Risk alma iştahınızı doğru bilgiyle kontrol edin
Türkiye’de dönem dönem moda olan işlerin peşinden koşuluyor. Organik tarım, devekuşu yetiştiriciliği, meyve bahçeciliği, keçi yetiştiriciliği, bağcılık, şarap üretimi… işte bu ve benzeri alanlara adım atanlardan sadece doğru stratejiyi izleyebilenler ayakta kalmayı başardılar, iyice incelemeden, pazarı analiz etmeden sadece o dönem popüler olduğu için yatırım kararı verenlerin işi çoğunlukla şansa kalıyor. Sonra da kaybolup gidiyorlar. Yapılacak her girişimin mutlaka başarıya ulaşmasında söz etmiyoruz elbette. Hatırlayın 2000’li yıllarda ne olduysa biranda herkesi devekuşu sevdası sarmıştı. Bu örnekte çok çarpıcı konular olduğu için biraz detaylarına bakalım. Zira girişimci, yatırımcılar açısından ders alınacak çok çarpıcı durumlar var. Öyle ki o yıllarda sayısı 500’ü geçen girişimciler, 300 milyon dolarlık yatırım yaparak, büyük umutlarla devekuşu üreticiliğine soyundular. Peki, hangileri pazar analizi yapmıştı dersiniz? Daha ileri gidelim ve basit bir soru soralım:
Türkiye’de devekuşu pazarı mı vardı?
Ülkemiz için yeni olan bu üretim dalında et, deri ve yumurta gibi devekuşu ürünlerinin piyasası henüz oluşmamıştı.
Üreticiler ellerindeki ürünü pazara sunamadılar bile. Sağlıksız koşullarda ve amatörce yapılan kesimler, büyük kayıplara yol açtı. Kesimhane ruhsatı gibi dış etkenlerin yanı sıra yatırımcıların bilinçsizliğinden kaynaklanan sorunlarda oldu. Hatta bazı örnekler var ki, gerçekten çok üzücü. İşte devekuşu üreticileri için en can alıcı malzeme sayılan kuluçka makinesiyle ilgili bir örnek. Bir üretici, bıldırcın yumurtaları için kullanılan bir kuluçka makinesi satın almış. Bir başka çarpıcı sorun da yer seçimi konusunda yaşanmış. Uzmanlar tarafından devekuşu üretimi için Güneydoğu, Akdeniz, iç Anadolu ve Ege Bölgeleri tavsiye edilirken, örneğin Marmara Böl-gesi’nde çiftlik kuran üreticiler var. Uzmanlara göre yanlış bölgelerde kurulan çiftliklerde verim kaybı yüzde 50’yi geçti. Şimdi bu çiftliklerin büyük çoğunluğu kapandı. Devekuşu maceramızın her detayı dikkatlice incelenmeli. Aslında hepsi büyümeyi hedefliyorlardı. Ancak kendileri için en kritik unsur, doğru bilgiye ulaşmayı gözden kaçırdılar. Hepsi küçük ve orta boy işletmelerdi. Büyüme ve gelişmelerinin önündeki engellere karşı çözüm yolları geliştiremediler. Karşı karşıya kaldıkları sorunları aşamadılar. Öngöremedikleri gelişmelere karşı savunmasız olduklarını anladıklarında artık iş işten geçmişti. Pazar odaklı olmayan tüm girişimler gibi bunlarda ne yazık ki başarısız oldular.
Ersan Çıplak