Paranın Patronlarından Üç Aylık Portföy Önerileri
Portföy yönetim uzmanları yılın son çeyreği için yatırımcılara mevduatı önerdi. Portföylerin yüzde 30’unun mevduata ayrılmasını öneren analistler, “Risk tercihinize göre ÖST ve eurobond başta olmak üzere, hisse senedi ve altına da yatırım yapılabilir” diyor…
İçeriğe Ait Başlıklar
Portföy Önerileri
YAZI geride bırakmaya başladığımız bugünlerde herkes sonbahar ve kış hazırlıklarına başladı. Yazlıklar kapatılıyor, son tatiller yapılıyor, okulların açılış hazırlıkları yüzünden tatlı bir telaş yaşanıyor.
Tabii aynı telaş parasına yön arayanlar için de geçerli. Her yıl olduğu gibi bu yıl da durgun geçen uzun yaz döneminin ardından piyasalarda canlanma başladı. Özellikle dışarda yoğun gündemli bir dönemin hazırlıkları var. Yatırımcı yeni dönem için “riskten korunmak için ne yapmalı”, “getiriyi yükseltmenin yolu BIST-lOO’de nasıl pozisyon almalı”, “dolar mı, yoksa euro mu daha cazip”, “altın almalı mı”, “paranın ne kadarı mevduatta tutulmalı”, “kur riskini azaltmak için eurobond almalımı” gibi soruların cevabım arıyor.
GÖZLER YURTDIŞINDA
Öncelikle şunu söyleyelim, yılın son çeyreği geçtiğimiz yıllara göre daha sakin geçecek gibi görünüyor. Özellikle yurtiçinde ekonomi kaynaklı mali piyasalarda büyük hareketler yaratacak özel bir gündem veya gelişme beklenmiyor. Başta enflasyon ve büyüme olmak üzere makroekonomik göstergelerdeki toparlanmanın devam edeceği görüşü hakim.
Ancak aynı şeyi yurtdışı için söylemek zor… ABD’nin faiz konusunda ne yönde karar vereceği soru işareti olmayı sürdürüyor. Bunun dışmda Avrupa’nın parasal küçülme konusunda alacağı karar Türkiye açısından kritik öneme sahip. Yine Ingiltere’nin Brexit kararının Avrupa Birliği’ni nasıl etkileyeceği de önemli som işaretlerinden biri…
Uzmanlara göre, şu günlerde art arda kasırgalarla sarsılan ABD’nin kısa dönemde faiz artırımı yapması zor. Buna karşın önemli ihracat pazarımız olan Avrupa’daki gelişmeler bu yıl global mali piyasalar ve Türkiye açısından daha kritik öneme sahip olacak gibi görünüyor. Hemen belirtelim, Avrupa’nın kısa vadede parasal küçülmeye gitmesine de uzmanlar imkansız gözüyle bakıyor.
PARA TÜRKİYE’Yİ SEÇTİ
Yine de önümüzdeki aylara başta AB ve ABD’nin sürdüreceği politik ve ekonomik kararlar damga vuracak gibi görünüyor. Bu Türkiye ve diğer gelişmekte olan ülkeler açısından büyük önem taşıyor. Çünkü 2017’nin ilk sekiz ayında Avrupa ve ABD’nin sürdürdüğü politikalar sayesinde dünyadaki risk iştahı arttı. Başka bir ifadeyle para Türkiye dahil gelişmekte olan ülkelere akmaya başladı. Örneğin, Türkiye’de hisse senedi ve bono piyasasına ciddi yabancı girişi gözlendi. Bu dönemde BIST-100 yüzde 40’a varan yükselişi yabancı yatırımcılar sayesinde yakaladı. Ve bu çıkışın kaymağını deyim yerindeyse bu kez yabancı yatırımcılar yedi. Tahmini rakamlara göre, yılbaşından bu yana Türkiye’ye 10 milyar doların üzerinde yabancı fon akışı oldu.
Bu nedenle, ABD ve Avrupa Merkez Bankaları’nın alacağı kararlar bu açıdan büyük önem taşıyor. Kuzey Kore gibi jeopolitik riskler de 2017 son çeyreğine damga vuracak gibi duruyor.
Global belirsizliklerin olduğu ortamda portföy şirketlerinin üst düzey yöneticilerine önümüzdeki üç ay için faiz, döviz ve borsaya ilişkin beklentilerini sorduk. Hem getirim yüksek olsun, hem riskim azalsın diyen yatırımcılar için orta riskli portföy önerilerini aldık. işte, paranın patronlarından üç aylık portföy önerileri…
İŞ PORTFÖY
Yabancı hisse ve tahvil
Iş Portföy Genel Müdürü Tevfik Eraslan’a göre, Türkiye’nin görece güçlü seyreden makroekonomik verileri ve Merkez Bankası’nın sıkı para politikası duruşu nedeniyle, hisse senedi ve tahvil piyasaları küresel risk alma isteğinin yüksek olduğu bu dönemden azami ölçüde faydalandı. Yılın ilk çeyreğinde yüzde 5’lik güçlü bir büyüme kaydeden Türkiye ekonomisinin, ikinci ve üçüncü çeyreklerinde de güçlü seyrini koruyacağı beklentisinde olan Eraslan, “iktisadi aktivite üzerinde olumlu katkısı olan teşviklerin, bütçe açığı ve Hazine’nin borçlanması üzerinde de etkisi görülüyor. 12 ay birikimli merkezi yönetim bütçe açığı GS YH’ye oranla Temmuz itibarıyla yüzde 1.9 seviyesinde gerçekleşirken, açığın yılı yüzde 2 civarında sonlandırması mümkün görünüyor. Özellikle KGF’nin ekonominin canlanması ve piyasaların performansı açısından çok önemli itici güç işlevini gördüğünü makroekonomik verilerden net olarak gözlemliyoruz” diyor.
