’DA MERKEL SEÇİLİR Mİ?
Almanya’da 12 Şubat’ta Cumhurbaşkanlığı, 14 Mayıs’ta Almanya Bölgesel Seçimleri ve 17 Eylül’de Genel Seçimler yapılacak. Merkel’in partisi CDU, hâlen halk desteğinin çoğunluğunu elde tutsa da yapılan araştırmalarda halkın Merkel’i 2017’de yapılacak genel seçimlerde başbakan olmasını istemediği görülüyor. Bu nedenle Eylül’deki seçimler kritik görünüyor.
FRANSA’DA LE PEN RİSKİ
Fransa seçimlerinin birinci turu 23 Nisan’da, ikinci turu ise 7 Mayıs’ta yapılacak. Fransa’da Cumhurbaşkanlığı seçiminde Avrupa Birliği karşıtı, aşırı sağcı Marine Le Pen iddialı. Le Pen’in partisi, Aralık 2015’teki yerel seçimlerde 13 bölgede birinciliği diğer partilere kaptırmıştı. Ancak Le Pen’in Cumhurbaşkanlığı seçim anketlerinde ön sırada olması tedirginlik yaratıyor.
TÜRKİYE’DE ANAYASA REFERANDUMU
Türkiye’de Anayasa değişikliği için yapılacak referandum siyaseti ekonominin önüne çıkarabilecek başlık olarak önümüzde duruyor. Yılın ilk yarısı içinde (muhtemelen Mart-Nisan aylarında) referandumun gerçekleşmesi bekleniyor. Bu nedenle kampanya dönemini de kapsayan yılın ilk aylarında siyasi risk yüksek seyredebilir. Bununla birlikte son dönemde Suriye’de gerek askeri gerekse siyasi alanda daha aktif olunması ve bölgede çok uluslu bir müzakere sürecinin varlığı Suriye’de çözüme olduğu kadar çok daha büyük bir kargaşaya da zemin hazırlıyor olabilir. Bu nedenle Suriye’deki gelişmeleri Türkiye için en büyük fırsat ve aynı zamanda en büyük tehditlerden biri olarak izliyoruz.
FİTCH KAPIDA, MOODY’S TAKVİMİNDE YOKUZ
Türkiye’nin üç büyük kredi derecelendirme kuruluşu içinde tek yatırım yapılabilir nota sahip olduğu Fitch, bu yılki ilk değerlendirmesini 27 Ocak’ta yapacak. İkinci değerlendirme ise 21 Temmuz’da. Moody’s’in not indiriminin ardından sendikasyon kredilerinde ek 35 baz puan maliyete katlanmak zorunda kalan bankaların, Fitch’in not indirmesi durumunda ek 15 baz puanlık daha maliyete katlanması gerekecek.
Son dönemde yaşanan terör olayları, jeopolitik ve siyasi risklerdeki artış ve ekonomik verilerde görülen yavaşlamayı gerekçe göstererek Fitch’in de diğer kurumlan takip ederek not indirmesi sürpriz olmayacaktır. S&P ise Türkiye’yi 2017 yılında 5 Mayıs-3 Kasım tarihlerinde değerlendireceğini açıkladı. Moody’s ise açıkladığı takvimde Türkiye’ye yer vermedi.
