Sanayi 4.0 Yeni Meslekler Çıkacaracak
“SANAYİ 4.0” dönüşüm sürecini Türkiye için bir fırsat olarak gören Yükseköğretim Kurulu (YÖK)
Başkam Prof. Dr. Yekta Saraç, gelişmelere ayak uydurabilmek ve küresel ekonomik rekabette ayakta kalmak adına sanayinin bu değişim dönüşüm süreçlerine hazırlıklı olması, iyi algılaması ve uygun stratejileri tanımlaması gerektiğine dikkat çekiyor. Dönüşüm süresinde yapılacak işlerin niteliğinin değişeceğini, nitelikli işgücüne ihtiyacın artacağını belirten Saraç, Sanayi 4.0’m, sadece mühendislik gibi sanayi ile doğrudan ilişkili bölümleri değil, sürecin niteliği nedeniyle sağlık, hukuk, işletme, pazarlama ve finans gibi birçok programı etkilediğini ifade ediyor. Birçok disiplinde, mesleklerden beklenen bilgi, beceri ve yetkinliklerin değişeceğinin altını çizen Saraç, bilişim teknolojilerinin öneminin artacağını aktarıyor. Yeni mesleklerin ortaya çıkacağım belirten Saraç, “Üniversiteler olarak, hedefimiz, önlisans, lisans ve lisansüstü seviyede, dönüşümün gerektirdiği bilgi, beceri ve yetkinlikleri öğrencilere kazandırmak. Üniversitelerimize liderlik etmek ve dönüşümün eşgüdümünü sağlamak” dedi.
YÖK Başkanı Yekta Saraç ile Sanayi 4.0 dönüşümünde yükseköğretimde yapılması gerekenler ve hazırlıkları üzerine konuştuk…
Sanayi 4.0, son günlerde sıklıkla duyduğumuz bir kavram. Türkiye’nin bu alandaki durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sanayi 4.0, yeni bir bakış açısı, bir vizyon. Bir dönüşüm süreci. Akıllı robotlar, simülasyon, yazılım entegrasyonu, büyük veri analizi, eklemeli üretim-üç boyutlu baskı, nesnelerin interneti, bulut ve zenginleştirilmiş gerçekliği içeren teknolojik yenilikleri sanayiye dahil ederek; daha düşük maliyetlerle, verimlilikte, kalitede, hızda, esneklikte ve müşteri memnuniyetinde artış hedefleniyor. Sanayi yapısı gereği, sürekli olarak değişimlere açık. Gelişmelere ayak uydurabilmek ve küresel ekonomik rekabette ayakta kalmak adma sanayinin bu değişim-dönüşüm süreçlerine hazırlıklı olması, iyi algılaması ve uygun stratejileri tanımlaması gerekiyor.
Ülkemizin 2023 makro hedeflerine ulaşabilmesinin yolu, teknolojiden geçiyor. İstikrarlı büyüme için, yüksek katma değerli ürünlerle rekabet gücümüzü artırmamız gerekiyor. Bu nedenle, doğru yönetilebilirse bu dönüşüm süreci, ülkemiz için büyük bir fırsat. Bu dönüşüm, büyük bir altyapı değişikliği gerektiriyor. Son dönemde, devletimiz bu manada önemli yatırımlar yaptı. Bilgi teknolojileri ve iletişim-haberleşme alanlarında önemli yenilik ve başarılara imza atıldı. Teşvik edici ve destekleyici politikalar benimsendi ve uygulamaya koyuldu. Ülkemiz sanayi son yıllarda çok gelişti. Bu süreç, sanayimizde özellikle otomotiv, tekstil, beyaz eşya, makine imalatı ve benzeri birçok sektörde çoktan başladı ve bazı bileşenleri ile kısmen uygulanıyor. Sanayimizin yaşayacağı bu dönüşüm, niteliği gereği lojistik ve finans gibi diğer sektörleri de etkileyecek. Ülke olarak, bu dönüşüm sürecini en iyi şekilde gerçekleştireceğimize yürekten inanıyorum. Ülkemizin lojistik açıdan avantajlı olan coğrafi konumu; Sanayi 4.0 ile sektörler arası etkileşimin daha da önemli hale gelecek. Bu dönüşümde üç bileşenin önemli olacağına inanıyorum. Bunlar, dönüşümün finansmanı, nitelikli işgücü ve bu sürecin doğru yönetilmesi. Özellikle ikinci bileşen doğrudan bizimle ilgili.
Yükseköğretim açısından Sanayi 4.0 sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yükseköğretim de çok dinamik bir süreç. Toplumun değişen beklentileri, değişen ihtiyaçlar ve sürekli gelişen teknoloji, her alanda olduğu gibi, yükseköğretim alanında da sürekli yenilenmeyi zaruri kılıyor. Yeni YÖK olarak, son dönemde yenilikçiliğe ayrı bir önem veriyoruz. Sanayi 4.0, sadece mühendislik gibi sanayi ile doğrudan ilişkili bölümlerimizi değil, sürecin niteliği nedeniyle sağlık, hukuk, işletme, pazarlama ve finans gibi birçok programımızı etkiliyor. Yapılacak işlerin niteliği değişecek. Nitelikli işgücüne ihtiyaç artacak. Birçok disiplinde, mesleklerden beklenen bilgi, beceri ve yetkinlikler değişecek. Bilişim teknolojilerinin önemi artacak. Muhtemelen yeni meslekler ortaya çıkacak. Üniversiteler olarak, hedefimiz, önli-sans, lisans ve lisansüstü seviyede, bu dönüşüm sürecinin gerektirdiği bilgi, beceri ve yetkinlikleri öğrencilerimize kazandırmak. YÖK olarak bu süreçte bizlere düşen, üniversitelerimize liderlik etmek ve bu dönüşümün eşgüdümünü sağlamak.
Bu yaptığınız çalışmalar hakkında bilgi verebilir misiniz?
Üniversitelerimizde uygulanmakta olan eğitim-öğretim müfredatı senatolar tarafından düzenleniyor. Bu bağlamda, yükseköğretim kuramlarımızda uğraş verilen akreditasyon ve kalite yönetimi çalışmalarının önemini vurgulamak isterim. Bu çalışmalar, kendilerini sürekli olarak iç ve dış rakipleriyle de mukayese ederek bulundukları durumu ve konumu sorgulamalarına, uzun vadeli hedefler koyarak bu hedeflere varabilme adına kendilerine misyon biçebilmeleri-ne, iç ve dış değerlendirmelere açık olmalarına ve çağın değişen koşullarına ve ihtiyaçlarına göre dinamik bir şekilde yenilenebilmelerine fırsat veriyor. Birçok üniversitemizde, bölümler bazlı akreditasyon çalışmaları yürütülüyor. Mühendislik fakültelerinin ilgili bölümlerini akredite eden MÜDEK gibi akreditasyon kuruluşları da müfredatın, Sanayi 4.0 sürecinin gerektirdiği gibi gözden geçirilerek düzenlenmesini tavsiye ediyor. Bu çalışmalar, üniversitelerin, başta özel sektör olmak üzere doğrudan işbirliği halinde oldukları paydaşları ile etkileşimlerini disipline ediyor ve geliştiriyor.
Son dönemde, yeni YÖK olarak öncelikli gündem maddelerimizden biri olarak kaliteyi tanımladık. Yükseköğretim Kalite Kurulu’nu kurduk. Bu Kurul, hem ülkemizde faaliyet gösteren akre-ditasyon kuruluşlarını yetkilendiriyor hem de üniversitelerimizi kalite kültürü açısından dönemsel değerlendirmeler yapıyor.
Endüstri 4.0 yükseköğretim için hangi fırsatları getirecek?
Bu süreçle, sanayide işlerin niteliği iyileşeceğinden, nitelikli işgücüne olan ihtiyacın artacağını belirtmiştim. Bu beklenti, üniversite mezunlarımızı olumlu etkileyecek bir gelişme. Bu dönüşüm sürecinde, yüksek lisans veya doktora derecesine sahip olmanın da önemli bir üstünlük olacağını düşünüyorum. Bu nedenle, YÖK olarak öncelediğimiz konulardan biri de lisansüstü eğitim. Doktora eğitimine, ayrı bir önem veriyoruz. Doktoralı insan kaynağımızın artması için yeni politikalar uygulamaya koyduk. Bunlardan biri, YÖK 100/2000 Doktora Burs Programı. 100 alanda 2 bin doktora öğrencisine burs vereceğiz. Bu yükseköğretim tarihimizde bir ilk. Seçilen bu 100 alan içerisinde doğrudan Sanayi 4.0’ın kapsadığı akıllı robotlar, simülasyon, yazılım entegrasyonu, büyük veri analizi, eklemeli üretim-üç boyutlu baskı, nesnelerin interneti ve bulut gibi alanların tamamı var. Yine, geçen yıl bin araştırma görevlisi kadrosunu, ülkemizin öncelikli alanlarında lisansüstü eğitim yapacak olanlar için kullanılmak üzere ilgili üniversitelerimize tahsis ettik.
Başka bir deyişle, bu dönüşüm sürecinde, bir taraftan ülkemizin ihtiyacı olan nitelikli işgücünü yetiştirirken, bir taraftan da ülkemizin ihtiyacı olacak nitelikli bilgiyi üretebilme adına gayret gösteriyoruz.
Ar-Ge destekleri üniversite sanayi işbirliğini güçlendiriyor
Sanayi 4.0 ile artık nesnelerin birbirine bağlandığı yeni iş ortamında, işbirliği kültürünün daha da gelişeceğini belirten Saraç, son dönemlerde kurulan teknokentler ve teknoloji transfer ofislerinin, üniversite ve sanayi işbirliği için önemli arayüzler olduğunu kaydetti. Giderek ve çeşitlenerek artan Ar-Ge desteklerinin de üniversite ve sanayi işbirliğini özendirdiğini ve güçlendirdiğini belirten Yekta Saraç şunları kaydetti: “Sanayi 4.0 dönüşüm sürecinde, üniversite sanayi işbirliği daha da iyileşecek.
Sanayinin teknoloji üretme becerisi arttıkça, üniversite ile işbirliği alanlarının çeşitlenerek daha da artacağını düşünüyorum. Bütün bu gelişmelere ve gelecekte muhtemel yeni gelişmelere kayıtsız kalmadan ayak uydurma ve geleceğe en iyi şekilde yön verme uğraşı içerisinde olacağız. Bu gelişmelerin, değişimlerin, asırların birikimine dayalı üniversite kültürünü yok etmemesine ve üniversitelerin geleneksel asli vazifesi olan eğitim-öğretim süreçlerine zarar vermemesine azami özeni göstermeliyiz.”