Bu arada Merkez Bankası’nm sıkı duruşu sayesinde TL’nin yatırım amacıyla çok daha fazla tercih edilir hale geldiğini belirten Eraslan, özellikle yabancı yatırımcıların hisse senedi ve uzun vadeli tahvile yöneldiğine dikkat çekiyor. Türk hisse senetlerinin bunun da etkisiyle bu yılı oldukça iyi geçirdiğine vurgu yapan Eraslan, şu değerlendirmede bulunuyor:
“Dolar bazında hesaplanan MSCI Türkiye hisse senedi endeksinin sene başmdan bu yana getirisi yüzde 40.3 olurken, aynı dönemde MSCI gelişmekte olan ülkeler hisse senedi endeksinin getirisi yüzde 24.7 seviyesinde gerçekleşti. 2017 yılma dair iyi beklentilerin hisse senedi fiyatlarına yansıdığım düşünüyoruz. Özellikle büyüme konusunda pozitif yönlü sapma ihtimali yüksek olduğundan hisse senedi fiyatlarının bu beklentiyi yansıtma olasılığı da artıyor. Ancak küresel risk alma isteğinin bizim ve diğer piyasalar için en belirleyici faktör olduğunu hatırlatmakta fayda görüyorum. Bu kapsamda FED faiz seviyesi çok belirleyici rol oynayacak.”
Eraslan, global tarafta ise eylül ayı ile birlikte hareketli günler yaşanmasını bekliyor. Yılın son çeyreğinde Fed’in bilanço küçültme, ECB’nin ise niceliksel genişleme programında ayarlama yapmaya başlayacağı tahmininde bulunan Eraslan, “Bu dönemde merkez bankalarının hamlelerini başarılı bir piyasa iletişimi ile paralel olarak yapmaları, küresel risk iştahının gelişmekte olan ülkeler lehine kalmaya devam etmesine olanak tanıyabilir” diyor.
HSBC TÜRKİYE PORTFÖY
“Avrupa hisselerine dikkat”
HSBC Türkiye Portföy Yönetimi Genel Müdürü Namık Ak-sel, yurtdışında gelişmekte olan ekonomileri destekleyen olumlu finansal koşulların devam ettiğini, bundan Türkiye’nin de pozitif etkilendiğini söylüyor. Türkiye ekonomisinde azalan belirsizlikler, hükümet tarafından uygulanan genişlemeci mali politikalar ve ihtiyatlı TCMB politikalarının etkisi ile 2017 yılında Türkiye’de bir toparlanma süreci yaşandığına vurgu yapan Ak-sel, yılın geri kalanında da büyüme odaklı politikaların devam edeceği görüşünde. Söz konusu bu olumlu havanın yılsonuna kadar devam edeceği tahmininde de bulunan Aksel, buna karşın dönüşlerin sert olabileceği uyarısında bulunarak bugünlerde portföy oluşturacaklara şu önerilerde bulunuyor:
“Bu dönem dengeli ve riskin dağıtıldığı portföyler öneriyoruz. Yılbaşından bu yana güçlü bir performans sergileyen Türk hisse senetlerinin, gelişmekte olan piyasalar ile karşılaştırıldığında ve şirket karlılıkları göz önüne alındığında cazibesini koruduğunu görüyoruz. Son dönemde bütçe açığındaki genişleme ve yüksek seyreden enflasyon sebebi ile artan Türk devlet tahvili faizlerinin ise önümüzdeki dönemde kademeli olarak aşağı gelebileceği ve orta vadeli bakış açısıyla portföylerde sermaye kazancı hedefli bulundurulabileceği kanaatindeyiz. TCMB sıkı duruşundan vazgeçmedikçe TL için avantajlı durum devam edebilir. Yine de, yabancı varlıklar ile portföy çeşitlendirmesi yapmak faydalı olacaktır görüşündeyiz.
Bu bakış açısı ile diğer gelişmekte olan ülkelerin yerel para cinsinden tahvilleri ve hisse senetlerinin dışında değerlemeler açısından cazip gözüken Avrupa hisse senetlerine yatırım yapmanın faydalı olacağı kanaatindeyiz.”
HSBC küresel piyasalara ilişkin de oldukça olumlu. Banka ayrıca şirket karlılıklarının tüm ekonomilerde kuvvetli kalmaya devam ettiğini, sermaye harcamalarında ise artışlar yaşandığı görüşünde. HSBC Küresel Portföy Yöneti-mi’nin bu yılın gelişen piyasalar için iyi bir yıl olacağı görüşünde olduğunu açıklayan Aksel, “Piyasa gelişmeleri de bu görüşümüzü teyit ediyor, içerisinde bulunduğumuz düşük enflasyon rejiminin bir süre daha devam etmesini, özellikle ABD’de maaş artışları ve işsizlik rakamlarındaki toparlanmanın ancak orta vadede enflasyona dönüşmesini bekliyoruz. Geçmiş dönemler ile karşılaştırıldığında oldukça zayıf ilerleyen büyüme-enflasyon ilişkisinin küresel merkez bankalarının ihtiyatlı davranmasına sebep olacağı görüşündeyiz” diyor.
YAPI KREDİ PORTFÖY
“Faizlerde düşüş zor”
Yapı Kredi Portföy Genel Müdürü Emir Alpay, enflasyonun tekrar çift haneye doğru geçtiği bu dönemde nominal faizlerde önemli bir düşüş yaşanmasının ‘zor olduğu görüşünde. Borçlanma tarafına bakıldığında Hazine’nin borç çevirme oranlarının da yüzde 150’lere doğru gelmesinin diğer bir zorlayıcı faktör olduğuna dikkat çeken Alpay,
“Ancak kabul etmek gerekir ki mevcut global konjonktür de Ha-zine’ye bu anlamda bir manevra alanı yaratıyor. Nominal faizlerin özellikle 10 yıl vadede ağustos ayı başından itibaren yatay seyretmesi dikkat çekiyor. Hazine de bu olumlu konjonktür fırsatını kullanmış oluyor. Dolayısıyla nominal faizlerde mevcut seviyelerden önemli bir gerileme beklemiyoruz” diyor.
Alpay kur tarafında ise kısa dönemde pa-rite hareketlerinin belirleyici olacağı görüşünde. Kurlarda sepet bazında bakıldığında bir süredir yatay bir seyrin hakim olduğunu hatırlatan Alpay, sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Reel döviz kurunun seviyesi TL’nin daha fazla değer kaybı için bir nedeni olmadığını gösteriyor. O nedenle parite hareketleri döviz piyasasında belirleyici olacak. Doların global piyasalarda değer kaybının sürmesi ile TL’nin de dolara karşı değer kazanacağını düşünüyoruz. Euro ise güçlü kalmaya devam edecek. Borsa tarafında mevcut seviyeler değerlemeler ile karşılaştırıldığında az da olsa bir potansiyel içeriyor. Özellikle üçüncü çeyrek bilanço beklentileri ile olumlu hava sürebilir.”
Alpay’a göre, global tarafta ise ABD verilerinin görece daha zayıf ve beklentilerin altında, Avrupa verilerinin ise daha iyi geleceği bir dönemin içindeyiz. Fiyatlama ve değerleme açısından da Avrupa piyasalarının şu anda daha cazip fırsatlar sunduğunu söyleyen Alpay, şu değerlendirmede bulunuyor:
“Bu doğrultuda euro ve diğer Avrupa varlıkları ön plana çıkıyor. Yine doların değer kaybıyla birlikte dolar bazında fiyat-lanan emtialarda fiyat artışları var. Petrol ve altın buna örnek verilebilir. Bu durumun bir süre daha devam etmesi beklenmeli. Tabii Fed’in mevcut ortamda yeni faiz artışları için çok istekli görünmemesi de altın ve ABD tahvilleri gibi enstrümanları cazip hale getiriyor. Kuzey Kore’deki gelişmelerin kalıcı bir etki yaratmasını beklememekle birlikte, bunun zaman zaman piyasalarda dalgalanmalara yol açabileceği de dikkate alınmalı.”
Alpay, yılsonuna kadar borsada 120 bine doğru bir hareket olsa da sene kapanışının 110.000-115.000 aralığında olacağım, faizlerde ise iki yıllık vadede yükselen enflasyon ile birlikte 11.50 seviyeleri görülse de sene sonu itibarıyla tekrar mevcut seviyelere iniş olabileceğini söylüyor. Kurlarda ise sadece parite kaynaklı hareketler olabileceğini düşünen Alpay’a göre, yılın son çeyreğinde Türk Lirası değer kaybetmeyecek.
FINANS PORTFÖY
“10 yıllık tahvil yüzde 10.5-11’de kalır
Finans Portföy Genel Müdürü Egemen Erden, yılbaşına göre TL varlıkların daha az riskli olduğu görüşünde. Ancak bunun ana nedeninin global konjonktür olduğunu belirten Erden, Türkiye’nin de bu konjonktürü mali politikalarla desteklenmesi gerektiğini söylüyor. Türkiye’nin ABD dep Avrupa’yı izlemesi gerektiğine dikkat çeken Erden, global piyasalara ilişkin riskleri ise şöyle sıralıyor:
“Ne zaman euro’da parasal küçülme konuşmaya başlayacağız. O zaman bizim piyasalara olan risk iştahında ve bono piyasasında bozulmalar başlayacak. Burada kuvvetli satışlar gelebilir. Ama bunu kısa vadede beklemiyoruz. Bu noktada Avrupa’yı izlemek daha doğru. Çünkü ABD’de piyasayı bozma yönünde bir gelişme olacağına ilişkin beklentiler azalmış görünüyor. Ö nedenle ABD tarafından çok da endişeli değiliz.”
Erden, Türkiye’de ise son dönemde sağlıklı rakamlar görmeye başladığımızı hatırlatıyor. Türkiye’nin yılı yüzde 4.5-5 arasında bir büyüme rakamı ile kapatmasına ilişkin beklentilerin arttığına işaret eden Erden, yılso-nuna kadar beklentilerini ise şöyle özetliyor;
“Siyasi irade önümüzdeki dönemde de KGF kredileri gibi büyümeyi destekleyecek bazı farklı paketler açabilir. Bu kapsamda stratejik teşvikler getirilebilir, yatırımlara yönelik teşvik paketleri çıkarılabilir. Çünkü nihayetinde en kötü ihtimalle 2019 yılında seçim söz konusu. Bu nedenle siyasi iradinin de bunu dikkate alarak mali disiplinden çok da uzaklaşmadan ülkedeki büyümeyi destekleyici kararlarını sürdürmesini bekliyoruz.” Erden, yılsonuna kadar geçecek üç aylık süreçte ise mali piyasalara ilişkin pozitif beklentisini koruyor. Yılın geri kalanında risk alma iştahında olumlu tablonun süreceği görüşünde olan Erden, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Bizim hala hisse senedi piyasasına ilişkin pozitif görüşümüz var. Hisse senedi tarafında yüzde 6 gibi bir potansiyel görüyoruz. Bu da 115.000 seviyelerini işaret ediyor. Hisse senedi tarafında banka dışındaki şirketlerin karlarında oldukça kuvvetli büyüme rakamları var. Borsa şirketlerinin ikinci çeyrek karları birinci çeyreğe göre yüzde 40 büyümüş. Yü-sonuna kadar da sanayi şirketlerinin karlarındaki ivme kuvvetli olacak. Biz burada havacılık sektörü, petrokimya ve otomotiv beyaz, eşya gibi tüketime dayak sektörleri tercih ediyoruz. Bankacılığın ağırlığı ise azaldı. Bankaları kendi içinde değerlendirmek gerekiyor. Tahvil tarafına baktığımızda ise 10 yıllık tahvillerin yüzde 10.50-11 bandmı koruyacağını düşünüyoruz. Dolar/TL tarafında ise 3.50-3.65 bandı diyorduk. Aşağı yönde kırılmalar oldu ancak biz hala TL’nin belli bir oranda zayıflamasını bekliyoruz.”
Yılın son çeyreği için yatırımcıları ‘uzun vadeli risk almama’ konusunda uyaran Erden, yılsonuna kadar TL ağırlıklı varlıklara yönelimin daha doğru olacağı görüşünde. Global piyasalar ağırlıklı risklerden korunmak içinse yatırımcıların portföylerine yüzde 20 eurobond, yüzde 10 altın alabileceği önerisi dile getiren Erden, yılın son çeyreği için şu tavsiye de bulunuyor:
“Yatırımcıların risklere karşı bir miktar altın ve Türk eurobond’ları bulundurmasını öneririz. Bizim için yüzde 30’luk bir korunma yeterli. Geri kalan yüzde 70 ise açıkçası kişinin risk iştahına göre; TL varlıkları olan mevduat, ÖST ve hisse senedine dağıtılabilir. Az risk isteyen yüzde 50’sini mevduata koyabilir. Yüzde 20’sini borsa veya ÖST’de değerlendirebilir. Biraz daha risk almak isteyenler yüzde 20-30 mevduat geri kalan yüzde 40’ı ile borsa ve ÖST’lere yatırım yapabilir. Mevduatta yılsonuna kadarki üç ay vade yeterince uzun diye düşünüyorum. Daha uzun vadeye şu anda sıcak bakmıyorum. Bono faizlerinde ise önemli bir potansiyel görmüyoruz. Yılsonuna kadar bonoya yatırım cazip değil.”
FOKUS PORTFÖY
“Dolar 3.40-3.55’de kalır
Fokus Portföy Yönetimi Genel Müdürü Ercan Güner, yılın ikinci yarısında da ekonomik canlanmanın süreceği görüşünde. Buna karşın enflasyonda yılsonuna kadar kayda değer bir iyileşme beklemeyen Güner, buna bağlı olarak TCMB’nin de bir politika değişikliğine gitmemesini ve kısa/orta vadeli faiz oranlarının mevcut seviyelerini korumasını bekliyor. Gelişmekte olan para birimlerine göre bir miktar geride kalmış olan dolar/TL pari-tesinin ise sınırlı da olsa bir gerileme potansiyeli taşıdığı görüşünde olan Güner, “Yılsonuna kadar dolar/TL paritesinin 3.40-3.55 aralığında hareket etmesini bekliyoruz. Hisse senedi piyasasında ise sınırlı bir yükseliş potansiyeli ile bir süredir devam eden hisse bazındaki hareketlerin devam etmesi muhtemel” diyor. Global piyasalarda ise varlık fiyatlarının yılsonuna kadar yatay bir seyir izlemesini bekleyen Güner, sözlerini şöyle sürdürüyor:
“ABD şirketlerinin artan karlılıkları, Avrupa ekonomisindeki güçlenen toparlanma eğilimi ve emtia fiyatlarındaki artışlar hem gelişmiş, hem de gelişmekte olan piyasalar için olumlu bir ortam yaratıyor. Canlanan global ekonomik faaliyetin henüz enflasyon üzerinde bir baskı yaratmıyor oluşu faiz oranlarının düşük kalmasını sağlarken hisse senetleri için de destekleyici bir ortam yaratıyor. Ancak bu durumun döviz kurlarına ve hisse senedi fiyatlarına büyük ölçüde yansıdığını düşündüğümüzden söz konusu varlık fiyatlarının yılsonuna kadar yatay bir seyir izlemesini bekliyoruz.”
TEB PORTFÖY
“Portföylerde mevduat olmalı”
TEB Portföy Genel Müdürü Selim Yazıcı yılın son üç ayında piyasalarda önemli bir hareketlenme beklemiyor. Bu yıl gelişmekte olan ülkelere yoğun fon akışının görüldüğünü, risk fiyatlamalarının ve volatilitelerin düştüğü, faizlerin dünya çapında indiği bir sekiz ay geçirdiğimizi hatırlatan Yazıcı, “Yılın geri kalanında bu trendin bozulması ancak FED kaynaklı hareketlerle ya da jeopolitik risk algısının değişmesi ile olabilir” diyor. Dünyada enflasyon oranlarının (Türkiye dışında) yapısal sebeplerle düşük gerçekleşmesi sayesinde faiz oranlarının düşük kalmaya devam edeceği öngörüsünde bulunan Yazıcı, Türkiye ekonomisine ve mali piyasalara ilişkin beklentilerini ise şöyle özetliyor:
“Türkiye’de enflasyon bir süre daha çift haneli olarak gerçekleşse bile aralık sonunda tek haneli ve Merkez Bankası’nm öngördüğü gibi yüzde 9’un altında gerçekleşme ihtimali nedeniyle faizler dar bir bantta seyredebilir. Buna karşın, mevduat faizleri yapısal sebepler nedeniyle yüksek seyretmeye devam edebilir. Reel efektif kur sepeti bazında değersiz görünen TL’de sepet bazmda değerlenme görebiliriz. Ama FED’in sıküaştırmasmı müteakip değer kazanması mümkün olan ABD Doları bazında TL seviyesi daha düşük seyredebilir. Borsada yılın başından bu yana yüzde 39’luk bir değer kazancı gördük. Tek tek hisse değerlemelerine baktığımızda piyasa çok ucuz dep. Ancak para akışının devam etmesi halinde çarpanların daha da yukarı çıkması mümkün.”
Yazıcı, global ekonomilere ilişkinse şu değerlendirmede bulunuyor: “Kurum olarak, enflasyonun ivmelenmediği ve büyümenin beklendiği gibi gerçekleştiği ABD ekonomisinde Fed’in bilanço daraltma hareketine eylül ayında sinyal verse bile hızlı davranmayacağı görüşündeyiz. Bu nedenle yılsonu için öngördüğü faiz artırımını yapmakta zorlanacağını öngörüyoruz. Burada, Eylül sonu-Ekim başmda ABD’de borç tavanının aşılması halinde piyasaların dalgalanması söz konusu olabilir. Avrupa’da Avrupa Merkez Banka-sı’nın bilanço daraltma olasılığı masada durmakla bsraber, biz Fed ile eş anlı bir zamanlama beklemediğimizden bunu ancak 2018 yılı için bir risk faktörü olarak görüyoruz.” Türkiye’de ise yılın sonuna doğru enflasyonun düşeceği öngörüsüyle 10 yıllık faizde yüzde 10.5’lar ve daha aşağısının görülebileceği öngörüsünde bulunan Yazıcı, “TL’nin döviz sepetine karşı seviyesinde şu anki seviyeler korunabilir ama euro yerine ABD Doları tercih edilebilir. BIST-100’de ise hisse bazında seçici olmak gerektiğini düşünüyoruz. Bu ortamda portföy önerilerimiz mevduat ağırlıklı olarak şekilleniyor. Ayrıca yatırımcılar kötü günlerde korunma sağlayan altın ya da dövize endeksli eurobond fonlarını da portföylerinde yer vermeliler. Buna karşın risk seviyesini artırmakla birlikte getiri faydası olan hisse senedine de yatırımdan kaçınmamaları gerektiğini düşünüyoruz” diyor.
GEDİK PORTFÖY
“BlST-100120 bine işaret ediyor”
Gedik Portföy Genel Müdürü Halim Çun’a göre, bu yıl piyasalar yılbaşı beklentilerine göre herkesi şaşırtacak düzeyde iyi bir performans sergiledi. Bunun üç nedenden kaynaklandığını vurgulayan Çun, “Birincisi, Aralık 2016’dan itibaren artan küresel risk iştahının olumlu esintisi; İkincisi olağanüstü zorluklarla geçen bir 2016 sonrasında Nisan referandumu ile siyaset ve ekonomik ortamda oluşan istikrar beklentisi; üçüncüsü çok kötü geçen 2016’nın fiyatlara yansımış olmasının yarattığı fırsat ve 2017 bilançolarındaki iyileşen şirket karları. Son olarak da, ekonomideki sıkıntılara yönelik Hükümetin getirdiği KGF çözümünün, piyasalar için bir ‘oyun değiştirici’ olması. Bunların yanı sıra, TCMB’nin ocak sonrasında sıkı duruşunu sürdürmesi ve maliye politikası tarafında belli destekleyici önlemler de bugünkü düzeylere ulaşılmasına yardımcı oldu” diyor. Ancak Çun, bundan sonra söz konusu bu faktörlerin olumlu etkilerinin aynı ölçüde devam etmesinin zor olduğu görüşünde. Tüm bu olumlu gelişmelerin önemli ölçüde fiyatlara yansıtıldığım vurgulayan Çun, yılın son çeyreğine ilişkin beklentilerini ise şöyle özetliyor:
“Yılın son çeyreği için, tüm bu olumlu faktörlere karşın enflasyonun inatçı bir direnç göstermesi nedeniyle faiz oranlarının aşağı gelmesini beklememeliyiz. ABD Dolan’mn ve aynı zamanda döviz sepetinin geldiği düzeyler alım yönünde çekici olabilir. Dolarm yılbaşı düzeyinin altına düşmesinde, DXY Dolar Endeksi’ndeki 104’den 92’ye ciddi oranlı kaybın etkisi de çok önemli. Ancak bunun da aynı tempoda devam etmesi zayıf ihtimal. Yılsonu resmini belirleyecek olan yine aplıklı olarak başta ABD olmak üzere dış piyasalardaki gelişmeler ve fon akışlarındaki dalgalanmalar olacak.
BIST-100, yılbaşından beri yüzde 40 kadar yükselerek ağustos sonunda 110 bini test etti. Orta uzun vadeli beklentiler bize 120 bini işaret ediyor. Ancak unutmayın ki, mevcut seviyeler iç ve dış risk faktörlerine göre kırılganlık sergileyebilir. ABD piyasalarındaki dalgalanma, dolarm değer kazanması, siyasi ve jeopolitik riskler ilişkin gündem değişikliği bu düzeltmeyi tetikleyebilir. Ancak, bir düzeltme durumunda 100.000-102.500 düzeylerine gerileyen Borsa İstanbul alım için çekici olacaktır.”
Çun, küresel piyasaların ise yılbaşından bu yana tüm tahminleri yanıltan gelişmeler yaşadığına dikkat çekiyor. Başta ABD Başkanı Trump’ın uygulamaları, Fed’den beklenen faiz artışının bir türlü gerçekleşmemesi ve eu-ro’daki atakları örnek olarak gösteren Çun, “Dolayısıyla tüm bu faktörleri bir araya toplarsak, eylül ayında veya son çeyrekte ABD piyasalarında, bir düzeltme beklenebilir, do-lar/euro paritesinde trend 2018’de 1.30’lara gidebilecek gibi görünse de 1.20 üstünde kalıcı olmadan, son altı aylık hızlı gelişmenin hazmedilmesi için 1.165-1.15 civarına kadar bir düzeltme beklenebilir” diyor.
İSTANBUL PORTFÖY
“Faiz yüksek seyredecek”
İstanbul Portföy Genel Müdürü Burak Üstay önümüzdeki üç aylık dönemde Türkiye ekonomisinin, ivme azalsa da büyümeye devam edeceği görüşünde. Aynı dönem için ekonomik performansın da, olumlu seyretmesini bekleyen Üstay, “2017 yılının tamamı için yıllık ekonomik büyümenin, yüzde 4.5 seviyelerinde gerçekleşmesini tahmin ediyoruz. Enflasyonun ise, yılı yüzde 10’da tamamlayacağını öngörüyoruz. Bu- ^ nunla birlikte, cari açıkta bir / miktar yükselme ve bütçe gerçekleşmelerinde ise artan bir açık oluşma ihtimali kuvvetli” diyor. Bu beklentiler ışığında, faiz oranlarının kısa vadede yüksek kalmaya devam edeceğini öngören Üstay, piyasalara ilişkin beklentilerini şöyle özetliyor:
“TCMB, faiz oranlarında, enflasyonda belirli bir iyileşme görmeden indirim yapmayacaktır. Tahvil faizlerinde de kısa vadeli faizlerin seyrine paralel bir eğilim bekliyoruz. GLP faizinin yüzde 12.25’e doğru yükselmesiyle, iki yıllık devlet tahvili faizlerinin yüzde 11.50-12.00,10 yıllık devlet tahvili faizlerinin de yüzde 10.50-10.80 aralığında kalmasını bekliyoruz. Döviz kurlarında ise, TL’nin olumlu ayrışmasını göreceğimizi düşünüyoruz. Sepet kur seviyesinin yılsonuna kadar, 3.70-3.85 seviyelerinde kalacağmı öngörüyoruz. Özellikle, ABD tarafından gelen verilerin zayıf olmasının ve Fed’in faiz artırımı beklentilerini giderek ileriye atmasının gelişen piyasalara fon akımım desteklemeye devam edeceğini tahmin ediyoruz.”
Üstay, borsa tarafında ise olumlu seyrin, momentum kaybetse de hisse bazında fırsatlar sunmaya devam edeceği görüşünde. Endeksin, 110.000 seviyelerinde kar satışları ile karşılaşabileceği ihtimaline dikkat çeken Üstay, BIST-100’e ilişkin şunları söylüyor:
“Kısa vadeli faizlerin yüksek kalacak olması, bankacılık sektöründe pozisyon değişikliklerine yol açsa da, yılsonunda BIST-100 endeksinin, bugünkü seviyelerin yüzde 5-7 kadar üzerinde kapatabileceğim düşünüyoruz. Dolayısıyla, jeopolitik risklerden dolayı gerçekleşebilecek 100.000-105.000 araşma kadar bir geri çekilmede, endekste kısa vadeli bir pozisyon artırımı ile ciddi bir getiri sağlanabilir. Bunun haricinde, her zaman olduğu gibi, hisse tercihlerinde seçici davranılmak. Ancak Kuzey Kore kaynaklı ciddi bir jeopolitik kriz veya Kuzey Irak’ta referundum sonrası oluşabilecek bir siyasi risk ise piyasaları global ve yerel olarak etkileyecektir. Güvenli limanlara bir kaçış olacaktır.”
Üstay, global ekonomiler ve piyasalarda ise dalgalı seyrin korunmasını bekliyor. Özellikle ABD ekonomisinde, dalgalı seyrin devam edeceğini öngören Üstay, “Bu arada Trump yönetiminde yaşanan olumsuzluklar ve hayal kırıklıkları ile değer kaybeden ABD Doları, Amerikan ekonomisine kısmen bir rekabet avantajı ve enflasyon getirebilir. Ancak bunların gerçekleşmesi 2018’e kalacaktır. Ayrıca düşük euro kurunun, AB ekonomilerine verdiği destek, euro/dolarparitesinin 1.20’ye yükselmesi ile kısmen törpülenmiş olsa bile, AB bölgesinde ekonominin toparlamaya devam edeceğini düşünüyoruz. Euro/dolar kurunun tekrar 1.20 üzerini test etmesini bekliyoruz” diyor.
Yılsonuna kadar geçecek yaklaşık 3.5 aylık süreçte gecelik faizlerin yüzde 12-12.5,32 günlük mevduatın yüzde 14-14.5, iki yıllık tahvillerin yüzde 11.50-12.00, dolar DTH faizlerinin yüzde 4, euro’nun ise yüzde 2 seviyesinde kalmasını bekleyen Üstay, portföy oluşturmak isteyenlere şu tavsiyede bulunuyor: “Potföy yönetim şirketleri olarak, daha uzun vadeli bir bakış açısı ile portföyleri oluşturuyoruz. Ancak yılsonuna kadar olan süreç için, getiri yüksekliği potansiyeli açısından, mevduata yüksek bir pay veriyoruz. Bu getiriyi geçebilecek bir başka faiz enstrümanı özel sektör tahvilleridir. Güvenilir şirket tahvillerinden oluşturulacak küçük bir portföy ile de sabit getirili kazancı artırabiliriz. Ancak, hem iki yıl, hem de 10 yıllık tahvillerde geri çekilmelerde satılmak amacıyla küçük bir pozisyona girilebilir. Döviz tarafında ise volati-lite ve sepetin çok düşmesi ile fırsatçı bir pozisyon alımı için zemin hazırlandığını düşünüyoruz. Sepetin 3.72’nin altına inmesi durumunda bu seviyelerden, döviz sepetinde uzun pozisyon denenebilir. Hisse senetlerinde ise görüşümüz, jeopolitik riskleri de dahil ederek, yılsonuna kadar bugünkü seviyelerden yüzde 5-7 bir prim öngörüyor ve yüzde 30 oranında bir ağırlık taşımayı uygun buluyoruz.”
KARE PORTFOY
“Mevduat cazip”
Kare Portföy Genel Müdürü Ümit Kum-cuoğlu, yılsonuna kadar şayet Ortadoğu veya Doğu Asya’da ciddi bir jeopolitik sorun olmazsa sakin bir ekonomik ortam bekliyor. Tüm dünyada reel faizlerin bugünkü seviyelerine göre yükselse de tarihsel ortalamalara göre düşük seyretmeye devam edeceğini söyleyen Kumcuoğlu, “Ayrıca gelişmekte olan ülke piyasalarının gelişmiş ülke piyasalarına oranla daha yüksek performans göstereceğini düşünüyoruz” diyor. Yatırımcıların kendi risk profillerine göre portföy oluşturması gerektiğine dikkat çeken Kumcuoğlu, ancak bugünkü ekonomik ortamda mevduat yatırımının çok cazip hale geldiğini belirterek şunları söylüyor:
“Bankaların bir yıllık mevduat fa-izlerini yükseltmeleri kredi/mevduat oranının çok yüksek seviyelere ulaşmasının bir sonucu. Bankalar aktiflerinde gitgide daha az menkul kıymet, daha çok kredi taşıdıkları bir ortamda doğal olarak fonlama vadelerini uzatmaya çalışıyor. Perakende yatırımcı için yüzde 13-14 iyi bir faiz. Ciddi bir fon yönetimi hizmeti satın alacak büyüklükte olmayan yatırımcılar için Türkiye’de mevduat cazip bir yatırım aracı. Ancak önde gelen portföy yönetim şirketleri az bir riskle bundan daha iyi bir performans gösterebilir.”
Para yöneticilerinin üç aylık orta riskli portföy önerisi
FİNANS PORTFÖY: Mevduat % 30, ÖST % 20, hisse senedi % 20, eurobond % 20, altın % 10
HSBC PORTFÖY: Türk hisse senetleri % 11,50, yabancı hisse senetleri % 8,00, TL cinsi devlet tahvilleri % 28, TL cinsi şirket tahvilleri % 27, YP cinsi tahviller % 5, YP cinsi şirket tahvilleri % 1, emtia % 2, kısa vadeli repo, mevduat vb % 17,50
İŞ PORTFÖY: TL mevduat % 30, özel sektör tahvili yatırım fonu % 20, eurobond yatırım fonu % 30, uzun vadeli borçlanma araçları yatırım fonu % 10, hisse senedi yatırım fonu % 10
FOKUS PORTFÖY: Kısa vadeli repo % 25, orta vadeli tahvil % 30, piyasa korelasyonu olmayan serbest fonlar % 25, hisse senedi % 20
TEB PORTFÖY: Mevduat % 40, sabit getirili bono ya da fon % 25, eurobond % 15, altın % 10, hisse ya da fon % 10
GEDİK PORTFÖY: özel sektör borçlanma fonu % 30,1 aylık mevduat % 35, karma fon % 20, dolar veya dolar eurobond fonu % 10, gram altın veya altın fon % 5,
İSTANBUL PROTFÖY: TL mevduat % 45, hisse senedi % 30, döviz sepeti mevduat % 10, şirket tahvili % 5, devlet tahvili % 10
YAPI KREDİ PROTFÖY: Yurtiçi hisse % 30, Türk eurobondları % 25, global hisse % 25, sabit getirili enstrümanlar % 20
Portföylerin patronu yine mevduat
Portföy yöneticileri parasına adres arayanlara yine mevduatı önerdi. Çalışmamıza katılan kurumların yöneticilerinin bu konudaki ortak görüşü özellikle riski düşük portföy oluşturmak isteyenleri parasının yüzde 30’unu hatta 40’ını mevduata yatırması yönünde. Riskli portföy oluşturacak olanların da yine mevduatı düşünmesi gerektiğine vurgu yapan uzmanlar, bu kesimin bile yüzde 10-20 oranında mevduat tercih etmesini öneriyor. Yılın ikinci çeyreğinde hayata geçen KSF kredileri nedeniyle Türk bankacılık sisteminde başlayan likidite sıkışıklığı özellikle TL mevduat faizlerini yukarı çekti. Halen bankalar 100 bin TL’lik orta büyüklükteki mevduatlara yüzde 14 hatta 15’lere varan faiz oranları uyguluyor. Söz konusu bu faiz oranları ağırlıklı 90 güne kadar olurken bazı bankalar yüksek faizi bir yıla kadar uzatıyor. Ancak portföy yöneticileri yatırımcısına hem yüksek getiri, hem de düşük risk imkanı sunan mevduatta vadenin 1-3 ay ile sınırlanması gerektiği görüşündeler.
Güvenli limanlar eurobond ve altın
Yılın son üç ayında da Türk Lirası’na yatırım yapanlar kazanacak gibi görünüyor. Bu dönemde TL varlıklar denildiğinde ilk sırada mevduat, ardından özel sektör tahvili ve hisse senetleri geliyor. Ancak para yöneticileri, global risklere karşı da yatırımcıların kendini koruması gerektiği görüşünde. Özellikle başta ABD ve Kuzey Kore olmak üzere öngörülemeyen siyasi riskleri bertaraf etmek isteyen yatırımcılar için uzmanlar altın ve Türk eurobond’u öneriyor. Ancak her iki yatırım aracının da portföylerde düşük oranlı tutulması tavsiye ediliyor.
Örneğin, önümüzdeki üç aylık süreç göz önüne alınırsa, altının portföylerde yüzde 10 oranında bulundurulması öneriliyor. Eurobondların ise biraz daha yüksek oranlı tutulabileceği görüşü hakim.
Bunun temel nedeni Türk eurobondlarının döviz bazlı olması yüzünden kur riskini bertaraf etmesi, ikinci ise ABD’deki faizler gerilemesine rağmen Türk borçlanma aracının buna bir türlü tepki vermemesi. Piyasadaki genel beklenti bu nedenle TL güçlü kalırsa Türk eurobondlarının da eninde sonunda faiz düşüşüne tepki vereceği yönünde. Bu da yatırımcılara ek kazanç sağlayacak. Kur riskini sıfırlaması ve ek faiz geliri elde etme potansiyelinin yüksekliği yüzünden uzmanlar Türk eurobondlarının portföylerdeki payının yüzde 20’lere çekilebileceği görüşünde.
ÖST’de getiriler yüzde 16’ya çıktı
Parasına adres arayanlar için bir diğer cazip yatırım aracı ise özel sektör tahvilleri [ÖST)… Banka dışındaki özel sektör tahvillerine bakıldığında riski oldukça düşük Türkiye’nin önemli firmalarına ait ÖST’lerin getirileri bugün yüzde 16’lara çıkmış durumda. Özellikle risk algısı yüksek kişilerin mevduat yerine ÖST’yi tercih etmesi öneriliyor. Ancak uzmanlar ÖST’lerde default [ödeyememe) durumunun bir risk yarattığına da dikkat çekiyor. Firma reyting firmasından iyi not alsa bile bunun default olmayacağı anlamına gelmediği söyleniyor. Hisse senetleri gerçek bir uzmanlık alanı iken ÖST’lerin onun da ötesinde bir uzmanlık alanı olduğuna dikkat çeken Finans Portföy Genel Müdürü Egemen Erden, “Çünkü ÖST piyasası hisse senedi piyasasına göre çok daha az şeffaf. Orada yine de bir profesyonel destek almak hatta bu risklerin dağıtılmış hali ile ÖST fonlarına yatırım yapmak bir bireysel yatırımcı için daha mantıklı olabilir. Risk algısı daha yüksek olanlar bunların içinde seçim yapabilir. Çünkü bugünlerde çok iyi bildiğimiz markalar aslında hiç fena olmayan ve mevduatın üzerinde getiriler vadediyor” diyor. Buna karşın riski daha düşük olan banka bonolarının getirisi ise ÖST’lere göre oldukça düşük düzeylerde.
Esin Çetinel