İş Kurmak İçin Yeni İş Fikirleri

Sığla Ağacından Sığla Yağı Üretimi Kazandırıyor

Tipik bir ihraç ürünü daha! (Liquid Ambar Orientalis’ adıyla botanik kataloglarına giren ağaç tüm dünyada son yüların gözdesi. Reçinesi parfümlerde, çeşitli kozmetiklerde, gıda sektöründe ve aromaterapide kullanılıyor…

Unutulmuş bir başka hazine: Sığla Ağacı

HEPSİ Anadolu’ya özgü altın değerindeki bilinmeyen botanik sırlarından biri daha: Geçen hafta kaleme aldığım ‘Sakız Ağacı’yla ilgili olumlu geri dönüşler aldım. Kimi yerlerde yok olmaya yüz tutmuş yeşil doğamızın hâzinelerini hatırlatmaya bu hafta da devam ediyorum. Ola ki bunlardan elde edilen ürünlerin olağanüstü ihraç maddesi olduğunun farkına varıp döviz kazancımızı arttırırız.

Evet, geçen hafta Sakız Ağacı’ndan söz açmıştım. Bu kez aynı kaderi paylaşıp kısa sürede yok olan Anadolu Sığla Ağacı’ndan bahsedeceğim. Çok değil, yine bundan 100 yıl önce başta Fransız ve Italyanlar olmak üzere Avrupa’nın belli başlı parfüm üreticileri İstanbul ve İzmir’e gelir. Güney Egeli Amber Ağacı’nın gövdesinden elde edilen ‘beyaz amber özütü’nü almak için sıraya girerlermiş. Sonra Amerika ve Çin’de bu ağacın benzer akrabaları yetiştirilmiş ve bizimki giderek unutulmuş.

Gel zaman git zaman yabancı ilgisi bir süreliğine azalınca tıpkı Sakız Ağacı’nda olduğu gibi müthiş bir kıyım başlamış. Odunu, kerestesi filan derken bu egzotik ağacın da yüzde 85’ini yok etmeyi başarmışız!

ANADOLU’NUN TOPRAĞI BİR BAŞKA

Botanik literatürüne giren ender türlerden ‘Liquid Ambar Orientalis’ tamamen bizim topraklarımıza özgü bir tür. Kataloglara giren ağaç yerel dilde ‘Sığla’ ya da ‘Günlük’ (günnük) olarak biliniyor. Tüm dünyada (özellikle parfüm ve aromaterapi alanında) yeniden yıldızı parlıyor. Ama ne yazık ki bugün bu talihsiz ağaç birkaç kilometreden ibaret dar alanlarda yaşam savaşı vermesiyle dikkat çekiyor. Şimdi sadece Muğla’nın şirin kazası Köyceğiz’e girip çıkarken ve de Marmaris’in bazı yörelerinde ufak kümeler halinde rastlanabiliyor.

Yunanlılar Sakız Ağacı’nın öyküsünde olduğu gibi; başta Rodos olmak üzere Girit’in bazı kesimlerinde bu ağacı çoğaltmaya çalışmışlar fakat yeterli sonuç alamamışlar. Sığla Ağacı’mn yetişebileceği yer özel toprak yapısı ve rengiyle sadece Güney Batı Anadolu’nun belli yerleri. Bu nedenle literatürde ‘Anadolu Sığla Ağacı’ olarak geçiyor. Özellikle sonbaharda ressamların tuvallerine konu olacak kadar renk cümbüşü yaratan ağaç önemli potansiyel zenginliklerimizden biri. Bitki dünyasında ise ulu çınarların daha minyon bir benzeri gibi duruyor.

Tıpkı Sakız Ağacında olduğu gibi bunun da tipik bir gövde salgısı var. Bir çeşit sert elastik macun kıvamında bir sıvı bu. Belli dönemlerde ağaç gövdesine açılan çentiklerden sızıyor, yavaşça sertleşmeye başlıyor. Bu çentik işlemine yerel halk ‘damar açma’ adını veriyor.

İşle bu reçine benzeri salgı tüm dünyada aranan çok değerli bir ürün. Yerli halk ağda kıvamındaki salgıya ‘sığla yağı’ adını vermiş. Öteden beri halk hekimliğinde şifa verici özellikleri olduğu söyleniyor. Dünya çapındaki yoğun ilginin nedeni ise sığla yağının belli işlemlerden geçtikten sonra baş döndürücü bir parfüm katkısı haline gelmesi. Yakındoğu halkları buna ‘aselbent’ ya da ‘asilbent’ adını veriyor, yakarak havayı tazeliyor.