PETROL İÇİN KRİTİK TARİH 25 MAYIS
2016’da 27 dolara kadar gerileyen petrol Brent petrol yıl içinde sürekli olarak arz kesintilerinin konuşulmaya başlanması ile yükselişine başlamış ve bu durum yıl boyunca devam etmiştir. İlk olarak eylül sonunda gayriresmi toplantıda kesintiler konusunda mutabakata varıldığı açıklanmış ancak sonrasında İran ve Irak başta olmak üzere yapılan açıklamalar uzlaşmın çok mümkün olmayacağı yorumlarına neden olmuştu. 30 Kasım tarihinde gerçekleşen OPEC toplantısında günlük arzın 1.2 milyon varil düşürülerek 32.5 milyon varile çekilmesi konusunda anlaşmaya varılması küresel piyasalarda petrol fiyatlarının yukarı yönlü sert yükselişler gerçekleştirmesine neden oldu. Yapılan açıklamaya göre OPEC 2008 yılından beri ilk kez arz kısıntısı konusunda anlaşmaya varmış oldu. Bu kesintinin ardından başta Rusya olmak üzere OPEC üyesi olmayan ülkelerden de kesinti kararma destek ve katılma açıklamalarının gelmesi petrol fiyatlarını desteklemeye devam etti. Bu yılki OPEC toplantısı ise 25 Mayıs’ta. Alman kesinti kararının uygulamasına yönelik değerlendirmeler ve kararın devamlılığı bu toplantıda netlik kazanacaktır. Petrol fiyatlarının güçlü seyrini koruması Türkiye’de kurlardaki artışın yarattığı baskının yanında enflasyon görünümü üzerinde negatif bir görünüm daha oluşmasına neden olacaktır.
YILIN İLK ÇEYREĞİ KRİTİK
Yukarıdaki takvimi göz önünde bulundurunca yılın ilk aylarında volatilitenin yüksek seyretmeye devam edeceğini düşünüyoruz. Türkiye’ye yönelik riskleri ve mevcut durumdaki düşük çarpanları bir arada değerlendirdiğimizde BIST 100’ün yılın ilk çeyreğinde 2016 yılının ikinci yarısında olduğu gibi 72-82 bin bandında dalgalanmasını bekliyoruz. Bu dönemde kurlardaki artışın gecikmeli etkileri nedeniyle yılın ilk dört ayı içinde çift haneli enflasyon rakamlarının görülebileceğini, bunun da faizlerde aşağı yönlü hareketleri sınırlayacağını düşünüyoruz. Dolar/TL’de ise 2017’nin zirve seviyelerinin yılın ilk yarısında görüleceğini sonrasında ise şok bir gelişme ile karşılaşılmaz ise ibrenin TL lehine döneceğini düşünüyoruz.
İKİNCİ YARIDA RİSKLER AZALIYOR
2017’ye baktığımızda piyasaları etkileyebilecek ana olayların genellikle yılın ilk yarısında toplandığını görüyoruz. Bu durum volatilitenin bu çeyrekte artmasına neden olabilir. Bu dönemde piyasalarda tek yönde (düşüş ya da yükseliş) güçlü bir trend oluşmasını beklemiyoruz. Yılın ikinci yarısı ise bu dönemin ne kadar az hasarla atlatılabileceğine bağlı. Bu dönemde piyasalar yeni bir şok ve problemle karşılaşmazsa ikinci yarının, aşırı fiyatlamalardan yeniden dengelenme sürecine geçiş için kullanılabileceğini düşünüyoruz.
içeride enflasyonun yılm ikinci çeyreği itibariyle yeniden düşüş eğilimine geçmesi ile de faizlerde yeni bir düşüş süreci görebiliriz. Bu durum BIST’in de geçtiğimiz yıl Başbakanlık değişimi, 15 Temmuz süreci gibi olaylarla kesintiye uğrayan zirve testinin bu yılm ikinci yarısında gerçekleşmesini sağlayabilir, ilk çeyrekte zirvelerini görmesini beklediğimiz dolar/TL kurunda ise yılın ikinci yarısında oluşmasını beklediğimiz daha stabil görünüm ile yıl ortalamasının 3.40-3.50 arasında oluşmasını bekliyoruz. Enflasyonun ise yılın ilk aylarında çift haneleri test ettikten sonra ikinci çeyrek ile birlikte düşüş trendine girmesini yılı yüzde 8 civarında tamamlamasını bekliyoruz. Buna paralel olarak piyasa faizlerinde de yılın ikinci yarısında yeniden aşağı yönlü bir trend oluşacağını düşünüyoruz.