Sanayi üretimi çift haneli büyümeye göz kırptı
BÜYÜMENİN öncü göstergelerinden sanayi üretimi eylülde yıllık yüzde 10.4 artışla beklentilerin üzerinde gerçekleşti. Dış talepteki toparlanma sanayi üretimine olumlu yansırken, iç tüketimi artırmaya yönelik tedbirler sanayide çarkların hızlanmasına katkı yaptı. Eylülde dayanıklı tüketim malı üretimi geçen yılın aynı ayma göre yüzde 36.5, dayanıksız tüketim malı üretimi yüzde 8.7, sermaye malı üretimi yüzde 10.9 arttı. Sanayi üretimi yılın üçüncü çeyreğinde ise geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 10 artış gösterdi. Ekonomistler üçüncü çeyrek büyüme beklentilerini çift haneye yükseltti.
AYLIK ARTIŞ YÜZDE 0.6
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), geçen hafta 2017 Eylül Sanayi Üretim Endeksi verilerini açıkladı. Buna göre sanayi üretim endeksi eylülde takvim etkisinden arındırılmış verilerle geçen yılın aynı ayına kıyasla yüzde 10.4 arttı. Piyasa beklentileri yüzde 9.7 düzeyindeydi. Sanayi üretimi temmuzda yüzde 14.5, ağustosta yüzde 5.2 artış göstermişti. Böylece sanayi üretimindeki artış hızı üçüncü çeyrekte yüzde 10 oldu. Türkiye ekonomisinin yüzde 5.2 büyüdüğü yılın ilk çeyreğinde sanayi üretimi ortalama artışı yüzde 2.1, yüzde 5.1 büyüdüğü ikinci çeyreğinde yüzde 4.6 düzeyinde gerçekleşmişti.
Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış verilerle sanayi üretimi eylülde bir önceki aya kıyasla yüzde 0.6 arttı. Arındırılmamış seriye göre sanayi üretimi aylık bazda yüzde 2.6 gerilerken, yıllık artış yüzde 13.4 oldu. Arındırılmamış seride sanayi üretiminin bir önceki aya göre gerilemesinde eylülde resmi tatillerin ve bayram nedeniyle resmi tatil ilan edilen günlerin sayısı etkili oldu.
YATIRIMLARA DEVAM
Takvim etkisinden arındırılmış sanayinin alt sektörleri incelendiğinde; eylülde madencilik ve taşocakçılığı sektörü endeksi geçen yılın aynı ayma göre yüzde 4.6, imalat sanayi sektörü endeksi yüzde 10.4 ve elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı sektörü endeksi yüzde 13 arttı. Eylülde yatırımların seyri bakımından önemli olan sermaye malı üretimi geçen yılın aynı ayma göre yüzde 10.9 artarken, enerji üretimi yüzde 11.6, ara malı üretimi yüzde 7.2, dayanıklı tüketim malı üretimi yüzde 36.5, dayanıksız tüketim malı üretimi ise yüzde 8.7 artış gösterdi.
Özellikle dış talepte toparlanma sanayi ürünleri ihracatını artırırken, bu veriler sanayi üretimi rakamlarına yansıdı. İç tüketimi artırmaya yönelik tedbirlerin sanayide çarkların dönmesine katkı verdiği görüldü. Sanayi üretiminde çift haneli artış yaşanmasıyla, ekonomistler daha önce yüzde 7 ve üzeri olarak dile getirdiği üçüncü çeyrek büyüme beklentilerini yükseltti. Ekonomistlerin çift hane ve çift haneye yaklaşan büyüme beklentileri güçlenirken, yılsonu büyüme beklentileri ise yüzde 6-7 aralığına çıktı. Hatırlanacağı üzere Başbakan Binali Yıldırım yaptığı bir açıklamada, yılın üçüncü çeyreğinde çift haneli büyümenin sürpriz olmayacağını ifade etmişti.
Bu arada yurtiçi üretim ve talep göstergeleri yılın üçüncü çeyreğinde sanayi üretiminde kaydedilen artışın son çeyrekte de devam edeceğini destekler nitelikte gerçekleşti. Hatırlanacağı üzere eylülde yüzde 79 olan imalat sanayi kapasite kullanım oranı ekimde son dokuz yılın rekorunu kırarak yüzde 79.7 oldu. Eylülde 111.6 olan re-el kesim güven endeksi ise ekimde 109.5 düzeyi ile iyimserlik sınırının üzerinde gerçekleşmişti.
PERAKENDE SATIŞ VE CİRO ARTTI
Perakende satış hacmi ve perakende ciro 2017 üçüncü çeyreğinde geçen yılın aynı dönemine göre arttı. TOİK verilerine göre takvim etkilerinden arındırılmış sabit fiyatlarla perakende satış hacmi geçen yılın aynı çeyreğine göre yüzde 1.3 artarken, mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış perakende satış hacmi bir önceki çeyreğe göre yüzde 1 azaldı. Üçüncü çeyrekte takvim etkilerinden arındırılmış cari fiyatlarla perakende ciro yıllık bazda yüzde 13.3, mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış perakende ciro bir önceki çeyreğe göre 1.5 artış gösterdi. Perakende satış endekslerinde eylül ayı gerçekleşmelerine göz attığımızda sabit fiyatlarla perakende satış hacmi geçen yılm aynı ayma göre yüzde 1.2 azalırken, cari fiyatlarla perakende ciro yüzde 11.3 artış gösterdi.
TÜİK geçen hafta motorlu kara taşıtları eylül verilerini de açıkladı. Buna göre eylülde trafiğe kaydı yapılan taşıt sayısı geçen yılm aynı ayma göre yüzde 7.5 artışla 86 bin 497 oldu. Trafikten kaydı silinen taşıt sayısı yüzde 13.1 azalışla 9 bin 594 düzeyinde gerçekleşirken, böylece trafikteki toplam taşıt sayısı eylülde 76 bin 903 adet arttı. Yılın ilk dokuz ayında 924 bin 345 adet taşıtın trafiğe kaydı yapılırken, 74 bin 12 adet taşıtın trafikten kaydı silindi.
TL/DEKİ DEĞER KAYBI ZİRVEDE
Reel efektif döviz kuru endeksi, ekimde son dokuz ayın en düşük seviyesine geriledi. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) tarafından yayımlanan geçici verilere göre, reel efektif döviz kuru endeksi, TÜFE bazında ekimde bir önceki aya kıyasla 2.37 puan azalarak 87.96 oldu. Endeks, bu düzeyi ile Ocak 2017’den bu yana en düşük seviyeyi gördü. Nominal efektif döviz kuru, Türkiye’nin dış ticaretinde önemli paya sahip ülkelerin para birimlerinden oluşan sepete göre, TL’nin ağırlıklı ortalama değerini gösteriyor. Reel efektif döviz kuru ise nominal efektif döviz kurundaki nispi fiyat etkileri arındırılarak elde ediliyor. Ekimde YÎ-ÜFE bazında reel efektif döviz kuru endeksi ise bir önceki aya göre 2.91 puan azalışla 86.83’e geriledi. TL’nin değeri, ekimde geçen yılın aynı ayına göre ise TÜFE bazında 10.34 puan, YÎ-ÜFE bazında 8.65 puan azaldı.
TCMB’DEN ÇİFTE HAMLE
TL’deki aşırı kayıpların kasımda da sürmesi ve sağlıksız fiyat oluşumlarının gözlenmesi TCMB’yi harekete geçirdi. Merkez Bankası geçen hafta 3.89’u aşan dolara karşı çifte adım attı.
Fiyat istikrarına ve finansal istikrara destek sağlanması amacıyla rezerv opsiyonu mekanizması kapsamında döviz imkanına ilişkin üst sınır ile dilim aralıklarında değişikliğe giden TCMB, rezerv opsiyonu mekanizması kapsamında döviz imkan oram üst sınırını yüzde 60’tan yüzde 55’e düşürdü. Tüm dilim aralarım da 5’er puan indirdi. TCMB, söz konusu değişiklik ile yaklaşık 5.3 milyar TL likiditenin piyasadan çekileceğini, yaklaşık 1.4 milyar dolar tutarında dövizin bankaların kullanımına geçeceğini açıkladı.
TCMB’nin ikinci hamlesi ise ihracatçının döviz kredilerinin TL cinsinden yapılabilmesinin önünü açması oldu. TCMB, 1 Şubat 2018 (dahil) tarihine kadar vadesi dolacak olan ihracat ve döviz kazandırıcı hizmetler reeskont kredilerinin, kredinin vadesinde ödenmesi halinde, dolar için 3.70, euro için 4.30, sterlin için 4.80 kuru kullanılarak TL olarak yapılabilmesine olanak tanınması ve kredi kullandırım tarihindeki işlem kurunun sabitleme kurundan yüksek olması durumunda kredi kullandırım tarihindeki işlem kurunun esas alınmasına karar verdi. TCMB’nin sabit kur kararı ihracatçıyı memnun etti. TCMB’nin hafta başında aldığı bu kararlara ABD temsilciliklerinin Türkiye’ye sınırlı vize vermeye başladığı haberi de eklenince bankalar arası piyasada dolar 3.82’nin altına geriledi. Ancak bu tedbirler doların ateşinin yeniden yükselmesini önlemeye yetmedi.
“TCMB’NİN ADIMLARI ÖNEMLİ”
İstanbul Medipol Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Nurullah Gür, Almanya’dan gelen spekülatif haberler, ABD ile yaşanan vize krizi, enflasyon verisinin beklentilerin üzerinde gelmesi ve dolar endeksinin eylül ortası itibarıyla yükseliş trendine girmesinin TL’nin değer kaybetmesine neden olan temel etmenler olduğunu vurguladı. TCMB’nin geçen hafta gerçekleştirdiği iki hamleyi değerlendiren Gür, “TCMB benzer hamleleri bu yılın başında da yapmış ve daha sonra para politikasını kademeli olarak sıkılaştırarak TL’nin değer kazanmasının önünü açmıştı. TL’nin benzer bir şekilde toparlanması dış politikadaki gelişmelere ve FED’in aralık ayındaki olası faiz artışı karşısında TCMB’nin atacağı adımlara bağlıdır” dedi.
“JEOPOLİTİK RİSKLER ETKEN”
Son dört aydır yükselişini sürdüren petrol fiyatları, Suudi Arabistan’daki son gelişmelerle Temmuz 2015’ten beri en yüksek seviyelerine ulaştı. Yılbaşında 55.68 dolar olan brent petrol 64 doları gördü. Petrole bir de Türkiye’de kurdaki hareketlilik eklenince, petrolün Türkiye ekonomisine ve tüketiciye faturası kabardı. Son 10 günde yapılan iki zamla benzinin litresi 25 kuruş artarken, 55 litrelik bir depo benzinin maliyeti 308 TL’yi aştı.
Enerji Piyasaları ve Politikaları Enstitüsü (EPPEN) Başkam Dr. Volkan Özdemir, petrolde artık 50 dolarların geride kaldığını, geleceğin de tam olarak nereye evri-leceğinin belli olmadığı bir döneme girildiğine belirterek, petrolün geleceğinde jeopolitik risklerin gelişip gelişmeyeceğinin belirleyici olacağım kaydetti.
Özdemir, petrol fiyatlarındaki artışın etkisiyle Türkiye’nin enerji ithalatında miktar olarak büyük bir farklılık olmamasına karşm değer olarak eneıji ithalatının 10 aylık dönemde yüzde 30 artışla 31 milyar dolara yükseldiğine dikkat çekti. Türkiye’nin doğalgaz ve petrol ithalatçısı bir ülke olduğunu dile getiren Özdemir, “Yılm son çeyreğinde Brent petrol fiyatının 60 doların üzerinde seyredeceği öngörüsüyle, yıl-sonunda enerji ithalatının 40 milyar dolara yaklaşacağını düşünüyorum” dedi.
Petrol fiyatlarının ağırlıklı olarak fi-nansal piyasalarda belirlendiğini vurgulayan Özdemir, onu etkileyen faktörler arasında jeopolitik gerilimlerinde önemli bir yer tuttuğunu ifade etti. Suudi Arabistan üzerindeki krizinin başlı başına ilgilenilme-si gereken bir olay olduğunu dile getiren Özdemir, “Suudi Kraliyet ailesindeki petrolü ve ülkenin güvenliğinin ABD dışı ülkeler üzerinden tanımlamak isteyen bir ekip şu anda tasfiye ediliyor. Petro-dolar sistemine karşı Çin merkezli altın destekli bir yuan enerji ticareti yavaş yavaş dünyada gündeme geliyor. Çin ve Suudiler arasında ise son bir yıldır, Suudilerin Çin’e sattığı petrolü dolarla değil de bu sistemle satması gerektiği yönünde görüşmeler vardı.
Fakat gelinen noktada kraliyet ailesinde bir bölünmenin olduğu, bunun da Amerikancı grup tarafından kazanıldığı anlaşılıyor. Çin’in en büyük tedarikçileri arasında Iran ve Rusya’da var.
Bunun ikinci yansıması bölgesel olarak Suudi Arabistan ve İran arasındaki rekabet, Yemen gibi üçüncü ülkelerde çatışmaya giderse, petrol fiyatlarını 60 dolarlara ve önümüzdeki dönemde daha üst seviyelere taşıyacaktır. Bu da kalıcı olacaktır. Bu durum jeopolitik riskin gelişip gelişmeyeceğine bağlı” diye konuştu.
Prof. Dr. Nevzat SAYGILIOGLU /Atılım Üniversitesi Öğretim Üyesi
Sanayi üretimindeki artış sürdü
Merkez Bankası’nın müdahalesi piyasalar açısından psikolojik anlamda gerekliydi. Eğer piyasalar bu resti görüp direnci sürdürseydi Merkez Bankası zorlanabilirdi. Merkez Bankası bir anlamda ‘ben varım’ dedi. Ancak atılan adımların etkisi kalıcı olmaz. Para politikaları ile kalıcı ekonomi politikaları oluşturulamaz. Dolarla ilgili piyasadaki oynaklığın temelinde, özellikle FED başkanı belirlenmesi, FED’in aralık ayı toplantısında alacağı kararlar, siyaseten Trump ile ilgili testler bulunuyor. Son üç ayda ABD’de meydana gelen üç büyük terör olayı, dolara ve ABD’ye güveni sarsarken, dolardaki artışı da bir ölçüde frenledi. Buna bir de petrol fiyatlarındaki artış eklenince ister istemez dolar güvenli bir liman olmaktan uzaklaştı. Gündem iç ve dış siyaset olduğu için Türkiye’de kurdaki oynaklık devam eder. Dış talebin sanayiye olumlu katkısıyla sanayi üretiminde artış devam etti. Yıllık ve aylık değişimler çarkların siparişleri yetiştirmek için çalıştığını gösteriyor. Sanayi üretiminin büyümeye pozitif yönde katkı vereceğini düşünüyorum. İhracat ve vergi indirimlerinin etkisiyle üçüncü çeyrekte güçlü büyüme olacak.
Doç. Dr. Nurullah GÜR / İstanbul Medipol Üniversitesi Öğretim Üyesi
Öncü göstergeler daha güçlü büyümeye işaret ediyor
Sanayi üretimi eylül ayında beklentilerin üzerinde artarak üçüncü çeyrekte yıllık bazda ikinci kez çift haneli rakamları gördü. Bu veri ve diğer öncü göstergeler üçüncü çeyrekte ekonomik büyümenin ilk iki çeyrekten çok daha güçlü geleceğine işaret ediyor. Sanayi üretiminin yıllık bazda son çeyrekte de artmaya devam etmesi beklense de, dördüncü çeyrekte bazı devlet teşviklerinin ve baz etkisinin azalacak olmasından dolayı bu artışın üçüncü çeyrekteki kadar güçlü olmayacağı tahmin ediliyor. Öte yandan Suudi Arabistan’da yaşanan gelişmeler, şu an için petrol üretimini direk olarak etkilemese de Ortadoğu’ya dair risk algısını kötüleştirdiği için petrol fiyatlarının artmasına neden oluyor. Petrol fiyatları bu gelişmeler sonucunda son iki yılın zirvesini gördü. Suudi Arabistan’daki iç çekişmelerin derinleşmesi durumunda petrol fiyatları üzerindeki baskı artacak. Petrol fiyatlarındaki artışa kurun da eşlik etmesi Türkiye’nin enerji ithalat faturasını artırarak cari açığı yükseltiyor. Cari açık sürdürülebilir seviyelerde olmakla birlikte, ithalat faturasındaki bu ani artışlar Türkiye’nin enerjide dışa bağımlılığını azaltacak yerli enerji projelerinin ekonominin geleceği açısından ne derece kritik öneme sahip olduğunu gözler önüne seriyor.
Eral KARAYAZICI / Gedikportföy Portföy Yönetim Müdürü
TL’de yeni kayıplarla karşılaşabiliriz
Merkez Bankası aldığı kararlar ile döviz piyasasının hem arz hem talep tarafında kendisini hatırlatmak istedi. Bu hamleye rağmen döviz kurlarında yükselişin görece tempo kaybederek de olsa sürdüğüne şahit oluyoruz. Çünkü gelişen ülke paraları geçen hafta ortasından beri değer kaybediyor ve TL’de bu akımdan güçlü bir şekilde etkileniyor. TL’nin benzerlerine kıyasla daha fazla değer kaybetmesi dış politik iklimdeki sis bulutundan kaynaklanıyor. Bu cenahta bir yumuşama ile karşılaşırsak TL hızla yara sarabilir. Ancak lokal belirsizlikler varlığını koruyacak olursa ay sonuna kadar dış akımın etkisi ile TL’de yeni kayıplar ile karşılaşabiliriz. Negatif küresel akım fonların yılsonu pozisyon ayarlamalarından kaynaklanıyor. Geleneksel sonbahar düzeltmesi de diyebileceğimiz bu eğilim hemen her sene kasım ayının gelişen ülkelerde satıcılı bir seyre sahne olmasına sebep olur. Bu yılda özellikle döviz ve tahvil cephesinde bu havanın etkisi altındayız.
Hülya Genç Sertkaya