BENZERLERİNDEN DAHA DEĞERLİ

Yapılan araştırmalar özütiin yalnız parfüm endüstrisinde değil, ham haliyle aynı ağacın kabuk kısmından elde edilen materyalde de görülüyor. Yağıyla birlikte odunsu kısımların öğütülmesiyle yapılan şekilli çubuklar dinsel ayinlerde tütsü (buhur) olarak da kullanılıyor.

Bu gizemli tütsü özellikle hemen tüm dünyada Katolik ve Ortodoks cemaatlerinin tercih ettiği vazgeçilmezler arasında. Onlar bu kokuda ruhani bir sır olduğunu iddia ediyorlar. Halen Mısır ve civarı ülkelerde de bazı dinsel ayinlerde çokça kullanılıyor. Geçmişte Roma ve Mısır tapınaklarında bu gizemli kokunun insanları kendinden geçirip trans haline soktuğu da kayda geçmiş ilginç rivayetler arasında.

Araştırmalar ağacın gerek yağında gerekse odununun belli katmanlarında parfüme dönüşen bir cins özüt olduğunu gösteriyor. Benzer rayiha bu ağacın yakın akrabası olduğu söylenen ‘Hamamelis’ bitkisinde de var. ‘Hamamelis’ Kuzey Amerika’da yetişen fındık benzeri bodur bir ağaç. Fakat kokusu epey farklı.

Bir başka benzeri ise Çin’de yetişiyor. Elde edilen Uzakdoğulu ürünler asla bizim ağacın kalitesinde değil.

En etkili aromatik sabitleyici koku ‘Anadolu Sığla Ağacı’ndan elde ediliyor. Bu karakteristik özüt sadece parfümlerde değil, gıda ve meşrubat üretiminde de kullanılıyor. ‘Sığla’mn özellikleri rakiplerine göre daha baskın.

Hem doğal hem de sentetik benzerlerinden ayrılan başlıca niteliği, oluşan kokunun devamlı fikse olarak (sabitlenerek) koku özelliğini zamanla arttırıyor olması. İşin ilginç yanı, Anadolu Sığla fAğacı’nm başta Kuzey ve Orta Amerika’da üretilen benzerleri de bulunuyor ama onlar bu yarışta pek yer alamıyor; koku kalıcılığı ve canlılığını zaman içinde yitiriyorlar.

Batı dünyasında ‘Anadolu Sığla Ağacı’nın özel bir yeri olması nedeniyle tüm imalat reçetelerine ‘Oriental Sweetgum’ ya da Turkish Svveetgum’ tanımıyla giriyor. Daha kısa tanımları da var: ‘Styrax Liquidambar’, ‘Anatolien Liquidambar’ (Anadolu sıvı amberi), ‘Balsam Styrax’, ‘Likit Styrax’ şeklinde.

PEYZAJ ÖZELLİĞİYLE DE ONE ÇIKIYOR

Yerel halk tarafından usulüne uygun çizilmesi sonucu elde edilen ‘koyu balsam’ -eğer yeterli miktar bulunabilirse-Türkiye’den ithal ediliyor, damıtma işleminden geçiriliyor. Benzer damıtma uygulaması bizde de yapılıyor ama Batı’daki laboratuvarların üretim tekniği bu konuda daha baskın. Elde edilen nihai ürün parfüm, kozmetik ve ilaç endüstrisinde kullanılan klasik ‘benzoin temelli’ reçinelere göre çok farklı oluyor. Bu yüzden reçinenin fiyatı her daim yüksek.

Sadece bu açıdan bakıldığında Türkiye menşeli ‘Sığla Reçinesi’ (Styrax Resin) günümüzde en değerli esansiyel aromaterapi ürünleri kategorisine giriyor.

Teknik çevrelerde bu reçine genellikle ‘Balsam Styrax’ olarak anılıyor. Balsam ifadesi sağlığa zararlı diğer sanayi reçinelerinden ayırt etmek için kullanılan genel bir tabir.

Anadolu Sığla Ağacı’nm bilinmeyen bir özelliği daha var: İklimi uygun dünya kentlerinin peyzajında kullanılan göz alıcı bir ağaç aynı zamanda. Mevsimine göre renk değiştirmesi, dallarının ve yapraklarının zarif görüntüsü kentlerin bitki dokusuna olağanüstü romantizm ve eneıji katıyor. Kışın yapraklarım dökse de estetik görünüşüyle insanlara huzur vermeye devam ediyor.

Bu özelliğini yeniden keşfeden kimi kent planlamacıları şimdi bu ağacın fidanlarını elde etme peşinde. Yapılacak iş ilgili kent yöneticilerine özenle hazırlanmış birkaç fidan gönderip hemen sipariş almak. Söylenen o ki, ağaç baharda filizlenmeye başlayınca kente hoş bir koku yayıyor, sadece gören gözlere değil, o kokuyu hisseden ruhlara da dinginlik katıyor.

NUR DEMÎROK

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu